Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hükümlünün Unutulma Hakkı ve Resosyalizasyonu

Right to Forgotten and Resocialization of the Convict

Özge APİŞ

Günümüzde tanımlanan şekliyle unutulma hakkı, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) G.../İspanya davası ile yoğun olarak tartışılmaya başlayan bir haktır. Ancak bu, söz konusu hakkın tarihsel süreç içerisinde, değişik hukuk kültür ve yargılamalarında farklı isimlendirmeyle de olsa tartışılmamış olduğu anlamına gelmemektedir.Unutulma hakkı, belli bazı şartlar bir araya geldiğinde kişiye, kişisel verilerinin üzerinde mutlak bir hâkimiyet sağlama ve özellikle daha önce üçüncü kişilerle paylaşılan bu verilerin ortadan kaldırılmasını talep etme yetkisi vermektedir. Ceza hukuku ve özellikle hükümlü bakımından ise söz konusu hak, yine belli bazı şartlar gerçekleştiğinde, işlenmiş olan suça ilişkin bilgilerin kamuya yayılması konusunda sınırlama getiren ve hükümlünün toplumla bütünleşmesini sağlayan bir hak olarak ortaya çıkmaktadır.

Unutulma Hakkı, Silinme Hakkı, Listeden Çıkarılma Hakkı, Hükümlü, Topluma Yeniden Kazandırma.

The right to be forgotten, as defined today, is the right that has started to be discussed intensely by the European Court of Justice’s G.../Spain decision. However, the right in question has been discussed, albeit with different denotation, in different legal cultures and trials throughout historical process.When certain conditions come together, the right to be forgotten empowers the person to gain absolute control over his/her personal data and to demand the removal of this data, which was previously shared with third parties. In terms of criminal law and especially convicts, the right comes out as a right that restricts the dissemination of information about the crime committed to the public when certain conditions are met and ensures the integration of the convict with the society.

Right to be Forgotten, Right to Erasure, Right to Delisting, Convict, Resocialization.

Giriş

İnternet ve dijitallik temelinde şekillenen içinde bulunduğumuz çağ, toplumsal normların gelişip değişmesinde etken bir rol oynamaktadır. Özellikle ceza hukuku açısından bakıldığında, bu gelişim ve değişimin farklı suç tipleri ortaya çıkarması bir yana, söz konusu gelişmeler hükümlü yahut mağdurların çeşitli haklarının korunmasını da gerektirmektedir. Nitekim ceza hukuku artık, klasik suç tipleri yanında yapay zekâ konuları üzerinde tartışmalar yaparken ve bilişim suçları veyahut bilişim yoluyla işlenen hırsızlık, dolandırıcılık, özel hayatın gizliliğinin ihlali vs. gibi suçları bünyesine dâhil ederken, ceza hukukuyla muhatap olmak durumunda kalan bir kısım muhakeme süjelerinin unutulma hakkı gibi diğer haklarına oranla nispeten yeni nesil haklarının da tartışılmasını gerektirmektedir.

Konumuz dâhilinde unutulma hakkı, ceza muhakemesine hâkim olan yahut hakkında bir muhakeme yürütülen şüpheli yahut sanığın sahip olduğu bir hak olarak anlaşılmamalıdır. Söz konusu hak, içeriği oldukça geniş olan ve her bireye kendisine ilişkin verilerin kontrolünü sağlayan bir haktır. Bir başka ifadeyle unutulma hakkı, bireylerin, haklarındaki güncel olmayan olumsuz veriler ile karşı karşıya kalmamaları ve gelecek korkusu olmadan özgürce davranış sergileyebilerek kendini geliştirme alternatifi olarak ortaya çıkmakta, bu verilerin internet başta olmak üzere çeşitli mecralardan ve nihayet toplumsal hafızadan silinmesini sağlamaktadır.

