Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hocalı Soykırımı Hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Başvuru İmkânı Üzerine

On Applying to the European Court of Human Rights Concerning the Hodjalı Genocide

Akif Emre ÖKTEM, Hüseyin Ural AKÜZÜM, Mehmet Cengiz UZUN

Dağlık Karabağ Savaşı bağlamında, 25 Şubat - 26 Şubat 1992 tarihleri arasında, Ermeni kuvvetleri Hocalı kasabasını abluka altına alarak 613 kişiyi katletmiştir. Olaylar esnasında 487 kişi ağır yaralanmış, 1275 kişi rehin alınmış, 150 kişi ise kaybolmuştur. Bu olaylar silahlı çatışmalar hukukunun ve uluslararası insan hakları hukukunun açıkça birer ihlalini teşkil etmiştir ve pek çok devlet tarafından bir soykırım eylemi olarak tanınmıştır. Bununla birlikte, bu eylemden sorumlular yargılanmamış ve cezalandırılmamıştır ve zarar görenlerin mağduriyeti giderilmemiştir. Bu doğrultuda, işbu makale çalışması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 2 uyarınca yaşam hakkı kayıplarını soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmemekten ötürü Ermenistan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde sorumluluğunun ileri sürülebilirliğini sorgulamak maksadıyla kaleme alınmıştır.

Hocalı Soykırımı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Yaşam Hakkı, Soruşturma Yükümlülüğü.

During the Nagorno-Karabakh War, on 25 - 26 February 1992, Armenian forces sieged the town of Hodjalı and killed 613 individuals. During the events that unfolded that night, 487 individuals were heavily wounded, 1275 were taken hostage and 150 were lost. These events constituted a clear violation of the laws of armed conflict and of international human rights law and they have been recognized by many states as constituting an act of genocide. However, those guilty of these acts have not been prosecuted and punished and the damages suffered by the victims have not been repaired. Within this perspective, this article aims to question the possibility to engage the responsibility of Armenia before the European Court for Human Rights for not having satisfied the obligation to investigate the loss of the right to life as stipulated under Article 2 of the European Convention on Human Rights.

Hodjalı Genocide, European Convention on Human Rights, Right to Life, Obligation to Investigate.

Giriş

1988-1994 yıllarında cereyan eden Dağlık Karabağ Savaşı bağlamında Ermeni silahlı güçleri, 25-26 Şubat 1992 gecesi, Dağlık Karabağ’da yer alan Hocalı kasabasını abluka altına alarak 613 kişiyi katletmiştir. Olaylar esnasında 487 kişi ağır yaralanmış, 1275 kişi rehin alınmış, 150 kişi ise kaybolmuştur. Olaylardan sonra yapılan incelemelerde, cesetlerin çoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başlarının kesildiği, kafa derilerinin yüzüldüğü tespit edilmiş, çoğu mağdurun öldürülmeden önce işkence gördüğü anlaşılmıştır.1 Ateşli silahla öldürülen mağdurların yaralarının etrafında barut kalıntılarının bulunması, çok kısa mesafeden ateş edildiğini göstermektedir. Rehin alınan kişilerin arasında, Orta Asya’da sürgünden dönüp Azerbaycan’a sığınan Ahıska/Mesket Türkleri de bulunmaktadır. Katliamdan kurtulabilen kişilerin çoğu, sığındıkları ormanlarda soğuktan ölmüştür.2

Hocalı Olayları pek çok devlet tarafından açıkça bir soykırım olarak tanınmıştır, diğer birçok devlet ise bu olayların bir insanlığa karşı suç teşkil ettiği veya kabul edilemez nitelikte bir katliama tekabül ettiği hususunda mutabıktır. Her hâlükârda Hocalı’nın pek çok yönden - örneğin silâhlı çatışmalar hukuku açısından - görmezden gelinemez nitelikte vahim uluslararası hukuk ihlâllerine sahne olduğu tartışmasızdır.3

Azerbaycan’ın Hocalı Olayları’nın uluslararası toplum tarafından bir soykırım olarak tanınmasına yönelik pek çok uluslararası girişimde bulunduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, Hocalı Olayları’ndan doğan hukukî sorumluluk meselesi henüz bir uluslararası yargı merciinin önünde Azerbaycan ile Ermenistan’ı karşı karşıya getiren çekişmeli bir davanın konusunu teşkil etmemiştir. Ancak, Hocalı Olayları sırasında işlenen suçlara ilişkin Ermenistan’ın uluslararası hukuktan doğan sorumluluğu sadece Azerbaycan’a karşı değildir; Olaylar sebebiyle mağdur olan kişilerin uğradığı zararlarının telafi edilmesi gerektiği aşikârdır, ki bu hukukî olduğu kadar vicdanî bir zarurettir.