Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tek Faillik Sistemine İlişkin Değerlendirme

Evaluation of the Unified Perpetrator System

Meral BALCI

Ceza hukukunda suça iştirak edenlerin sorumluluklarının belirlenmesinde katkılarının ne şekilde dikkate alınacağı önem arz eder. Bir yanda suça iştirak edenler arasında ayrımı esas alan ikilik sistemi bulunurken diğer yanda suça tüm katılanları fail olarak kabul eden tek faillik sistemi yer almaktadır. Her iki iştirak sisteminin gelişim süreci göz önünde bulundurulduğunda sistemlerin birbirine yaklaştığı ve hatta sistemin karşıt sisteme eğilim gösterdiği düşüncesi ön plana çıkmıştır. Özellikle tek faillik sistemi kapsamında fonksiyonel tek faillik sisteminin geliştirilmesi bu yöndeki iddiayı güçlendirmektedir. Bu sistemde suça iştirak edenler fail olarak kabul edilmekle birlikte aralarındaki kavramsal farklılık kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra ikilik sisteminde faillik ile şeriklik arasındaki ayrıma yönelik benimsenen yaklaşımların bir kısmı da bu kapsamda ele alınmaktadır. Ayrıca ikilik sisteminde failliğin belirlenmesine ilişkin hâkim görüş olan fiil hâkimiyeti teorisi çerçevesinde esas alınan fail kavramının faillik alanını genişletmeye elverişli olduğu kabul edilmektedir. Özellikle dolaylı failliğin kapsamının genişletilmesine yönelik çabanın da buna yönelik olduğu iddia edilmektedir. Bu çalışmanın amacı tek faillik sistemine farklı bir açıdan yaklaşarak her iki sistemin birbirine yönelik eğiliminin söz konusu olup olmadığını irdelemektir.

İştirak, Fail, Şerik, Sorumluluk, Cezanın Belirlenmesi.

In criminal law, it is important to take into account the contributions of those involved in the offence in determining their responsibilities. On the one hand, there is a duality system based on the distinction between those involved in the offence. On the other hand, there is an unified perpetrator system (Einheitstäterschaft) that accepts all participants in the offence as perpetrators. Considering the development process of both participation systems, the idea that the systems approach each other and even the system tends to the opposite system has come to the fore. Especially the development of a functional unified perpetrator system within the scope of unified perpetrator system strengthens the claim in this direction. In this system, although those who participate in the offence are accepted as perpetrators, the conceptual difference between them is accepted. In addition, some of the approaches adopted in the duality system towards the distinction between principal and secondary participant are handled in this context. It is accepted that the concept of principal based on the theory of control over the act (Tatherrschaftstheorie), which is the dominant view regarding the determination of principal in the duality system, is suitable to extend the field of principal. It is claimed that the effort to extend the scope of principal by Proxy (mittelbare Täterschaft) in particular is directed towards this. Within the scope of this study, the aim is to approach the unified perpetrator system from a different perspective and examine whether there is a tendency of both systems towards each other.

Participation, Perpetrator, Secondary Participant, Responsibility, Determination of Punishment.

