Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre Engelli İşçi Çalıştırma Yükümlülüğü

Obligation to Employ Disabled Workers According to the Labor Law Code No 4857

Serkan BİNGÖL

Toplumun sağlam temeller üzerinde yükselebilmesi için, sağlıklı bireyler kadar, dezavantajlı konumda olan bireylerin de korunması ve desteklenmesi gerekmektedir. Dezavantajlı gruplardan birini de engelliler oluşturmaktadır. Engelli bireylerin korunması ve desteklenmesi, bu insanlara karşı toplumsal bakışın gelişimi ile de paralellik göstermektedir. Günümüz dünyasında, engelli hakları kavramı, bir insan hakkı olarak ele alınmaktadır. Engelli bireylerin çalışma hayatına katılımlarının sağlanmasına da bu açıdan bakılmakta ve bu kişilerin istihdama katılımları, iş ilişkisinin kurulması, devamı ve sona ermesi süreçlerinde koruyucu tedbirler getirilmektedir. Türk hukukunda engellilerin korunmasına ve desteklenmesine yönelik çeşitli yasal düzenlemeler yer almaktadır. Çalışmamızda 4857 sayılı İş Kanunu’nun 30. maddesinde yer alan düzenleme doğrultusunda işverenin engelli işçi çalıştırma yükümlülüğünün sosyolojik ve hukuki boyutları ele alınmış, ayrımcılık yasağı da dahil olmak üzere engelli işçinin çalıştırılmasında karşılaşılan hukuki sorunlara değinilerek çözüm önerileri sunulmuştur.

Engelli, İstihdam, İş Kanunu, Ayrımcılık Tazminatı, Eşitlik.

It is required to protect and support both healthy individuals and disadvantaged individuals in order for the society to rise on solid foundations. One of the disadvantaged groups is disabled persons. The protection and support of people with disabilities is closely related to the development of social perspective towards these people. Today, the concept of disability rights is considered as a human right. Ensuring the participation of disabled persons in working life has also been perceived within this perspective and protective measures have been set forth for the processes of participation in recruitment, of business relationship establishment, continuation and termination. There are various legal regulations in Turkish law for the protection and support of the disabled. In our study, the sociological and legal dimensions of the employer’s obligation to employ disabled workers in line with the regulation in Article 30 of the Labor Code no 4857 have been discussed and solution offers have been suggested by addressing the legal problems encountered in the employment of disabled workers, including the prohibition of discrimination.

Disabled, Employment, Labor Code, Discrimination Compensation, Equality.

Giriş

Toplumu oluşturan tüm bireylerin birlikte, mutlu ve huzurlu şekilde yaşayabilmeleri için, dezavantajlı grupların sosyal yaşama katılımlarının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Bu kişilerden önemli bir kısmını engelliler oluşturmaktadır.

Engelli bireylerin sosyal yaşamda ve iş yaşamında özel olarak desteklenmelerinin nedenlerinin tam olarak anlaşılabilmesi için, tarihsel süreçte, bu bireylere karşı gelişen toplumsal bakış açısının ortaya konulması gerekmektedir. Engelli bireylere karşı ilk yaklaşımlar geleneksel (ahlaki) bir nedene dayandırılmıştır. Bu yaklaşım, engelliliği dinsel ve ruhani temellere dayandırmış ve kişilerin işledikleri günahların cezalandırılması neticesinde engelli hale geldikleri kabul edilmiştir. Daha sonra tıp alanında yaşanan gelişmelerle birlikte, engelli bireylere, tıbbi bir bakış açısıyla (tıbbi model) yaklaşılmıştır. Sonraki dönemde, engelli bireylere sosyal model adı verilen bir yöntemle yaklaşılmış ve engelliliğin, bireyin engel durumundan daha ziyade toplumun koyduğu engellerden kaynaklandığı, bu engellerin özellikle ayrımcılık ve önyargı ile biçimlendiği kabul edilmiştir. Günümüzde engelli bireylere yaklaşım, insan hakları temelinde olmaktadır. Buna göre insan hakları, doğuştan ve vazgeçilmez haklar olup engelli bireyler de bu haklara sahiptirler. Bu görüşe göre, sosyal haklar da temelinde bir insan hakkı olup, bütün vatandaşlara eşitlik ilkesi doğrultusunda tanınması gerekmektedir. Engelliler de bu haklardan, fırsat eşitliği prensibine göre yararlanabilmelidir.1

Bu modellere bakıldığında, günümüzde engellilere insan hakları temelinde yaklaşıldığı görülmektedir ve en temel inan haklarından birini de çalışma hakkı oluşturmaktadır.

Engelli bireylerin istihdama katılımlarına yönelik yapılan düzenlemelerden biri de 4857 sayılı İş Kanununun 30’uncu maddesinde yer alan engelli işçi çalıştırma zorunluluğuna ilişkin maddedir. Çalışmamızda, 30’uncu madde kapsamında işverenin engelli işçi çalıştırma yükümlülüğü incelenmiş, bu konuda karşılaşılan hukuki sorunlara çözüm önerileri sunulmuştur.

