Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Unutulma Hakkının İstihbari Kaynaklı İdari İşlemler Açısından Değerlendirilmesi

Evaluation of the Right to be Forgotten in Terms of Administrative Actions Based on Intelligence

Sevil Şilan KUM

İnternet ortamında bulunan kişiye ait her türlü bilginin arşiv kaynağı olarak kullanılması, kişiye ait verilerin kalıcı olarak saklanması ve bu verilere ulaşımın internet teknolojileri sayesinde kolaylaşması, bilginin öznesi konumundaki bireyin korunmasını gerekli kılmıştır. Bu bağlamda unutulma hakkı, bireye kişisel verileri üzerinde kontrol hakkı sağlamakta ve kişiye geçmişinden bağımsız olarak kendisini geliştirme imkânı tanımaktadır. Makalenin ilk bölümünde unutulma hakkının tanımı yapılarak uluslararası hukuktaki ve Türk hukukundaki yeri incelenmiş, devlet aklı ile unutulma hakkının çatışma halinde olduğu, tarihsel süreçler göz önünde tutularak ortaya konmuştur. İkinci bölümde ise OHAL KHK’lerinin hukuki nitelikleri incelenerek, KHK ile ihraç edilen kişiler için öngörülen hak mahrumiyetlerinin ve adli sicil kayıtlarının unutulma hakkı üzerindeki etkisi tetkik edilmiştir.

Unutulma Hakkı, Devlet Aklı, Olağanüstü Hâl, Kanun Hükmünde Kararname, İstihbarat.

The use of personal information in the Internet environment as an archival source, having the personal data permanently and the easy access to data due to internet technologies required the protection of the individual who is the subject of the information. Concordantly, the right to be forgotten gives individuals control over their personal data and allows individuals to improve themself independently of their past. In the first part of the article, the right to be forgotten is defined, and its place in international and Turkish law is examined, and it is demonstrated by considering historical processes that the right to be forgotten conflicts with the reason of state. In the second part, by analyzing the legal qualities of the extraordinary legislative decree, the effect of the deprivation of rights stipulated for the persons dismissed by the decree and the criminal records on the right to be forgotten is examined.

Right to be Forgotten, Reason of State, Emergency State, Legislative Decree, Intelligence.

GİRİŞ

Bilişim çağı, insan hayatında birçok değişikliğe yol açmış ve bu çağın getirdiği yenilikler sayesinde bireyin yaşam tarzı ciddi ölçüde değişmiştir. Kuşkusuz, ortaya çıkan yeniliklerden en önemlisi internettir. Gelişen teknoloji ile birlikte internet, bireyin yaşamını daha konforlu hâle getirmektedir. Ancak bilgi teknolojilerinin ve internetin gelişimiyle birlikte bilginin kalıcı olarak saklanması ve bilgiye erişimin ciddi boyutlara ulaşması,1 özel hayatın gizliliğini ve kişisel verilerin korunmasını tehlikeye sokmaktadır. İnsanların bilinmesini, hatırlanmasını ve kullanılmasını istemediği bilgilerinin çeşitli haber sayfalarında, sosyal medyada ve adli sicil kayıtlarında saklanması, bilginin öznesi olan bireyin yaşantısında türlü sıkıntılara sebep olabilmektedir. Değişen ve gelişen çağın getirdiği bu sorunlar karşısında, kişiye özel ve onurlu bir yaşam tanınması hususunda öne sürülen unutulma hakkının ehemmiyeti sıkça dile getirilmektedir.

Günümüzde teknolojik gelişmeler, büyük bir hız kazanmış ve kitleler de bu hızın etkisiyle söz konusu ortamın içinde sadece bir kullanıcı değil, aynı zamanda bilgiyi ve veriyi oluşturan birey konumuna geçmiştir. Bu şekilde bireyler bilgiye rahatça ulaşabilmekte ve oluşturdukları verileri paylaşabilmektedirler. Ayrıca kişiye ait bilgilerin saklanması da geçmişe göre daha kolay hâle gelmiştir. Bu gelişmeler, her ne kadar hayatımızı kolaylaştırsa da bazı sorunlara sebebiyet vermektedir. Unutulma hakkını korumaya yönelik araçların bu noktada bir çare olarak öne sürülmesi, ihtiyaçların çözümüne yönelik önemli bir adımdır.

