Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İvedi Yargılama Konuları ve Süreleri

Matters of Summary Proceedings and Durations

Seyfettin KARA

Yargı yerleri tarafından takip edilen yargılama usulleri tek tip olmayıp çeşitlilik gösterir. Çeşitli nedenlerden ötürü ve özellikle de yargılamanın en kısa sürede sonuçlandırılmasını temin etmek için, bazı davalar özelinde farklı yargılama usulleri öngörülmüştür. İdari yargıda uyuşmazlıkların çözümü İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda gösterilen usullere tabidir. Önceleri idari yargıda tek tip yargılama usulü düzenlenmişti. Bu yargılama usulüne yazılı yargılama usulü adı verilir. Ancak İdari Yargılama Usulü Kanunu’na 18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun ile 20/A maddesinin eklenmesiyle birlikte ivedi yargılama usulü idari yargı düzenindeki yerini almıştır. İvedi yargılama usulüne tabi davalarda, kanun koyucu tarafından aciliyet öngörülen davalar açısından yargılamanın hızlandırılması için bazı usuli tedbirlerin alınması ve özellikle dava açma süresi yanında yargılama süreleri ile yargılama süreçlerinin kısaltılması amaçlanmıştır. Bu sebeple yargılamanın hızlandırılması amacıyla öncelikle dava açma süresi, savunma süresi ve temyiz süresi gibi sürelerin kısaltılması da dahil olmak üzere yargılamaya ilişkin bazı usuli işlemlerin hızlandırılması yoluna gidilmiştir. İdari yargıda birden fazla yargılama usulüne yer verilmesi hangi davaların genel idari yargılama usulüne göre hangi davaların ise ivedi yargılama usulüne tabi olduğu konularında tereddüt oluşturur. İdari yargının görevine giren hangi konuların ivedi yargılamaya tabi olduğu ve konularına göre ivedi yargılama sürelerinin belirlenmesi önem arz eder. Bu anlamda idari yargıda genel idari yargılama konuları ve sürelerinden farklı olarak, ivedi yargılama konuları ile sürelerinin neler olduğu doktrin ve yargısal içtihatlarla ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Hukuk Devleti, İdari Yargı, Yazılı Yargılama Usulü, İvedi Yargılama Usulü, Konu, Süre, Hak Arama Özgürlüğü, Usul Ekonomisi.

Judicial proceedings followed by the jurisdiction are not uniform but vary. For various reasons, and in particular to ensure that the proceedings are concluded as fast as possible, various types of procedures have been envisaged specific to some proceedings. The resolution of disputes in the administrative judiciary is subject to the procedures set out in the Administrative Judicial Procedure Code. Previously, a uniform proceeding procedure was regulated in the administrative judiciary. This procedure was called as the written procedure. However, with the addition of Article 20/A to the Administrative Judgment Procedure Act through the Act No. 6545 dated 18.06.2014, the summary proceeding took its place in the administrative judicial system. In the summary proceeding, where urgency is targeted by the lawmaker, to speed up the legal proceedings, it is aimed to take some procedural measures to shorten the term of litigation and the trial period. For this reason, for the purpose of speeding up the proceedings, some procedural processes including the term of litigation, the period of defense and the period of appeal have been accelerated. Adopting more than one proceeding in the administrative judicial procedures causes hesitance on which cases are subject to the ordinary administrative procedures and which cases are subject to the summary proceedings. Concerning the cases that fall under the authority of the administrative judiciary, it is important to determine which cases are subject to summary proceedings and to determine the duration of summary proceedings with respect to the issues. In the light of this background, unlike the ordinary administrative proceedings and their durations in the administrative judiciary, in this study, it is aimed at identifying the matters subject to summary proceedings and their durations with respect to the doctrine and the judicial jurisprudence.

State of Law, Administrative Judiciary, The Written Trial Procedure, Summary Proceeding, Matter, Duration, Right to Legal Remedies, Procedural Economy.

