Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İntihara Yönlendirme Suçu (TCK m. 84)

Mahmut Koca

I. GENEL BİLGİLER

Hayata karşı işlenen suçlardan birisi de, TCK’nın 84. maddesinde düzenlenen “intihara yönlendirme” suçudur. Her canlı gibi, insan da, hayatını sona erdirme değil, sürdürme yönünde bir içgüdüye sahiptir. Ancak bazı kişiler, maruz kaldıkları ağır bir hastalığın ya da ruh dünyasındaki çatışmaların etkisiyle, doğasına aykırı olarak kendi hayatını yok etmeye yönelik bir eğilim ortaya koyabilmektedirler1. Kişilerin bu şartlar altında hayatına son verme yönünde ortaya koyduğu iradenin hukuki bir değeri olmadığı gibi, esasen kişinin kendi hayatı üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma yetkisi de bulunmamaktadır2. Bu nedenle bir insanın yaşayıp yaşamama yönünde “kendi kaderini serbestçe belirleme hakkı”, “intihar etme hakkı” ya da “ölme hakkı”ndan3 söz etmek suretiyle, intihara hukuki bir meşruiyet kazandırmak4 doğru değildir5.

Bir kimsenin kendi yaşamına kendisinin son vermesi demek olan intihar, ahlaka aykırı bir davranıştır6 ve dolayısıyla hukuken de tasvip edilemez. Bununla birlikte çağdaş ceza hukuku, kişinin kendi yaşamına kendisinin son vermesini cezalandırılabilir bir davranış olarak da kabul etmemiştir. Başka bir ifadeyle, bir insanın kendini öldürmesi, ne temel bir hak olarak (anayasa hukuku bakımından) garanti altına alınmıştır, ne de hukuken yasaklanmıştır7. Bu nedenle bir kimsenin intihar etmesi suç değildir. İntiharın suç sayılmamasının nedeni, kişinin ölme hakkının varlığı veya böyle bir hakkın tanınmış olmasından ve dolayısıyla hukuken onaylanan bir davranış olmasından değil, suç politikası mülahazalarından kaynaklanmaktadır8. Gerçekten intiharın suç sayılmasını ve bu suçu işleyen kişiye ceza verilmesini hukuken izah etmek ve bundan bir yarar beklemek mümkün değildir. Zira intihar eden kişi şayet ölmüşse, ortada fail bulunmayacağından bu kişiyi cezalandırmak mümkün olmayacaktır. İntihar edenin cesedinin sürüklenmesi, mallarının müsadere edilmesi, cenaze merasiminin yapılmaması veya mezarlığa defnedilmemesi gibi cezalar ise, cesedi veya müntehirin yakınlarını cezalandıran ve Ortaçağ’da kalmış olan bir cezalandırma anlayışıdır. Ayrıca bu tür cezalar intihar edenin yerine onun yakınlarının cezalandırılması anlamına geleceğinden, “cezaların şahsiliği” ilkesiyle de bağdaşmamaktadır9. İntihara teşebbüs edilmesi halinde kişinin cezalandırılabileceği akla gelebilirse de, böyle bir cezalandırma kişiyi adeta yaşadığına pişman edeceğinden, yaşama hakkının korunmasına değil, ortadan kaldırılmasına hizmet edecektir10. Diğer taraftan asıl fiil olan intiharın suç sayılmadığı bir hukuk düzeninde, buna teşebbüsün suç sayılmasını izah etmek de mümkün olmayacaktır.

İntiharın cezalandırılmamasının diğer bir nedeninin de, ahlak ve dinle ilgili olan intihar fiilinin, ceza hukuku tarafından düzenlenemeyecek olması gösterilmiştir. Zira her ahlaka aykırı fiili suç olarak düzenlemek hukukun görevi değildir. Ceza hukuku, genellikle, üçüncü kişilerin hukukî menfaatlerine ilişkin saldırıları önlemeye çalışmaktadır. İntihar edene ceza verilmemesinin diğer bir gerekçesi de, kişiye kendi hayatını ve sağlığını koruma yükümlülüğünün yüklenmesinin hukuken izahının güç olmasıdır11.