Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sözleşme Öncesi Beyan Yükümlülüğüne Aykırılık Halinde Sigortacının Cayma Hakkının Hukuki Niteliği

Legal Nature of Insurer’s Right of Avoidance in Case of Breach of Insured’s Pre-Contractual Duty of Disclosure

Övgü Sıla KAYAM

Türk Ticaret Kanunu m.1439’a göre, kendisi için önemli bir hususun bildirilmediğini veya yanlış bildirildiğini riziko gerçekleşmeden öğrenen sigortacı, 15 gün içerisinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. Dikkat edilirse ilgili hüküm, sigorta ettirenin kusurunu göz önüne almamıştır. Bu itibarla beyan yükümlülüğüne aykırılığın bulunduğu her durumda, kusurun türü ve derecesi ne olursa olsun, sözleşmeden caymak mümkündür. Ancak sigorta ettirenin kusursuz olması ya da kusurunun türü ve derecesine göre, sözleşmeden caymak farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Zira TTK m.1441 uyarınca, sigorta ettiren kasıtlı olarak beyan yükümlülüğüne aykırı davranmışsa, sözleşmeden cayan sigortacı, rizikoyu taşıdığı süreye ait primlere hak kazanacaktır. Diğer hallerde ise cayma hakkını kullanan sigortacının prim talep hakkı bulunmayacaktır. O halde sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne aykırılıkta kasıtlı olması ya da beyan yükümlülüğünü kusursuz olarak veya ihmalde bulunarak ihlal etmesi, caymanın hukuki ilişkiye etkisini değiştirecektir. Dolayısıyla beyan yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle sigortacının sözleşmeden cayma hakkının hukuki niteliğinin tespiti oldukça önemlidir. Nitekim çalışmamızın konusu da cayma hakkının hukuki niteliğidir. Bu kapsamda öncelikle benzer hukuki kurumlarla karşılaştırma yapılarak cayma kavramı irdelenecek, ardından sigortacının cayma hakkına ilişkin doktrindeki görüşlere yer verilecek, son olarak görüşler değerlendirilerek kanaatimiz açıklanacaktır.

Cayma Hakkı, Sigortacının Cayma Hakkı, Sözleşme Öncesi Bilgilendirme Yükümlülüğüne Aykırılık, Sigorta Sözleşmesi, Bozucu Yenilik Doğuran Hak.

According to article 1439 of the Turkish Commercial Code (TCC), the insurer who learns circumstances of importance that has not been disclosed at all or disclosed incorrectly before the occurrence of the risk, may avoid the contract or request additional premium within 15 days. If we look carefully, the related provision has not taken into account the fault of the policyholder. In this respect, it is possible to avoid the contract regardless of the degree of the fault. However, depending on the faultlessness or the degree of the fault of the policyholder, avoiding the contract may lead to different consequences. Because, pursuant to article 1441 of the TCC, if the policyholder breached the duty of disclosure intentionally, the insurer who avoided the contract shall be entitled to the portion of the premium corresponding to the period in which he has carried the risk. In other cases, the insurer, who uses his right to avoid, will not be entitled to demand any premium. So, the fact that the breach of duty of disclosure by the policyholder is intentional or the duty of disclosure has been breached by the insured faultlessly or negligently will change the effect of the avoidance on the legal relationship. Therefore, it is extremely important to establish the legal nature of the insurer’s right to avoid the contract due to the breach of duty of disclosure. The subject of our study is the legal nature of the right of avoidance. In this context, the concept of avoidance will be examined by firstly comparing it with similar legal institutions, then the opinions in the doctrine on the insurer’s right of avoidance will be included, and finally, our conclusion will be explained by evaluating the opinions.

Right of Avoidance, Insurer’s Right of Avoidance, Breach of Pre-Contractual Duty of Disclosure, Insurance Contract, Dissolving Formative Right.

I. Giriş

Sigortacı, taşıma borcu altına gireceği rizikolara ilişkin değerlendirme yaparken, riziko ile ilgili önem taşıyan tüm hususları bilmek zorundadır. Sigortacının sözleşmeyi yapıp yapmama kararını verebilmesi için bilmesi gereken hususların büyük çoğunluğu sigorta ettirenin özel alanına ilişkindir. Bu itibarla sigortacı tarafından, sigortalanacak rizikonun kapsamlı ve doğru şekilde değerlendirilebilmesi, sözleşmenin asli edimlerinden primin doğru olarak hesaplanabilmesi ve muhtemel ifa muafiyetinin belirlenebilmesi ancak sigorta ettirenin vereceği bilgilerle mümkündür. Hal böyle olunca, sigorta ettiren, bildiği veya bilmesi gerektiği tüm önemli hususları sözleşme kurulmadan önce sigortacıya beyan etmekle yükümlü kılınmıştır.1 Beyan yükümlülüğüne aykırılığın sonuçları ise aykırılığın riziko gerçekleşmeden önce veya sonra anlaşılmasına göre ikili bir ayrımla düzenlenmiştir.

