Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İfade Özgürlüğünün Din veya Dini Hislerin Korunması Amacıyla Sınırlandırılabilirliği

Restrictability of Freedom of Expression for the Protection of Religion or Religious Feelings

Aleyna SAĞLAM

Bu bildiride temel olarak bir dine veya dinin kutsallarına yönelen hakaret ve aşağılama söz konusu olduğunda bunun ifade özgürlüğüne yönelik bir sınırlandırma sebebi olarak ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığı ele alınacaktır. Bu kapsamda öncelikle giriş niteliğindeki bilgiler ve sınırlandırmanın problemlerine yönelik genel tezler aktarılacaktır. Ardından ifade özgürlüğüne yönelik dini hislerin korunmasının bir sınırlandırma sebebi olarak ileri sürülebilirliği İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve 1982 Anayasası özelinde belirlenecek son olarak İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararlarında nasıl kriterlere yer verdiğinden bahsedilecektir.

İfade Özgürlüğü, Dini Hisler, Sınırlandırma.

In this paper, it will be discussed whether it is possible to put forward as a reason for limiting the freedom of expression when it comes to insults and insults directed at a religion or its holy ones. In this context, first of all, introductory information and general theses on the problems of restriction will be presented. Then, the plausibility of the protection of religious feelings for freedom of expression as a reason for limitation will be determined in the European Convention on Human Rights and the 1982 Constitution, and finally, what kind of criteria the European Court of Human Rights has included in its decisions will be mentioned.

Freedom of Expression, Religious Feelings, Limitation.

1. GİRİŞ

İfade özgürlüğü, liberal demokratik düzenin ve bu düzenin temel ilkelerinden çoğulculuk ilkesinin gerçekleştiricisi, Avrupa Konseyi’nin kurucu değerlerinden biri olarak kabul edilir.

Bir dine veya dinin kutsallarına yönelen hakaret ve aşağılama içeren ifadelerin sınırlandırılması meselesi gerek yargı kararları gerek siyasetçilerin konuşmalarında sık sık gündeme gelmektedir. Sınırlandırmanın yapılabileceği yönündeki iddiaların dinin korunması gerektiği veya dini hislerin incinmesi gerekçelerini temel aldığı söylenebilir.

Bu bildiride bir dine veya dinin kutsallarına yönelen hakaret ve aşağılama söz konusu olduğunda bunun ifade özgürlüğüne yönelik bir sınırlandırma sebebi olarak ileri sürülmesinin mümkün olup olmadığı ele alınacaktır Bu kapsamda öncelikle giriş niteliğindeki bilgiler ve sınırlandırmanın problemlerine yönelik genel tezler aktarılacaktır. Ardından ifade özgürlüğüne yönelik dini hislerin korunmasının bir sınırlandırma sebebi olarak ileri sürülebilirliği İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) ve 1982 Anayasası özelinde belirlenecek. Son olarak İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin kararlarında nasıl kriterlere yer verdiğinden bahsedilecektir.

2. SINIRLANDIRMA BAKIMINDAN İLERİ SÜRÜLEBİLECEK GENEL TEZLER

İfade özgürlüğü her türlü ifadeyi koruma altına alır. İHAS’da hakka içerik bakımından bir sınırlama getirilmemiştir. İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında ifade özgürlüğü siyasi, sanatsal, ticari vs. her tür ifade hakkın kapsamı içine alınmıştır.1 İfade özgürlüğüne yönelik bir tanımdan bahsetmek mümkün değilse de İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM) bilindik içtihadı şöyledir: “ifade özgürlüğü 10. maddenin sınırları dahilinde yalnız lehte olduğu kabul edilen veya zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen haber veya düşünceler için değil aynı zamanda devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, çarpıcı gelen, rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun hoşgörünün ve açıkfikirliğin gerekleridir bunlar olmadan demokratik toplum olmaz.”2 Bu değerlendirme söz konusu hak için sınırlandırma rejimindeki ölçütleri yorumlama ve uygulamada tamamlayıcı bir rol üstlenir.

Her ne kadar ifade özgürlüğünün kapsamı geniş olsa da bazı ifadeler ifade özgürlüğünün norm alanı içinde değerlendirilmez. Faşizm, ırkçılık, ayrımcılık, savaş propagandası ve nefret içerikli ifadelerin ifade özgürlüğünün norm alanına girmediği kabul edilir.3

İfade özgürlüğünü demokrasinin temelinde bulunan “haklara sahip olma hakkı”nın esası olarak değerlendiren görüş kamusal tartışmada muhalif ve azınlık görüşlere yer verme açısından ifade özgürlüğünün önemini vurgular.4 Sınırlandırmada özgürlüğün demokratik toplumun temel ilkelerini gerçekleştirmedeki önemi göz önüne alınmalı ve sınırlandırma rejimine yönelik yargının yapacağı yorum ve geliştireceği ölçütler bu hususu temel almalıdır.

