Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Taşıyıcı Annelik ve Soybağı Meselesi

Surrogacy and Lineage Problem

Yiğit İLTAŞ

Gelişen teknolojinin tıp alanında kullanılmasıyla birlikte kısır çiftlerin yardımcı üreme teknolojileri aracılığıyla çocuk sahibi olabilmesinin önü açılmıştır. Çocuk sahibi olmak isteyen ve fakat o zamana kadar taleplerinde başarılı olmamış bu çiftler artık suni döllenme, in vitro fertilizasyon ve taşıyıcı annelik de dahil olmak üzere bir dizi seçenek arasından seçim yaparak bebek hayallerini gerçekleştirebilmektedirler. Modern zamanlarda ise taşıyıcı annelik uygulamalarına çocuk sahibi olmak noktasında alternatif bir tıbbi tedavi yöntemi olarak başvurulduğu bilinmektedir. Hatta artan kısırlık oranları ve üreme teknolojisindeki devam eden ilerlemeler dolayısıyla da bu uygulama daha da popüler hale gelmiştir. Başlangıçta kısır evli çiftler tarafından başvurulan taşıyıcı annelik uygulamalarına zamanla hiç evlenmemiş olan bekar erkekler ve/veya kadınlar, aynı cinsiyetten çiftler, eşi ölmüş kadın ya da erkekler, yaşlı kadınlar gibi pek çok kişi tarafından da çocuk sahibi olmak için başvurulduğu bilinmektedir. Dolayısıyla önceleri sadece evli kısır çiftler bakımından tercih edilen taşıyıcı anneliğe, günümüzde evlilik birliği olsun ya da olmasın artık daha fazla sayıda insan tarafından başvurulduğunu söylemek mümkündür. Diğer taraftan, bu uygulamalar yaygınlaştıkça daha çok dini, etik ve hukuki tartışmalara konu edilir hale gelmişlerdir. Bu çalışmada öncelikle taşıyıcı annelik kavramına ilişkin açıklamalar yapıldıktan sonra taşıyıcı annelik türleri hakkında bilgi verilecektir. Daha sonra ise değişik açılardan hukuki tartışmalara konu olan taşıyıcı annelik uygulamaları taşıyıcı annelik ve soybağı ilişkisi kapsamında sınırlandırılarak ele alınacaktır. Çalışmanın sonuç kısmında ise konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunulacaktır.

Taşıyıcı Annelik, Geleneksel - Gestasyonel Taşıyıcı Annelik, Ücretli-Ücretsiz Taşıyıcı Annelik, Taşıyıcı Annelik ve Soybağı.

The use of developing technology in medicine has paved the way for infertile couples to have children via assisted reproductive technologies. These couples who wish to have children but have not been successful in achieving such a desire can now fulfill their dream of having children by choosing from a range of options including artificial insemination, in vitro fertilization, and surrogacy. In today’s modern world, surrogacy practice is known to be used as an alternative medical treatment method for having children. This practice has become even more popular due to increasing infertility rates and ongoing advances in reproductive technology. It is known that surrogacy practice, which was initially resorted to by infertile married couples, has been used in time by many people such as single men and/or women who have never married, same-sex couples, widows or widowers, and elderly women for having children. Therefore, it is possible to say that surrogacy, which was preferred only by infertile married couples, is now used by more people whether married or not. On the other hand, as these practices become popular, they have become the subject of mostly religious, ethical, and legal discussions. The present study will first explain the concept of surrogacy, and then provide information about the surrogacy types. This will be followed by the discussion of surrogacy practices, which are the subject of legal discussions from different perspectives, by limiting to the surrogacy and parental lineage relationship. The conclusion section of the study will present assessments concerning the matter.

Surrogacy, Traditional-Gestational Surrogacy, Paid-Unpaid Surrogacy, Surrogacy, and Parental Lineage.

I. Giriş

Fizyolojik, genetik, çevresel ve sosyal birçok faktör kısırlığa/infertiliteye neden olmaktadır.1 Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan bir araştırmada; kısırlığın, dünya genelinde üreme çağında olan çiftlerin %15’ini etkilediği ifade edilmiştir.2 Son yıllarda ise kısırlığın, üreme çağındaki çiftlerin yaklaşık olarak %30 kadarını etkilediği vurgulanmıştır.3 Küresel kısırlığın ise yaklaşık olarak %10’unun gelişmekte olan ülkelerde yaşandığı, Sahra altı Afrika’da yaşayan insanların diğer bölgelerde yaşayan insanlara göre üç kat daha fazla oranda kısırlık yaşadığı ortaya konmuştur.4 DSÖ tarafından yapılan bir çalışmada gelişmekte olan ülkelerde yaşayan ve hali hazırda üreme çağında olan yaklaşık 186 milyon kadının, hamilelik veya canlı doğum için 5 yıl boyunca girişimlerde bulunmasına rağmen çocuk sahibi olamadıkları ifade edilmiştir.5

