Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Roma Hukukundan Günümüze Muvazaa Kavramı

The Concept of Simulatio from Roman Law to Present

Ümit Vefa ÖZBAY

Muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, görünüşte yaptıkları hukuki işlemin hiç hüküm doğurmaması ya da gerçekte yapmak istedikleri sözleşmeyi gizlemek amacıyla, gerçekte istedikleri dışında farklı bir sözleşme yapmalarına verilen isimdir. Bu işlem ile taraflar yasaklanmış bir işlemi hukuka uygun bir şekilde yapmış görünebilir veya aslında olmayan bir hukuki ilişkiyi dışarıya karşı var gösterebilirler. Muvazaa, mutlak muvazaa ve nispi muvazaa olmak üzere iki başlık altında incelenir. Muvazaa kavramı günümüzdeki birçok özel hukuk kavramı gibi Roma hukukunda hayat bulmuş ve şekillenmiştir. Ancak günümüzde yerleşmiş olan muvazaa kavramına ulaşabilmek için çok uzun bir yol kat edilmiştir. Çalışmamızda muvazaa kavramı, çeşitleri ve unsurları incelenecek, ardından kavram Roma hukukunda ve Pandekt hukukunda olmak üzere ayrı ayrı değerlendirilecektir.

Muvazaa, Hukuki İşlem, Roma Hukuku, Pandekt Hukuku, Sözleşme.

In contractual relations, a simulatio occured when the parties with mutual understanding concluded a transaction while their intention was to conclude another or none at all. The purpose of this transactions was either to give there to appearance of a legal act while in fact the transaction was prohibited or to feign that a legal situation existed which in fact not exist. There are two kinds of simulation; absolute simulation and relative simulation. The concept of simulatio came to life in Roman law and has been shaped like many other private law concepts. However, a long way has come to reach the concept of simulatio which is settled today. In our study, the concept, types and elements of simulatio will be examined, then the concept will be.

Simulation, Transaction, Roman Law, Pandect Law. Contractus.

Giriş

Özel Hukuk denildiğinde akla gelen ilk kavramlardan birisi hukuki işlemlerdir. Özel hukuktaki pek çok kavramın aksine hukuki işlem kavramı Romalılardan gelme bir kavram değildir. Söz konusu kavram XIX. yüzyılda Pandekt hukukçuları tarafından ortaya konulmuştur. Bu kavram Romalılardan gelme bir kavram olmamasına rağmen, Romalılar hukuki işlem kavramının esas içeriğini hissetmiş ve bütünüyle modernleşmiş bir şekilde bugünkü hukuk sistemlerinde, özellikle Borçlar Kanunumuzda yaşamakta olan ilkelerin ilk taslağını kurmuşlardır. Romalı hukukçular tek tek hukuki işlem türlerinin geçerlilik koşullarını, özelliklerini ve bu işlemlerin ortak özelliklerini ayrıntılı bir şekilde incelemişlerdir. Bununla beraber, bugün hukuki işlem dediğimiz kavram Romalılar tarafından açık ve net bir şekilde ifade edilmemiş, kuramsal bakımdan ortaya konulmamıştır. Çünkü Romalılar kavramların teori boyutundan çok uygulama boyutu ile ilgilenmekteydiler1 . İşte bu nedenledir ki; Latin hukuk dili bugünkü modern dilde kullandığımız hukuki işlem tabirini karşılayacak bir kelime tanımamaktadır. Bunun sonucu olarak, modern doktrin, hukuki işlemden bahsettiği zaman genellikle “negotium” kelimesini kullanmaktadır2 . Ancak bu terim hukuki anlamda “işlem”i değil, ekonomik anlamda “iş”i belirtmektedir3 .

Pandekt hukukçuları ise Romalı hukukçuların uygulamada yerleştirdikleri hukuki işlem türlerini incelerken belirledikleri genel kavram ve kuralları belli bir sistem içinde toplamış ve hukuki işlem kavramı için de “negotium iuris” terimini yerleştirmişlerdir. Çağdaş özel hukukların hukuki işlem kurumu bu sisteme dayanmaktadır4 .

Hukuki işlemlerin en önemli öğesi ise irade beyanıdır5 . Ancak bu iradenin, anlayarak ve geçerli bir biçimde iradesini beyan etme gücüne sahip bir kimsenin iradesi olması gerekir. Yani bir hukuki işlemin geçerli olabilmesi için hukuki işlem ehliyetine6 sahip bir kimse tarafından yapılması gerekir. Hukuki işlemin diğer geçerlilik koşulu ise hukuki işlem yapma iradesidir. Genel olarak, bir hukuki işlem yapmak konusunda iradesini beyan eden kişinin, iç dünyasında oluşan irade ile beyan birbirine uyar. Ancak bazı durumlarda, gerçek irade ile beyan edilen irade birbirine uygun olmayabilir. Bu uygunsuzluk bilerek yapılmış olabileceği gibi, istenmeden de ortaya çıkabilir. Ayrıca bu uyumsuzluk tek kişiden kaynaklanabileceği gibi iki tarafın isteği ile de meydana getirilmiş olabilir. İşte bu iki tarafın isteği ile meydana gelmiş uyumsuzluklar muvazaa olarak isimlendirilir.