Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sağlık Hakkını Daha İyi Sağlayabilmek İçin Salgından Öğrenmek

Learning from the Pandemic to Better Fulfil the Right to Health

Dunja MIJATOVIĆ, Zeynep GÜLER

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatović’in COVID-19 salgınında sağlık hakkına ilişkin 23.04.2020 tarihli yazısının çevirisidir.

Avrupa Konseyi, Salgın, Sağlık Hakkı, COVID-19, Sağlık Sistemi.

This study is the translation of the human rights comment of European Council Human Rights Commissioner Dunja Mijatović dated 23 April 2020, regarding the right to health during the COVID-19 Pandemic.

European Council, Pandemic, Right to Health, COVID-19, Health Care System.

COVID-19 salgını ile zihinlerimiz sağlık sistemlerimizin dayanıklılığı üzerine yoğunlaşmıştır. Salgın, üye ülkelerin sağlık politikalarının ve bunların ne ölçüde etkili olduğunun sorgulanmasına sebep olmuştur. Bununla birlikte, doktorlar ve sağlık çalışanları eşi benzeri görülmemiş bir baskı altındadır. Sıkı karantina önlemleri uygulandığında dahi acil duruma müdahale edebilmek için yeterli tıbbi tesis ve malzememiz var mı? Bir insan hakkı olan ulaşılabilir en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardından yararlanma hakkı bu şartlar altında gerçekleştirilebilir mi? Sağlık çalışanları yeterince korunuyor mu? Omuzlarına yüklenmiş bu muazzam sorumlulukla başa çıkabilirler mi? Bu trajik salgının ortasında, bütün bu varoluşsal soruların cevaplarına sahipmişiz gibi davranamayız. Ancak, tüm nüfusun ihtiyaçlarına cevap vermeye ve acil durumlara müdahale edebilmek için salgına ayak uydurmaya çalışan sağlık sisteminin bazı temel ilkelerini vurgulayabiliriz.

Tüm insanların salgına karşı sağlığını koruma hakkına sahip olduğu aşikardır. Evrensel sağlık teminatı bunun temelini oluşturur. Kemikleşmiş sağlık eşitsizliklerinin ele alınabilmesi için daha geniş sosyal koruma tedbirlerinin varlığı gerekmektedir. Cinsiyete odaklanmak etkili yanıtlar bulmada önemli bir rol oynamaktadır. Kapsayıcı ve dayanıklı sağlık hizmetlerinin gelişimi muhtemelen yenilenen kemer sıkma politikaları gölgesinde gerçekleşecektir. Bu gelişim sırasında geçen on yılda yaşanan ekonomik krizin sağlık hakkı üzerindeki olumsuz etkilerinden kaçınılmalıdır.

Evrensel Sağlık Teminatı

Sağlık hakkının yerine getirilmesi genellikle sağlık hizmetlerine erişimle ilgili bir sorun olarak görülmektedir. 2018 yılında Yunanistan’a yaptığım ziyaret sırasında, uzun vadeli kemer sıkma tedbirlerinin sağlık hizmetlerinin devamlılığı ve finansmanı üzerindeki olumsuz etkisini gözlemledim. Yetkilileri, evrensel sağlık teminatına erişimin önündeki engelleri kaldırmak ve sağlık personelini işe almak konusundaki çabalarını artırmaları yönünde uyardım. Evrensel sağlık teminatını sağlamak, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 3’ün hedeflerinden biridir (sağlıklı bir yaşam sağlamak ve her yaştaki bireyler için sağlığı ve refahı teşvik etmek). Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre evrensel sağlık teminatı, tüm bireylerin ve toplulukların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine mali zorluk çekmeden ulaşabilmeleri demektir. Bu teminat, sağlığın geliştirilmesinden, önleme, tedavi, rehabilitasyon ve palyatif bakıma kadar tüm zaruri ve nitelikli sağlık hizmetlerini kapsamaktadır.