I. UNUTULMA HAKKI: DEVLET AKLI UNUTUR MU?

Unutulma hakkı; kişinin, kendisine ait bilginin erişimden kaldırılmasını talep etme yetkisidir.2 Ancak hak konusu olan bilginin basit bir bilgi olmadığını ve bazı özellikleri taşıması gerektiğini belirtmek gerekir.3 Söz konusu bilgi, kişinin güncel durumunu değil, geçmişteki durumunun bir parçasını yansıtmakta ve bu bilginin öğrenilmesi bireyin hayatında olumsuz değişikliklere yol açabilmektedir. Bu bakımdan unutulma hakkını bireyin geçmişte hukuka uygun olarak üçüncü kişiler için ulaşılabilir hâlde bulunan kişisel verilerinin, aradan geçen zaman sonucu önemsiz hâle gelmesine dayanarak, artık üçüncü kişilerce ulaşılamamasını yani verilerinin silinmesini talep edebilme hakkı olarak tanımlamak mümkündür.4

Bir başka görüşe göre; unutulma hakkını, bireyin internet ortamında yer alan ve üçüncü kişiler tarafından öğrenilmesini istemediği kişisel verilerinin silinmesini, dolayısıyla dijital dünyada unutulmayı, hatırlanmamayı isteme hakkı şeklinde tanımlayabiliriz.5 Bu tanımdan yola çıkarak, unutulma hakkını bireyin geleceğini, geçmişte yaşanmış münferit olaylardan bağımsız olarak şekillendirme hakkı olarak ele alabiliriz. Çünkü kaydedilen veya paylaşılan bu tür bilgiler, kişinin toplum içindeki kimliğini oluşturmaktadır ve kişinin kendisini serbestçe tanımlayabilmesinin önünde engel teşkil edebilmektedir. Bir başka deyişle unutulma hakkı, en saf hâliyle, bireye kişisel veriler hakkında sahiplik ve daha da önemlisi kontrol hakkı verir.6 Bu tanımlamalar ışığında; unutulma hakkını, bireye kendisini geçmişinden bağımsız olarak serbestçe tanımlayabilmesi için imkân tanıyan bir insan hakkı olarak tarif etmek mümkündür. Kişi, bu hakkın koruması altında hayatına istediği şekilde yön verebilecek ve onurlu bir yaşam için gereken temel şartlardan birisi olan maddi ve manevi varlığını devlet otoritesi veya diğer bireyler karşısında koruyabilecektir. Kısaca unutulma hakkı, değişen dünyanın ve gelişen teknolojinin menfi etkileri karşısında bireyi korumayı amaçlayan bir haktır.

Ancak söz konusu bu hakkın ileri sürülebilmesi, her zaman mümkün değildir. Unutulma hakkının ileri sürülebilmesi, zamanın geçmesi ile kişinin durumunda ve/veya rızasında meydana gelen değişimle ilgilidir.7 Hakka bu çerçeveden yaklaşıldığında; unutulma hakkının iki temel unsur etrafında şekillendiği görülecektir: bilgi ve zaman unsuru.8 Unutulma hakkına dayanarak silinmesi talep edilen bilginin saklanması, başlangıçta hukuka aykırılık teşkil etmemektedir.9 Yani söz konusu bilginin yayılması veya saklanması meşru bir sebebe dayanmaktadır. Unutulması istenen bilgiler, kişinin şöhretine saldırı niteliğinde olabilir; fakat başka menfaatler nedeniyle paylaşılmaları meşrudur.10 Örneğin adli sicil kayıtlarının tutulması, suç işleyen kişiye ilişkin haberlerin basında yer alması meşru niteliktedir. Bu bakımdan yayılan bilgi -en azından başlangıçta- hukuka uygundur. İkinci olarak söz konusu bilgi, yanlış bir bilgi değildir.11 Tam tersine hakka konu olan bu bilgi, gerçeği yansıtmaktadır. Ancak bu bilgi yayıldığı anda gerçek olmakla beraber, zamanla bilginin niteliği değişmektedir.12 Burada somut bilginin, unutulma hakkını ileri süren kişiye ait olması gerektiğini belirtmekte fayda vardır.

