Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Roma Hukuku Açısından Populus Romanus’un (Roma Halkı’nın) Krallık Dönemi’nde Örgütlenmesi

The Organization of Populus Romanus in Period of Roman Kingdom from the Roman Law Perspective

Duygu ÖZER SARITAŞ

Krallık Dönemi Roma’sında toplum iki değişik şekilde örgütlenmesini gerçekleştirmiştir. İlk olarak Kral Romulus Dönemi’nden Kral Servius Tullius’a kadar soylara dayanan Tribus (Kabile) Sistemi hüküm sürmüştür. Kral Servius Tullius Dönemi’nden Cumhuriyet’in kurulmasına kadar gelen tarihsel süreçte ise ülke toprağı ve özel mülkiyete dayalı sistem egemen olmuştur.Bu çalışma bu tarihsel süreci iki ana başlık altında ele almayı hedeflemektedir. Bunlardan ilki çerçevesinde Roma Devleti’nin ve dolayısıyla Roma Halkı’nın siyasi ve toplumsal örgütlenmesinin ilk aşaması olan soya dayalı Tribus sistemi incelenmektedir. Bu bağlamda Populus Romanus’un (Roma Halkı) bu ilk dönem örgütlenmesinin henüz teknik açıdan bir devlet olarak olgunlaşmadığı saptaması yapılacaktır. Bu süreçte gens (klan) üyesinin vatandaşa, Tribus Sistemi’nin ise bir devlete dönüşme aşamasında olduğu da belirtilecektir. İkinci başlık altında ise Krallık Dönemi’nin son aşamalarında Kral Servius Tullius’un gerçekleştirdiği düşünülen bir reformla, vatandaşlığın soya bağlı olarak değil yerleşim ve özel mülkiyet ilkesine bağlanmış olduğu hatırlatılacak ve bu dönemdeki toplumsal yapıda gerçekleştirilen reform anlatılacaktır.

Populus Romanus, Tribus, Curia, Gens, Familia, Patricii, Plebs.

The society of Rome has gone through two distinct phases of development during the Regal Period. During the first phase that lasted from the King Romulus to King Servius Tullius the tribus system based on the clans has prevailed. The second phase comprised the reign of King Servius Tullius, to the founding of the Republic. During this period, the system of state territory and private property.This study aims at evaluating this historical concept under two main sections. The first section will examine the tribus system based on the clans. This was the first step of the political and social organization of the nascent Roman people. In this context, the main assertion will be that this initial organization of Populus Romanus has not yet reached to a degree of a statehood. In this process it will be asserted that, the member of the gens was in the process of transforming into a citizen; and the system of tribus was becoming a state. Under the second section, it will be reminded that a reform attributed to King Servius Tullius transformed the criteria of citizenship from kinship to residence and private property; and relevant reform in the social structure will be told.

Populus Romanus, Tribus, Curia, Gens, Familia, Patricii, Plebs.

Giriş

Krallık Dönemi’nde Populus Romanus (Roma Halkı) iki farklı biçimde örgütlenmiştir. Kral Romulus zamanından Kral Servius Tullius’a kadar soyları temel alan Tribus (Kabile) Sistemi içinde, Kral Servius Tullius’tan Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar olan dönemde ise ülke toprağına ve özel mülkiyete dayalı bir sistem içinde örgütlenmiştir.

Roma Halkı’nın örgütlenme biçimleri Krallık Dönemi süresince incelenecek olursa, soylara dayanan Tribus Sistemi’nin ortadan kalkarken ülke-toprağına ve özel mülkiyete dayalı sistemin yavaş yavaş şekillendiği görülecektir. İki toplumsal örgütlenme bir süre birlikte varlığını sürdürmüş, birincisinden ikincisine geçiş sürecinde değişimler yavaş yavaş gerçekleşmiştir. Bu değişimlerin yarattığı Populus Romanus kavramı iki yüz yıllık bir süre içinde ortaya çıkmıştır. Populus Romanus’un Krallık Dönemi’nde siyasal örgütlenmesi Kral Romulus ile başlayıp Kral Servius Tullius’un düzenlemeleri ile tamamlanmış, Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren de olgunlaşmasını sürdürmüştür.1

