Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Editör’den

Değerli Okurlar,

Ceza Hukuku Dergisi (CHD)’nin yeni bir sayısında daha Sizlerle birlikte olmanın heyecanı içindeyiz. Bu sayımızda da daha önceki sayılarımızda olduğu gibi ceza hukuku kültürümüzün gelişimine nitelikli katkılar sağlayacak birbirinden kıymetli bilimsel eserleri Sizlerle buluşturuyoruz. Yoğun bir emeğin ürünü olarak hazırlanmış bu bilimsel çalışmaları CHD çatısı altında tartışmaya açma inisiyatifini gösteren değerli yazarlarımıza içtenlikle teşekkür ediyoruz. Bu sayımızda yer alan makaleler son yıllarda eksikliğini hissettiğimiz bir hususun da görünür kılınması açısından oldukça değerlidir. Bu husus, inceleme konusu yapılan kuruma ilişkin sorunlara yönelik “apaçık” çözüm önerilerinin sunulmasıdır. Okuyacağınız makalelerde birçok çözüm/düzenleme önerisiyle karşılaşacağınızı şimdiden ifade edebiliriz. Bu da ortaya konulan kolektif emeğin “havanda su dövmek”ten çok daha öteye taşındığı hissi uyandırmaktadır. Şüphesiz ki bu emeğin çok önemli bir bileşeni de hakemlerimizdir. Yıllardır muhafaza etmeye çalıştığımız nitelik iddiasının en büyük güvenceleri olan hakemlerimize bu sayıda da eksik etmedikleri destekleri ve titiz değerlendirmeleri için şükranlarımızı iletiyoruz.

Her yıl son sayımızın takdim yazısında geride bırakmak üzere olduğumuz yılın ceza hukuku gündemine ilişkin genel bir değerlendirme yapmayı gelenek haline getirmiştik. Ancak halen yaşanmakta olan ve ne kadar daha yaşanacağı öngörülemeyen pandemi süreci, yarattığı tahribatla bu satırlarda yapılacak bir ceza hukuku değerlendirmesini anlamsız hale getirmektedir. Bu nedenle biz bir an önce unutmak istediğimiz 2020 yılını değerlendirmek yerine her şeye rağmen içimizde yeşerttiğimiz umutlarla 2021 yılına ilişkin öngörü ve temennilerimizi paylaşmak istiyoruz.

Öncelikle pandemi sürecinin ne kadar devam edeceğinden bağımsız olarak; önümüzdeki dönemde yeni bir toplum düzeninin, yeni yaşayış ritüellerinin ve dolayısıyla yeni bir hukuk düşüncesinin gelişeceğinden söz etmek mümkündür. Bu dönüşüm süreci de yeni risk odaklarının ortaya çıkmasına kaynaklık teşkil edecek ve buna bağlı olarak bu risk odaklarıyla mücadelede yeni stratejilerin geliştirilmesini zorunlu kılacaktır. Bu gerçekliğin farkında olarak ceza hukukunda belli alanlara daha ayrıntılı yönelmek ve hazırlıklı olmak gerekecektir. Geniş anlamda tıp ceza hukuku, bilişim ceza hukuku, ekonomi ceza hukuku, kişisel ve ticari verilerin ceza hukuku yoluyla korunması gibi alanlarda çok disiplinli çalışmaların yapılması ve bu çalışmaların yeni yasal düzenlemeler veya somut uygulama pratikleri için zemin hazırlaması elzemdir.

İkinci olarak temas etmek istediğimiz konu birkaç aydır dillendirilen ve 2021 yılında tartışmaya açılacak olan yeni hukuk reformu hazırlığıdır. “Reform” terimi, tarihsel bağlamıyla birlikte ele alındığında, köklü ve ileriye doğru bir ivmelenmeyi olanaklı kılan değişim hareketi anlamını yansıtmaktadır. Türk ceza hukuku açısından 2000’li yılların başından itibaren reform kelimesi anlamını yitirmiştir. Temel ceza kanunları ve bunlara bağlı ilgili mevzuat birkaç yılda bir yakılan “reform” ateşiyle adeta yap-boza dönüştürülmüştür. Pek çok defa olduğu gibi yine uygulamadan kaynaklandığı açık bir biçimde gözlemlenen sorunlar için halihazırda yeterli olan yasal düzenlemeler yeniden ele alınacak ancak uygulama yine aynı yolda ilerlemeye devam edecektir. Bu nedenle 2021 yılında ülkemiz bir reform oyalamasıyla zaman kaybetmemeli ve sorunlara doğru, kalıcı, gerçekçi ve hukuk devletinin temel prensiplerine uygun çözümler üretilmelidir.

Son olarak da acısını derinden yaşadığımız İzmir depremiyle yeniden hatırladığımız çarpık kentleşme ve yapı güvenliği meselelerinin daha titizlikle ele alınması gerekliliğine vurgu yapmak istiyoruz. Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de her şehir için önem arz eden bu konuda denetimlerin yoğunlaştırılması, suç teşkil eden eylem ve uygulamaların tavizsiz, herhangi bir afla göz ardı edilmeksizin ivedilikle soruşturularak ve kovuşturularak caydırıcı bir şekilde cezalandırılması şarttır. Pek çok alanda “etkin(!)” kullanılan ceza hukukunun kamu sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren, dolayısıyla da öncelikli olarak göz önünde bulundurulması gereken bu konuda sümen altı edilmesine asla izin verilmemelidir.

Bu vesileyle İzmir depreminde yaşamını yitirmiş olan insanlarımızın acısını derinden paylaştığımızı iletiyor, yaraların bir an önce sarılması için örnek bir dayanışma ruhu ortaya koyan herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Çok daha sağlıklı, güzel ve huzurlu bir yılda yeniden buluşabilmeyi dileriz. İyi okumalar...

Prof. Dr. Veli Özer ÖZBEK

Arş. Gör. İlker TEPE