Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kefalet Sözleşmesinde Kefil ile Borçlu Arasındaki İlişkiler

The Relationship Between the Guarantor and the Debtor in the Guarantee Agreements

Seren DÜDEN

Bir borç ilişkisinin tarafları alacaklı ve borçludur. Borçlu borç muaccel olduğunda borcu ifa etmekle yükümlü kimsedir. Ancak bazen borçlu borç muaccel olsa bile borcu ifa etmeyip alacaklıyı zora sokmaktadır. Alacaklı bu durumu yaşamamak adına, alacağını garanti altına alabilmek için borçludan birtakım güvenceler isteyebilir. Uygulamada sıkça rastlanan kefalet sözleşmesi ile üçüncü bir kimse borçlunun borcu ifa etmediği takdirde kendisinin bizzat borcu ifa edeceğine dair alacaklıya güvence vermektedir. Kefalet sözleşmesi ile üçüncü kimse borçlunun borcuna kefil olacaktır ve borçlu borcu ifa etmediğinde alacaklı kefile başvurarak alacağını ifa ettirebilecektir. Böylece söz konusu borcun ödenmesi güvenceye bağlanmış olacaktır. Kefalet sözleşmesi yapılmış bir borç ilişkisinde borçlu borcunu ödemediği durumda, borcu ödemeyi üstlenen kişiye kefil denir. Kefalet bir şahsi teminat türüdür. Kefalet sözleşmesi borçlu ve alacaklı arasında asıl borca bağlı ayrı bir sözleşmedir. Asıl borç muaccel olduktan sonra alacaklının kefile gidebilmesi mümkündür. Asıl borç sona erdiğinde kefalet borcu da sona erecektir. Kefalet sözleşmesi alacaklı ile kefil arasında yapılmış olsa da kefilin kefalet sözleşmesine taraf olmayan esas borçluya karşı ileri sürebileceği hak ve yükümlülükleri de vardır.

Kefalet Sözleşmesi, Kefil, Asıl Borçlu, Borçluya Rücu, Borcu Üstlenme.

The parties to a debt relationship are the creditor and the debtor. The debtor is the person who is obligated to perform the debt when it is due. However, sometimes, the debtor does not perform a debt even if it is due and places the creditor into hardship. The creditor may request certain assurances from the debtor for securing his/her receivable in order to avoid such a situation. With the guarantee agreement, which is frequently seen in practice, a third party gives assurance to the creditor that he/she will personally perform the debt of the debtor in case the debtor fails to do so. With the guarantee agreement, a third party becomes the guarantor of the debt of the debtor and the creditor will be able to have his/her receivable by applying to the guarantor in case the debtor fails to perform his/her debt. Thus, the payment of such debt will be secured. In a debt relationship where a guarantee agreement is concluded, the person who undertakes to pay the debt in case of non-payment by the debtor, is called the guarantor. Guarantee is a type of personal assurance. Guarantee agreement is a separate agreement between the debtor and the creditor depending on the principal debt. It is possible for the creditor to apply to the guarantor after the principal debt becomes due. When the principal debt ends, the guarantee debt will also end. Even though the guarantee agreement is concluded between the creditor and guarantor, there are rights and obligations that the guarantor may assert against the principal debtor, who is not a party to the guarantee agreement.

Surety Agreement, Surety, Principal Debtor, Recourse to the Borrower, Assumption of Debt.

GİRİŞ

Şahsi teminat sözleşmelerinin en sık rastlanan türlerinden biri olan kefalet sözleşmesi ile bir borcun yerine getirilmesi hususunda kişisel güvence verilmektedir. Alacaklı ile kefil arasında kurulan kefalet sözleşmesi, asıl borç sözleşmesinden bağımsız ancak fer’i nitelikte borç yükleyen bir sözleşme özelliği gösterir. Kefil, asıl borçludan başka bir borç için sorumluluk altına girerken, asıl borçlunun alacaklı karşısında sahip olduğu tüm savunma imkanlarına da sahiptir. Asıl borçlunun edimini yerine getirmemesi üzerine alacaklı, kefalet sözleşmesine istinaden kefile yönelecektir. Bu halde ise kefil, alacaklı karşısında kefalet sözleşmesinden kaynaklanan savunma sebeplerini de ileri sürebilecektir. Zira kefil, kefalet sözleşmesi uyarınca üstlendiği yükümlülüğünü yerine getirmektedir. Alacaklıya ödemede bulunan kefil, ödeme yaptığı oranda alacaklının haklarını halef olacak ve asıl borçluya rücu edebilecektir.1

