Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İntiharlarda “Adalet Bunalımı” Kavramı

The Concept of “The Justice Depression” in Suicides

Muhammed Emin YILDIZ

İntihar hem bireysel hem de toplumsal bir olgu olarak ele alınmaktadır. Zira insan toplumda var olan normlarla yaşamını sürdürmekte ve normların tesis ettiği bir düzenin olmaması da insanı doğrudan etkilemektedir. Kuralların olmamasının, başka bir ifadeyle anomi halinin meydana getirdiği bu düzensizlik hali, insanlarda bazı gerilimler oluşturabilmektedir. Özellikle kritik dönemlerde söz konusu gerilimler intiharlarla sonuçlanabilmektedir. Bu çalışmada intiharların hukuk teorisi açısından incelenebilmesi için bir kavramsallaştırma yapılmış ve değerlendirilmesi için yöntem önerilmiştir. Amaç, temel hak ve özgürlüklerin ihlallerinin olan ilişkisini “adalet bunalımı kavramı” üzerinden kurmaktır ve bu kavramı sınamak için hazırlamaktır. Gerilim ve anomi kaynaklı intiharları, hukuk, adalet, temel hak ve özgürlükler konuları ile eşleştirmesi bu çalışmayı özgün kılmaktadır. Literatür taraması yöntemi kullanarak hazırlanan bu çalışmanın, yargılama ve soruşturma süreçlerinde görülen intihar vakalarını değerlendirmek ve hukuk ihlalleri adına tutarlı sonuç çıkarmak için alana katkı yapacağı düşünülmektedir.

İntihar, Gerilim Teorisi, Anomi, Anomik İntihar, Adalet Bunalımı.

Suicide is discussed as both an individual and a social phenomenon. Because human lives under norms that exist in the society, and lack of order established by norms directly affects the person. This state of disorder caused by normlessness, in other words by anomie, could create some strains in people. Especially during critical periods, these strains can result in suicides. In this study, a conceptualization has been made to investigate suicides in terms of legal theory, and a method for its analysis has been proposed. The goal of this study is to associate strain caused by fundamental rights violations and suicides within the framework of the concept of justice depression, thus preparing this concept for analysis. Matching suicides that induced the strain and anomie with the subjects of law, justice, fundamental rights violations make this study unique. It is thought that this study, which was made using the method of literature review, will contribute to the scientific area to analyze suicide cases seen in judicial processes and result in consistent conclusions about the violation of the law.

Suicide, Strain Theory, Anomie, Anomic Suicide, Justice Depression.

Giriş

Şüphesiz ki mülkün temeli adalettir ve düzenin temeline koyduğumuz adalete, hukukun bizi ulaştıracağı umudumuzdur. Tam da bu umut ile bizler hukuku çeşitli silahlarla donatmaktayız. Bu donatı ise hukuku bir anlamda da tehlikeli hale getirmektedir. Çünkü hukuk, antropolojik serüveninde de tanık olduğumuz üzere, her zaman mülkiyet, hayat, özgürlük gibi en temel insan haklarını korumak için yine bu en temel insan haklarını belirli kıstaslarla sınırlandırmanın da yoludur. İşte bu kıstaslar uygulanırken ortaya çıkan bilinçli veya bilinçsiz hatalar, birtakım sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu çalışma bu sorunlarından birine odaklanmaktadır. Bu sorun yargılama-soruşturma süreçlerinde görülen intihar vakalarıdır.

Yargılama-soruşturma süreçleri içerisinde, çoğunlukla basından ve raporlardan tanık olduğumuz üzere, intihar olayları görülmektedir. Bu olaylar aynı zamanda arkalarında intihara işaret eden birçok iz bırakmaktadır. Mektuplar, cezaevlerinde bulunan beyanlar, mahkeme kayıtlarına yansıyan beyanatlar, yargılama-soruşturma süreçlerinde hatalı uygulamalar gibi pek çok iz zamanla da olsa gün yüzüne çıkmaktadır. Tüm bu izler, bilimsel perspektif ile tarafsızlıkla incelenmeye uygundur. Bu inceleme aynı zamanda daha iyi bir hukuk sistemine ulaşma amacındadır.