Unutulma hakkının ikinci unsuru ise, zamandır. Weber’in zaman unsuruna dayanarak yaptığı bir başka tanıma göre unutulma hakkı, bireyin bir zaman skalası çerçevesinde kişisel bilgileri üzerinde hak sahibi olmasına dayanan otonomidir.13 Yayılan bilginin üzerinden geçen zamanla birlikte, kişisel menfaatlerin toplumsal menfaatlere galip gelmesi olasılığı vardır.14 Yani söz konusu bilginin yayılması veya saklanması hukuka uygunken, zaman içinde kişide yaşanan değişimler neticesinde bu bilgilerin saklanması ve paylaşılması sonucu durum tersine dönmektedir ve kişisel menfaatler, kamusal yaranın önüne geçmeye başlamıştır. Bir başka deyişle, söz konusu bilgi doğru olmakla birlikte toplumsal önemini yitirmiştir.15

Bu iki ana unsur bir arada düşünüldüğünde; unutulma hakkı, bireyin geçmişte hukuka uygun olarak yayılmış ve doğru nitelikteki bilgilerinin, zamanın geçmesine bağlı olarak erişimden kaldırılmasını ya da gündeme getirilmemesini talep edebilmesidir.16

Unutulma hakkı, internet çağından daha önceki dönemlere dayanmaktadır. Unutulma hakkına ilişkin verilen ilk kararlardan biri 1973 yılında Almanya’da verilen Lebach kararıdır.17 Alman Federal Anayasa Mahkemesi, eski bir suçlunun fotoğrafının ve adının ilgili suç bağlamında belgeselde kullanılmasını, insan onuru ve kendi kaderini tayin hakkı kapsamında değerlendirmiştir. Federal Anayasa Mahkemesi, suçluya yüklenen dezavantajların, suçun ciddiyeti veya kamu yararı ile orantılı olması gerektiği yönünde bir karar vererek, söz konusu suç ile ilgili bilgi alma hakkının, suçun güncelliğini yitirdikten sonra tekrar gündeme getirilmesinin kişilik hakkı ihlali oluğuna karar vermiştir.18 Buradan anlaşılacağı üzere mahkeme, suçluya ilişkin bilgilerin yayınlanmasının suçlunun kişiliğini geliştirme hakkına bir müdahale ve insan onuruna aykırı olduğu yorumunu yapmıştır.

Hukuk literatürüne “unutulma hakkı” kararı olarak girmiş olan Google-İspanya kararı,19 unutulma hakkının hayata geçirilmesi bakımından önem arz etmektedir. Google İspanya kararının konusunu, borçları nedeniyle gayrimenkulleri haczedilen İspanyol bir avukat olan Costeja González’in, buna ilişkin yirmi yıllık açık arttırma ilanlarının ilgili gazetenin web sitesine aktarılması üzerine yaptığı başvuru oluşturmaktadır. İsmi Google’da aratıldığında çıkan ilk sonuç, bu ilanlara ilişkin bağlantı olunca González, İspanyol hukukunda tanınmış olan unutulma hakkını ileri sürerek, arama sonuçlarından bağlantının kaldırılmasını talep etmiştir.20 Gonzales’in, hacze dair işlemlerinin uzun süre önce çözüldüğü ve artık bunun ilanda yer almasının yararsız olduğu gerekçesiyle yapmış olduğu ilanın kaldırılması yönündeki talebi İspanyol Veri Koruma Otoritesi (İVKO) tarafından, La Vanguardia gazetesi için kabul edilmezken Google İspanya ve Google Inc. Şirketleri için onaylanmıştır.21 Karara konu olan mesele, Google Inc. ve Google İspanya’nın İspanyol Veri Koruma Kurumu’na (AEPD) karşı açtığı davada İspanyol Yüksek Mahkemesi’nin (Audiencia Nacional) Veri Koruma Direktifi’ne ilişkin sorularını Avrupa Birliği Adalet Divanı’na havale etmesiyle Divan’ın önüne gelmiştir.22 ABAD, doğru olan bir bilgi hukuka uygun olarak yayımlanmış olsa bile -somut olayda gazete haberi olarak-, zamanın geçmesiyle bu bilginin yayılmasının hukuka aykırı hâle gelebileceğine hükmetmiştir. Bu doğrultuda da arama motoru işletmecilerine, bu tür bilgileri içeren web sitelerine ilişkin bağlantıları arama sonuçlarından kaldırma yükümlülüğü getirilmiştir.23