Krallık Dönemi’nde Roma’da Romalı olmak ile populus’un bir parçası olmak ayrı olgulardır. Populus, kralların yurttaşları ortak amaçlar için hukuki bağlarla birleştirdiği ve düzenlediği bir topluluktur. Bu nedenle her Romalı aynı zamanda Populus Romanus’lu değildir. Roma’da populus, bir anlamda aynı zamanda şehir-devletin, yani civitas’ın kişiselleşmiş halidir. Henüz krallık döneminde devlet kavramı soyut anlamıyla belirmemiştir.

I. Soya Dayalı Tribus Sistemi

Kuruluşu M.Ö. 753 yılına kadar uzanan Roma’nın ilk zamanlardaki siyasi ve toplumsal örgütlenme biçimine ilişkin tarihsel veriler oldukça sınırlıdır. Arkeoloji ve antik yazarların verilerine göre, örgütlenmesi modern anlamda bir merkezi devlet oluşumundan çok uzakta, Antik Çağ’ın kendine özgü şehir devleti (civitas) şeklindedir.2 Bu aşamadan önceki gelişmeler konusundaki bilgiler-tutarsız ve kesinlikten uzak olmakla birlikte-ailelerden oluşan ve ortak bir tapınak etrafında toplanmış kimi köylerin tarihsel süreç içerisinde savunma ve ticaret amaçlı gevşek konfederasyonlar kurduğu yönündedir.3

Roma Şehri kurulmadan önce İtalya’nın ilk sakinlerine ilişkin bilgilerin kaynağı mitolojik hikâyelerde gizlidir.4 İtalya’nın antik sakinleri kendilerini aborigines5 yani başlangıçtan beri var olan yerli halk olarak adlandırırlardı. Bunlar başta Sabinler ve Etrüskler6 olmak üzere Umbrialılar, Ligurler, Siculiler, Osklar ve Latinler gibi uygarlığın çeşitli aşamalarındaki çok sayıda bağımsız tribus (kabile) halinde yaşayan halklardır.7 Bu nedenle siyasi iktidarın doğuşu anlatılırken İtalya Yarımadası’nda farklı etnik gruplara mensup 30 kabileden oluşan konfederatif bir yapıdan bahsedilir. Öte yandan bu yapının, temel oluşma amacının dış tehditlere karşı bir savunma birliği kurmaktan ibaret olduğunun ve böyle bir birleşimde birlikte yaşama arzusunun açık bir şekilde dile getirildiği “ulus bilincinin” söz konusu olmadığının unutulmaması gerekir.8 Bu yapı içinde yer alan Latin kabilelerin temel geçim kaynağı hayvancılık ve tarımdır. Etrafı surlarla çevrili olan yerleşim yerlerinde, örgütlü bir toplum olmaktan uzak yalıtılmış bir yaşam sürmektedirler. Nüfus yoğunluğunun belirli şehir merkezlerinde toplanması ve örgütlü bir toplumsal yapılanmanın belirtileri ise Kral Romulus9 ile başlamıştır.10 Buna ek olarak ilk dönem kabilelerin oluşturduğu sosyo-kültürel yapının, Kral Romulus ile olgunluk çağına ulaştığı ve yeni kurulmakta olan Roma medeniyetinin temel harcını teşkil ettiğini söylemek de mümkündür. Özellikle Alban kabile reisleri döneminden Kral Servius Tullius Dönemi’ne kadar geçen süreçteki toplumsal faaliyetler, ortak bir kültürel bilincin kurulması sürecinde, efsane, masal ve halk hikâyeleriyle tasvir edilmiştir. Kral Romulus ve devamında siyasi iktidara sahip olan aktörler de bu toplumsal yapıyı tarihin ilerleyen aşamalarında geliştirmiş ve devlet yapılanmasını Latin halklarının tarih sahnesine çıktığı andan itibaren; Roma medeniyetinin tüm süreçlerini etkileyen gens, curia ve tribus yapılanması üzerinden gerçekleştirmiştir.11 Bu noktada Kral Romulus’la başlayan dönemin en temel özelliği, devlet iktidarı ve kurumlarının evrimsel sürecinden ayrılarak, siyasi iktidara sahip olan egemen unsurun tercih ve müdahaleleri sonucunda şekillenmeye başlamış olmasıdır. Antik dönem toplumlarının genelinde gözlendiği gibi belli bir yörede yaşayan insan topluluklarının çağdaş anlamda siyasal bir toplum oluşturamadığı ve dolayısıyla ne bir yurttaşın ne bir devletin söz konusu olduğu genel tarihsel örüntüye uyan bir şekilde; Romalılar da henüz bir siyasi toplum kurmadan önce, askeri ve siyasal amaçlarla bir kabile konfederasyonu olarak örgütlenmişlerdir. Başka bir ifadeyle tarihin belirli bir dönemine kadar, Latin halklarının oluşturduğu kan bağına yani soya dayalı toplumsal örgütlenme, bir tür devamlılığın somut bir göstergesi olarak Kral Romulus ve halefleri tarafından yapılan yasal düzenlemelerle değişim ve dönüşümün bir nesnesi haline gelmiştir. Bu süreçte Populus Romanus üç tribus’a bölünmüş tribus’lar kendi içinde onar curia’ya, curia’lar da on adet gens’e ayrılmıştır. Böylece üç ayrı tribus’ta onar tane olmak üzere toplamda 30 adet curia; 30 curia’nın her biri 10 gens’ten olmak üzere toplam 300 soy topluluğu bir araya gelmiş ve aralarında “baba soyuna dayanan tek bir toplum içinde bir bütünlük sağlanmıştır.12 Başka bir ifadeyle de Roma’daki Populus Romanus 3 tribus, 30 curia ve 300 gens’i kapsamaktadır”.13