İşte bu amaç doğrultusunda öncelikle intihar kavramının terim ve sözlük anlamları verilecektir. Kavramın netleşmesi sonrasında kavramla ilişkili teoriler literatür taraması yöntemi ile incelenecektir. Bu kapsamda, Emile Durkheim’in anomik, egoist ve alturist intihar teorileri üzerinde durulacak ve anomik intihar detaylandırılacaktır. Ardından intihar konusunda önemli bir diğer teori olan gerilim teorisi incelenecektir. İncelemeler sonrasında anomiden gerilime, gerilimden ise adaletsizlik gerilimine olan bağlantılar kurulacaktır. Bu sayede kavramsallaştırma yapılacaktır ve bu kavram temel hak ve özgürlüklerin ihlali ile intihara yönlendiren motivasyonları eşleştirecektir. Kavramsallaştırma sonrasında intihar olayları ile sonuçlanan yargılama-soruşturmalardaki hataların ortaya çıkması için intihar vakalarının ardında kalan izlerin anomi ve gerilim açısından incelenmesi için elverişli bir yöntem önerilecek ve gerilime ilişkin bir ampirik ölçüm yapılabileceği savunulacaktır.

I. Kavram

İnsan, yaşamı ve var olmayı her daim farklı bakışlarla yorumlamıştır. Var olmanın “dünyaya fırlatılmış olmak”1 düşüncesinden hareketle, bu fırlatılmışlığı sonlandırmak her zaman insanlığın gündeminde olmuştur. Var olmanın en kesin ispatının yaşamak olduğu düşünüldüğünde de var olmamayı seçmenin tek yolunun intihar olduğu söylenebilir. İntihar konusu her zaman kendine özel gündemiyle bilim dünyasının farklı cephelerinde bu çalışmada olacağı gibi yer almıştır ve alacaktır. Emile Durkheim, “tanımı zaten biliniyor” denilerek intiharın tanımının yapılmamasının bir hata olduğunu vurgulamıştır.2 Dolayısıyla intihar tanımlanmalı ve bu tanımlama farklı bakış açıları göz önüne alınarak yapılmalıdır.

Öncelikle etimolojik olarak intihar, Arapça sona erme, nihayet, bitim anlamındaki “intiha / ”, bir hayvanı boğazını keserek öldürme anlamındaki “nahara / ”, varma anlamındaki “naha / ”, kelimelerinden türemiştir.3 Yine Avrupa dillerinde intihar anlamına gelen “Eng. / suicide”, “Fr. / suicide”, “It. / suicidio”, “Esp. / suicidio” kelimeleri Latince kendi kendisine anlamında “sui” ve öldürme “cidium”,4 “Ger. / selbstmord” kendi kendine anlamında “Ger. / selbst” ve “Lat. / morde”5 kelimelerinden türemiştir.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde intihar, “bir kimsenin toplumsal ve ruhsal sebeplerin etkisi ile kendi hayatına son vermesi” şeklinde tanımlanmaktadır.6 Bilim terimi olarak ise intihar, “kişinin bilerek ve isteyerek kendi yaşamına son vermesi, öz kıyım” şeklinde tanımlanmıştır.7 Sosyoloji ve psikoloji literatürü içerisinde de intihara ilişkin çeşitli tanımlamalar mevcuttur. Durkheim intiharı, “ölen kişi tarafından ölümle sonuçlanacağı bilinerek yapılan olumlu ya da olumsuz bir edimin doğrudan ya da dolaylı sonucu olan her ölüm olayı” olarak tanımlamıştır.8 Gordon Marshall intiharı “kendini kasten öldürmek şeklinde tasarlanan eylem” olarak tanımlamaktadır.9 İnsanın ölüm ve yaşam içgüdüleri arasındaki dengede olduğunu söyleyen Sigmund Freud ise intihar için “ölüm içgüdüsünün etkinlik kazanarak kişinin kendi üzerine çevrilmesidir” demiştir.10 Adnan Ziyalar, intiharı “kişinin kendine yönelttiği şiddetli saldırganlık hali”11 olarak; Nezahat Arkun ise “hayatına son vermeye karar veren kişinin en etkili yöntemi seçip, kimsenin müdahalesine izin vermeyecek şekilde kendisini öldürmesi”12 şeklinde tanımlamıştır. Son olarak Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayımlanan “Preventing Suicide, A Global Imperative” isimli intihara ilişkin raporda, intihar toplumsal bağlamda, “bireyin hayatını kaybettiği, sürekli bir dalgalanma etkisine sahip, aile bireyleri, arkadaşlar ve toplulukları dramatik şekilde etkileyen trajedi”13 olarak, terimsel bağlamda, “bireyin kasıtlı olarak kendisini öldürme eylemi”14 şeklinde tanımlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü ayrıca intiharı, tamamlanmış intihar, tamamlanmamış intihar ve intihar fikri ayrımlarıyla incelemiştir.15

