Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Fikrî İçtima

Mahmut Koca

Giriş

Ceza hukukunun temel prensiplerinden birisi de “kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır” şeklinde ifade edilmektedir. Bu ifadeden, ceza hukukunda, cezaların içtimaının (gerçek içtima) kural, suçların içtimaının ise bu kuralın bir istisnası olduğu sonucu çıkmaktadır1. Şu halde, suçların içtimaı kapsamına giren istisnalar dışında, işlenen her bir suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmedilecek ve verilen her bir ceza bağımsızlığını koruyacaktır.

Suçların içtimaından bahsedebilmek için, her şeyden önce, ortada birden çok suçun bulunması gerekir. Zira ortada tek suç varsa failin sorumluluğunu belirlemek bakımından bir problemle karşılaşılmaz. Suçların içtimaı, bir kimsenin birden çok suç işlemesi halinde sorumluluğunun ne şekilde belirleneceği problemiyle ilgili bir konudur2. Bu problemin çözümüyle ilgili olarak iki şekilde hareket edilebilir: Ya suçların içtimaı diye bir içtima şekli kabul edilmez ve dolayısıyla bu hallerde de gerçek içtima kuralı uygulanır, ya da suçların içtimaına da ayrıca yer verilerek konu hakkında farklı prensipler kabul edilir. Gerek 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK.), gerek 5237 sayılı TCK. suçların içtimaına ilişkin ayrı bir düzenlemeye yer vermiştir. Bir başka deyişle, suçların içtimaı halinde gerçek içtima kuralının uygulanmayacağını kabul etmişlerdir. Ancak ifade edelim ki, yeni TCK. suçların içtimaına ilişkin halleri mümkün olduğunca daraltma yoluna gitmiştir. Örneğin, 765 sayılı TCK.’dan farklı olarak, zincirleme suçun kabulü için fiilin aynı mağdura karşı işlenmesi gerektiğini (TCK. m. 43/1) öngörmüş ve ayrıca hem zincirleme suç hem de aynı neviden fikri içtima kuralının bazı ağır suçlar bakımından uygulanmayacağını belirtmiştir (TCK. m. 43/3). Yine özel hükümler kısmında düzenlenen bazı suçlarla bağlantılı olarak esasında aynı veya farklı neviden fikri içtima bulunmasına rağmen, ya her suçtan dolayı failin ayrı ayrı cezalandırılacağını kabul etmiş ya da ağır suçtan dolayı verilecek cezanın artırılmasını öngörmüştür3.

Suçların içtimaı halleri ile ilgili olarak yeni TCK’nın Genel Hükümlere ait Birinci Kitabının İkinci Kısmının Beşinci Bölümünde, bileşik suç (m. 42), zincirleme suç (m. 43) ve fikri içtima (m. 44) başlıkları altında çeşitli hükümlere yer verilmiştir. O halde, bu üç durumda, suçların içtima ettiği, yani ortada birden çok suçun bulunduğu ve fakat faile tek cezanın verileceği kabul edilmiş olmaktadır. İfade edelim ki, bunlardan bileşik suç, esasında suçların içtimaı hallerinden birisi değildir ve dolayısıyla konuya ilişkin bir düzenlemeye suçların içtimaı bölümünde yer verilmesi gereksiz olmuştur. Çünkü bileşik suçlarda hukuki anlamda ortada tek fiil ve tek suç vardır. Burada yasa koyucunun tek suçla çeşitli hukuki değerleri ortak bir şekilde koruması söz konusudur4. Nitekim Kanunumuz da, suçların içtimaı bölümünde yer vermiş olmasına rağmen, bileşik suçu tarif ederken bunun “tek fiil sayılan suç” olduğunu belirtmiştir. Bileşik suçlar, tüketen-tüketilen norm ilişkisinin söz konusu olduğu, görünüşte içtima hallerinden birisidir5.