Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki Düzenlemeler Çerçevesinde Belge ve Delil Başlangıcının Delil Değeri

Evidentiary Value of Document and Commencement of Evidence in the Context of the Civil Procedure Code

Ayşe KILINÇ

Hukuk Muhakemeleri Kanunu md.200/1’de belirli miktarı geçen hukukî işlemlerin senetle ispat zorunluluğu kuralı kabul edilmiştir. Ancak bu kuralın kanunda düzenlenen birtakım istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalardan biri de Hukuk Muhakemeleri Kanunu md.202’de düzenlenen delil başlangıcıdır. Zira belirtilen maddenin birinci fıkrasında, senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği hükme bağlanmıştır. Belirtilen maddenin ikinci fıkrasında da delil başlangıcının tanımı yapılmıştır. Buna göre, delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. Kanundaki tanımdan anlaşılacağı üzere, delil başlangıcının bir belge olması gerekmektedir. Belgenin kanunî tanımı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md.199’da yapılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu md.202/2’de belirtilen unsurları taşıyan bir belgenin delil başlangıcı olarak kabul edilmesi durumunda ise senetle ispat zorunluluğu ortadan kalkacak ve tanık (ve diğer takdirî deliller) caiz hale gelecektir.

Delil Başlangıcı, Belge, Takdirî Delil, Kesin Delil, Kesin Delille İspat Zorunluluğu.

Artıcle 200/1 of the Code of Civil Procedure (CCP), regulates the “proving by document rule” in some transactions which exceed the defined amount in the article. But, this rule has some statutory exceptions in the CCP. One of these exceptions is the “commencement of evidence” which is stated under the article 202 of CCP. First section of the Article 202 states that if there is a situation which includes the “proving by document rule” and the “commencement of evidence” both, witness can be used as evidence. Also, “Commencement of evidence” is defined by the second section of CCP article 202. According to this definition, “Commencement of evidence” is a document, which is delivered or given by a person (or his agent) against to a claim but it does not proven the transaction absolutely. Its legal effect is limited to make the transaction seems existing and also a positive effect to proof it. According to the statutory definition, İt is essential that the “Commencement of evidence” is a document by the as well. Statutory definition the “Document” is stated under the CCP article 199. Even If a document, which has complience with the conditions of CCP article 202/2, accepted as a “commencement of evidence”, neccesity of the “proving by document rule” will be abolish and other kind of discretionary evidences like witness can be used.

Commencement of Evidence, Document, Discretionary Evidence, Positive Evidence, Proving by Document Rule.

Giriş

Medenî usûl hukukumuz bakımından delil başlangıcı, -senetle (kesin delille) ispat zorunluluğunun istisnalarından biri olarak- HMK md.202’de düzenlenmiştir. Belirtilen düzenlemeye göre, delil başlangıcının belirli unsurları içeren bir belge olması gerektiği ifade edilmektedir. Dolayısıyla, delil başlangıcından söz edebilmek için öncelikle bir belgenin varlığı gerekmektedir. Belgenin tanımı ve nelerin belge olabileceğine ilişkin düzeleme ise HMK md.199’da yer almaktadır. Buna göre, çalışmamızın konusunu oluşturan iki hukukî sorun bulunmaktadır. Birincisi; HMK md.199’da düzenlenen belge kavramı ve içeriğidir. İkincisi ise HMK md.202’de senetle ispat zorunluluğunun istisnalarından biri olarak yer alan delil başlangıcının tanımı ve içeriğidir. Ancak bu iki hukukî kurumun medenî usûl hukukumuzda yerinin tespiti bakımından öncelikle genel olarak Türk medenî usûl hukukunun deliller ve delil sistemlerine ilişkin temel özellikleri üzerinde durmak gerektiği kanısındayız. Dolayısıyla bu bağlamda üç bölümden oluşan çalışmada ilk olarak Türk medenî usûl hukukunun deliller ve delil sistemlerine ilişkin temel özellikleri hakkında genel bilgilere yer verilecektir. Çalışmanın esasını oluşturan ikinci ve üçüncü bölümlerde ise sırasıyla; HMK md.199’da düzenlenen belge kavramı, içeriği ve değerlendirilmesi ile HMK md.202’deki düzenlemeden hareketle genel olarak delil başlangıcı ve değerlendirilmesi konuları üzerinde durulmaya çalışılacaktır.