Asıl borçlu, alacaklı ve kefil arasındaki üçlü ilişki, çalışmamızda kefil ile borçlu arasındaki ilişki kapsamında ele alınmaktadır. Buna göre, kefalet sözleşmesine istinaden kefilin sorumluluğunun kapsamı, kefilin alacaklı karşısında ileri sürebileceği savunma imkanları ile asıl borçlunun kefile karşı üstlendiği sorumluluklar ele alınmıştır.

Öncelikle çalışmanın birinci bölümde kefalet sözleşmesine ilişkin genel bir açıklama yapılmaya özen gösterilmiştir. Ardından, kefalet sözleşmesinin Türk Hukukundaki hukuki niteliği ve özellikleri incelenecektir.

Çalışmamızın devamındaki ikinci bölümde ise kefil ile borçlu arasındaki ilişkinin hangi hususlara dayandığı, kefilin yükümlülükleri ve savunmaları, asıl borçlunun sorumlulukları ve savunmaları incelenecektir.

I. BÖLÜM

Kefalet ilişkisi bir sözleşmedir. Bu sözleşmede bir kimse borçlunun borcunu alacaklıya karşı ödemeyi ve borçtan şahsen sorumlu olmayı taahhüt eder. Kefalet borç doğuran ve amacı teminat olan bir sözleşmedir.2 Kefalet sözleşmesi uygulamada en çok bankacılık sektöründe görülmektedir. Kredi talep eden müşterinin edimini güvence altına almak için bankaların en sık aradıkları kişisel teminat türlerinden biridir.3

Kefalet sözleşmesi, kişisel teminat sözleşmelerden biri4 olarak Borçlar Kanunu’nun özel hükümleri arasında yer almış ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 581. maddesinde tanımlanmıştır. Söz konusu hükme göre; “Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.” Kefalet sözleşmesi kısaca, bir kişinin sözleşmeden doğan borcunu ödeyeceğini alacaklıya karşı üçüncü bir kişinin borca kefil olması ile garanti ettiği sözleşmedir.5

Kefil ile alacaklının arasında kurulan kefalet sözleşmesinde kefil daima tazminat borcu yüklenmekte olup, asıl borçlunun edimini aynen ifa etmekle mükellef değildir.6 Kefil alacaklının müspet zararını karşılamak üzere teminat vermektedir.7 Kefalet, alacaklıya kişisel güvence sağlayan alacaklı ile kefil arasında kurulan8 bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.9

Kefalet sözleşmesi, başka bir kişinin borcunun üstlenilmesi dolayısıyla daima üç köşeli bir ilişkiyi zorunlu kılmaktadır. Ancak kefalet ilişkisinde asıl borçlu kefalet sözleşmesinin tarafı değildir. Kefalet sözleşmesi alacaklı ile kefil arasında kurulan bir sözleşmedir.10 Asıl borçlu ile kefil arasında ise kefalet dışında akdi bir ilişki söz konusu olabilir.

Kefalet sözleşmesi her zaman, mevcut ve geçerli bir esas borcun varlığını gerektirmektedir. Şöyle ki, kefilin sorumluluğu esas borçtan kaynaklanan asıl borçlunun sorumluluğuna bağlı olmaktadır.11 Bu bağlılığı ifade etmek için kefalet sözleşmesinin fer’i bir sorumluluk doğurduğu söylenmektedir. Asıl borca bağlı olsa dahi kefil olunan miktar asıl borçtan daha az olabilecektir. Ancak, bu sorumluluk TBK m.589’un ilk fıkrasında belirtilen hüküm uyarınca, kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktara kadar sorumludur.

Kefilin sorumluluğunun fer’iliği, hukuki dayanağını, kefalet sözleşmesinin alacaklıya teminat vermek amacıyla yapılmasında bulur.12 Bu sözleşme ile asıl borçlunun borcunu alacaklıya ödememesi durumuna karşı kişisel teminat sağlar. Kişisel güvence verilince borçlu artık borcunu ödememe riskinden kurtulur.