Giriş

İştirak halinde işlenen suç, bir kişi tarafından işlenebilen suçun birden fazla kişinin katılımı ile gerçekleştirilmesidir.1 Suça iştirak edenlerin suça ilişkin gerçekleştirdikleri katkıların ne şekilde değerlendirileceği ceza hukukunun süregelen tartışmalarındandır. Bu katkılar arasında farklılığın bulunup bulunmadığı, varsa bu farklılığın tipiklik aşamasında mı, yoksa cezanın belirlenmesi aşamasında mı dikkate alınması gerektiği, iştirak alanındaki sorunun ağırlık noktasını oluşturur. Suça katılanlar arasında hangi aşamada farklılığın dikkate alınması gerektiği iştirak öğretisinde birbirine karşıt iki sistemi gündeme getirmiştir. İştirak alanında farklı sistemlerin benimsenmesi aynı zamanda faillik, azmettiren ve yardım etme şeklindeki iştirak türlerinin farklılaştırılmış şekilde ele alınmasının kanun koyucu için bir zorunluluk teşkil etmediği, diğer bir ifadeyle bu ayrımla kanun koyucunun bağlı olmadığı gerçeğini de ortaya koymaktadır. Keza iştirak öğretisinde tek faillik sistemi ile ikilik sistemi şeklinde nitelendirilen bu sistemlerin birbirinin tamamen karşıtı mı olduğu, yoksa birbirine yaklaşabilir sistemler mi oldukları tartışmalıdır. Özellikle geçen yüzyıl boyunca ceza hukuku doktrininin, odağını salt natüralist gerçeklerden sosyal yaşamın daha normatif bir algısına kaydırmış olması2 ve doğa bilimleri yerine sosyolojinin yasal yargıların bilimsel temeli haline geldiği iddiası3 bu bağlamda önem arz eder.4 Günümüzde sosyal roller, görevler ve sorumlulukların ceza sorumluluğunun belirlenmesinde daha belirleyici bir rol oynamaya başlamasının, etkisini suça iştirak alanında da göstererek iki ana sorumluluk sisteminin yakınlaşmasına sebep olduğuna yönelik görüşlerin5 daha fazla gündeme gelmesi6 bu çalışmanın ele alınmasının nedenini oluşturmaktadır. Özellikle Türk Hukuku bakımından tek faillik sistemine ilişkin detaylı bir incelemeye ihtiyaç vardır. Zira Türk Ceza Hukukunun benimsediği iştirak sisteminin ikilik sistemi olması, tek faillik sistemine nispeten uzak kalması7 sonucunu ortaya çıkarmıştır. Konu kapsam itibariyle geniş olmakla birlikte çalışma bağlamında olabildiğince esaslı noktalardan ayrılmamaya özen gösterilecektir. Çalışmanın ana ekseninin tek faillik sistemi çerçevesinde yer alan gelişmelere ve ikilik sisteminde faillik ile şeriklik ayrımına yönelik ileri sürülen düşüncelerin tek faillik sistemine kapı araladığına ilişkin olması, çalışmada tek faillik sistemine detaylı şekilde yer verilmesini gerektirmektedir.

1. Tek Failliğin Esası Olarak Geniş Fail Kavramı

Ceza kanunlarında bazı istisnalar dışında suç tiplerine ilişkin tipik hareket tanımı tek failden ortaya çıkar.8 Suça katılanların ceza sorumluluğunun ne şekilde belirleneceği ve buna yönelik hangi kriterlerin esas alınması gerektiği benimsenen iştirak sistemlerine göre farklılık göstermektedir.9 Suça iştirakte fail kavramının ne şekilde ele alındığı katılanların sorumluluk statülerinin tespiti bakımından önem arz eder. Nitekim tüm katılanların tipiklik aşamasında fail olarak kabul edildiği tek faillik sistemi10 kural olarak geniş fail kavramından11 hareket ederken;12 suça katılanlar arasında ayrım öngören ikilik sistemleri kural olarak dar fail kavramından13 hareket etmektedir.14 Böylece neticeye yönelik sebep olmanın suça iştirak bakımından belirleyici olduğu15 ve suça iştirak bakımından ayrım yapılamayacağı yaklaşımını esas alan tek faillik sistemi, geniş fail kavramını kabul eden sistem olarak16 ceza hukuku dogmatiğinde yer alır.17 Geniş fail anlayışı nedensellik ilişkisi kapsamında suçun işlenmesine yönelik tüm katkıların eşitliğini benimser.18 Bu yaklaşım faillik ile şerikliğin kavramsal karşıtlığından ve faillik içinde değere ilişkin aşamalandırmadan vazgeçerek tekçi sisteme yol açar.19 Bunun sonucu olarak şerikliğe ilişkin düzenlemeler ancak cezayı sınırlandıran işleve sahiptirler.20

Tek faillik sistemine21 göre suça katılanlar arasında faillik, azmettirme veya yardım etme22 şeklindeki ayrım eşyanın doğasından (Natur der Sache) ortaya çıkan bir ayrım değildir. İkilik sistemiyle birlikte sonradan gelen hukuki figür olma özelliği taşırlar.23 Bu nedenle tek faillik sisteminde bağlılık kuralı yerine suça katılanların otonom sorumluluğu esası geçerlidir.24 Bu hem şekli hem de fonksiyonel tek faillik sistemi için geçerlidir.25

2. Şeklî Tek Faillik Sistemi

Bazı ülke ceza hukuklarında faillik ile şeriklik arasında ayrım yapılmakla birlikte tek faillik sisteminin26 benimsendiği ceza hukuku sistemlerinde27 suça katılan herkes katkısının ağırlığı veya niteliği dikkate alınmaksızın fail olarak değerlendirilir.28 Tek faillik sistemi kapsamında günümüze kadar sadece sistemin ilk benimsendiği şekli ulaşmamış, ayrıca farklı görünüm şekilleri de doktrinde yer almıştır. Bu nedenle öncelikle tek faillik sisteminin çıkış şekli olarak adlandırılabilecek şeklî tek faillik sisteminin açıklanması gerekir.