Türk Ticaret Kanunu2 m.1439/I’e göre, kendisi için önemli bir hususun bildirilmediğini veya yanlış bildirildiğini riziko gerçekleşmeden öğrenen sigortacı, 1440. maddede belirtilen süre3 içerisinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. Dikkat edilirse sigortacı, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü ihlalde kusuru bulunup bulunmamasından bağımsız olarak sözleşmeden cayma veya prim farkı isteme haklarına sahiptir. Zira ilgili hüküm, sigorta ettirenin kusurunu göz önüne almamış, beyan yükümlülüğüne aykırılığın bulunduğu her durumda, sigortacının kusurunun türü ve derecesi ne olursa olsun hakların kullanımına imkan tanımıştır.4 O halde sigorta ettiren beyan yükümlülüğünün ihlalinde kusursuz olsa bile, sigortacının sözleşmeden cayma hakkı vardır.5 Ayrıca sigortacının sahip olduğu haklar, illiyet bağı ile de bağlantılı tutulmamıştır.6

Öte yandan TTK m.1441 uyarınca, sigorta ettiren kasıtlı olarak beyan yükümlülüğüne aykırı davranmışsa, sözleşmeden cayan sigortacı, rizikoyu taşıdığı süreye ait primlere hak kazanacak, diğer hallerde sigortacının prim talep hakkı bulunmayacaktır. Daha açık bir anlatımla, beyan yükümlülüğünün kasten ihlali durumunda sigortacı, sözleşme ileriye etkili sona ermişçesine, sona erme anına kadar geçen döneme ilişkin primi isteme hakkına sahip olacak; beyan yükümlülüğünün kusursuz olarak veya ihmal suretiyle ihlali durumunda, sözleşme geçmişe etkili ortadan kalkmışçasına prim talep edemeyecektir. Bu itibarla, sigorta ettirenin kusursuzluğu ya da kusurunun türü ve derecesine göre, sözleşmeden caymak farklı sonuçlar doğurabilecektir. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne aykırılıkta kasıtlı olması ya da beyan yükümlülüğünü kusursuz olarak veya ihmalde bulunarak ihlal etmesi, caymanın hukuki ilişkiye etkisini değiştirecektir. Dolayısıyla beyan yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle sigortacının sözleşmeden cayma hakkının hukuki niteliğinin tespiti son derece önemlidir. Bu tespit için de öncelikle cayma kavramının irdelenmesi gerekmektedir.

II. Sigortacının Cayma Hakkının Hukuki Niteliği

Öğretide bazı yazarlar, cayma hakkının, sözleşmeden dönmenin tasarruf işlemini de doğrudan (dolaysız) etkileyen bir türü olduğu görüşündedir.7 Geçmişe etkili dönmenin tasarruf işlemine olan doğrudan etkisini belirtmek üzere “cayma” kavramını kullanan söz konusu yazarlar, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu8 m.58 hükmünü caymanın tasarrufi etkisine örnek olarak göstermektedir.9 Esasen bu görüş, sözleşmeden dönmenin yalnızca taahhüt işlemine etki ettiği, tasarruf işlemlerini ise geçersiz kılmadığının kabulü halinde anlam ifade etmektedir. Sözleşmeden dönmenin taahhüt işleminin yanı sıra tasarruf işlemini de geçersiz hale getireceğini savunan yazarlar ise haklı olarak dönme ile cayma arasında oluşturulmak istenen bu ayrımın anlamını yitireceğini belirtmektedir.10 Dönmenin hukuki sonuçlarına ilişkin teorilerden hangisi kabul edilirse edilsin, sigortacının sözleşmeden caymasının bu tarz bir tasarrufi etkisi bulunmamaktadır.

Nitekim mevzuatımızın çeşitli hükümlerinde11 karşımıza çıkan cayma hakkı, genellikle kendine özgü etkileri olan bağımsız bir hukuki kavram olarak görülmemektedir.12 Gerçekten de cayma hakkına yer verilen hükümler incelendiğinde, esasen bu hükümlerde yerine göre dönme, fesih, geri alma veya iptal hakkı ile karşılaşılmaktadır.13 Dolayısıyla sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünü ihlal sebebiyle sigortacının sözleşmeden cayma hakkının hukuki niteliği değerlendirilmeden önce, birbirine benzer etkilere sahip söz konusu yenilik doğuran hakların açıklanmasında fayda vardır.