Din ve dini hislerin korunmasına ilişkin tartışmada bütüncül bir bakış açısıyla ileri sürülebilecek tezlerden bir diğeri ise geçmişte siyasi meşruiyetin kaynağı din ve dini değerler iken bir kurum olarak dinin korunduğu ancak günümüzde modern devletin ve hukuk sistemlerinin temel savının bireylerin korunması olduğudur.5 Demokrasi ve modern devletin üstüne kurulduğu temeller ve özgür, seçimler yapan birey mefhumu gözetildiğinde dinin ve dini hislerin ifade özgürlüğü karşısında koruma altında olması temellendirilebilir değildir.6

Dinin korunmasına yönelik bir diğer itiraz insan haklarının insanları koruyacağı ilkesiyle getirilir. Din insan hakları korumasından faydalanabilecek bir süje değildir. Hatta insan hakları hukuku haricinde bir bütün olarak hukuku haklılaştırabilecek tek şey insanı ve insan haklarını merkez edinmesidir.7

Dinin korunmasına yönelik karşı tezler bu kadar net ve kuvvetli iken dini hislerin korunması talebinin ve hatta dini hislerin korunması hakkının varlığı hususunda aynı netlik olmadığı söylenebilir.

Dini hislerin korunmasının din özgürlüğü kapsamında olup olmadığı veya ondan bağımsız bir hak teşkil edip etmediği tartışılagelmiştir. “Dini hisler”in niteliğine ilişkin belirsizlik sorunu varken ifadelerin kişilerin duygularına yönelik olumsuz etkide bulunmasını doğrudan bir temel hak müdahalesi teşkil ettiğini söylemek oldukça güçtür. İnsanların yoğun hissettiği “duyguları” insan hakkı olarak tanımlamak ve belli sözlerin o duygular üzerinde sebep olduğu yükselmeleri, insan hakkı niteliği açık olan ve demokratik toplumun varlığının kurucusu ve sürdürülebilirliğini teminat altına alan “ifade özgürlüğü” hakkı üzerinde sınırlamak, insan hakları teorisi açısından makul görülemeyecektir.

3. İHAS VE 1982 ANAYASASI BAKIMINDAN NORM ALANI DEĞERLENDİRMESİ

Dini hislerin korunmasının ilişkilendirilebilir olduğu hak İHAS 9. maddede düzenlenen din ve vicdan özgürlüğü hakkıdır. İçsel ve dışsal alanı bulunan bu hakkın içsel alanında dini hislerin korunması değil 1982 Anayasasında açıkça düzenlenen inancından dolayı suçlanmama ve kınanmama hakkı vardır. Dini inancından dolayı suçlanmama ve kınanmama dini hislerin korunmasından farklıdır. Burada söz konusu kavramın nefret söylemi kapsamında olduğu söylenebilir.

Anayasa Mahkemesi (AYM) suçlanma yasağını kararlarında baskı kurma olarak kavramlaştırmıştır.8 Baskı altına almanın hiyerarşik ve baskı altına alabilenin erk sahibi egemen olmasından dolayı hassas inanç gruplarına zarar yaratabilecek dinsel söylemlerden korumak amacını taşıdığı yorumu yapılmalıdır.

Anayasa sistematiği ve uluslararası insan hakları belgeleriyle uyumlu olacak şekilde dinsel konularla ilgili bir ifade, toplumdaki çoğunluk inancına göre tehlikeli ahlaka aykırı yanlış baştan çıkarıcı olduğundan değil ancak “zarar” veya ortaya çıkması neredeyse kesin bir zarar tehlikesiyle sınırlandırılıp müdahale edilebilirdir.

İHAS ve Anayasa açısından dini duyguların korunması gibi bir hak türeterek bunların koruma altında olduğunu söylemek mümkün değildir.9 Neyin inanç/din olduğu belirlemesi yapamayacak olan devlet, böyle bir sınırlama halinde ifade özgürlüğü üstünde onlarca din/inanç ve dini hissin büyük baskı yaratacağı, geniş bir sansüre sebep olacağı görülür. Yine sadece çoğunluk dininin kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle ifadeye getirilecek sınırlama çoğulculuk ilkesini ihlal eder ve örtülü olarak ayrımcılık yasağını çiğner.10

“Din” olarak kabul edilmesi için benimsenen kriterlerin bulunduğu inanç sistemleri için dini hislerin korunacağı varsayımında ise, dinlerin niteliğine özgü birtakım itirazlar getirilebilecektir. Dinler toplumların inançlarını düzenlerken pek çok kutsal ortaya koyarlar bu kutsallar ise inanç sahipleri için bir değer veya kural niteliğindeyken bunlara aykırı ifadelerin inananların dini hislerini inciteceğinden hareketle sınırlandırılması çok geniş bir sansür ve baskı ortaya çıkaracaktır. Kamusal tartışmaya konu olabilecek meselelerin kategorik olarak ortadan kalkması neticesi ortaya çıkacaktır.