ABAD’ın değerlendirmesinde, en başta hukuka uygun bir şekilde yayılan doğru bilginin, somut olayın üzerinden uzun zaman geçmesi sonucunda hukuka aykırı hâle geldiği belirtilmiştir. Hukuka aykırılığın sebebi ise; işlem konusu bilginin, veri kalitesi ilkeleriyle uyumlu olmamasıdır. Divan, özellikle verinin yetersiz, alakasız veya aşırı olması, güncellenmemesi ya da gereğinden uzun tutulması durumlarını örnek göstererek Gonzales’e ait söz konusu bilgilerin zamanla niteliğinin değiştiğine ve hukuka aykırı hâle geldiğine karar vermiştir.24

Türk hukukunda unutulma hakkı adı altında bir düzenleme bulunmamakla birlikte; Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Genel Kurulu’nun vermiş olduğu kararlar ile unutulma hakkının tanınması sağlanmıştır. Yargıtay Genel Kuruluna konu olan davada, davacı, kamu görevlisi olarak çalıştığı kurumda 2005-2006 yılları arasında aynı yerde çalışan bir başka kamu görevlisi tarafından sözlü ve fiziksel tacize uğramıştır. Söz konusu olay hakkında şikayette bulunmuş ve yapılan yargılama sonunda kamu görevlisi olan sanık ceza almıştır. Temyiz istemi üzerine yapılan inceleme sonunda ise hüküm, 2009 yılında onanmıştır. Mağdur davacı gerek soruşturma gerekse de yargılama sırasında cinsel saldırının nasıl gerçekleştiğini açık bir şekilde anlatmış, bu anlatımlar doğal olarak karar metnine geçirilmiştir. Karar, mağdur ve sanığın ismi rumuzlanmadan, altı ciltlik bilimsel çalışma ürünü olan kitapta yer almıştır.25 İlk derece mahkemesi “Mahkemece, adı geçen eserde davacı ve diğer kişilerin isimlerinin kodlanmadan açıkça yazıldığı, söz konusu olayların anlatımında açıkça isim belirtmenin kitap içeriğine bir fayda sağlamadığı gibi, davacının isminin geçtiği olayın hassasiyeti ve Türk toplum yapısı da göz önünde tutulduğunda, yurt çapında dağıtımı ve satışı yapılan bir kitapta, bu tür bir olayla davacının adının açıkça belirtilmesinin davacının kişilik haklarını zedelediği, çevresine karşı davacıyı zor duruma düşürdüğü” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Kararın temyizi ile Yargıtay’a gelen olay neticesinde Yargıtay, ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerektiğine karar vermiştir. Ancak ilk derece mahkemesinin kararında direnmesi üzerine karar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmiştir.26

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, uyuşmazlık konusu olayın 4 yıl önce gerçekleştiği; mağdurun adının bilimsel eserde açıkça yer almasında kamunun üstün bir yararının da olmadığı; mağdurun adının rumuzlanmadan, açık bir şekilde eserde yer almasının, mağdurun unutulma hakkını ve bunun sonucu olarak özel hayatının gizliliğini ihlal ettiği gerekçeleriyle yerel mahkemenin direnme kararını yerinde bulmuş ve mağdur lehine manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar vermiştir.27 Böylece unutulma hakkı, Türk hukukunda düzenlenmiş bir hak olmasa da Yargıtay kararında görüldüğü üzere açıkça zikredilmiş ve tanınmıştır.