Kısırlık, çiftlerin çocuk sahibi olmadıkları ihtimalinde adamın karısını boşaması, çok eşliliğe yönelmesi, kadının ayrımcılığa, damgalanmaya ve sosyal dışlanmaya maruz kalması gibi6 kişisel, ailevi ve toplumsal bakımlardan pek çok olumsuz sonuçlara neden olan bir tür yaşam krizi olarak nitelendirilmektedir.7 Kısırlık kavramına ilişkin literatürde çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Bu tanımlamalara göre kısırlık; ya bir üreme sistemi hastalığı (1 yıllık aktif bir hamilelik girişimine rağmen üreme başarısının olmaması) ya da işlev bozukluğuyla sonuçlanan bir engel durum,8 herhangi bir kontraseptif/koruyucu yöntem olmadan gerçekleştirilen serbest ve düzenli bir cinsel ilişkiye rağmen en az bir yıl içinde gebelik olmaması9 ya da üreme çağında olan çiftlerin bir yıl boyunca haftada üç dört kez olacak şekilde cinsel ilişki yaşamalarına rağmen, gebelik durumunun oluşmaması ya da oluşan gebeliğin sürdürülememesi şeklinde de ifade edilmiştir.10

Gelişen teknolojinin tıp alanında kullanılmasıyla birlikte kısır çiftlerin yardımcı üreme teknolojileri aracılığıyla çocuk sahibi olabilmesinin önü açılmıştır. Çocuk sahibi olmak isteyen ve fakat o zamana kadar taleplerinde başarılı olamamış bu çiftler artık suni döllenme, in vitro fertilizasyon ve taşıyıcı annelik de dahil olmak üzere bir dizi seçenek arasından seçim yaparak bebek hayallerini gerçekleştirebilmektedirler. Bir diğer ifadeyle; çeşitli üreme teknolojilerinin getirdikleri imkanlardan faydalanılarak artık doğal anlamda herhangi bir cinsel ilişki olmaksızın da üreme gerçekleşebilmektedir.11

Çocuk sahibi olmak isteyen infertil çiftler bakımından kısırlık ile mücadelede başvurulan yöntemlerden birisi olarak taşıyıcı annelik her ne kadar yeni bir üremeye yardımcı yöntem olarak ifade edilse de taşıyıcı anneliğe benzer uygulamaların tarihinin çok eskiye dayandığı ve en eski örneğinin ise Eski Ahit’te (Yaratılış 16: 1-15) yer aldığı ifade edilmiştir. Edinilen bilgiye göre, kocası İbrahim (Abram) ile çocukları olmayan Sarah, kocasına “Tanrı bana çocuk sahibi olmayı mümkün kılmadı git kölem/hizmetçim Hacer ile ol belki onun sayesinde bir aile/çocuk sahibi olabilirim.” demiştir. İbrahim ise eşi tarafından kendisine söyleneni yaparak 90 yaşında iken Hacer’den bir çocuk sahibi olmuş ve çocuğa İsmail adı verilmiştir.12 Modern zamanlarda ise taşıyıcı annelik uygulamalarına çocuk sahibi olmak noktasında alternatif bir tıbbi tedavi yöntemi olarak başvurulduğu bilinmektedir.13 Hatta artan kısırlık oranları ve üreme teknolojisindeki devam eden ilerlemeler dolayısıyla da bu uygulama daha da popüler hale gelmiştir.14

Başlangıçta kısır evli çiftler tarafından başvurulan taşıyıcı annelik uygulamalarına zamanla hiç evlenmemiş olan bekar erkekler ve/veya kadınlar, aynı cinsiyetten çiftler, eşi ölmüş kadın ya da erkekler, yaşlı kadınlar gibi pek çok kişi tarafından da çocuk sahibi olmak için başvurulduğu bilinmektedir.15 Dolayısıyla önceleri sadece evli kısır çiftler bakımından tercih edilen taşıyıcı anneliğe, günümüzde evlilik birliği olsun ya da olmasın artık daha fazla sayıda insan tarafından başvurulduğunu söylemek mümkündür. Diğer taraftan, bu uygulamalar yaygınlaştıkça daha çok dini, etik ve hukuki tartışmalara konu edilir hale gelmişlerdir.16

