Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Ceza Hukukunda Cebir Suçu ve Benzer Suç Tipleri ile Olan İlişkisi Hakkında Bir İnceleme

An Examination on Compulsion Crime in Turkish Criminal Law and Its Relationship with Similar Types of Crime

Irmak KORUCULU

Cebir suçu; ceza hukukumuzda düzenlenen birçok suçun unsuru veya nitelikli halini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, hürriyete karşı işlenen fiillerin cezasız kalmaması amacına yönelik olarak tamamlayıcı bir hüküm niteliğinde bağımsız bir suç olarak da düzenlenmiştir. Cebir suçunun başka bir suçun unsuru veya nitelikli hali olması halinde fail hakkında ilgili suçtan dolayı cezaya hükmedilerek ayrıca cebir suçundan dolayı cezalandırılması söz konusu olmayacaktır. Cebir kısaca; kişinin bir şeyi yapması, yapmaması ya da kendisi tarafından yapılmasına müsaade etmesi için kullanılan fiziksel güç kullanımı olarak tanımlanabilmektedir. Bu suçun işlenmesi ile kişinin irade özgürlüğü zedelenmektedir. Bu nedenle de cebir suçu hürriyete karşı suçlar arasında düzenlenmiştir. Fakat bu suçtan dolayı verilecek ceza kasten yaralama suçunun cezasına göre belirlenmektedir. Bu çalışmada Türk ceza hukukunda cebir suçuna ilişkin açıklamalar yapılacak, ardından cebir suçunun hürriyete karşı işlenen diğer suçlardan ayrımı ortaya konulacaktır.

Cebir, Cebir Suçu, Hürriyete Karşı Suçlar, Kasten Yaralama.

The compulsion crime constitutes an element of many crimes that are regulated in our criminal law. In addition to this, it has been regulated as an independent offense as a complementary provision in order to ensure that the acts against liberty are not punished. However, if the compulsion crime is an element of another offense or qualified state, the offender shall be punished for the crime and not be punished for the compulsion crime. Compulsion briefly; it can be defined as the use of physical force used by the person to do something, not to do it or to let it be done by him. With the processing of this crime, the freedom of the will of the person is undermined. Therefore, compulsion crime is regulated among crimes against liberty. However, the penalty for this crime is determined according to the punishment of the intentional injury. In this study, explanations will be made about compulsion crime in Turkish criminal law, and then the distinction of the compulsion crime from other crimes against freedom will be presented.

Compulsion, Compulsion Crime, Crimes Against Liberty, Intentional Injury.

Genel Olarak

Ceza hukukumuzda cebrin tanımına ilişkin farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre cebir; hem kişinin iradesini bozan hem de kullanılan fiziksel güç sebebiyle, yaralama suçundaki gibi kişiye acı veren ve onun sağlığını bozan fiillerdir.1 Cebir suçunun gerekçesinden hareket eden bir diğer görüşe göre cebir; kişiye karşı fiziksel güç kullanılarak, onun ya da başka bir kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zorlayıcı bir etkinin ortaya çıkmasıdır.2 Bir başka görüşe göre; kişiye halihazırda mevcut olan kötülük veya tecavüz ile bu kişi veya diğer bir kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zorlayıcı bir etki oluşturmaktır.3 Cebir kavramının karşılığının; “zorlama” olduğunu kabul eden görüşe göre; cebrin tam karşılığı olan zorlama; hem tehdit hem de fiziksel olarak uygulanan zorlamayı içeren bir üst kavram olarak kullanılmaktadır.4 Son olarak bir görüşe göre cebir; kişiye kullanılan fiziksel güç ile onun ya da üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde ortaya çıkan zorlayıcı etkidir.5

Kanaatimize göre cebir; kullanılan fiziksel güç ile kişinin iradesi dışında bir şey yapmaya veya yapmamaya zorlanmasıdır. Kişi iradesini hedef alması nedeniyle de cebir suçu, hürriyete karşı suçlar içerisinde düzenlenmiştir. Cebrin, başka suçların unsuru veya nitelikli hali olduğu durumlar incelendiğinde de görüleceği üzere bu suçlar işlenirken uygulanan cebir kişilerin iradelerinin zarar görmesi amacına hizmet etmektedir. Burada kastedilen fiziksel zorlama ortaya çıkış şekli olarak fiziksel bir nitelik taşıyan zorlamadır. Bu fiziksel zorlamanın ortaya çıkması bakımından araç kullanılması gerekli olmayıp kişi kendi uzuvlarıyla bu fiziksel gücü uygulayabileceği gibi, hipnotizma gibi fiziksel temas bulunmaksızın kişinin üzerinde bir zorlamanın meydana çıkmasına da neden olabilmektedir.