Söz konusu kararda üzerinde durulması gereken husus, Anayasa’nın 20. maddesinde koruma altına alınan özel hayatın gizliliğinin unutulma hakkına dayanak oluşturmasıdır. Westin’e göre mahremiyet, bireylerin, grupların veya kurumların kendilerine ait verileri ne zaman, nasıl ve ne ölçüde diğerlerine aktarabileceğini kendilerinin belirleme hakkıdır.28 Mahremiyetin sağlanması, bireyin kişiliğini geliştirmesi ve manevi değerlerini koruması açısından önem arz etmektedir. Özel hayatın gizliliğinin korunması, bireye ait birtakım bilgilere müdahale edilmemesini temin ederek bireyin yaşamını dilediği gibi sürdürmesini sağlamaktadır. Bu yüzden unutulma hakkı, özel hayatın gizliliği kapsamında korunabilir.

Unutmak, insan yaşamındaki doğal bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Unutulma hakkının en önemli yanı da budur. Kişi, geçmişte yaşadığı olumsuz olayları veya eskiden alışık olduğu yaşam tarzını bir kenara bırakarak yeni bir hayata başlamak isteyebilir. Bu durumda bireyin geçmişteki yaşantısı, karşısına bir engel olarak çıkabilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Synder davası, buna güzel bir örnektir. Somut olayda 25 yaşında genç bir öğretmen adayı olan Stacy Synder, bir partide elinde plastik kap ve başında korsan şapkasıyla çekindiği fotoğrafı, altına “sarhoş korsan” yazarak MySpace isimli internet sayfasında paylaşmıştır. Stacy’nin dosyası hakkında üniversite yönetimine bilgi veren profesör, genç kadının kazandığı diplomayı vermeyi profesyonellik dışı davranışlar sergilediği ve gençleri içkiye özendirdiği gerekçesiyle reddeder. Synder, ABD Anayasası’nın 1. maddesinde yapılan değişiklikle güvence altına alınan ifade özgürlüğüne dayanarak, bu karara karşı dava açar. Ancak söz konusu talep, maddedeki ifade özgürlüğünün kapsamı dışında olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Somut olayda görüldüğü üzere, bilgilere sağladığı yaygınlık ve erişim kolaylığı, internetin kalıcı hafızasını bireyler için tehlikeli hâle getiren esas husustur. Söz konusu bilgiler zamanla güncelliğini yitirse dahi, internetin bilgileri kalıcı olarak saklaması ve sağladığı erişim kolaylığı sebebiyle kişinin özel hayatı ile kamusal hayatı arasındaki sınır, ortadan kalkmaktadır. Bu bağlamda; bireyin öğrenilmesini istemediği, belki de sadece sınırlı kişilerle paylaşılmasını istediği bilgiler, herkese açık hâle gelmektedir ve bireyi sosyal, ekonomik ve mesleki anlamda zarara sokabilmektedir.

İnsanlar çoğu zaman unutsalar da hatırlamayı özlerler. Her şeyi hafızada tutmanın mümkün olmaması sebebiyle insanoğlu, harici bellek işlevi gören birçok araç geliştirmiştir. Buna kitaplar ve görüntü kayıt cihazları örnek verilebilir. Ama zamanla bu araçlar, hatırlamak ve unutmak arasındaki dengeyi tehdit etmiştir. Dijital çağda ise bu denge tamamen değişmiştir.29 Unutma ve geçiciliğin yerini hatırlamak ve kalıcılık almıştır. Bu değişim toplumlar üzerinde de etkili olmuş ve internetin kalıcı hafızası; ülkeleri, hükümetleri, siyasi faaliyetleri hatırlamaya ve hatırlatmaya itmiştir.