I. Engelli Kavramı ve Engellilerin Korunması İhtiyacı

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre engelli, “vücudunda eksik veya kusuru olan, özürlü” olarak tanımlanmaktadır.2 Gerek 4857 sayılı İş Kanununda3 gerek 5953 sayılı Basın-İş Kanununda4 gerekse 854 sayılı Deniz İş Kanununda5 engelli tanımına yer verilmemiştir.

Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme m. 1/2’de6 engelli kavramının; “diğer bireylerle eşit koşullar altında topluma tam ve etkin bir şekilde katılımlarının önünde engel teşkil eden uzun süreli fiziksel, zihinsel, düşünsel ya da algısal bozukluğu bulunan kişileri içerdiği” ifade edilmiştir.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 159 No.lu Mesleki Rehabilitasyon ve İstihdam (Sakatlar) Sözleşmesi m. 1/1’de;7bu sözleşmenin amaçları açısından “sakat” terimi, uygun bir iş temini muhafazası ve işinde ilerlemesi hususundaki beklentileri, kabul edilmiş fiziksel veya zihinsel bir özür sonucu önemli ölçüde azalmış olan bir bireyi ifade eder” denilmiştir.8

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde ise engelli tanımı yer almamakla birlikte, 1’inci maddesinde bütün insanların özgür olduğu, onur ve haklar bakımından eşit doğdukları; 3’üncü maddesinde, yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliğinin herkesin hakkı olduğu; 25’inci maddesinde herkesin, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Bildirgenin 23’üncü maddesinde, herkesin herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı olduğu; yine kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı olduğu belirtilmiştir.

01.07.2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun9 m. 3/1-c’de engelli; “fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey” olarak tanımlanmıştır.

4857 sayılı Kanunun 30’uncu maddesine dayanılarak çıkarılan Yurt İçinde İşe Yerleştirme Hizmetleri Hakkında Yönetmelik10 m. 3/1- e’de engelli; “doğuştan ya da sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişilerden tüm vücut fonksiyon kaybının en az yüzde kırk olduğu sağlık kurulu raporu ile belgelenen” kimse olarak tanımlanmıştır.

Uluslararası sözleşmelerdeki ve 5378 sayılı Kanundaki tanımların benzer nitelikte olduğu görülmektedir. Engelli ifadesi ile eş anlamlı olarak sakat, özürlü, çürük, malul kelimeleri de kullanılmaktadır. Gerek uluslararası sözleşmelerde “engelli” ifadesinin kullanılması nedeniyle kavram birliğinin sağlanması; gerekse çürük, özürlü, sakat gibi kelimelerin toplum nezdinde negatif bir algı oluşturması nedeniyle, bu kelimelerin kaldırılarak, bunların yerine “engelli” ifadesinin konulması amacıyla 6462 sayılı Kanun11 çıkarılmıştır.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı12 Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2020 yılı Mart ayında yayımlamış olduğu Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni’ne göre, Türkiye’de üç yaşından büyük tüm yaş gruplarında, vücudunda en az bir engeli bulunan kişilerin genel nüfusa oranı %6,9’dur. Bu oranın %5,9’u erkek, %7,9’u ise kadınlardan oluşmaktadır.13 Aynı çalışmada, kamu kurum ve kuruluşlarındaki engelli sağlık kurulu raporlarını esas alan “Ulusal Engelli Veri Sistemi” oluşturulduğu, bu sisteme göre, engelli sayısının 1.423.334’ünün erkek, 1.109.875’inin ise kadınlardan oluştuğu belirtilmiştir.14 Raporda, engelli bireylerin işgücü katılım oranlarına da yer verilmiştir. Buna göre, en az bir engeli olan nüfusun işgücüne katılma oranı erkeklerde %35,4, kadınlarda %12,5, toplamda ise %22,1 olarak gerçekleşmiştir.15

2019 yılında, engelli birey çalıştırması gereken kamu kurumlarındaki kota açığı 3.958, özel sektördeki kota açığı ise 33.082 olarak tespit edilmiştir. Aynı yıl içerisinde engelli kotasından kamu kurumlarında 917, özel sektörde ise 13.798 kişi işe yerleştirilmiştir.16

Yukarıdaki veriler birlikte değerlendirildiğinde, engelli nüfusun istihdama katılım oranının oldukça düşük olduğu açıktır. Yine yasal mevzuat gereğince engelli işçi istihdam etmekle yükümlü olan kamu kurumları ile özel sektörde, yeteri kadar engelli işçi istihdam edilmediği görülmektedir.

Resmi verilere göre genel nüfusun %6,9’u engelli bireylerden oluşmasına karşın, bu gruptaki kişilerin iş gücüne katılımlarının çok düşük olduğu, kamu ve özel sektördeki engelli kotalarının dahi doldurulamadığı görülmektedir. Toplumsal mutluluk ve sosyal barışın sağlanması adına, söz konusu rakamların daha da yukarıya çıkarılması gerektiği açıktır.