Şeklî tek faillik sistemi iştirak halinde işlenen suçlarda fiil isnadı bakımından hareket ile netice arasındaki nedenselliğin belirleyici olduğu düşüncesine dayanır.29 20. yy’ın başlangıcında iştirak öğretisi bakımından eşdeğerlik teorisinin natüralist sebep kavramının sonuçları30 bu alana ilişkin v.Liszt’in görüşünden ortaya çıkar.31v.Liszt nedenselliğe yönelik düşüncesini32 iştirak öğretisi alanına taşıyarak olması gereken hukuk (de lege ferenda) bakımından şeklî tek faillik sisteminin kabulüne ulaşmıştır.33 Modern ceza hukuku ekolünün kurucusu kabul edilen v.Liszt’e göre neticeyi meydana getiren tüm şartlar eşdeğer olduğundan suça katılanların gerçekleştirdikleri katkılar arasında kavramsal bir farklılık oluşturulamaz.34 Ona göre nedensel eşdeğerlik suça yönelik katkıların hukukî eşdeğerliğini de ifade eder.35 Bu nedenle cezanın belirlenmesi aşamasında farklılığın dikkate alınması hukuka uygun olacaktır.36 Bu farklılık ise katılanların neticeye yönelik nedensellik bağındaki rollerine göre ortaya çıkar.37 Bu bağlamda yazar dolaylı faillik ile azmettirmeyi birlikte, neticeye dolaylı olarak sebep olan fail (Urheber) kapsamında ele alarak böyle bir ayrıma yer vermemiştir.38 Neticeye bir insan aracılığıyla mı, yoksa nedensel bir sonuç olarak mı sebep olunduğu haksızlığın gerçekleşmesi bakımından önem taşımaz, zira her iki ihtimalde de dış dünyada meydana gelen değişiklik, hukuki değer ihlali aynıdır.39

Tek faillik sisteminde suça katılanın suçun özelliğine yönelik katkısının (kasten, taksirle, kaçınılabilir hatası olup olmadığına göre veya kusursuz) veya diğer katılanların fiilin seyrine yönelik nedensel katkılarının40 (hazırlık, icra, tamamlanma) türü fark etmeksizin söz konusu katkı/lar ele alınır. Bu nedenle suç bütün katılanların eseri olarak ortaya çıkar. Sadece suça ilişkin tipik hareketi gerçekleştiren değil, ayrıca gerçekleştirdiği katkı tipik harekete uymayan kişi de fail olarak sorumludur.41 Bu bağlamda tek faillik sisteminde fiilin merkezi konumunda kimin yer aldığı sorunu suça iştirak edenlerin sorumluluğunun belirlenmesinde önem arz etmez.42 Tek faillik sisteminde tek önemli kriter nedenselliktir.43 Bu sistem faillik, azmettirme ve yardım etme şeklindeki üçlü ayrımı da açıklama ihtiyacı duymaz, zira her bir sebep olanın faillik kapsamında değerlendirilmesi azmettirme ve yardım etmeyi dışlayan bir yaklaşımdır.44

