Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Ceza Kanunu’nun Yer Bakımından Uygulanmasında Koruma İlkesi

Protection Principle in Territorial Jurisdiction of Turkish Penal Code

Mahmut KAPLAN

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.8 ve devamında yer bakımından uygulama düzenlenmiştir. Yer bakımından uygulamada esas ilke mülkilik ilkesidir. Ancak mülkilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanması, yurt dışında suç işleyen kişilerin Türkiye’de bulunması ihtimalinde yargılama sürecine ilişkin bazı sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Bu sebeple mülkilik ilkesini tamamlayıcı ilkeler benimsenmiştir. Bu çalışmada mülkilik ilkesini tamamlayıcı ilkelerden koruma (gerçeklik) ilkesi incelenmektedir. Çalışma kapsamında koruma ilkesinin koşulları ve diğer ilkelerle ilişkisi değerlendirilmiştir.

Yer Bakımından Uygulama, Mülkilik İlkesi, Koruma İlkesi, Yurtdışında İşlenen Suçlar.

Territorial jurisdiction is regulated in the article 8 of Turkish Penal Code, No.5237 and its following articles. Territoriality is the main principle of the territorial jurisdiction. However, strictly exercising territoriality principle gives rise to a number of difficulties regarding judicial process of ones who commit crime in foreign countries. Therefore the principles complementing territoriality have been adopted. In this study, protection principle as a one of the complement principles is examined. In the scope of this study, requirements of protection principle and its connections with other principles are evaluated.

Territorial Jurisdiction, Territoriality Principle, Protection Principle, Crimes Committed in Foreign Countries.

Giriş

Bireylere veya topluma ait olan ve koruma altına alınan değerlerin ihlal edilmesi karşısında bozulduğu varsayılan kamu düzeninin yeniden tesis edilmesi ve tekrar bozulmasının önüne geçilmesi amacıyla hukuksal yararı ihlal eden failin cezalandırılması yoluna gidilmektedir.1 Ceza hukuku bu noktada hangi insan davranışlarının suç olduğunu ve suç teşkil eden fiilin failini belirleyerek cezalandırma fonksiyonu üstlenmektedir.2 Failin cezalandırılması modern hukukta işlediği fiile bağlı olarak gerçekleştirilmektedir.3 Bu sebeple fiilin nerede işlendiği önem arz eder. Zira fail, kamu düzenini bozduğu, diğer bir ifadeyle korunan bir değeri ihlal ettiği gerekçesiyle yargılanmaktadır.4 Bu sebeple bozulan düzenin yeniden inşası için fiilin gerçekleştirildiği yerde yargılama yapılması gerekmektedir.5 Nitekim 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.12/1’e göre; davaya bakma yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. Bu sebeple fiilin işlendiği yerin tespit edilmesi yetkili mahkemenin ve dolayısıyla uygulanacak kanunların belirlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.6

Suçun işlendiği yerin tespiti, salt yetkili mahkemenin belirlenmesi açısından önemli olmayıp; aynı zamanda suça ilişkin hangi ceza kanunun uygulanacağının belirlenmesine de hizmet etmektedir. Devletler, egemenlik yetkilerine dayanarak koyduğu kuralları ihlal eden kişilere yaptırım uygular. Devletin, egemenlik yetkisine dayalı olarak koyduğu ceza kanununu ihlal eden faili cezalandırma yoluna gitmesi pek tabidir.7 Devletler, ceza kanunlarının geçerlilik alanını egemenlik yetkisine dayanarak serbestçe belirleme hakkına sahiptir.8 Ayrıca bireylerin maddi ve manevi anlamda kişiliğini geliştirmesini sağlamak devletin ödevleri arasındadır. Bu ödev devletin sosyal bir hukuk devleti olduğunu da gösterir.9 Bu noktada çalışmamızda Türk Ceza Kanunu’nun uygulama alanına ilişkin ilkelerden olan koruma ilkesini değerlendirmeye çalışacağız. Konuyu değerlendirirken ceza kanunlarının yer bakımından uygulanmasına ilişkin ilkelere kısaca değinerek koruma ilkesinin şartları ve sonuçları üzerinde ayrıntılı olarak incelemeye çalışacağız.