Tarihsel olarak bakılacak olursa intihar, her zaman iktidar ve güç sahiplerinin de ilgilendiği bir konu olmuştur. Öncelikle Antik Yunan Medeniyeti içerisinde intihar Aristoteles ve Platon tarafından kınanan bir eylem olarak karışımıza çıkmıştır. Tam aksine Stoacı fikirleri benimseyen filozoflar ise intiharı, onaylanan bir davranış olarak sunmuşlardır. Özellikle dikkat edildiğinde Antik Yunan’da intihar eyleminin yasaklanması değil denetlenmesi söz konusu olmuştur. Özellikle Attike Kanunları, önceden bildirilmesi şartı ile intihara izin vermiş, bir cezai yaptırım uygulamamıştır. Roma dönemine gelindiğinde ise intihar, Roma sınıf yapısına göre farklı uygulamalara tabi tutulmuştur. Köle sınıfı insanlarının intiharları, efendisine bir eşya kaybına neden olacağından dolayı, ahlaksızlık olarak görülmüştür. Hür insanların intiharı ise özellikle Çiçero’nun yaşadığı dönemde ve sonrasındaki dönemde, erdemli bir eylem olarak anılmıştır. Son olarak askerlerin intiharları, hoş görülemez bir eylem olarak tanımlanmıştır. İntihar eden askerlere korkaklık, şeref yoksunluğu gibi yakıştırmalar yapılmış, vasiyetnamelerin iptal edilmesi söz konusu olmuştur.16

Dinsel olarak bakıldığında dini inanış sistemlerinin de intihar olgusu ile ilgilendikleri görülmektedir. Bazıları için intihar ciddi bir yasak iken bazıları için ise (Caynizim gibi) intihar, tanrıya adanmak olarak değerlendirilen bir ibadet şekli olarak tanımlanmıştır. Yahudilik açısından bakıldığında intihar, İbranice “meabbed azmo la-daat”, Eski Ahit’in temel ilkelerinden biri olan “pikku’ah nefesh” yani yaşamı koruma ilkesi ile çelişmektedir. Eski Ahit tarafından açık şekilde intihardan bahsedilmemiş olsa da Yahudi Yasası Halaka tarafından intihar yasaklanmış, bu yasak ise Eski Ahit’in Çıkış 20: 13 bölümündeki “öldürmeyeceksin” emrine dayandırılmıştır.17 Hristiyanlık için ise intihara karşı tutum benzer şekildedir. Matta İncil, 27: 1-5. bölümlerde İsa Mesih’e ihanet eden ve onu Vali Pilatus’a teslim eden Yahuda’nın intiharından bahsedilmektedir. Yahuda bu davranışından dolayı pişmanlık duyarak intihar etmiştir. İncillere göre farklılık gösterse de Pavlus sonrası ve kilise egemenliği altındaki Hristiyanlık, intihar eylemini günah saymakta, intihar etme davranışını hainlik eden Yahuda ile özdeşleştirmektedir.18 Son olarak İslam perspektifi açısından bakıldığında intihar istisnai durumu dışında yasak bir eylem olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle açık şekilde intiharın yasak olduğu Kuran’da geçmese de İslam alimlerince intihar yasağı, Necm Suresi 44. Ayet “Şüphesiz O öldürür ve diriltir”, Hicr Suresi 23. ayet “Hiç şüphesiz biz diriltir, biz öldürürüz ve biz her şeye gerçek varisleriz.”, Bakara Suresi 195. Ayet “Mallarınızı Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” kısımlarına dayandırılmaktadır. Sadece istisnai olarak şehitlik durumunda Kuran, Bakara Suresi 154. Ayet “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” kısmı ile şehit olmak adına kendisini kasten ölüm tehlikesi içerisine atarak ölen kimseler hoş karşılanmaktadır.19