Evrensel sağlık teminatına ulaşma çabaları, “Evrensel sağlık teminatı: Daha sağlıklı bir dünya inşa etmek için birlik olmak” isimli üst düzey siyasi bildirgenin Eylül ayında dünya liderlerince onaylanmasını takiben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca 10 Ekim 2019 tarihinde kabul edilmesiyle ivme kazanmıştır. Bildirge, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması hususunda sağlığın önemini belirtmekle birlikte 2023 yılına kadar 1 milyar insanın, 2030 yılına kadar ise bütün insanların nitelikli, temel sağlık hizmetlerine ulaşabilmesini taahhüt etmektedir. Bildirge, hassas durumlarda insanlara ulaşabilen, güçlü ve dayanıklı sağlık sistemlerinin, salgına hazırlıklı olmayı ve herhangi bir salgında etkili önlemler alabilmeyi sağladığının altını çizmektedir.

Bildirgenin, ruh sağlığını ve refahı evrensel sağlık teminatının zaruri unsurlarından biri sayması ve ruh sağlığına ilişkin sorunlar yaşayan kişilerin insan haklarına saygı gösterilmesi gerektiğinin altını çizmesi önem taşımaktadır. Ruh sağlığı uzmanları, yaşanan salgının aynı zamanda bir korku, kaygı ve depresyon salgınına da sebep olduğuna dikkat çekmektedirler. Yaşanılan stresli ortam ve zorunlu karantina önlemleri toplumun ruh sağlığı üzerinde büyük bir yük oluşturmaktadır. Mevcut ruh sağlığı koşulları daha da kötüleşebilir. Düzenli ayakta tedavi olanakları kısıtlanmaktadır. Özellikle psikiyatrik merkezlerde tedavi gören kişiler, bakıma erişimin azalması ve buna eklenen enfeksiyon riski ile özellikle hassas bir durumda bulunmaktadırlar. İngiltere Halk Sağlığı (Public Health England) Korona virüs salgını boyunca ruh sağlığının korunmasına ilişkin detaylı bir rehber yayınlamıştır.

Sivil toplum temsilcileri BM Bildirgesinin aslında sağlık hakkını teyit etmemiş olduğuna ilişkin çekincelerini dile getirmiştir. Bildirge üye devletlerce belirlenmiş ulusal kriterlere atıfta bulunarak evrensel sağlık teminatının sınırları konusunda çok fazla takdir yetkisi vermektedir. Göçmenlerin, mültecilerin, ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin ve yerli insanların ihtiyaçlarına yönelik olarak alınacak tedbirler de “ulusal bağlam ve öncelikler doğrultusunda” uygulanacak tedbirler olarak nitelendirilmiştir. Bununla birlikte, sivil toplum kuruluşları evrensel teminata ilişkin finansal boşlukları ve halk sağlığı sistemlerinin hassas nüfus gruplarının sağlık hizmetlerini karşılamadaki önemli rolünü vurgulamışlardır. Evrensel teminattaki boşlukların, korona virüsle etkili mücadelede ve kişilerin bakıma erişiminde bir probleme dönüşmemesi çok büyük önem taşımaktadır.

Avrupa’da, sağlık hizmetlerinin ekonomik olarak karşılanamaz oluşu, evrensel sağlık teminatının tam olarak sağlanmasının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Kişilerin kendi ceplerinden yaptıkları önemli ödemeler, ihtiyaçlarının karşılanmamasına veya ekonomik zorluklara sebep olabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, birçok Avrupa ülkesinde bu durum söz konusu olabilir. 2019 yılı Ermenistan raporumda, düşük kamu sağlığı harcamalarıyla yaşlı bireylerin özel tedavi ve palyatif bakım almada yaşadıkları zorluklar arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştum. 2018 yılındaki Estonya ziyaretim sırasında, sağlık durumu iyi olmayan 65 yaş üstündeki her dört kişiden birinin bakım masraflarını karşılayamadığını kaydettim. Dünya Doktorları (Médecins du Monde), dezavantajlı gruplara mensup pek çok kişinin de sağlık teminatı hakkı konusunda sorunlarla karşılaşabileceğine işaret etmektedir.