I. Türk Ceza Kanunu’nun Yer Bakımından Uygulanmasında Esas Alınan İlkeler

Ceza kanunlarının yer bakımından uygulanmasında mülkilik, şahsilik, evrensellik, koruma, ikame yargı yetkisi olmak üzere beş farklı ilke kabul edilmiştir. Bu ilkelerden şahsilik ilkesi kendi içerisinde faile göre şahsilik ve mağdura göre şahsilik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.10 Bu ilkeler çalışmanın doğrudan konusu olmadığı için, bu hususta detaylı bir izahtan ziyade ilkeler hakkında kısaca bilgi verilmekle yetinilecektir.

Ülkede işlenen suçlar açısından failin veya mağdurun vatandaşlığına bakılmaksızın o ülke ceza kanunlarının uygulanmasına mülkilik (ülkesellik) ilkesi denmektedir.11 İlkenin uygulanmasında suçun failinin vatandaşlığına bakmadığı gibi mağdurunun vatandaşlığına da bakılmaz.12 Önemli olan suçun işlendiği ülkenin belirlenmesidir. Belirleme yapıldıktan sonra suçun işlendiği ülke kanunları uygulanacaktır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.8’de yer alan “Türkiye’de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır.” hükmü ile mülkilik ilkesinin kabul edildiği görülmektedir. Madde düzenlemesinde, mülkilik ilkesinin uygulama alanı gerçek anlamda ve farazi anlamda ülke olmak üzere belirlenmiştir. Yine mülkilik ilkesinin uygulanabilmesi için suçun Türkiye’de işlenmesi gerekir. Suçun Türkiye’de işlenip işlenmediğinin belirlenmesinde kullanılacak ölçüt TCK m.8/1’in ikinci cümlesinde düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre; “Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye’de işlenmiş sayılır.” Düzenlemede de görüleceği üzere kanun koyucu suçun işlendiği yerin tespitinde karma teoriyi benimsemiştir.13

Devletin egemenlik hakkının gereği olarak başvurduğu mülkilik ilkesinin katı bir şekilde kabul edilmesi halinde yurtdışında işlenen suçlar bakımından TCK’nın uygulanması mümkün olmayacaktır. Ancak devletler, kendi menfaatlerini ve hukuk düzenlerini korumak için yurtdışında işlenen suçlar hakkında da kendi kanunlarını uygulamak isterler.14 Bu sebeple mülkilik ilkesini tamamlayıcı diğer ilkelere başvurular. Çalışmanın kapsamını aşmayacak şekilde mülkilik ilkesini tamamlayıcı nitelikteki ilkelere değinmekte yarar görüyoruz.

“Ceza kanunu vatandaşı takip eder” şeklinde de ifade edilen şahsilik (kişisellik) ilkesinde vatandaşlar nerede suç işlemiş olurlarsa olsunlar işlemiş oldukları suçlardan dolayı yapılan yargılamalarda kendi ceza kanunları uygulanacaktır.15 İlke, mülkilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanması halinde suçlularla mücadelede yetersiz kaldığı durumlarda yardımcı ilke olarak kabul edilmektedir.16 Her devlet vatandaşlarının hareketlerini izler.17 Ceza kanunun vatandaşı takip etmesi iki şekilde karşımıza çıkmaktadır; suç işleyen vatandaşın takip edilmesi ve suça maruz kalan vatandaşın takip edilmesi. Buna göre failin vatandaş olması nedeniyle ceza kanunun uygulandığı durumda faile göre şahsilik, mağdurun vatandaş olması nedeniyle ceza kanunun uygulandığı durumda ise mağdura göre şahsilik söz konusu olmaktadır.18 Faile göre şahsilik ilkesi TCK’nın 10.19 ve 11. maddelerinde, mağdura göre şahsilik ilkesi ise 12. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir.

İkame yargı ilkesi ise yabancı ülkede yabancı tarafından yabancıya karşı işlenen suçların yargılama yetkisine sahip ülke adına Türkiye’de yargılama yapılmasını ifade eder. Türkiye ile herhangi bir bağı olmayan ve dünyanın herhangi bir yerinde işlenmiş olan suçun Türkiye’de yargılamaya konu olması, suç faillerinin cezasız kalarak ülkemizi suçlu cenneti olarak görmesini engelleme düşüncesine dayanmaktadır.20 İkame yargı ilkesi TCK’nın 12. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre ilke; suçun, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı üç yıldan az olmayan hapis cezasını gerektirmesi ve suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması veya geri verilme isteminin suçun işlendiği ülkenin veya failin uyruğunda bulunduğu devletin hükûmeti tarafından kabul edilmemiş olması halinde uygulanabilmektedir.