II. Teori

İntiharın farklı nedenlerinin olması intihar çalışmalarını da çeşitlendirmiştir. Bazı araştırmacılar intihara insanların nörobiyolojik yapısının neden olduğunu savunmuşlardır. Kalıtımın intihar üzerindeki etkisini anlayabilmek için ise aile, ikizler, evlat edinme çalışmaları üzerinden deneyler yapılmıştır.20

İntihar olgusunu açıklamaya çalışan bir başka bilim dalı psikolojidir. Bu alandaki teoriler genel olarak psikanalistik teorilerdir ve Freud bu çalışmalara öncülük etmiştir. Freud intiharı “çözümlenemeyen bir sorun” olarak ele alsa da geçmişte yaşanılan terk edilme, kayıp veya ayrılık sonucu bilinçaltında oluşan öfke ve kızgınlığın intihara neden olabileceğini belirtmiştir.21 Bir başka kurama göre intihar, sonradan öğrenilen bir davranıştır. Bu kurama göre, çocuklar çevrelerinden birini rol model olarak seçmekte ve onu taklit etmektedir. Stresli bir yaşam olayıyla karşılaşan, sorunlarını çözmek için bir çıkış bulamayan kişiler daha önce öğrendikleri intihar davranışlarını çağırmaktadır.22

Emile Durkheim’in “le Suicide” adlı 1897 tarihli çalışmasına kadar intiharın bireysel yönü ele alınmış, sosyolojik yönü ihmal edilmiştir. İntihar, ilk defa bu çalışmada toplumsal bir olgu olarak incelenmiştir. Durkheim farklı yaş gruplarındaki intihar oranlarına ilişkin yaptığı araştırmanın sonucunda, çocuklarda görülen intihar oranlarıyla yaşlılarda görülen intihar oranları arasındaki farkın oldukça fazla olduğunu saptamıştır. Özellikle biyolojik etmenlerin intiharı doğrudan etkiliyor olmadığını, aksi durumda yaş gruplarına göre bu oranın çok fazla değişkenlik göstermeyeceğini ifade etmiştir. Bu düşüncesini, durmaksızın gelişen biyolojik özelliklerin olmasına dayandırmıştır.23 Bununla beraber intihar doğrudan psikolojik etmenlerin sonucu da olmamaktadır. Bireyin yaşadığı olaylar sonucu, meydana gelen sinir zayıflıkları intihara bir ön eğilim yaratabilirse de bu sonuca doğrudan yol açmamaktadır. Birey, içinde bulunduğu toplumsal duruma göre kendi içine kapalı bir yaşam sürmek gibi farklı biçimlerde tepki verebilmektedir.24 Durkheim’e göre psikolojik etmenler gibi taklit (yanılsama) de tek başına intihara neden olamaz; kendi başına bir etkisi yoktur, sadece herhâlde doğal etkisini ortaya çıkaracak bu durumu görünür kılmaktadır.25

Bu etmenlerle intiharın açıklanamayacağını da ifade eden Durkheim, bu durumun sadece toplumsal etmenlerin dahil edilerek açıklanabileceğini belirtmektedir.26 Belirtmek gerekir ki, biyolojik ve psikolojik etmenlerle intihar doğrudan açıklanamasa da toplumsal etkenlerin yanında doğrudan veya dolaylı etkiye sahiptir. Nitekim, bireyin intihara eğiliminin veya yatkınlığının olması halinde intihar olanaklı hale gelmektedir.27