Giriş

Ülkemizde anayasa yargısı, uyuşmazlık yargısı, adli yargı ve idari yargı olmak üzere dört yargı kolu vardır. Bu yargı kollarından idarenin işlem ve eylemlerinin denetiminin yargısal denetimi genel olarak idari yargı organlarına bırakılmıştır. İdari yargı organları tarafından idarelerin işlem ve eylemlerinin hukuka uygun olup olmadıklarının yargısal denetimi yapılır. Ancak bu ayrım mutlak bir şekilde uygulanmamaktadır.1 Zira bazı idari işlem ve eylemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar da adli yargıda çözümlenebilmektedir.2 Bir uyuşmazlık idari yargı organının önüne geldiğinde yargı organınca ilk ve öncelikle bakılacak husus, dava dilekçesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 14. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen hususlara uygun olup olmadığı yönünden incelenmesidir. Bu anlamda idari yargı mercilerine açılan davalarda öncelikle idari yargının görevli olup olmadığı, görevli ise açılan davanın yetkisinde olup olmadığı, açılan dava idari yargı organının hem görevinde hem de yetkisinde ise açılan davada idari merci tecavüzü olup olmadığı, dava açan kişi ve/veya kişilerin ehliyetli olup olmadığı, iptal davasında iptali istenen işlemin idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, davanın süresinde açılıp açılmadığı, dava dilekçesinde davalının doğru gösterilip gösterilmediği, son olarak da dava dilekçesinin İYUK’un üçüncü ve beşinci maddelerine uygun olup olmadığı yönlerinden sırasıyla incelenir. Ayrıca dava açma süresi de dahil olmak üzere saydığımız bu hususlar, İYUK’un 14. maddesinin altıncı fıkrası hükmü uyarınca davanın her aşamasında yargı organları tarafından dikkate alınır.

İdari yargı organlarına açılan davada ilk aşamada incelenmesi gereken hususlardan biri ve ilki, açılan davanın idari yargının görevine girip girmediğidir. İdari yargının görevine girmediğine kanaat getirilmesi durumunda idari mahkemeler tarafından açılan davada görevsizlik kararı verilir.3 Yargı yerlerinin görevleri kamu düzeni ile ilgilidir. Dolayısıyla yargı yeri kendi görev alanı içinde olan bir davaya bakmaktan kaçınamayacağı gibi, kendi görev alanı içinde olmayan bir davaya da bakamaz. Kamu düzeni ile ilgili olan görev konusu sadece davanın açılış aşamasında değil, dava sonuçlanıncaya kadar her aşamada (istinaf ve temyiz aşaması dahil) mahkemeler tarafından dikkate alınır. Bir uyuşmazlığa hangi yargı kolundaki mahkemeler tarafından bakılacağı da kural olarak kanunlar tarafından belirlenir. Kısaca, görevli yargı yerinin belirlenmesi işi kanun koyucunun yetkisindedir. Örneğin; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 102. maddesi uyarınca Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kesilen idari para cezasının görüm ve çözümü idari yargının görevinde olduğu düzenlenmiş. Öte yandan aynı Kanunun 101. maddesinde de; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.

Kanunlarda görevli mahkemeye ilişkin açık hüküm bulunmayan durumlarda görevli yargı yerleri yargısal içtihatlarla ve çoğu zaman da Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ile belirlenir.4 Nitekim makale konumuz olan ivedi yargılama konuları İYUK’un 20/A ve 20/B maddelerinde sayılmış olup, sayılan bu konuların idari yargının görev alanına girdiği kanun koyucu tarafından açıkça belirlenmiştir. Bu anlamda kanun koyucu tarafından belirlenen ve aşağıda tek tek açıklamaya çalışacağımız ivedi yargılama uyuşmazlıklarına ilişkin davalar idari yargı yerlerince çözüme kavuşturulacaktır.