Mağdurun unutulma hakkı bir yana, biz çalışmamızda hükümlünün unutulma hakkına yoğunlaşmaktayız. Zira hükümlü, hakkında ceza muhakemesi yürütülmesinin ardından, ceza normlarıyla karşılaşan ve toplumsal kuralları en ağır şekilde ihlal eden kişi olarak, gelecek korkusu olmadan özgürce davranış sergileyebilerek kendini geliştirme alternatifine en ihtiyaç duyan gruplardan biridir. İleriki bölümlerde daha ayrıntılı bir şekilde açıklayacağımız üzere, belirli bazı şartlar bir araya geldiğinde, hükümlüye de söz konusu hakkının tanınması ve buna ilişkin yasal korumadan yararlanması gerekmektedir. Zira bilindiği üzere ceza ile hükümlünün ıslahı amaçlanmaktadır. 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un (CGTİHK) düzenlemelerine bakıldığında bu amaç, hem Kanun’un benimsediği temel amaç kapsamında (m.3) hem de hükümlüye tanınan haklar ve yüklenen yükümlülükler kapsamında açıkça anlaşılmaktadır. Ancak hükümlünün, özellikle hapis cezaları bakımından, cezasını çekerken ıslahına yönelik tedbirler alınması yahut dışarı çıktığında toplumsal kurallara uyum sağlayacak bir yapıya kavuşturulması için dış dünya ile bağlantısının devam ettirilmesi, her zaman yeterli olmayabilir. Zira ceza infaz kurumundan ayrılan hükümlü, ıslahının ardından resosyalizasyonuna ilişkin bir takım sorunlarla karşılaşabilir. Devletin bu sorunların aşılması bakımından aldığı tedbirler bir yana, unutulma hakkı da burada önemli bir işlev görmektedir.

Elbette hükümlünün unutulma hakkı, toplumun bir takım hakları ile çatışma içerisinde olabilir. Klasik anlamda unutulma hakkı ile çatışmada olan, daha doğru bir ifade ile dengelenmesi gereken haklar, basın özgürlüğü, kitle iletişim özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü ve aslında en nihayetinde bu hakların temelini oluşturan düşünceyi ifade özgürlüğü olmasına rağmen, mevzu bahis hükümlünün unutulma hakkı olduğunda, toplumun güvenlik hakkı ve kamunun bilgi edinme hakkı tartışmaya açılacaktır.

Bu kapsamda oluşturduğumuz çalışmamız üç ana başlıktan oluşmakta olup, ilk başlıkta unutulma hakkı kavramı ve tarihi gelişiminden bahsedilecek, ikinci başlıkta unutulma hakkının kapsamı ve Türkiye’de unutulma hakkı, üçüncü başlıkta ise hükümlünün unutulma hakkı ve resosyalizasyonu karşılaştırmalı hukuk örnekleriyle aktarılmaya çalışılacaktır.

I. Unutulma Hakkı Kavramı ve Tarihi Gelişimi

Unutulma hakkı, geçmiş hatalara, yanlışlara veya utanç verici durumlara süresiz olarak maruz kalınmaması gerekçesine dayanan yasal bir kavramı ifade etmektedir. Bu yasal kavramın ötesinde ise unutulma hakkı, toplumun geçmişte yapılan hataları affetme ve empati kurma yetisinin bir kabulü olarak anlaşılmaktadır.1

