Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anonim Ortaklıkların Genel Kurullarında Birikimli Oy Kullanımı (II)

Serdar Karababa

Mevzuatımıza yeni girmiş olan anonim ortaklıkların genel kurullarında “birikimli oy kullanma” kavramı’nın niteliği ve birikimli oy kullanacak ortakların yükümlülükleri değişik ülke uygulamalarından örneklerle anlatılmaya çalışılmıştır.

Ana Sözleşme, Birikimli Oy Kullanma Hakkının Niteliği, Yönetim Kurulu, Kamunun Aydınlatılması, Ortakların Sorumluluğu.

I- Birikimli Oy Kullanma Hakkının Niteliği

Birikimli oy kullanma hakkı, ilk kısımda da izah edildiği üzere bireysel ve pay sahipliğinden doğan bir haktır. Ancak kullanım biçimi ve yeri belirli şekil şartlarına; kullanım imkânı da belirli hallerin varlığına tabi tutulmuştur. Şöyle ki; ilgili Tebliğde değişiklik yapan Seri: IV, No: 31 sayılı Tebliğ ile “Birikimli oy yönteminin uygulanabilmesi için ortaklık ana sözleşmesinde açık hükmün bulunması zorunludur” düzenlemesi getirilmiştir.

Bu haliyle birikimli oyun kullanılması iki taraflı iradeye ihtiyaç göstermektedir. Yani ortaklığın ana sözleşmesinde bu konuda açık hükmün bulunması gerekmektedir. Ancak uygulamada azınlıkta kalan pay sahiplerinin lehine işleyecek bir oy kullanma yönteminin, çoğunluğun kabulü ile ana sözleşmede yer alması pek de mümkün görünmemektedir. Azınlık olarak addedilen küçük yatırımcının bu olumsuz durumdan etkilenmesinin sermaye piyasası mevzuatında yer alan başka birtakım düzenlemeler ve sermaye piyasasının doğasından kaynaklanan uygulamalarla bertaraf edilebileceği söylenmektedir.

Bu görüşe1 göre azınlığın yönetime katılması şirketin idaresi anlamında alınacak kararlarda belirleyici rol üstlenmek değil; fakat yönetim üzerinden denetleyici olmak ve şirketin faaliyetleri hakkında bilgi almaktır. Şirket faaliyetleri hakkında bilgi almanın, Sermaye Piyasası Kanununa tabi ortaklıkların kamuyu aydınlatma yükümlülüğü ile mümkün kılınmasından bahisle azınlığın bu durumdan etkilenmeyeceği söylenmektedir. Buna ek olarak Sermaye Piyasası Kanunu ile getirilen bağımsız denetleme müessesesi ile azınlığın korunduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca azınlık pay sahiplerince payın iktisap amacının yatırım olmasından hareketle yönetime katılma hususunun önem arz etmediği ifade edilmektedir. Bu noktada pay sahipliğinden farklı anlamları olan yatırımcı açısından durum değerlendirilmektedir. Küçük yatırımcı olarak nitelenen pay sahipleri bakımından önemli olan, tasarrufların gelir getiren bir yerde değerlendirilebilmesidir.2 Böyle olunca da yönetimde söz sahibi olmayan veya kendisine böyle bir oy hakkının kullanım şekli sunulmayan, şirketin gidişatından memnun olmayan yatırımcının payını (hisse) piyasada bir başka kimseye kolaylıkla satıp başka yatırım araçlarına yönelmesi çözüm (imkân) olarak sunulmaktadır. Bu durumun şirketin paylarının (hisselerinin) piyasa değerini düşüreceği endişesi sebebiyle çoğunluk tarafından göz önüne alınan bir hal olduğu ve bu psikolojik baskı ile çoğunluğun yönetim konusunda azınlık hakları lehine daha dikkatli davranmak durumunda kaldığı söylenmektedir.