I. Türk Medenî Usûl Hukukunun Deliller ve Delil Sistemlerine İlişkin Temel Özellikleri

Çalışmamızın esasını oluşturan delil başlangıcı ve belge kavramlarını incelemeden önce ilk olarak, medenî usûl hukukumuz bakımından ispat hukukuna temel karakteristiğini veren özelliklerden birinin benimsenen delil sisteminden kaynaklandığını ifade etmemiz gerekir. Bu bağlamda medenî usul hukukumuzda benimsenen delil sistemini ve özelliklerini ele almadan önce delil ve delil sistemlerinden bahsetmekte fayda vardır. Buna göre, delil, davanın çözümünde etkili olan çekişmeli hususların ispatı için başvurulan araçlardır.1 İspat aracı olan delilin yerini belirleyebilmek bakımından ise öncelikle medenî usûl hukukuna ait bir kavram ve kurum olarak ispattan bahsetmek gerekir. İspat ise en genel ifadesiyle, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların dayanağını oluşturan vakıaların doğru olup olmadığına ilişkin olarak yapılan hâkimi ikna faaliyetidir.2 Belirtilen tanımdan anlaşılacağı üzere, ispatın konusunu tarafların iddia ve savunmalarının dayanağı olan vakıalar oluşturacaktır.3 Ancak HMK md.187/1’deki açık hüküm karşısında, ispatın konusu, taraflarca ileri sürülen bütün vakıalar değil; tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar olacaktır.4 Yine belirtilen hükmün son cümlesinde bu vakıaların ispatı için delil gösterileceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla, kanunda ihtiva ettiği anlamdan yola çıkarak delilleri, kısaca ispatın gerçekleşmesini sağlayacak olan araçlar olarak tanımlamak mümkündür.5

Delilin ispat hukuku bakımından yerini tespit ettikten sonra, delilleri, çeşitleri ve değerlendirilme tarzları bakımından ele alan -ve değişik hukuk sistemlerince benimsenen-6 farklı delil sistemleri olduğunu ifade etmemiz gerekir. Buna göre, delil sistemleri, esas itibariyle kanunî delil sistemi ve serbest delil sistemi olarak ikiye ayrılmaktadır.7 Kanunî delil sisteminde,8 yargılamada ancak kanunda belirtilen delillerle ispat mümkün olup, bunun dışında delil kabul edilemez.9 Serbest delil sisteminde ise kanunda belirtilen deliller dışında da delillere ispat aracı olarak başvurmak mümkün olup, bu delillerin ispat güçleri hakkında hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır.10 Her iki sistem için de ayrıca delillerin değerlendirilmesi bakımından esas alınan iki sistem daha bulunmaktadır. Bunlardan birincisi hâkimin delilleri değerlendirmede serbest olduğu serbest delil sistemi;11 diğeri ise hâkimin delilleri değerlendirmesinde kanunda öngörülen sınırlamalara bağlı olduğu kanunî delil sistemidir.12