Unutulma hakkının temelinde “temiz bir sayfa açma” bakış açısı yatmaktadır. Zira bu hak kişi/kişilerin, haklarındaki güncel olmayan olumsuz veriler ile karşı karşıya kalmamaları ve gelecek korkusu olmadan özgürce davranış sergileyebilerek kendini geliştirme alternatifi olarak ortaya çıkmaktadır.2 Bu anlamda unutulma hakkı, verinin kamuya sunulmasının belli bir süre yasal olduğu ancak belli koşulların oluşmasının ardından bu verilerin kaldırılmasını gerektiren bir süreci ifade etmektedir. Burada ayrım yapılmasını gerektiren temel husus, verinin ilk paylaşıldığı zaman, hâlihazırdaki mevzuat karşısında bu veriyi paylaşmanın yasal olup olmadığıdır.3 Bu anlamda unutulma hakkı, bilgilerin özerkliği ile doğrudan bağlantılı olup, özünde belirli bir zaman süreci sonrasında, kişinin kendisine ait bilgilerin farklı bağlamlarda kullanılmasına karşı çıkabilme hakkı yer alır. Geçmişte yer alan herhangi bir bilgi, gerçekleştiği tarihte kişiyi rahatsız etmeyebilir. Fakat geçen belli bir süre sonunda, özellikle günümüzde internet üzerinde arama motorları tarafından çok farklı kelime aramalarında bu bilgilerin endekslenmesi kişi açısından sakıncalar doğurabilir.4 Zira “herhangi bir kişinin, yaşamındaki her anının, özellikle geçmişte yaşadığı kimi olumsuz olayların yahut artık değiştirdiği fikirlerinin ve/veya yaşam tarzının ilelebet dijital hafızada yer tutmasının ve bunların isteyen herkes tarafından kolayca öğrenilebilmesinin/geri çağrılabilmesinin, o kişinin manevî varlığını, özel hayatını, şeref ve haysiyetini, sosyal ve ekonomik özgürlüğünü, iktisadî varlığını, geleceğini, özetle kişilik hakkını önemli ölçüde zedeleyeceği aşikârdır. Örneğin eğitimini henüz tamamlamış ve iş aramakta olan bir gencin, geçmişte sosyal medyada paylaştığı bir fotoğrafının yahut yıllar önce farklı tarzda düşündüğü/yorumladığı bir konu hakkında beyan ettiği fikrinin, başvurduğu işe alınmasında önüne engel olarak çıkması yahut geçmişte suç işlemiş ve fakat cezasını çekmiş bir kişinin, hatta bir suçun mağdurunun, hayatına yeni bir sayfa açmak istemesine rağmen, dijital hafızada arşivlenmiş olmaları dolayısıyla ömrü boyunca ilgili fiillerle hatırlanması veya ünlü birinin, yine aynı sebeple sürekli olarak bir yakınının ika etmiş olduğu fiillerle (suçlarla) anılıyor olması dolayısıyla tüm kariyerinin mahvolma riskiyle karşı karşıya kalması örneklerinde, unutulma hakkının, yani dijital hafızadan silinmeyi istemenin “kişilik hakkı” ile ilişkisi daha net tahlil edilebilmektedir.”5

Tam bu noktada unutulma hakkı, kişinin tasavvurlarını değiştirebilme veya söz konusu bilgilerden pişman olabilme hakkını da içeren yönüyle kişiye, kontrolünü yitirdiği bilgiler/veriler6 üzerinde yeniden kontrol sağlama imkânı vermeyi sağlayan bir araç işlevi görmektedir.7

Unutulma hakkı, ayrı kavramlar olmasına rağmen sıklıkla “unutma hakkı” ile karıştırılmaktadır. Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin (MSHUS) 19. maddesi, düşünceyi ifade özgürlüğünü korumaktadır. Bu “düşünceler”, geçmişte yaşanan olayları, anıları da içine almakta olup her bireyin “hatıra hakkı”nın da olduğu ifade edilebilir. Söz konusu bu hak beraberinde “unutma hakkını” da ihtiva etmektedir. Zira nasıl ki bireylere, düşüncelerini açıklamak yahut açıklamamak konusunda baskı yapılmaz ise geçmişi hatırlamak hususunda da bir görev yüklenemez. Bu anlamda, hatırlama ve unutma hakkı düşünceyi ifade özgürlüğünün birer parçasıdır.8 Bunun aksine unutulma hakkı ise düşünceyi ifade özgürlüğünden değil özel hayatın gizliliği hakkından esinlenilmiş bir kavramdır.9 Daha da spesifikleştirmek gerekirse bireyin kişisel bilgileri üzerindeki kontrolü hakkında özerk olması ve bu bilgilerin hangisinin kime ve hangi amaçla ifşa edileceğine yine ilginin kendisinin karar vermesiyle ilişkilidir.10 İki hak arasındaki ilişkiyse unutulma hakkını kullanan kişinin diğerlerinin bilgi alma hakkını ve en nihayetinde düşünceyi ifade özgürlüğünü etkilemesiyle ortaya çıkmaktadır.11

Unutulma hakkının yeni bir kavram olduğunu ifade etmek mümkün değildir. Zira söz konusu hak, “bilgilerin silinmesi hakkı”, “affedilme hakkı” yahut “toplumsal unutkanlık” gibi kavramlar altında çeşitli yasal bağlamlarda ve farklı özellikleriyle daha önce de incelenmiştir.12 Ayrıca 1980’lerin sonlarına doğru unutulma hakkına Avrupa Konseyi bağlamında da atıfta bulunulduğunu söylemek mümkündür. Zira 1989 yılında Konsey’e bağlı Veri Koruma Uzmanlar Komitesi, elde edilen verilerin belli bir süre geçtikten sonra silinmesi gerektiğine yönelik görüş bildirmek suretiyle, unutulma hakkına dikkat çekmiştir.13