Geçerli bir sözleşme ilişkisinin, tek taraflı beyanla, geçmişe etkili şekilde sona erdirilmesi sözleşmeden dönme olarak adlandırılır.14 Bozucu yenilik doğuran nitelikteki dönme beyanı,15 kural olarak ani edimli16 borç ilişkilerinde söz konusu olup,17 eski hale iadeyi sağlar.18 Dolayısıyla sözleşmeden dönme ile sözleşmenin kurulduğu andaki durumun yeniden sağlanması amaçlanır.19 Bu itibarla sözleşmeden dönme üzerine, ifa edilmemiş borçlar sona erer, ifa edilmiş olan edimlerin ise iadesi gerekir.20 Nitekim dönmenin borçtan kurtarma ve/veya daha önce ifa edilmiş edimlerin iadesi olmak üzere iki temel etkisi olduğu söylenebilir.21

Dönme hakkının asıl fonksiyonu, karşılıklı borç doğuran sözleşme taraflarının birbiriyle çatışan eşdeğerdeki çıkarlarını dengeleyerek, edim- karşı edim arasındaki işlevsel bağlılığı korumak ve beklenmedik ifa engelleriyle karşılaşılması durumunda tarafları sözleşme ile bağlılıktan kurtarmaktır.22 Bu nedenle dönme hakkı, karşılıklı sözleşmelerin kural olarak her iki tarafına da tanınan hukuksal bir yetki niteliğindedir.23

Dönme hakkı, kaynağı açısından iradi dönme ve yasal dönme olarak iki ayrı başlık altında incelenebilir. İradi dönme istisnai olup, serbestçe sözleşmeden dönülebilmesi, bu yetkinin sözleşmede saklı tutulması ve karşı tarafa bir bedel ödenmesine bağlıdır.24 Cayma parası (Türk Borçlar Kanunu25 m.178) ve ceza koşuluna ilişkin hükümler arasında düzenlenen dönme cezası (TBK m.179/III) iradi dönme hakkının Borçlar Hukukundaki en yaygın örnekleridir. Ancak yasal dönme hakkı ile kıyaslandığında iradi dönmeye oldukça az rastlanmaktadır.26 Yasal dönme hakkının kullanılabilmesi için borca aykırılık gibi belirli bir sebebin gerçekleşmesi şarttır.27 Bu itibarla dönme, serbestçe kullanılabilen bir hak olmayıp, sözleşmeden dönebilmek için belirli bir sebebe dayanmak, eş deyişle gerekçe göstermek gerekir.28

Öğretideki hakim görüş, dönme üzerine menfi zararın talep edilebileceği yönündedir.29 Bu itibarla dönme hakkını kullanan tarafın, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararını isteyebileceği kabul edilmektedir. Söz konusu zarar, sözleşmenin hüküm ifade ettiğine ilişkin güvenin boşa çıkması yüzünden uğranılan zarar anlamına gelmektedir30

Öğretide dönmenin hukuki sonuçlarına ilişkin farklı teoriler ileri sürülmektedir. Klasik dönme görüşü, kanuni borç ilişkisi görüşü ve ayni etkili dönme görüşü, dönme üzerine sözleşmenin geçmişe etkili olarak ortadan kalkacağını savunmaktadır. Bu üç görüşün taraftarları, dönmenin tasarruf işlemine etkisi ve edimlerin iadesi31 meselelerinde fikir ayrılıkları yaşamaktadır. Dönüşüm (yeni dönme) teorisinde32 ise diğer teorilerin aksine sözleşmeden dönmenin, borç ilişkisini ortadan kaldırmayacağı kabul edilmektedir. Dolayısıyla dönme sebebiyle sözleşmenin geriye veya ileriye etkili sona ermesi söz konusu değildir.33 Sözleşmenin geçerliliğine etki etmeyen dönmenin işlevi, sözleşmeyi tasfiye ilişkisine çevirmektir.34 Sözleşmeden doğan borçlar, yerini dönmeden önce elde edilen edimleri iade etme borcuna bırakmaktadır.35 Bu görüş uyarınca, sözleşmeden doğan borçların, dönmeden önce yerine getirilen edimleri iade borcuna dönüştüğü söylenebilir.

Ayni etkili dönme teorisi dışındaki diğer teorilerde, sözleşmeden dönme, dönülen sözleşmenin ifası amacıyla yapılan tasarruf işlemlerini etkilemez. Üstelik tasarruf işleminin sebebe bağlı (illi) olup olmaması da sonucu değiştirmez. Bu itibarla, sebebe bağlı tasarruf işlemlerinde dahi önceden kazanılan ayni hakkın kendiliğinden geri dönmesi mümkün olmayıp, şahsi nitelikli bir iade talebi gündeme gelir.

Ayni etkili dönme teorisine36 göre ise dönme üzerine borçlandırıcı işlemin ortadan kalkması, sebebe bağlı (illi) tasarruf işlemlerine de etki eder.37 Bu itibarla sebepten soyut (illetten mücerret) tasarruf işlemleri dönme üzerine sebepsiz zenginleşme niteliği kazanırken, sebebe bağlı (illi) tasarruf işlemleri dönme ile beraber geçersiz hale gelir. Zira dönme üzerine hukuki sebep (dönülen sözleşme), henüz yerine getirilmemiş edimlerin yanı sıra, daha önce yerine getirilmiş edimler açısından da geçmişe etkili şekilde ortadan kalkar. Dolayısıyla sebepten soyut (illetten mücerret) tasarruf işlemleri açısından şahsi hakka dayanan iade talebi,38 sebebe bağlı tasarruf işlemleri açısından ayni hakka dayanır.39