Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Uluslararası Metinler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Suça Sürüklenen Çocuğa Tutuklama Tedbirinin Uygulanması ve Türkiye Uygulaması

Application of Arrest Measure to Juvenile Pushed to Crime in the Light of International Texts and the European Court of Human Rights Decisions and Application in Turkey

Bavver KILIÇOĞLU

Bu çalışmada suça sürüklenen çocuklara tutuklama tedbirinin uygulanması ile irtibatlı uluslararası metinler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları incelenmektedir. Ek olarak Türkiye açısından güncel bir konu olan BM Çocuk Hakları Komitesine bireysel başvuru imkânı (şikayet mekanizması) konu bütünlüğü içerisinde açıklanmaktadır. Ayrıca Türkiye’de suça sürüklenen çocuklara tutuklanma tedbirinin uygulanmasına ilişkin hukuki durum; Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu çerçevesinde değerlendirilmektedir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, ceza yargılamasında tutuklama tedbiri uygulanırken çocuk-yetişkin ayrımının daha net yapıldığı bir kanuni düzenleme ihtiyacı tartışılarak çalışmamız sonlandırılmaktadır.

Çocuk, Tutuklama, Makul Süre, BM Çocuk Hakları Komitesi, Azami Tutukluluk Süresi.

In this study, the European Court of Human Rights Decisions and international texts in connection with applying arrest measure to the juvenile pushed to crime. Additionally, opportunity to make individual application (complaints mechanism) to UN Committee on the Rights of the Children which is a current issue from Turkey’s point is explained within the subject integrity. Besides, the legal situation regarding the application of arrest measure to the juvenile pushed to crime in Turkey is evaluated within the frame of Turkish Criminal Code, Code on Criminal Procedures and Child Protection Code. In the light of all those evaluations, our study is concluded by discussing the need for a legal regulation in which the child-adult distinction is made more clearly while adopting the arrest measure in the criminal procedure.

Juvenile, Arrest, Reasonable Time, UN Committee on the Rights of the Children, Maximum Detention Period.

I. Giriş

Kişiliğin ve karakterin temellerinin atıldığı çocukluk evresi, aynı zamanda fiziksel ve ruhsal açıdan bir savunmasızlık haline de işaret etmektedir. Bu sebeple, oldukça önem arz eden çocukluk döneminde çocuk, birey olma yolunda korunmaya ve desteklenmeye ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyacın karşılanması, özellikle 19. yüzyıldan sonra toplumsal bir konu olarak ele alınmıştır.1 Zira toplumlar, geleceğin temelinin “günümüz çocukları” olduğunun bilinciyle; çocukların korunmasını ve desteklenmesini bir aile meselesi olmaktan öte bir toplumsal mesele olarak ele almaya başlamıştır. Bu yaklaşımla beraber eğitim, sağlık, adalet gibi birçok alanda çocuk koruma sistemleri yer edinmiş ve çocuk; pedagoji, psikoloji, sosyoloji, felsefe, tarih ve hukuk gibi bilim dallarının lokal ve disiplinler arası inceleme konusu haline gelmiştir. Hem hukuk hem toplum çocukluk dönemini, erişkinlik dönemi öncesi özerk bir dönem olarak görme eğilimindedir.2 Çalışmamızın kapsamı gereği hukuk alanında, çocuk koruma sistemlerinin bir parçası olan çocuk adalet sistemi üzerinde durulacaktır.

Çocuk adalet sistemi; mağdur, suça sürüklenen çocuk ya da tanık olarak yargısal aktivasyon ile temas eden çocuklara özgü, koruyucu ve/veya destekleyici yaklaşımların benimsendiği bir adalet sistemi olarak ele alınabilir. Yargısal faaliyetlere bir şekilde dâhil olan çocuğa uygulanacak olan normların, pedagojik bir birikim ve eğilim ile düzenlenmesi “çocuğun yüksek menfaati”nin de gereğidir. “Çocuğun yargılanması ve cezalandırılması”, “çocuğun ıslah edilmesi” veya “çocuğun terbiye edilmesi” gibi yaklaşımlar tamamen yetişkinlerin bakış açısından yansıyan ve analitik zekânın katı bir şekilde tesir ettiği gerontokratik bir dilin izdüşümleridir. Bu dilin hukuk sistemlerinde ana faktör olarak yer edinmesi, modern dünyanın benimsemiş olduğu onarıcı adalet programlarının da yadsınması anlamına gelecektir. Gerçekten de evrensel standartlardaki eğilim çocuklar için onarıcı, destekleyici ve koruyucu; “cezalara” alternatif tedbirlerin uygulanmasına yöneliktir.3 Çocuğun eğitilmesi veya eğitiminin aksatılmaması, sosyal sorumluluk bilincinin kazanılması adına çeşitli projelere dâhil edilmesi gibi alternatif yöntemler çocuğun fiziksel ve ruhsal durumundaki özgünlüğünü ön planda tutan yaklaşımlardır. “Çocuğun yüksek menfaati” ışığında bir yargısal faaliyete girişilmesi, çocukluk döneminin kendisine özgü niteliklerinin ele alınmasına; yakalama, gözaltı veya tutuklama gibi geçici koruma tedbirlerinin uygulanması durumunda çocuğun içinde bulunacağı fiziksel ve ruhsal koşulların olumsuz etkilerinin değerlendirilmesine de hizmet edecektir.

Zikredilen bu kaygılar, çocuklar tarafından işlenen suçların cezasız bırakılması anlamına gelmeyip özgün durumlarının göz ardı edilmediği bir ihtimamın gösterilmesi ile alakalıdır. Şüphesiz çocuk suçluluğu ve çocukların ceza muhakemesinden kaynaklanan yargılanmaları, toplumsal bir realite olarak varlığını sürdürmektedir. Çocuk suçluluğunu önleyici bir adalet yaklaşımı esas olmakla beraber, ceza kanunlarında suç olarak tanımlanmış olan fiillerin işlenmiş olması kamu düzeni gereği yargısal bir faaliyeti doğuracak; çocuğa karşı yakalama, gözaltına alma, tutuklama gibi geçici nitelikli koruma tedbirleri -son çare olarak- uygulanabilecektir.