Daha geriye gidilirse, Fransız uygulamasında “le droit à l’oubli” olarak isimlendirilen unutulma hakkının, açıkça adı konulmamış olsa da 1965 yılında görülen bir dava aracılığıyla gündeme geldiği ve söz konusu hakkın, hakkında verilen mahkûmiyet hükmünü çekerek rehabilite olan suçlunun, mahkûmiyetine ilişkin olayların yayınlanmasına itiraz edebilmesi hakkını ihtiva ettiği ifade edilmiştir. Benzer bir uygulama, İtalya’da “diritto al’oblio” olarak adlandırılan hak ile izah edilmiştir.14 Böylece bu görüşe göre, günümüzdeki dijital unutulma hakkının temelleri, rehabilitasyon hakkı üzerinden şekillenerek, yıllar önce atılmıştır.15

Burada söz konusu hakkın gelişimi bakımından İsviçre Federal Mahkemesi kararının katkısını da unutmamak gerekmektedir. Zira söz konusu karara konu olan olaylar, İsviçre’deki sağcı aktivist ve hareketlere ilişkin dört tarihçi tarafından 1979 yılında yayımlanan kitaba, bu aktivistlerden bir tanesi olan R.E. tarafından iftira davası açılması şeklinde gelişmiştir. R.E. davayı, yazarların kendisi hakkında kitapta 1936 yılında nasyonal sosyalizmden etkilenen bir yapılanma kurduğu ve Temmuz 1940’ta ise vatana ihanet niteliğindeki fiillere giriştiğini yazmaları sebebiyle açmıştır. Zürich ilk derece mahkemesi, 1984 yılında verdiği kararda, davanın görüldüğü tarihlerde 78 yaşında olan R.E.’nin unutma hakkı olduğuna dikkat çekmiştir. (aslında Mahkeme burada, unutma hakkı derken unutulma hakkını kastetmiştir.)16 1985 yılında İsviçre Federal Mahkemesi ise yazarların R.E. ile ilgili doğru ancak genel olarak unutulmuş ifadeleri yayınlama hakkının bulunduğu çünkü bu kişinin bir “çağdaş tarih figürü” olduğunu ayrıca bu tür figürler bakımından unutma hakkının bulunmadığını gerekçe göstermek suretiyle, ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.17

Günümüzde ise özellikle internet ve dijitallik temelinde şekillenen, yeni bilgi ve iletişim çağına ayak uyduran bir unutulma hakkı ile karşı karşıya kalmaktayız. Zira unutulma hakkının evrimleşmesi, birçok ülkenin veri koruma yasaları çıkarmasına ve hatta Avrupa’da üye devletlerin iç hukukuna etkisi olan 1995 tarih ve 95/46 sayılı Veri Koruma Direktifi ve bu Direktifi yürürlükten kaldırarak 2018 tarihinde yürürlüğe giren 2016/679 sayılı Veri Koruma Tüzüğü’nün kodifiye edilmesine zemin hazırlamıştır.18

Aşağıda izah edeceğimiz üzere, rehabilitasyon hakkı ile karşılaştırıldığında nispeten yeni anlam yüklenen unutulma hakkı kavramının ortaya çıkış serüveninin, 95/46 sayılı Direktif’in 12(b) ve 14(a) maddelerinin tartışıldığı Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) “G.../İspanya” davası ile başladığı ifade edilebilir.19 Zira söz konusu davaya konu olaylar, 1998 yılında bir İspanyol gazetesi olan L.V.’nın İspanyol vatandaşı Bay C.G. hakkında sosyal güvenlik borçları nedeniyle yapılan iflas işlemleriyle bağlantılı gayrimenkul açık artırmasına ilişkin haber yapılması şeklinde gelişmiştir.20 Söz konusu habere zaman içerisinde online olarak da ulaşılabilmesinin sağlanması üzerine bay G., ekonomik problemlerine ilişkin güncelliğini yitirmiş söz konusu bilgilerin 2010 yılında İspanya Veri Koruma Ajansı’na (AEPD), L.V (gazete), G. İspanya ve G. Inc. hakkında hem yayının sayfalarından hem de kişisel verilerinin G.’ın arama sonuçlarından kaldırılmasını talep eden bir şikayette bulunmuştur.21 Şikâyete karşı G. tarafından yapılan itirazda Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD), iki nokta üzerinde yoğunlaşmıştır: