Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında İfade Özgürlüğü, İç Hukuka Etkisi ve Yeni Türk Ceza Kanunu Perspektifinde Normatif Düzenlemeler

Haluk Çolak

I. GİRİŞ

Özgürlükler, kaynaklarını insanın doğumunda bulurlar. Onların kişiliklerine bağlı doğar doğmaz kazanılmış bir kavram olarak görünürler. Ama bunların gelişebilmesi için az çok ileri bir toplumun ortaya çıkması gerekir. Özgürlükler, gerçekleştikleri ülkenin kanunları ile korunur ve güven altına alınır.1 Hak ve özgürlük, aslında bir tek hukukî gerçeğin iki yönüdür. Özgürlük bir haktır ve hak ancak özgürlükle gerçekleşebilir. Bunlardan biri olmadan diğeri olamaz. Gerçekleştirilecek bir hak yoksa özgürlüğün anlamı kalmayacağı gibi özgürlük yoksa hakkında bir anlam ve değeri yoktur. Hak, özgürlüklerin temeli ve konusu, özgürlük ise hakkın gerçekleşme aracıdır.2

XIX. yüzyıl sonlarında doğan bireycilik akımları ile insan hakları alanında önemli gelişim ve değişimler yaşanmıştır. İnsanoğlunda doğuştan bulunan özgürlüklerin toplumda bir değer kazanabilmesi için, bunların bir takım kalıplara sokulması gerekir. Özgürlüklerin Devletçe tanınması, onların uygulanması yönünden önemlidir. Devlet, özgürlüklere hukukî biçimini verir, onların ne yolda uygulanacağını gösterir. Bunu yaparken de özgürlüklerini tanıyıp açıkladığı ölçüde kendi iktidarının da sınırını çizmiş olur.3

Kişi hak ve özgürlüklerinin tanınması bir iç hukuk sorunudur. Ne var ki, insan hakları ve özgürlüklerinin uluslararası alanda da ele alınması sonucu, bu haklar ve özgürlükler uluslararası bildirge ve sözleşmelerde de yer almıştır. Bunlardan en önemlisi de 4 Kasım 1950 tarihinde Roma’da imzalanan ve Ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir. Sözleşmenin getirdiği en önemli yenilik, hak ve özgürlüklerin yargı organlarınca denetim mekanizmasının öngörülmesidir.