Populus Romanus’un bu aşamadaki örgütlenmesi yukarıda da ifade edilmeye çalışıldığı üzere, henüz teknik anlamda bir devlet biçiminde değildir. Öte yandan bu sürecin gens üyesinin vatandaşa, Tribus Sistemi’nin ise bir devlete dönüşmek üzere olduğu, kritik âna tekabül ettiğini söylemek mümkündür.14 Bir soy toplumu biçiminde örgütlenmiş olan Populus Romanus içinde Kral Servius Tullius Dönemi’ne kadar Roma’da siyasal haklar da dahil olmak üzere tüm vatandaşlık haklarından faydalanabilmek için Populus Romanus örgütlenmesini oluşturan sosyal ve siyasi birimlerden gens, curia ve tribus’a üye olmak gereklidir. Bu nedenle herhangi bir gens’le, curia ve tribus’la ilişkisi bulunmayan, kişiler vatandaş sayılmaz ve Civitas’ın yönetiminde söz sahibi olamaz; dolayısıyla ne halk meclislerine ne de Senatus’a üye olmazdı.15

Populus Romanus örgütlenmesinin en tepesindeki birim tribus’tur.16 Krallık Dönemi Roması’nda, Populus Romanus’un ilk olarak Kral Romulus zamanından Kral Servius Tullius’a kadar soyları temel alan tribus sistemi içerisinde örgütlendiği göz önüne alındığında Roma tribus’unun doğal genişleme yoluyla evrimleşmediğini ve belirli amaçlar ve belirli usullerle yapay olarak örgütlenmiş olduğunu görebiliriz. Başka bir ifadeyle Krallık Dönemi’nin halk örgütlenmesinin çatısını oluşturan tribus, doğal bir gelişmenin ürünü olmayıp, kralların düzenlemeleri sonucu oluşturulmuş bir birimdir. Bu bağlamda gens’lerden oluşan curia’lar ve curia’lardan oluşan tribus’ların ortaya çıkardığı “Roma Ulusu” ya da “Roma Halk Topluluğu” anlamına gelen “Populus Romanus” düzeyine dört aşamalı bir örgütlenme sürecinden sonra ulaşıldığını söyleyebiliriz. Bu aşamalardan ilki, aralarında kan bağı bulunan kişilerden oluşan toplulukların gens olarak ortaya çıktığı aşamadır. İkincisi, on gens’den oluşan curia birliğinin olduğu aşamadır. Üçüncüsü, on tane curia’nın, bir tribus oluşturduğu aşamadır. Artık tribus aşamasına gelindiğinde-bugünkü anlamda bir ulus olmamakla beraber-bir arada yaşama iradesine sahip olan özgün bir halkı oluşturan ortak özelliklerin meydana çıkmaya başladığı söylenebilir. Dördüncü aşama ise Kral Tullus Hostilius’un Roma içinde yaşayan halkı, soy örgütlenmesine dayanan tek bir toplum çatısı altında kaynaştırarak birleştirmesidir.17

