Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Ratio Legis’i Bağlamında Fiilî Ayrılık Nedeniyle Boşanmada (TMK m. 166/IV) Ayrılığın Mal Rejiminin Tasfiyesine Etkisi

Impact of Separation on Liquidation of Property Regime within the Context of Ratio Legis of Regime of Participation in Acquired Properties in Divorce Due to De Facto Separation (Turkish Civil Code Art. 1668/IV)

Ahmet TÜRKMEN

Fiilî ayrılık nedeniyle boşanma durumunda eşlerin fiilen ayrı yaşadığı dönemde edindikleri mallar üzerinde hak sahibi olması kural olarak edinilmiş mallara katılma rejiminin ruhuna uygun düşmez. Bu nedenle Türk Medenî Kanununun edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin kurallarının teleolojik redüksiyona tabi tutulması bir zorunluluk arz eder. Bu çalışmada eşlerin fiilî ayrılık nedeniyle boşanması halinde ayrılığın mal rejiminin tasfiyesine etkisi incelenmektedir.

Fiilî Ayrılık, Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, Olağanüstü Mal Rejimi, Boşanma, Aile Hukuku.

In case of divorce due to de facto separation, becoming a right holder of a property acquired during the separation period doesn’t accord with the soul of the regime of participation in acquired properties as a rule. Therefore, it is imperative to apply teleological reduction to the rules on participation in acquired properties of the Turkish Civil Code. This paper analyzes the impact of separation on liquidation of property regime under the condition of a divorce due to de facto separation.

De facto Separation, Regime of Participation in Acquired Property, Extraordinary Property Regime, Divorce, Family Law.

Giriş

4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte, “edinilmiş mallara katılma rejimi” yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Bu rejimde eşler veya eşlerden birinin ölümü halinde onun mirasçıları kural olarak diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olmaktadırlar (TMK m. 236/1). Eşler arasındaki mal rejimi ise mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ermektedir (TMK m. 225/2). Mal rejiminin boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş sayılması; eşlerin dava açıldıktan sonra manipülatif eylemlerle mallarını elinden çıkarmasını işlevsizleştirdiği gibi, dava açıldığı andan itibaren eşlerin birbirlerinin emek karşılığı edindikleri mallar üzerinde varsayımsal bir katkısından söz edilemeyeceği için edinilmiş mallara katılma rejiminin ruhuna da uygun düşer.

Bu durum karşısında, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin Türk Medenî Kanununun fiilî ayrılık nedeniyle boşanması özel bir önem arz eder. Şöyle ki; bizim hukukumuzda fiilî ayrılık nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için, öncelikle açılmış bir boşanma davası olması, bu davanın reddedilmiş olması, ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl içinde de ortak hayatın yeniden kurulamamış olması gerekir (TMK m. 166/4). Fiilî ayrılık nedeniyle boşanma davasına dayanak teşkil eden ilk dava (dayanak dava) ile sonraki boşanma davası arasında geçen süre içinde eşlerin edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olarak diğerine ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olması, edinilmiş mallara katılma rejiminin özüyle bağdaşmaz. Zira ortak hayatın kurulamadığı bu süreçte, eşlerin edindikleri mallar üzerinde bir katkısından söz edilemez. Eşler arasında mal rejiminin boşanma davasının açıldığı tarihte sona ereceğini düzenleyen TMK m. 225/2 hükmü uygulandığında, fiilî ayrılık sürecinde eşlerden birinin diğerinin edindiği mallar üzerinde hak sahibi olması hakkaniyete uygun düşmez. Eşlerin birlikte yaşama ve dayanışma yükümlülüğü (TMK m. 185/3) karşısında ortak hayatı kurmaktan kaçınan eş ile ortak hayatı devam ettirmek isteyen eşi edinilmiş mallara katılma rejiminin genel kurallarına göre aynı hukukî kaba atmak da doğru olmaz. Bu kabulle, fiilî ayrılık nedeniyle boşanma halinde edinilmiş mallara katılma rejimi kurallarının taraf menfaatlerine ve rejimin ruhuna uygun olarak sınırlandırılması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu çalışmada, edinilmiş mallara katılma rejiminin ratio legis’i bağlamında fiilî ayrılık nedeniyle boşanmada (TMK m. 166/4) fiilî ayrılık olgusunun mal rejiminin tasfiyesine etkisi incelenmektedir.