Tek faillik sistemi anlamında failliğin doğrudan ve dolaylı faillik şeklinde iki şekli bulunmaktadır. Belirtilmelidir ki, dolaylı faillik şeriklik sistemindeki anlamıyla yer almaz.45 Burada dolaylı faillik azmettirme ve yardım etme niteliğindeki hareketleri karşılar. Daha açık ifadeyle, faillik ve şeriklik arasında tipiklik aşamasında ayrım olmaması nedeniyle azmettiren ve yardım eden tek faillik öğretisinde dolaylı fail olarak değerlendirilir.46 Bu sistemin benimsendiği durumlarda suça iştirakin diğer şekilleri özel işleniş şekilleriyle her bir suç tipinde dikkate alınır.47 Suça iştirak edenin fiilin icrasında esaslı bir katkı gerçekleştirip gerçekleştirmediği, fiili bizzat icra ettiği veya sadece desteklediği, failliğin gerekçelendirilmesi bağlamında önem arz etmez. Bununla birlikte suça iştirak edenler arasındaki kusur farklılığı cezanın belirlenmesi aşamasında göz önünde bulundurulur.48 Tek faillik sisteminde sadece, fiil olmadığı durumda iştirak söz konusu olmaz. Bununla birlikte fail olmaksızın iştiraki mümkün görür. Zira suça her bir katılanın kendi katkısı dikkate alınır.49 Her bir katılanın gerçekleştirdiği katkıyı suçun icrasıyla ilişkilendirmek veya şerik haksızlığını suçun icrasından ortaya çıkan haksızlık kapsamında belirlemek yerine tek başına cezalandırılabilir davranış oluşturmayan nedenselliklere parçalar. Diğer bir ifadeyle tek faillik sistemi genel etkiyi bilmez, aksine izole edilmiş etkiden söz eder.50 Tek faillik sisteminde neticeye yönelik her bir katkının cezaya liyakat bakımından aynı etkiye sahip olmadığı kabul edilse bile, bu farklılık ancak cezanın belirlenmesi aşamasında dikkate alınabilir bir husus olacaktır. Cezanın belirlenmesi aşamasında hâkim tarafından söz konusu katkılara ilişkin kusur farklılıkları da dikkate alınacağından, ceza kapsamının aralığının geniş tutulması adil cezalandırmanın sağlanması noktasında gerekli olan bir durumdur.51

Bağlılık kuralı52 tek faillik sisteminin savunucularının anlayışına göre iştirak öğretisinde önem arz etmemektedir.53 Niteliksel bağlılık tamamıyla reddedildiğinden54 icra edilecek fiilin niteliksel bağlılığın asgari gerekliliklerine uygun olması da gerekmez.55 Bu nedenle suça katılan diğer kişilerin neticeye yönelik katkısı, hukuka aykırılığı, kasten veya taksirle hareket edip etmediği ya da kusurluluğu bakımından belirleyici değildir.56 Tek faillik sisteminde suça nedensel katkı sağlayan herkes fail olarak kabul edildiği için herkes kendi haksızlığına ve kusuruna göre cezalandırılacağından,57 her bir katılan kendi katkısı bağlamında haksızlığın objektif ve sübjektif unsurlarını bizzat gerçekleştirmelidir.58 Bu nedenle sevk etme failinin ön plandaki kişinin kusursuz olması veya özgü suç bakımından ilgili niteliğe sahip olmaması veya taksirli hareket ediyor olması59 ihtimalleri dikkate alınmaksızın ön plandaki kişide suç işleme kararı oluşturması veya en azından buna teşebbüs etmiş olması yeterlidir. Tek faillik sisteminin bu özelliği ayrıca ikilik sisteminde azmettirme ve dolaylı faillik ayrımında ortaya çıkan sorunları da dışlar.60 Zira tek faillik sisteminde suça katılanlar arasında bağlılığın bağlantı noktasını, bağlayıcı unsuru sadece gerçek durum oluşturur.61 Bu nedenle kasten gerçekleştirilen fiile taksirle gerçekleştirilen faillik mümkün olabileceği gibi taksirle gerçekleştirilen fiile taksirle faillik de mümkündür.62 Bu bağlamda ortaya çıkan sonuç, bağlılık kuralının, tek faillik sistemine yabancı bir kavram63 olduğunun kabul edilmesi gerektiğidir.

Tek faillik sisteminde niceliksel bağlılığın yeri ve önemi konusunda ise görüş birliği yoktur. Bir görüş, niteliksel bağlılığın reddinin niceliksel bağlılığın kabulüne engel oluşturmadığını ifade eder. Bu yaklaşım suça katılanlardan birinin bir kez suça ilişkin teşebbüs aşamasını aşmadığı sürece suça diğer katılanların cezalandırılmasının mümkün olmadığını kabul eder.64 Buna karşılık tek faillik sisteminde suça iştirake yönelik her bir teşebbüsün cezalandırılması gerektiği yaklaşımı da yer almaktadır. Bu kabul teşebbüs kapsamında kalan cezalandırma alanının genişlemesine sebep olur.65 Böylelikle cezalandırılan teşebbüs ve cezasız kalan hazırlık ayrımı kabul edilmez. Netice bakımından nedensel faktör olarak önemli olan her bir hareket suçun icrası niteliğindedir. Bu nedenle bir katılanın diğerini suça katılmaya yönelik desteklemesi veya suç işlemeye yönelik karar almasını sağlaması hallerinde de hâlihazırda suçun icrasının başladığının kabul edilmesi gerekir.66 Tek faillik sisteminde fiile en yakın bulunanın icra hareketlerine başlamasını diğer suça katılanlar bakımından icra başlangıcı saymak tek faillik sistemine uygun değildir. Suça sevk edenin veya suçu destekleyenin fiile niceliksel bağlılığını ikili sistemde olduğu gibi teşebbüs kurumuna göre belirleme çabaları başarısız olmak zorundadır.67