Bu çalışmada öncelikle taşıyıcı annelik kavramına ilişkin açıklamalar yapıldıktan sonra taşıyıcı annelik türleri hakkında bilgi verilecektir. Sonrasında pek çok açıdan (vatandaşlık hukuku, anayasal haklar vb) hukuki tartışmalara konu olan taşıyıcı annelik uygulamaları/sözleşmeleri, sadece soybağı ile olan ilişkisi kapsamında sınırlandırılarak ele alınacaktır. Çalışmanın sonuç kısmında konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunulacaktır.

II. Kavramsal Olarak Taşıyıcı Annelik

Üremeye yardımcı tedavi yöntemleri yapay döllenme, in vitro fertilization ve taşıyıcı annelik olmak üzere değişik biçimlerde gerçekleşmektedir. Yapay döllenme olarak ifade edilen tedavi yönteminde, kocadan ya da donörden alınan spermler kadının rahim ağzına ya da içine bırakılarak gebelik oluşması sağlanmaktadır. Erkek sperm sayısının aşırı derecede yetersiz olduğu, kadın tüplerinin tıkalı ya da tüplerde kronik hastalıkların bulunduğu, kadın üreme organına ilişkin bazı hastalıkların (ileri safhada endometriozis) ve sebebi açıklanamayan infertilitenin bulunduğu durumlarda başvurulan bir diğer yardımcı üreme yöntemi ise in vitro fertilizasyon olarak ifade edilmektedir.17 IVF teknolojisi olarak da bilinen in vitro fertilizasyon18 günümüzde çocuk sahibi olmakta zorlanan çiftlere yardımcı olabilmek için uygulanan en başarılı yardımcı üreme teknolojilerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Bu yöntemde tıbbi olarak kontrol altında olan bir ortamda/laboratuvarda yapay koşullar altında, kelimenin tam anlamıyla bir bardakta, bir kadının yumurtasının sperm ile döllenmesi gerçekleştirilmektedir. Daha sonra ise döllenen embriyo büyümesi için kadının rahmine aktarılmaktadır.19

Üremeye yardımcı bir diğer yöntem olarak taşıyıcı annelik ise bir aşamaya kadar IVF (tüp bebek) ile aynı uygulamaya sahiptir. Ancak tüp bebek uygulamasında evli çiftten20 alınarak dışarıda suni bir ortamda döllenmiş olan embriyonun tekrardan aynı kadına transfer edilmesi durumu söz konusu iken taşıyıcı annelikte ise devreye bir başka kadın girmekte ve embriyo başka bir kadının rahmine yerleştirilmektedir.21 Bir başka ifadeyle; taşıyıcı annelik hamile olan ya da kalacak olan kadının gebelik sürecinin sonunda çocuğun velayetini ebeveyn olacak kişi/kişilere ya da çifte vermek maksadıyla başka birisi için çocuk taşıması olarak ifade edilebilmektedir.22 Bu bakımdan, sürece dahil olduğu iddia edilen her hamile kadının taşıyıcı anne olmayabileceği, taşıyıcı annelik ile ilgili dikkat edilmesi gereken noktanın ise çocuğu doğuran kadının o çocuğu kim için taşıdığı olduğu vurgulanmıştır. Örneğin, bir yabancının spermiyle tohumlansa ya da bir başka kadının yumurtası ile embriyo transferi yapılsa da eğer gebe kadın gebelik ürünü bebeği kendisi için (kendisinde kalması için) taşıyorsa bu kadının taşıyıcı anne olmadığı ifade edilmiştir. Diğer taraftan, kendi için değil de bir başkasının bebeğini doğurmak için tohumlanan kadının ise taşıyıcı anne olduğu ifade edilmiştir.23

Taşıyıcı annelik türlerine geçmeden önce konuyu daha anlaşılır kılmak için taşıyıcı annelik uygulamaları anlatılırken sıklıkla kullanılacak olan taşıyıcı anne, gönüllü ebeveyn/ebeveynler kavramlarının tanımlanmasının yararlı olduğuna inanılmaktadır.