Populus Romanus esas olarak Latinlerin ağırlığını oluşturduğu, Sabinler ve Etrüskler olmak üzere Ramnes, Taties (veya Tities) ve Luceres adlı üç tribus’un18 birleşmesiyle oluşmuştur.19 Niebuhr, Roma tribus’larına ilişkin efsaneyi şöyle açıklamaktadır: Roma, Alba Longa’ya bağlı, Palatium Tepesi’nde kurulmuş küçük bir Latin köyüdür. Zaman içinde bu küçük köy, Capitolium Tepesi’ndeki küçük bir Sabin yerleşim yeri olan Quirium’u ele geçirmiş ve bu köyle birleşmiştir. Daha sonra yine başka bir küçük yerleşim yeri olan Alban şehri Lucerum’u topraklarına katmıştır. Böylece 3 yerleşim yeri birleşmiştir ve yukarda bahsettiğimiz 3 tribus ortaya çıkmıştır.20 İlk Önce Kral Romulus, Palatium Tepesi civarında yaşayan yüz kadar Latin soyunu birleştirerek, bunlardan bir kabile topluluğu olan Ramnes’leri kurmuştur. Dolayısıyla Ramnes’ler, Roma’nın ilk sakinleri oldukları iddiasıyla soylarını Kral Romulus’a dayandırıyorlardı. Zaman içinde bu yeni topluluğa son Sabin Kralı Titus Tatius’un soyundan gelen birçok Sabin soyu katılmış, böylece sayıları kısa zamanda yüz soyu bulan bu halkın içinden ise ikinci bir kabile olan Tities kabilesi meydana gelmiştir. Üçüncü kabile ise Luceres kabilesidir. Bu tribus’un isminin Etruria’daki bir şehir olan Lucerum’dan geldiği ileri sürülmekle beraber, bu durum kesin olarak kanıtlanmamıştır. Bununla beraber Luceres Tribus’unun çoğunluğunun, Latin soyundan olmayanlardan oluşan bir tribus olması onu diğer ikisine göre daha az öneme sahip kılmakta, hatta Üçüncü Kral Tullius Hostilius’a (M.Ö. 673-M.Ö. 642) kadar gerçek bir tribus olarak görülmeyip Senatus’da da temsil edilmemesine yol açmıştır. Beşinci bir kabile de, Kral Lucius Tarquinius Priscus’un (M.Ö. 616-M.Ö. 579) zamanında Luceres Tribus’unun çoğunluğunu Etrüsk’lerin oluşturduğu sanılmaktadır.21

Roma Tribus örgütlenmesinin temel amacının mali ve askeri olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Roma Şehri’nin (Civitas) en eski askeri ve mâli örgütü tribus’lara göre düzenlenmiştir. Kral Romulus, her tribus’un 1000 yaya (piyade, milites, pediles) ve 300 atlı (celeres sonraları equites) ile katkıda bulunduğu Roma ordusunu oluşturmuştur.22 Yani tribus’lar, lejyon23 adlı Roma ordusunu oluşturmak için toplamda 3000 piyade (milites) 300 atlı (celeres) vermekle mükellef kılınmıştır. Bu düzenleme Beşinci Kral Tarquinius Priscus’a kadar bu şekilde devam etmiş; bu kral atlı sayısını iki katına çıkartmıştır. Kral Servius Tullius ise yeni düzenlemeler yapmıştır.24