Evrensellik ilkesi 5237 sayılı TCK’nın 13. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında belirtilen suçlar yabancı tarafından Türkiye dışında işlendiği takdirde, evrensellik ilkesi gereği fail Türkiye’de yargılanacaktır. Özellikle sınır aşan suçların faillerinin yargılanması, uluslararası düzenin gereğidir. Türkiye’nin taraf olduğu 1963 Tokyo Sözleşmesi, 1961 TEK Sözleşmesi, 1970 Lahey Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeler de evrensellik ilkesini taraf devletler açısından bir yükümlülük olarak öngörmektedir.21 Bu sebeple ülkeler kendileriyle hiçbir bağı olmamasına rağmen ilke kapsamında kalan suç faillerini yargılamak durumundadırlar.

Koruma ilkesinde devlet suç, nerede işlenirse işlensin, devletin iç ve dış güvenliğini tehlikeye sokarsa cezalandırma yetkisine sahiptir.22 Burada failin vatandaş olup olmamasına bakılmamaktadır.23 Koruma ilkesi 5237 sayılı TCK’nın 12. maddesinin 1. fıkrası ile 13. maddenin 1. fıkrasının b ve f bentlerinde düzenlenmiştir.24

II. Koruma İlkesi

5237 sayılı TCK’nın yer bakımından uygulama kuralları arasında yer alan koruma ilkesi doktrinde koruyuculuk,25 savunma26 ve gerçeklik ilkesi27 (gerçek yetki ilkesi)28 olarak da adlandırılmaktadır. İlke devletin yüksek menfaatlerinin korunması ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Buna göre; devlet, kendi güvenliğini tehdit eden fiilleri önleme ve gerçekleşen fiillerin faillerini de yargılama yetkisine sahiptir. Bu sebeple ülke içinde işlenmeyen ve fakat devletin güvenliğini tehdit eden suçlar açısından, failin vatandaşlığına bakılmaksızın Türk Ceza Kanunu uygulanacaktır.29

Devletin hayati menfaatlerinin ülke sınırları dışında ihlal edildiği durumlarda başvurulan30 koruma ilkesinin herkes tarafından kabul görmüş bir tanımı yapılamamıştır.31 Ancak ilkeye göre; egemen devlet, kendi güvenliğine veya yönetimine karşı ülkesi dışında gerçekleşen fiilleri cezalandırmaktadır.32 İlkeye başvurularak ülke dışında işlenen ve somut bir zarar doğurmamış olan suçlar, eğer ülkenin menfaatleri açısından bir zarar doğurma tehlikesi oluşturmuşsa devletin yargılama yetkisini geçerli hale getirilecektir.33 İlke, devletin menfaatlerine yönelik tehdit oluşturan suçlara uygulanmaktadır. Bu suçlara, ülke güvenliğine karşı işlenen suçların yanı sıra, parada sahtecilik, resmi dokümanlarda (pasaport ve vize gibi) sahtecilik ve casusluk suçları da örnek olarak sayılabilir.34 Örneğin Rocha v. Birleşik Devletler davasında Amerikan Konsolosluğu’na vize başvurusunda bulunan kişinin yanlış beyanı ve sahte belge kullanması koruma ilkesi kapsamında değerlendirilerek kişi Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yargılanmıştır.35 Fakat ilkenin kapsamının belirsiz oluşu nedeniyle bazı ülkeler evrensellik ilkesi kapsamında kalan suçları da koruma ilkesi kapsamında değerlendirmektedir. Örneğin Birleşik Devletler v. Rodrigez davasında ABD’nin 30 deniz mili açığında uluslararası sularda seyir halinde olan kişilerin ABD’ye doğru gelmekte olduğu tespit edilmiş ve olay koruma prensibi kapsamında değerlendirilerek kaçakçılar yargılanmıştır.36

Koruma ilkesi bazı yazarlarca hem devletin menfaatlerine karşı işlenen suçları hem de vatandaşa karşı işlenen suçları kapsayacak şekilde değerlendirilmektedir. Bu görüşe göre; mağdura göre şahsilik ilkesinin uygulandığı hallerde de koruma ilkesi geçerlidir. İlke bağlamında suçun kim tarafından ve nerede işlendiğine bakılmamakta ve fakat kime karşı işlendiği dikkate alınmaktadır. Eğer devletin menfaatlerine veya vatandaşa karşı işlenen bir suç söz konusu ise Türk Ceza Kanunu uygulanacaktır.37