Medenî usûl hukukumuzda delil sistemleri bakımından kabul edilen düzenlemelere baktığımızda ise ilk olarak “delillerin değerlendirilmesi” başlıklı HMK md.198 uyarınca serbest delil sisteminin benimsendiğini belirtmek mümkündür.13 Ancak belirtilen hükümde de açıkça düzenlendiği üzere, hâkim kanunî istisnalar dışında delilleri serbestçe değerlendirecektir. Nitekim bu hükme paralel başka bir düzenlemenin yer aldığı HMK md.189/3 uyarınca da, kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususların, başka delillerle ispat olunamayacağı belirtilmektedir.14 Buna göre, medenî usûl hukukumuz bakımından kanunun belirli delillerle ispatı zorunlu kıldığı hususlar dışında hâkim, delilleri serbestçe takdir edecektir.15 Belirtilen düzenlemelerin sonucu olarak medenî usûl hukukumuzda kesin delil ve takdirî delil ayrımı benimsenmiştir.16 Bu ayrımın temeli ise -taraflarca getirilme ilkesine tabi olan davalarda- hâkimin kesin delillerle bağlı olması ve bu delillerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunda takdir hakkının olmamasına dayanmaktadır.17 Medenî usûl hukukumuz bakımından kesin delil- takdirî delil ayrımının önemi ise belirli miktarı geçen hukukî işlemlerin kesin delille ispatının zorunlu olmasında ortaya çıkmaktadır.18 Nitekim “senetle ispat zorunluluğu”19 başlıklı HMK md.200/1’de bu husus açık bir şekilde düzenlenmiştir. Yine HMK md.200/1’de düzenlenen bu kuralın istisnalarına da kanunda değişik düzenlemelerde yer verilmiştir.20 İşte bu istisnalardan biri de HMK md.202’de düzenlenen delil başlangıcıdır.

Çalışmamızın esasını oluşturan bu konu aşağıda ayrı bir başlık altında incelenecektir. Ancak medenî usûl hukukumuzda ispat ve delillere ilişkin temel özellikleri yer vermeye çalıştığımız bu kısımda delil başlangıcının, delil sistemleri bakımından yapılan ayrımda senetle (kesin delille) ispat kuralının önemli bir istisnasını oluşturduğunun altını çizmemiz gerekir.

II. HMK md.199 Uyarınca Belge Kavramı ve Değerlendirilmesi

Medenî usûl hukukuna ait bir kavram olarak belgenin ilk defa HMK md.199 ile birlikte pozitif bir düzenlemeye kavuştuğunu ifade edebiliriz. Nitekim HMK md.199’un Hükümet Gerekçesinde de 1086 sayılı HUMK’da yer almayan yeni bir kavram olarak belgenin kanunumuza dahil olduğu belirtilmiştir. Belgenin kanunî bir tanıma kavuşturulmasının sebebi ise hukukumuza yeni bir kavram olarak girmesi olarak açıklanmıştır.21 Kanun koyucu, HMK md.199’da belgenin tanımını yaparken sınırlayıcı bir tanım yapmak yerine, nelerin belge olabileceğine ilişkin olarak örnekleme yoluyla bir tanım vermeye çalışmıştır. Bununla kanun koyucu, kanuna yeni girmiş bir kavram olarak belgenin senet kavramı ile karıştırılmasının önüne geçmek istemiştir.22 Zira HMK md.199’da belge kavramı senet kavramını da içine alacak şekilde üst bir kavram olarak düzenlenmiştir. Diğer bir ifadeyle, belirtilen hükümdeki mevcut tanımdan da anlaşılacağı üzere her senet23 bir belge; ancak her belge bir senet değildir.24 Buna göre, HMK md.199’da belge;25“uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Belirtilen hükümdeki ifade edilen tanım uyarınca belgenin iki önemli unsurunun bulunması gerekmektedir. Bu iki unsur; belgenin “bir bilgi taşıyıcı olması” ve “uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli olması”dır.26 Maddenin Hükümet Gerekçesinde belirtildiği üzere, her bilgi taşıyıcısı değil, uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli olanlar, yargılama hukuku anlamında belge sayılmıştır.27 Belge kavramı bakımından önemli olan husus, belgenin bilgi taşıyıcı özelliğe sahip olması gerektiğidir.28 Kanun koyucunun belgenin bilgi taşıyıcısı olması özelliğini kabul etmesiyle, belgenin yazılı olması koşulunun aranmadığını ifade etmek gerekir.29 Öte yandan “uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli olması” unsuru bütün deliller bakımından aranan ortak bir unsur olduğundan belge kavramı için ayırt edici olmadığını belirtebiliriz.30