Bu sistemin getirdiği avantaj, faillik ile şeriklik ayrımına ilişkin zorluğun bulunmaması68 ve bu nedenle uygulamanın daha kolay ilerlemesidir.69 Ayrıca ikilik sisteminde kabul edilen kriterlerin ortaya çıkardığı ceza boşluklarının oluşmayacak olmasıdır.70 Tek faillik sisteminde fail kavramı tipikliğin gerçekleştirilmesini karşılayan anlamda faillik değildir. Aksine birden fazla kişi tarafından oluşturulan olay tanımıdır. Bu nedenle sadece icraya katılanlara değil, tüm katılanlara isnat edilebilmektedir.71 Belirtilmelidir ki, suça iştirak eden herkesin fail olarak sorumlu tutulmasının suçla mücadelede daha etkin olduğu da savunulmuştur.72

Bununla birlikte bu sistemin getirdiği dezavantajlar da bulunmaktadır. Tek faillik sistemi suça yönelik tüm katkıların nedensel açıdan da eşdeğer olmadığını göz ardı etmektedir.73 Bununla ilişkili olarak, hukuki değer ihlaline her bir sebep olma esas olarak tipik haksızlığı gerçekleştireceğinden farklı sebep olma şekilleri arasındaki değersizlik ayrımı açıklanamaz.74 Oysa bu değersizlik ayrımı, teşebbüs aşamasında kalan yardım etmeyi teşebbüs aşamasında kalan esas fiilden farklı şekilde ele almanın şartını oluşturur.75 Suça ilişkin icra hareketlerini gerçekleştirecek faile suç aletini temin edecek olan kişinin fiilinin teşebbüs aşamasında kalması ile suça ilişkin icra hareketlerini gerçekleştirecek olan kişinin fiilinin teşebbüs aşamasında kalması aynı haksızlık içeriğini karşılamaz. Bu nedenle sistem, suça olan katkının haksızlık içeriğinin az olmasına rağmen fazla ceza ile cezalandırılma tehdidini oluşturur. Bunun yanı sıra suça iştirak kapsamında cezanın son çare olması ilkesini zedeleyici özellik arz eder.76

Sistem anayasal ilke olan belirlilik ilkesiyle bağdaşır nitelikte değildir. Zira davranış şeklinin cezaya liyakatinin cezanın belirlenmesi aşamasına kaydırılması hem cezalandırmanın şartları üzerinde hem de öngörülen ceza üzerinde etkisi olan belirlilik ilkesine zarar verir.77 Bu, aynı zamanda değerlendirmenin kanun koyucu tarafından hâkime bırakılması anlamına gelir ki, bu kanun koyucu tarafından cevaplanması gereken bir husustur.78 Böyle bir durumda suç için öngörülen ceza aralığının (alt ve üst ceza sınırı bakımından) geniş tutulması ihtimalinde benzer olaylar bakımından farklı hâkimlerin farklı cezalara hükmetmesi riski ortaya çıkacaktır.79 Ayrıca suça yönelik farklı iştirak şekilleri arasındaki ayrımın yapılması normun muhatabına yönelen davranış gerekliliğini daha açık şekilde ortaya koyar. Suçu birlikte işleme, bir başkası aracılığıyla suçu işleme, yardım etme veya azmettirme şeklindeki kavramlar doğrudan veya dolaylı şekilde katkı sağlama veya neden olma kavramlarına kıyasla belirlilik fonksiyonu bakımından daha net formüle edilmiştir.80 Belirsiz sınırları nedeniyle tipikliğin garanti fonksiyonu da sürdürülemez.81 Özetle, neticeye sebep olan her bir etkinin esas olarak cezalandırılabilir faillik kapsamında olacak olması kanunsuz ceza olmaz ilkesinin anlamını yitirmesine neden olacak niteliktedir.82

Tek faillik sistemine getirilen diğer bir eleştiri ise tüm iştirak şekillerinin eşit olması kabulünde kendine zarar verme durumu bakımından cezasız kalan şeriklik, bir başkasına zarar verme halinde cezalandırılan şeriklikten ayrılamaz.83 Daha açık ifadeyle, tek faillik sisteminde her iki durumda da iştirak edenlerin cezalandırılması gereklidir. Bununla birlikte kendine zarar verme halinde cezalandırılabilir bir fiil bulunmamaktadır. Nitekim ikilik sisteminde, eğer kanunda ayrı bir suç tipi olarak84 yer verilmemişse, kişinin kendine zarar vermeye azmettirilmesi veya kendine zarar veren kişiye yardım edilmesi esas fiil, ceza hukuku anlamında cezalandırılabilir fiil niteliği taşımadığından cezasız kalır.