Cebre maruz kalan kişi devam etmekte olan bir kötülük veya tecavüzün üzerinde bıraktığı zecri etkiyle failin istediği belli bir şekilde davranmaya zorlanmaktadır.6 Ancak her ne kadar cebir ile belli bir şekilde davranmaya zorlanan kişinin bu davranışta bulunurken iradesi bulunmakta ise de bu irade zorlama sonucu oluşmuş bir iradedir.7

İradeyi yönlendirmek amacıyla kullanılan etkin fiziksel güç kullanımının “vis absoluta” ve “vis compulsiva” olmak üzere iki biçimde ortaya çıktığı kabul edilmektedir.8“vis absoluta” biçiminde ortaya çıkan cebirde kişinin irade yeteneği tamamen ortadan kaldırılarak kişi araç haline getirilmektedir.9 Fiziksel güç kullanımının “vis compulsiva” şeklinde meydana gelmesi halinde ise fail, kişinin iradesini tamamen ortadan kaldırmamakta ancak onun iradesini zorlamakta ve onu belli bir biçimde davranmaya itmektedir.10“Vis absoluta” yani maddi cebrin kişinin hareket özgürlüğü ile “vis compulsiva” yani manevi cebrin ise kişinin sahip olduğu seçim özgürlüğü ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir.11

Cebir suçunun temeli olan “delitto di violenza privata” terimi kökeni Roma Hukukuna dayanmaktadır. Roma hukukunda cebre ilişkin “vis puplica” ve “vis privata” ayrımı bulunmakta olup bu ayrım günümüz hukukunda güncelliğini yitirmiştir.12

I. Türk Ceza Hukukunda Cebir Suçunun Gelişimi

Cebir suçu, 765 sayılı TCK’nın Şahıs Hürriyeti Aleyhinde Cürümler başlıklı üçüncü faslında 2245 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik m.188’de; “Bir kimse bir şeyi işlemek veya işlemesine müsaade etmek ya da o şeyi işlememeye mecbur etmek için diğer bir kimseye zor kullanır veya onu tehdit eder veya yetkisi olmadan veya yasalara aykırı olarak bir konuda bilgi vermesini veya inancını veya siyasi veya sosyal görüşünü açıklamasını isterse altı aydan bir yıla kadar hapis ve bin liradan üç bin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu dönemde cebir suçu için; şartlı tehdit, cebir kullanma ve zorlama terimleri de kullanılmıştır.13

Dönemin bazı hukukçuları bu düzenlemeyi yalnızca suç işleme kararının cezalandırılamayacağı prensibinin bir istisnası olarak değerlendirmişler ise de; cebir suçunun oluşabilmesi için failin cebir veya tehdit (manevi cebir) kullanması arandığından bu fiillerin suç işleme kararını aşan mahiyette olduğu savunulmuştur.14 765 sayılı TCK döneminde manevi cebir olarak değerlendirilen şartlı tehdit de yine cebir kullanma suçunun bir aracı olarak değerlendirilmiştir.15 Ancak cebir ve tehdit arasında bazı benzerlikler bulunmakla birlikte temel bazı farklar bulunduğundan cebir (zor, şartlı tehdit), farklı bir suç olarak düzenlenmiştir.16 Cebir suçunda bir araç olarak kullanılan “tehdit” ile tehdit suçunun tipikliğini oluşturan fiil arasındaki farklardan ilki; her ne kadar cebir suçunun aracı niteliğinde olan tehdit derhal veya derhale yakın bir niteliğe sahip ise de tehdit suçu kapsamındaki “tehdit”in geleceğe yönelik olmasıdır.17 Her iki “tehdit” arasındaki diğer fark ise; tehdit suçu ile mağdurun iç hürriyeti, hukuka güveni ve iradesinin etkilenmesine rağmen cebir suçunda kullanılan tehdidin (şartlı tehdit) hem mağdurun iradesini etkilemesi hem de onu bir şeyi işlemeye, işlememeye veya işlenmesine müsaade etmeye zorlamasıdır.18 765 sayılı TCK m.188 kapsamındaki cebir suçunun hareket unsurunu maddi zor olarak değerlendirilen “cebir” ile manevi zor olarak değerlendirilen “tehdit” oluşturmakta,19 bu şekilde 765 sayılı TCK döneminde tehdit ve cebir bu suçun seçimlik hareketlerini oluşturmaktaydı.20

5237 sayılı TCK’da cebir suçu m.108’de; “Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK m.108’de düzenlenen cebir suçu bazı noktalarda 765 sayılı TCK m.188’de düzenlenen cebir kullanma suçunun karşılığı niteliğinde ise de her iki madde arasında temel birtakım farklar bulunmaktadır.

765 sayılı TCK m.188’de fail; “bir şeyi işlemek veya işlemesine müsaade etmek ya da o şeyi işlememeye mecbur etmek için diğer bir kimseye zor kullanır veya onu tehdit eder veya yetkisi olmadan veya yasalara aykırı olarak bir konuda bilgi vermesini veya inancını veya siyasi veya sosyal görüşünü açıklamasını isterse...” cezalandırılır iken; 5237 sayılı TCK m.108’e göre failin cezalandırılabilmesi için mağdurun bir şeyi yapması, yapmaması veya yapılmasına müsaade etmesi için fiziksel güç ile zorlanması aranmıştır.21 765 sayılı TCK döneminde maddenin uygulama alanı şartlı cebirden ziyade şartlı tehdit olarak sınırlandığından 5237 sayılı Kanun’daki düzenleme ile şartlı cebrin de uygulamada cezalandırılabilecek konuma getirildiği görüşü bulunmaktadır.22

