Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Muhakemesinde Hukuka Aykırı Delillerin Değerlendirilmesi Yasağı

The Prohibition of Evaluation of Illegal Evidences in Criminal Proceedings

Mustafa Kağan ÖZTÜRK, Muhammed Emre TULAY

Delil değerlendirme yasakları, ceza muhakemesi hukukunda kadim bir geçmişe sahiptir. Fakat bu kurumun hukuki niteliği ve pratik sonuçları üzerinde bir uzlaşı söz konusu değildir. Bu çalışmada ceza muhakemesinin en önemli sorunlarından biri olan hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hukuki niteliği ve akıbeti incelenmiş, bu kapsamda doktrindeki görüşler ve yargı kararları araştırılmış ve bu sorunun hukuk devleti kapsamında çözümü için öneriler sunulmuştur.

Delil, Hukuka Aykırı Delil, Hukuk Devleti, Delillerin Değerlendirilmesi, Delil Yasakları.

Evidence evaluation prohibitions have an ancient history in criminal procedure law. But, there is no consensus on the legal characteristic and practical consequences of this institution. In this study, the legal characteristic and fate of the evidence obtained by unlawful methods, which is one of the most important problems of criminal procedure, has been examined, within this scope, opinions in doctrine and judicial decisions are researched and suggestions are presented to solve this problem within the scope of the rule of law.

Evidence, Illegal Evidence, Rule of Law, Evaluation of Evidences, Evidence Prohibitions.

I. Giriş

Ceza muhakemesi, geçmişte yaşandığı iddia edilen bir olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığını, söz konusu olay yaşanmışsa kim tarafından ve ne şekilde gerçekleştirildiğini ortaya çıkarmak ve bu olaya uygulanacak olan hukuk normlarını tespit etmek amacıyla yapılmaktadır.1 Bu nedenle ceza muhakemesinde amaç, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Maddi gerçekten kastedilen ise gerçeğin tam kendisidir.2 Ceza muhakemesinin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına bağlı olarak, ceza muhakemesinde duruşmaya getirilmiş ve hâkimin huzurunda tartışılmış3 (CMK m. 217/1) her şey delil olabilmeli (CMK m. 217/2) ve hâkim bu delilleri serbestçe takdir edebilmelidir.4 Hüküm verilmeden önce mahkemenin duruşmada tartışılan delilleri serbestçe takdir ederek vicdani kanaati doğrultusunda bir sonuca ulaşması faaliyetine “delillerin değerlendirilmesi” denilmektedir.5 Başka bir ifadeyle delillerin değerlendirilmesi, ceza muhakemesinde karar verme yetkisine sahip süjelerin toplanan delillerden bir sonuca varmalarını ve bunu kararlarında kullanmalarını ifade eder.6

Tarihsel süreçte delil hukuku dört temel aşamadan geçmiştir: Akla uygun ve mantıki olmayan delillerin söz konusu olduğu en ilkel aşama,7 “Ordel” dini deliller (jüri),8 kanuni deliller9 ve vicdani delil10 sistemidir. Bugün çağdaş ceza muhakemesi sistemini benimseyen ülkeler vicdani delil sistemini kabul etmektedir.11 Vicdani delil sistemi ise, hem delil serbestliğini hem delillerin değerlendirilmesi serbestliğini kapsamaktadır.12

Vicdani delil sisteminin tanıdığı delillerin değerlendirilmesi serbestliği hâkime tanınmış keyfi bir serbestlik olmayıp, bu serbestliğin sınırları, Anayasa’nın 138’inci maddesinin birinci fıkrasında sınırları hukuka bağlılıkla belirlenmiştir. Muhakeme hukukunun amaçlarından biri olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, şüphesiz her ne pahasına olursa olsun maddi gerçeğin ortaya çıkarılması anlamına gelmemektedir.13 Nitekim Yargıtay da aynı görüştedir.14

Vicdani delil sisteminin öngördüğü delil serbestliği ilkesinin istisnasına, delil elde etme yasakları ve delil değerlendirme yasaklarını kapsayan delil yasakları15 adı verilmektedir.16 Hukuk sistemimizde delil yasakları olarak adlandırılan bu kuruma, Anglo- Amerikan hukuk sisteminde “dışlama kuralı” denilmektedir.17