Kefalet borcu, doğmuş veya doğacak olan asıl borca bağlı olarak hüküm ve sonuç doğurduğu için kefalet sözleşmesinin en belirgin ve asli özelliği fer’i olmasıdır. Asıl borcun sona ermesi halinde kefalet borcu da sona erecektir. Fer’ilik ilkesinin en önemli özelliği budur.13 Konuya ilişkin TBK m.598/1 hükmüne göre, “Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefilde borcundan kurtulur.” Bu hüküm sonucunda hangi sebeple sona ermiş olursa olsun borcun tamamen veya kısmen sona ermesi halinde, kefalet borcu da bu ölçüde sona ermiş olacaktır.

Kefalet borcunun fer’ilik özelliğinin bir diğer en önemli sonuçlarından biri ise kefile, asıl borçlunun durumundan daha ağır bir sorumluluk yüklenememesidir. Örneğin, asıl borçlu için öngörülemeyen cezai şart, kefil için de öngörülemez. Kefil, esas borçlunun kusur ve temerrüdünün yasal sonuçları kapsamına girmeyen cezai şarttan da sorumlu değildir. Bununla birlikte kefilin halen 818 sayılı Borçlar Kanunu’na göre esas borç kapsamında menfi zararı ve cezai şarttan sorumluluğu tekeffül edebileceği ve bunun hiçbir mahsuru olmadığı belirtilmektedir.14 Buna karşılık, kefil için asıl borçlunun sorumluluğundan daha hafif bir sorumluluk öngörülebilmektedir ve bu durum kefalet borcunun fer’ilik özelliğine ayrılık teşkil etmeyecektir. Örnek verecek olursak, kefil, borcun sadece bir kısmı için sorumluluk altına girmiş olabilir. Böyle bir kefalet geçerli olacaktır.15

Kefalet borcunun fer’ilik özelliğinin diğer sonuçları arasında, alacağın asıl borçluya karşı muaccel olmadan kefile karşı muaccel olmaması, ihbar yapılmasının gerekli olduğu hallerde asıl borçluya ihbar yapılmaksızın kefile yapılacak ihbarın geçersiz olması,16 şarta bağlı bir borç için kefilin kayıtsız şartsız borç altına girmesinin geçersiz olması, asıl borçlunun sadece ağır kusurdan sorumlu tutulduğu hallerde kefilin her türlü kusurdan dolayı sorumlu tutulamaması, asıl borçtan bağımsız şekilde kefalet alacağının temlikinin mümkün olmaması ve son olarak uyuşmazlık halinde alacaklının sadece kefaleti değil, asıl borcun varlığını da ispatının zorunlu olması hususları sayılabilir.17

Kefaletin fer’ilik niteliği kendini def’ilerde de göstermektedir. Şöyle ki, asıl borçlunun aciz hali dışındaki tüm def’ileri, kefil tarafından alacaklıya karşı ileri sürülebilmektedir. Örneğin, söz konusu borca ilişkin zamanaşımı def’i ileri sürülebiliyorsa kefil bu def’iyi alacaklıya karşı ileri sürebilecektir. Ancak asıl borçlunun ödemeden aczi haline ilişkin def’iler kefalet sözleşmesinin amacına aykırı olacağı için kefil alacaklıya karşı bu def’iyi ileri süremeyecektir. Yeni TBK’nın 589. maddesinin dördüncü fıkrası ise bu konuda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda ve kaynak İsviçre Borçlar Kanunu’nda yer almayan yeni bir hükme yer vermiştir. Artık, kefilin asıl borç ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin sebep olduğu zarardan ve ceza koşulundan sorumlu olacağına ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür. Bu emredici nitelikte düzenleme ile kefilin cezai şart ve menfi zarardan sorumlu olacağı kararlaştırılamayacak ve artık kefil, asıl borçlu ile alacaklı arasında kararlaştırılmış olan cezai şarttan ve sözleşmenin ifa edilmemesinden doğan menfi zararların tazmininden sorumlu olmayacaktır.18