Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Doğu Akdeniz Hukuksal Rejiminin Türkiye Libya Mutabakatı Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Assessment of Legal Regime of East Mediterranean Within the Frame of Turkey Libya Consensus

Yamaç GÜNEYLİ

Türkiye 2018 yılı sonlarına doğru sahip olduğu ilk sondaj gemisiyle Doğu Akdeniz bölgesinde deniz sondaj operasyonlarına başlamış ve bu güne kadar sondaj gemisi sayısını 3’e çıkartarak sondajları aktif olarak sürdürmüştür. Türkiye’nin, bölgedeki bu agresif arama ve sondaj politikası, bölgede keşfedilmiş ve keşfedilecek doğal kaynakların paylaşılması meselesini tekrar tartışmaya açmıştır. Çözüm, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda tüm kıyıdaş devletlerin katılımıyla varılacak bir mutabakat olmalıdır. Ancak, özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) bazı devletlerle münhasıran imzaladığı sınırlandırma anlaşmaları bu yolu şimdilik kapamıştır. Bu doğrultuda Türkiye deniz yetki alanları üzerindeki egemenlik haklarını hukuki çerçevede sonuna kadar kullanmaya karar vermiş ve ilk adım olarak Libya ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma mutabakatı imzalamıştır. Bu çalışmada özellikle deniz yetki alanları ve ilgili ihtilafların çözümüne temel teşkil edecek “hakça ilkeler” üzerinde durulmuş ve sonrasında Doğu Akdeniz doğal gaz potansiyeli değerlendirilerek, Türkiye’nin hakça ve adil bir sınırlandırma şartı içeren Libya mutabakatı kapsamında bölgedeki deniz hukuku rejimi ele alınmıştır.

Deniz Yetki Alanları , Hakça İlkeler , MEB Sınırlandırma Mutabakatı .

Late in 2018 Turkey has initiated the offshore drilling operations in East Mediterranean via her first drillship and up until now she has actively sustained the operations through the drillships of which two more added to the Turkish Petroleum inventory. The aggressive exploration and drilling policy of Turkey has brought into discussion the issue of the sharing of the natural resources explored and to be explored in the region. Actually, the solution should be the settlement to be agreed between all the littoral States regarding the delimitation of the maritime jurisdiction zones. However, the delimitation agreements exclusively signed between the Greek Administration of Southern Cyprus and several States put a stumbling block to the former resolution. Accordingly, within the legal frame Turkey decided to use her sovereign rights to the full extent over the maritime zones and at first step signed a memorandum of understanding with the government of Libya on delimitation of maritime jurisdiction areas. In this study, it was emphasized primarily the “equitable principles” which is the basis of the solution for the maritime boundary delimitation issue and related disputes and then the natural gas potential of East Mediterranean was evaluated, maritime regime of the region was discussed within the scope of the Turkey’s MOU with Libya which covers just and equitable remedies.

Maritime Jurisdiction Zones, Equitable Principles, EEZ Delimitation MOU.

I. Genel Olarak

Yaşamsal önemi haiz emtialardan biri olan petrol,1 çok boyutlu birincil enerji kaynağıdır. Türkiye, birincil enerji kaynakları bakımından ‘zengin’ kategorisinde değildir.2 Bu yüzden enerji talebini kesintisiz olarak dışarıdan sağlamak zorundadır.3 Bu zorunluluğu, Türkiye’nin son dönemde Akdeniz sığ ve derin deniz petrol sondajları çerçevesinde değerlendirecek olursak, Türkiye’nin bu hamleleri iyi niyetli projeler olmasına rağmen atılacak hukuksal adımlar ve kurulacak stratejik ilişkiler konusunda daha fazla çabaya ihtiyaç olduğu muhakkaktır. İşte bu çerçevede, Doğu Akdeniz deniz yatağı altı doğal kaynaklarının aranması ve üretimi hususunda yaşanan gelişmeler, deniz yetki alanlarının4 örtüşmesine ilişkin ihtilafları su yüzüne çıkarmıştır. Zaten bu ihtilafların ana kaynağı bu alanlarda ortaya çıkan/çıkabilecek doğal kaynakların işletilmesi konusunda çıkarı çatışan devletlerin var olmasıdır. Sorunun çözümü noktasında, doğal kaynak rezervlerininpaylaşılması meselesi, bölgedeki ilgili tüm ülkelerin katılımıyla yapılacak deniz alanlarının sınırlandırmalarını artık zorunlu hale getirmiştir.

Diğer taraftan bölgedeki kıyı devletleri, uluslararası kabul gören rejimler uyarınca bazı alanlarda tam egemenliklerini kullansalar da, birçok su alanında egemenlik hakları bulunduklarını iddia etmektedirler. Bu doğrultuda da ortak bir çözüm yerine, kıyıdaş devletlerin, münhasıran ikili anlaşmalar yoluyla deniz yetki alanlarını sınırlandırdığı görülmektedir.

Türkiye’de, deyim yerindeyse, bu modaya ayak uydurmuş ipso facto ve ab initio egemenlik haklarını sonuna kadar kullanma yoluna gitmiş, daha önce Karadeniz’de petrol arama ve sondaj faaliyetleri öncesi MEB ilanı hamlesini, Doğu Akdeniz’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden (KKTC) sonra ilk kez Libya ile kıta sahanlığına ilişkin bir deniz sınırlandırma sözleşmesi imzalayarak sürdürmüş ve 28º Doğu meridyeninin güney batı sınırını uluslararası hukukun prensiplerini göz önünde tutarak adil ve hakkaniyete uygun olarak sınırlandırmıştır.