Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Dava Zamanaşımının
 Sanığın Aklanmasına Engel Olması, Bireysel Başvuru Konusu Yapılabilir mi?

Akif YILDIRIM

I. GENEL AÇIKLAMALAR

Ceza muhakemesinde amaç, hukuk kuralları içinde, maddi gerçeğin araştırılması ve bulunmasıdır. Maddi gerçeğin araştırılmasının sebebi ise, suçsuz olan sanığın aklanmasına; suçlu olan sanığın ise cezalandırılmasına karar vermeye dönük bir vicdani kanaate ulaşma çabasıdır. Çünkü, suçla itham edilen kişi yönünden aklanma veya mahkûmiyet, ancak bir mahkeme kararıyla mümkün olabilir. Ceza muhakemesi hukukunda maddi gerçeğe nasıl ulaşıldığı ise hükümle anlaşılır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223’üncü maddesinde ise, "hüküm"lerin; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları olduğu belirtilmiştir.

Hükümlerden bir kısmı (mahkûmiyet ve ceza verilmesine yer olmadığı) uyuşmazlığı esastan çözerken, bir kısmında ise muhakeme bir yargı ile (düşme ve davanın reddi) sona ermekle birlikte, uyuşmazlığın esası çözülmez. Bu hallerde muhakeme, ortada çözülecek bir uyuşmazlık kalmaması nedeniyle sonuçlanır1. Beraat hükmü ise, sanık üzerindeki suç şüphesini kaldıran esasa ilişkin kararlardandır.

CMK’nın 223’üncü maddesinin (9) numaralı fıkrasına göre, derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez. Bu hükümle, yargılamanın geldiği aşama itibarıyla iki farklı karar verilebilmesinin mümkün olduğu hallerde, sanığın daha lehine olan beraat kararının tercih edilmesi gerektiği düzenlenmiştir2. Böylece “düşme” yerine, esasa ilişkin bir karar olan “beraat” hükmüyle, sanığın aklanması sağlanmaya çalışılmıştır3. Çünkü beraat kararı durma ve düşme kararlarından daha güvenceli ve sanığın aklanmasına yöneliktir4.