Taşıyıcı anne, gebe kalmadan önce yapılan bir sözleşme uyarınca bir başkası için (bir kişi ya da çift olabilir) çocuk taşıyan ve doğuran, doğurduğu çocuğu ise onun üzerindeki haklarından feragat ederek başka bir kişiye ya da kişilere veren kadın şeklinde ifade edilmiştir.24

Gönüllü ebeveyn/ebeveynler, taşıyıcı annelik sürecinde taşıyıcı annenin yardımı ile çocuk sahibi olmayı ve çocuk doğduktan sonra ise onu büyütmeyi isteyen kişi/kişiler olarak ifade edilebilir. Bunlar taşıyıcı anneden doğan çocuğun ebeveyni olma niyetiyle hareket eden kişi ya da çiftlerdir.25

Kısmi taşıyıcı ya da doğrudan taşıyıcı annelik olarak da ifade edilen geleneksel taşıyıcı annelik, taşıyıcı annelik düzenlemesinin en yaygın şeklidir. Taşıyıcı anneliğin bu türü genellikle ileri üreme teknikleri olmadan tamamlanmaktadır. Bu bakımdan bu taşıyıcı annelik türünde taşıyıcı annenin gönüllü ebeveyn olan erkeğin spermleriyle doğrudan cinsel ilişki yoluyla döllenebilmesi mümkündür. Ayrıca, söz konusu yola ek olarak taşıyıcı anne gönüllü erkeğin spermi ile yardımlı (suni) döllenme yoluyla da gebe kalabilir.26 Taşıyıcı annenin, gönüllü çiftten kocanın menisiyle tohumlanması durumunda prosedür doğrudan taşıyıcı annelik veya kısmi taşıyıcı annelik olarak da adlandırılmaktadır. Ortaya çıkan çocuk, genetik olarak konukçu anne olarak da ifade edilen taşıyıcı anne ile ilişkilidir.27 Tanımdan da anlaşıldığı üzere bu tür taşıyıcı annelikte, taşıyıcı anne rolündeki kadın bir başkası için bir çocuğu dünyaya getirmek için gereken gebelik sürecini geçirmeye ek olarak gebelik için gerekli dişi gametleri de sağlamaktadır.28 Dolayısıyla geleneksel taşıyıcı annelikte taşıyıcı anne, aynı zamanda ortaya çıkan çocuğun genetik olarak da annesidir.29

Amerika Birleşik Devletleri’nde veya Avrupa Birliği’ne üye olan devletlerin pek çoğunda, bu tür taşıyıcı annelik ile dünyaya gelen çocuk bakımından başka bir gönüllü annenin varlığında, taşıyıcı annenin haklarından feragat ederek gönüllü annenin çocuğu evlat edinene kadar ki geçen süreçte, taşıyıcı annenin yasal anne olarak kabul edileceği vurgulanmıştır.30

Taşıyıcı annelik uygulamaları, İngiltere’de yaşanan ve bu konuda ilk dava örneği olarak kabul edilen bir olay ile gündeme gelmiştir. Davaya konu olan Bebek Cotton, 4 Ocak 1985 tarihinde Kuzey Londra’da doğmuştur. Taşıyıcı anne olan Kim Cotton, merkezi ABD’de bulunan bir taşıyıcı annelik ajansı tarafından işe alınmış ve 6.500 sterlin ödeme alması karşılığında yapılan anlaşma ile doğacak çocuğu gönüllü babaya teslim etmek üzere taşıyıcı anne olmayı kabul etmiştir.31 Esasında her iki taraf da çocuğun teslimi üzerine anlaşmış olmalarına rağmen, çocuğun korunması amacıyla hizmet veren yerel otorite sürece müdahale ederek mahkemece verilecek bir karar üzerine çocuğun vesayet altına alınmasını istemiştir.32 Yapılan yargılama sonucunda mahkeme çocuğun üstün yararını gözeterek onu gönüllü baba ve onun karısına vermiştir.33

Geleneksel taşıyıcı annelik modeli esasında gestasyonel taşıyıcı annelik modeli ile çocuk sahibi olmak isteyen ve fakat o günün şartlarında gestasyonel taşıyıcı annelik sözleşmelerinin uygulanmasının pek de mümkün olmayacağını anladıkları için geleneksel taşıyıcı annelik modeline karar veren Amerikalı Stern çifti ve Whitehead arasında hukuk mücadelesine dönüşen Bebek M davası ile iyiden iyiye görünür hale gelmiştir.34 New Jersey Yüksek Mahkemesinin taşıyıcı annenin, çocuğun hem genetik hem de doğum annesi olduğu için onun tek yasal annesi olduğuna karar verdiği bu davanın, geleneksel taşıyıcı annelik tazminatına ilişkin ufuk açıcı bir dava olduğu ifade edilmiştir.35