Farklılaşmanın ortadan kaldırılması suç tiplerinin özel haksızlık içeriğinin de (bizzat işlenebilen suçlar veya özgü suçlar bakımından) yok olmasına neden olacaktır.85 Teori, özgü suçları ve bizzat işlenebilen suçları açıklama noktasında zorluk yaşamaktadır.86 Zira ilgili niteliği taşımayan ve sadece yardım etme niteliğinde katkısı bulunan kişinin suçun faili olarak sorumlu tutulmasının izahı güçtür.87 Geniş fail kavramı kapsamında neden sadece ilgili niteliğe sahip olanın fail olabileceği sorunu anlaşılamaz. Zira hem ilgili niteliğe sahip olan hem de olmayan, netice bakımından aynı şekilde nedenseldir.88 Bu nedenle özgü suçlar bakımından da suça azmettiren veya yardım eden olarak katılan kişi suça nedensel katkısının bulunmasından dolayı suçun gerektirdiği özel niteliği taşımasa da fail gibi cezalandırılacaktır.89 Bu sisteme yönelik, özel kişisel unsur aracılığıyla neticeye sebep olunan suçlar bakımından (bizzat işlenebilen suçlar veya özgü suçlar bu niteliktedir) başkasının fiiline ilişkin bağlantı ve böylece bağlılık kuralına dayalı bir cezalandırma bulunmaksızın, bu özel niteliğe suça fail olarak katılan herkesin sahip olması gerekliliği90 ileri sürülmüştür. Bu husus genellikle yanlış değerlendirilerek bu tür durumlarda suça ilişkin netice bakımından failliğin müsebbiplik (Urheberschaft) üzerinden gerekçelendirildiği görülmektedir. Bununla birlikte failde bulunması gereken zorunlu niteliğe sahip olmayan müsebbip sadece başkasının haksızlığına bağlılık aracılığıyla fail olabilir.91 Bu nedenle açıkça ifade edilmese de, tek faillik sisteminin özgü suçlar alanında suça katılanların ceza sorumluluğunu temellendirebilmek için ilgili niteliği taşıyan kişinin fiili gerçekleştirmesine yönelik katkılarının bağlılığının kabul edilmesi gerekmektedir.

Tek faillik sistemi teşebbüs aşamasında kalan suç bağlamında iştirak ile teşebbüs aşamasında kalan azmettirme/yardım etme arasındaki ayrımı açıklama noktasında da güçlük yaşamaktadır.92 Bu sistemin esasına göre, teşebbüs edilen şeriklik, teşebbüs edilen faillik93 olacağından, bunlar arasındaki ayrım da ortadan kalkacaktır. Bu nedenle tek faillik sisteminin kabulü teşebbüsün cezalandırılabilirliğini genişletecek niteliktedir. Zira hazırlık hareketleri niteliği dikkate alındığında suçun gerçekleşmesi bakımından gerekli olan hareketi tek başına yerine getirmedikçe suça katılan kimsenin hazırlık hareketi niteliğindeki katkısı cezalandırılabilirlik alanında bulunmaz.94 İşbölümü halinde gerçekleşen suçlarda sadece hazırlık hareketi niteliğinde katkısı olan kişi, tek faillik sistemine göre bağlılık kuralı gereği suçun teşebbüs aşamasına varması zorunluluğu bulunmadığından, cezalandırma bakımından hariç bırakılan bir katkı gerçekleştirmiş olur. Bu durumda hazırlık aşamasının teşebbüse göre yeniden şekillendirilmesi gereklidir.95 Buradan ulaşılan sonuç ise tek faillik çözümünün niceliksel olarak daha geniş bir alanı kapsamasıdır.96 Belirtilmelidir ki, teşebbüs aşamasında kalan azmettirme ve yardım etme bakımından da bir farklılık söz konusu olamayacak ve her iki durumda genel teşebbüs düzenlemesi kapsamında teşebbüsten dolayı cezalandırılmaları yoluna gidilebilecektir.97