765 sayılı TCK m.188’de düzenlenen cebir suçunun maddi unsurunu oluşturan maddi cebir, 5237 sayılı TCK kapsamındaki cebir suçunun da maddi unsurunu oluşturmaktadır. Bu suçun bir diğer maddi unsuru olan manevi cebir yani tehdit ise; 5237 sayılı TCK m.106’da düzenlenen tehdit suçunu oluşturmaktadır. Hem maddi hem de manevi cebirde kişinin iradesinin etkilenmesi amaçlanmakta ise de maddi cebirde fiziksel güç kullanımı gerekli iken manevi cebirde (tehdit) ise kişinin üzerinde fiziksel güç kullanılmaksızın iradesi etkilenmektedir.

765 sayılı TCK m.188 ile 5237 sayılı TCK m.108 karşılaştırıldığında görülecek en temel farklardan biri; cebir suçunun işlenmesi halinde faile verilecek olan cezanın 765 sayılı TCK m.188’de münferit olarak belirlenmesine rağmen; 5237 sayılı TCK m.108’de kasten yaralama suçundan dolayı verilecek olan cezanın arttırılması şeklinde düzenlenmesidir.23 İkinci olarak; 765 sayılı TCK m.188’de cebir kullanma suçunun nitelikli hallerine yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK m.108’de suçun nitelikli hallerine yer verilmemiştir.24

765 sayılı TCK m.188’de cebir suçu şartlı tehdit ile birlikte düzenlenmiş iken; 5237 sayılı TCK m.108’deki düzenleme ile cebir suçu tehditten bağımsız bir suç niteliği kazanmıştır.25

765 sayılı TCK m.188’de düzenlenen cebir kullanma suçu bir şeyin yapılması, yapılmaması, yapılmasına müsaade edilmesi, bir konuda bilgi verilmesi veya siyasi ya da sosyal inancın açıklanması amacına yönelik işlenebilir iken;26 5237 sayılı TCK m.108’de düzenlenen cebir suçu bir şeyin yapılması, yapılmaması ya da yapılmasına müsaade edilmesi maksadıyla mağdurun zorlanması şeklinde işlenebilmektedir. Bu şekilde 5237 sayılı TCK’da cebir suçunun daha genel bir amaçla işlenmesi sağlanmıştır. Bunun yanında kişinin dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklanmasına yönelik kullanılan tehdit ve cebir 5237 sayılı TCK m.115’te ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.

Hem 765 sayılı TCK hem de 5237 sayılı TCK’da cebir suçu; kişi hürriyetinin ve kişinin karar verebilme iradesinin tam anlamıyla korunabilmesi için tamamlayıcı bir hüküm niteliğinde düzenlenmiştir.27 Kanun koyucunun amacı hürriyet aleyhine işlenen fiillerin cezasız kalmasının önüne geçmektir.28 Bu nedenle de cebir suçu farklı suçların unsuru veya nitelikli hali ise; bu durumda fail ilgili suçtan dolayı cezalandırılacak, ayrıca cebir suçundan dolayı cezalandırılamayacaktır.29 765 sayılı TCK m.188/2’de failin tasarlamış olduğunu gerçekleştirmesi nitelikli hal olarak düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK’da böyle bir nitelikli hale yer verilmemiştir.30

II. Korunan Hukuki Değer

Cebir suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Hürriyete Karşı Suçlar” başlıklı yedinci bölümünde düzenlenmiştir. Bu nedenle de cebir suçunun, kişiyi hürriyetine yönelen fiillere karşı korumayı amaçladığı söylenebilir.

Cebir, kişinin bir şeyi yapma, yapmama veya buna müsaade etme konusundaki hür iradesini engellemektedir.31 Bir görüşe göre; cebir suçunun faili, mağduru belli bir doğrultuda davranmaya zorlamakta ve bu şekilde mağdurun iradesi üzerinde baskı kurmaktadır. Bu nedenle de bu suçla korunan hukuki değer kişinin irade oluşturma ve oluşturduğu iradeye uygun davranma hürriyetidir.32 Bir görüşe göre ise; kişinin karar verme ve hareket özgürlüğünün korunması amaçlanmaktadır.33 Bir diğer görüşe göre ise bu suçla korunan hukuki değer; kişinin bağımsızlığı ve bireysel özgürlüğünden kaynaklanan kamusal yarardır. Bu suçla kişinin irade oluşturma ve hareket etme özerkliğinin korunması amaçlanmaktadır.34 Son olarak bir görüşe göre ise, mağdura karşı fiziksel güç de kullanıldığından bireyin vücut dokunulmazlığı da bu suç ile korunan hukuki değerlerdendir.35

Kanaatimizce bu suç ile korunan hukuki değer; hem kişinin irade oluşturma ve oluşturmuş olduğu iradeye uygun davranma hürriyeti hem de dolaylı da olsa vücut dokunulmazlığıdır.