Sağlık Eşitsizlikleri ve Sağlık Konusunda Sosyal Parametreler

Avrupa’da evrensel sağlık teminatına erişimdeki boşluklarla ilgili endişeler, ülkeler arasındaki ve içindeki sağlık eşitsizlikleri ile daha geniş kapsamlı yoksulluk ve sağlık konusundaki sosyal parametreler ile ilgilidir. Sağlık hakkı, sosyal güvenlik ve koruma hakkı ile barınma hakkı gibi diğer sosyal haklarla sıkı bir bağlantı içindedir. Dünya Sağlık Örgütü Anayasası sağlığı, yalnızca hastalık veya zayıflık olmaması değil, tam bir fiziksel, zihinsel ve sosyal refah durumu olarak tanımladığından, evrensel sağlık teminatının tek başına sağlık ihtiyaçlarını sürdürülebilir bir şekilde sağlamakta etkili olması olası değildir. Sosyal haklar konusunda daha geniş bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Dünya Sağlık Örgütü Avrupa’nın, dönüm noktası niteliği taşıyan 2019 tarihli sağlık eşitliği durum raporu, Avrupa’daki sağlık eşitsizliklerinin son 10-15 yılda aynı kaldığını veya kötüleştiğini ortaya koymaktadır. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesinde 52 ülkenin ortalama yaşam beklentisi hem kadınlar (82 yıl) hem de erkekler (76 yıl) için artmış olmasına rağmen, sosyal gruplar arasındaki önemli sağlık eşitsizlikleri varlığını sürdürmektedir. En dezavantajlı grupta yer alan kişilerin ortalama yaşam süresi kadınlarda 7 yıla, erkeklerde ise 15 yıla kadar azalmaktadır. Ortalama yaşam süresindeki bölgesel eşitsizlikler birçok ülkede varlığını sürdürmekte veya daha kötü bir hale gelmektedir. Yaşın artmasıyla birlikte sosyoekonomik gruplar arasındaki sağlık farklarının arttığının görülmesi de endişe vericidir.

Rapor, sosyal parametrelerin ve sağlık açığının yönlendiricilerinin belirlenmesinde son derece yararlı bir katkı sağlamış, durumu iyileştirmek için yol gösterici olmuştur. Sağlık hizmetlerine evrensel erişimin yanı sıra sosyal koruma, barınma, eğitim ve istihdam, sağlık durumunun iyileştirilmesinde önemli faktörlerdir. Rapor, bir müdahale kombinasyonuna dayalı entegre çözümler önermektedir. Raporla ilgili olarak dikkat çekici bir husus, sağlığa ilişkin bu ayrımın kapatılmasında en uygun maliyetli yolun barınma ve sosyal tesislere yapılan yatırım olduğunun belirtilmesidir.

Ne yazık ki, Avrupa’da uygun fiyatlı konut yeterince bulunmamakla birlikte bu yılın Ocak ayında bir makalede belirttiğim gibi, 2017 yılında hükümetlerin sosyal konut için yaptıkları harcama Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın yalnızca %0.66’nı oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler barınma hakkı Özel Raportörü Leilani Farha, Aralık 2019’da mevcut barınma krizi hakkında alarm vererek elverişli bir konutta yaşama hakkının uygulanmasına ilişkin bir kılavuz yayınlamıştır.

Mart ayında, hükümetler salgının yayılmasını önlemek hususunda insanların evde kalmalarına güvendiği için konutların korona virüse karşı önemli bir savunma aracı haline geldiği Raportör Farha tarafından işaret edilmektedir. Raportör, evsizlerin, çok kalabalık ya da suya veya temizlik malzemelerine erişimi olmayan konutlarda yaşayan kişilerin virüse karşı özellikle savunmasız olduklarına ilişkin endişelerini dile getirmiştir. Evsiz insanların salgın süresince evde kalamamaları sebebiyle cezalandırılmamaları gerektiği açıktır. İskoçya’da yerel yetkililer, salgın süresince boş öğrenci dairelerini ve otel odalarını evsiz insanlara açmıştır. Birleşik Krallık hükümeti de bu konuda benzer bir adım atmıştır. Evsiz insanlar için uzun vadeli konut çözümlerine gereksinimimiz devam etmektedir. Bu çözümler ile toplumlarımız kriz ve salgınlara karşı daha güçlü hale gelecektir.