Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Demokrasiye Geçiş Sürecinde Ceza Yargısının İşlevi

Ozan Erözden

Demokrasiye Geçiş Süreci Adaleti

“Demokrasiye geçiş süreci” (transition to democracy) terimi, siyaset bilimi literatüründe yerleşik anlamıyla, otoriter rejimlerden çoğulcu rejimlere dönüşüm esnasında izlenen siyasaları ve bu çerçevede yaşanan siyasi gelişmeleri ifade eder. Bu tarz rejim değişikliklerinin çok değişik coğrafyalarda, çok değişik koşullar altında, çok değişik unsurlara bağlı olarak gerçekleştiği dikkate alınırsa, söz konusu terimle ifade edilen sürecin her somut örnek açısından geçerli ortak kavramlarla açıklanmasının ya da anlaşılmasının ne ölçüde mümkün olabileceği çok tartışmalıdır1. Yine de, demokrasiye geçiş süreci literatürü çerçevesinde yer aldığı kabul edilen yayınlarda her somut demokrasiye geçiş örneği açısından geçerli kabul edilen bazı ortak kavramların kullanıldığı görülmektedir. Bunlardan başlıcası, “demokrasiye geçiş süreci adaleti” (transitional justice) olarak adlandırılan kavramdır2.

İçeriği ya da şekli nasıl olursa olsun tüm rejim değişikliklerinde ortaya çıkan en karmaşık sorunsallardan birisi, genel olarak bir önceki siyasi rejimin hukuk sisteminin, özel olarak da bu hukuk sistemine dayanılarak yapılmış somut işlem ve eylemlerin yeni rejim çerçevesinde ne ölçüde geçerli sayılması gerektiğidir. Dönüşümün otoriter / diktatoryal bir rejimden demokratik bir rejime doğru gerçekleştiği hallerde söz konusu sorunsal özellikle üzerinde durulması gerekli bir içriğe bürünmektedir. Demokratik bir rejim, tanımı gereği, hukuk devleti ilkesiyle bağlıdır ve dolayısıyla bireylere hukuk güvenliği sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük nedeniyle, bir önceki otoriter rejimin işlemlerinin rastgele biçimde yürürlükten kaldırılması ya da bir önceki rejimin görevlilerinin eylemlerinin keyfi olarak cezai sorumluluk kapsamına alınması mümkün değildir. Ne var ki, aynı yükümlülük yeni rejimin bir önceki rejimin keyfi uygulamalarından zarar görmüş kişi ve kurumların uğradıkları mağduriyeti giderme yolunda adımlar da atmasını gerektirecektir. Bu bağlamda demokrasiye geçiş süreci adaleti terimi teknik bir içerik kazanmakta, otoriter rejimin kalıntılarının tasfiyesi sürecinde hukuk devleti ilkesiyle bağlı hareket etme zorunluluğunun ortaya çıkarabileceği çelişkilerin ve zorlukların giderilmesine yönelik kuramsal çabaları ve bu çerçevede başvurulan somut uygulamaları tanımlamaktadır.

Ne var ki, demokrasiye geçiş süreci adaletinin yukarıda belirtilen dar teknik çerçeveyi aşan çok önemli bir boyutu daha vardır. Otoriter rejimlerin tasfiyesi süreci aynı zamanda bu rejimin toplumsal dokuda yarattığı tahribatın giderilmesi ve demokratik bir rejimin sağlıklı işleyebilmesi için bir gereklilik olan toplumsal uzlaşma ortamının yaratılması sürecidir. Demokrasiye geçiş sürecinin başlamasından önce iş başında bulunan otoriter rejimin sistematik insan hakları ihlalleri gerçekleştiren, insanlığa karşı suçlar işleyen ya da toplumsal kırılma noktalarındaki ayrılıkları kullanarak kanlı bir çatışma ortamı yaratan bir nitelik taşıdığı hallerde, ki bu nitelikleri taşımayan otoriter rejimler neredeyse yok denecek kadar azdır, demokrasiye geçiş süreci adaleti hem toplumsal barışın yeniden tesisi hem de gelecekte aynı nitelikleri taşıyan rejimlerin işbaşına gelmemesi için caydırıcı adımların atılmasına yönelik siyasaları da içerir. İşte, bu bağlamda genel olarak demokrasiye geçiş süreci adaleti mekanizmalarının nasıl çalıştırılacağı ve özel olarak da bu mekanizmalar içerisinde ceza yargısının yerinin ne olması gerektiği sorunsalları gündeme gelmektedir.