Delil elde etme yasağı kapsamında elde edilen bir delilin hükme esas alınması veya değerlendirilmesi de yasaktır. Örneğin, CMK m. 148’de yasaklanan sorgu usullerinden biri veya birkaçı uygulanmak suretiyle elde edilen bir delilin değerlendirilmesi de yasaktır. Buna karşılık değerlendirme yasağı kapsamında olan bir delilin elde edilmesi yasaklanmamış olabilir. Örneğin, ilk kez duruşmada tanıklıktan çekilen tanığın hukuka uygun bir şekilde elde edilen önceki beyanları hükme esas alınamaz dolayısıyla değerlendirme yasağı kapsamındadır (CMK m. 210/2).18

Ceza muhakemesinin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacı nedeniyle hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirilmesi uzun bir süredir tartışma konusudur. Bu tartışmanın temelini maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve maddi gerçeğin hukuka uygun delillerle ortaya çıkarılması arasındaki menfaat dengesi oluşturmaktadır. Bugün, modern delil hukuku sisteminde insan haklarının gelişmesine de paralel olarak, her ne pahasına olursa olsun delil elde etme yöntemi büyük oranda terk edilmiştir.19

II. Hukuka Aykırı Delil

Delil kavramı Arapça kökenli olup sözlükte “insanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare” şeklinde tanımlanmaktadır.20 Muhakeme hukuku açısından delil kavramı ise muhakeme ve yargılama makamlarının görevlerini yaparken olayın belirlenmesi amacıyla kullandıkları vasıtalar olarak anlaşılır.21 Hukuka aykırı delil kavramı ise mevzuatımızda tanımı yapılmış bir kavram değildir. Fakat bu kavramı karşılamak üzere başka ifadeler Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda bulunmaktadır. Hukuka aykırı delil ifadesi yerine Anayasa m. 38/6’da, kanuna aykırı bulgu ifadesi kullanılırken; CMK m. 206/2-a’da “kanuna aykırı olarak elde edilmiş delil” ifadesi tercih edilmiştir. CMK’nın 217’nci maddesinin ikinci fıkrasında ise, “hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş her türlü delil” ifadesinin kullanıldığı görülmektedir. Yine CMK m. 230/2-b’de; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delil tabiri kullanılmıştır. Benzer şekilde CMK’nın 289’uncu maddesinde de, “hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delil” ifadesi tercih edilmiştir. CMK m. 288’de ise, hukuka aykırılık ifadesi tanımlanmıştır. Buna göre hukuka aykırılık; “bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanmasıdır.”

Her ne kadar kanunkoyucunun CMK m. 206’da “kanuna aykırı olarak elde edilmiş delil” ifadesini kullanarak, pozitif hukuk anlayışını benimsediği ileri sürülebilirse de, Kanunun ilgili diğer maddelerinde daha genel bir ifade olan “hukuka aykırılık” ifadesi tercih edilmiştir. Bu nedenle, Kanunun 206’ncı maddesinde geçen kanuna aykırılık ifadesini düzeltici bir yorumla hukuka aykırılık22 olarak anlamak gerekir.23

Bir hukuk kuralı kavramından anlaşılması gereken, sadece ulusal mevzuatta belirlenen kurallar değil; bunun yanında evrensel kurallardır.24 Bu nedenle, hukuk kuralı ifadesini geniş yorumlamak gerekir. Nitekim Anayasa Mahkemesi,25 Yargıtay26 ve AİHM27 kararlarında da bu husus vurgulanmaktadır.

Ceza Muhakemesinde deliller, diğer muhakeme hukuku türlerine oranla daha büyük önem arz etmektedir. Zira “delilsiz mahkûmiyet olmaz” ilkesi ceza muhakemesi hukukunun en temel ilkelerinden biridir.28 Delilin fonksiyonları incelenecek olursa delil muhakeme hukuku süjeleri açısından ispat aracı, hâkim açısından olayın sanık tarafından işlendiğinin sabit olup olmaması yönünde bir kanaat oluşturma aracı, olay açısından ise sübut bulma aracıdır.29 Delilin bu önemli özelliğinin yanında ceza muhakemesinde kullanılabilir olması gerekmektedir. Yani delilin gerçekçilik, akılcılık, erişilebilirlik, olayı temsil edicilik, müştereklik (CMK m. 217/1) ve hukuka uygunluk (CMK m. 217/2 vs.) özelliklerini taşıması gerekir.30 Her şeyden önce ileri sürülen delilin hukuka aykırı olmaması gerekir.