Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kalıcı Çözüm Türü Olarak Gönüllü Geri Dönüş ve Geçici Koruma Kapsamında Yer Alanlar Bakımından Türk Hukukundaki Düzenlenme Şekli

Voluntary Repatriation as a Durable Solution and Its Regulation Type of Turkish Law in Terms of Temporary Protection

Cansu KAYA

Uluslararası hukukta mültecilerin sürekli olarak statüsünün devam etmesi istenen bir durum olmamıştır. Bu sebeple, BMMYK Tüzüğünde uluslararası korumanın kalıcı çözüm türlerinden birisi ile sona ermesi gerektiği belirtilmiştir. Klasik anlamda kabul edilmiş kalıcı çözüm türleri gönüllü geri dönüş, yeniden yerleştirme ve yerel entegrasyondur. Bu üç çözüm türünün uygulanması bakımından devletleri bağlayıcı herhangi bir metin olmadığı gibi aralarında hiyerarşik bir sıralama da yoktur. İlgili kişi ve dönemin şartlarına en uygun olan çözümün uygulanması esastır. Gönüllü geri dönüş, menşe devleti terk etmeye sebep olan şartların sona ermesinin ardından kişilerin kendi istekleriyle geri dönmesidir. Tarihte çokça uygulaması olan geri dönüşün, tam anlamıyla kalıcı ve çözüm olarak nitelendirilebilmesi için belli şartların gerçekleşmesi gerektiği doktrinde savunulmaktadır. Öte yandan geri dönme sürecinde ev sahibi devletin geri gönderme yasağını ihlal etmeme yükümlülüğü de devam etmektedir. Bu çalışmada, geçici koruma uygulaması bakımından gönüllü geri dönüş çözümünün nasıl olabileceğine dair doktrindeki görüşler, uluslararası düzenlemeler ve tarihteki uygulamalar anlatıldıktan sonra, konunun Türk hukukunda nasıl düzenlendiği incelenmiştir.

Kalıcı Çözüm Türleri, Gönüllü Geri Dönüş, Geri Gönderme Yasağı, Geçici Koruma, Yabancılar Hukuku.

In international law, there has not been a case where the status of refugees should be maintained continuously. For this reason, UNHCR Charter states that international protection should end with one of the durable solutions. The conventionally accepted types of durable solutions are voluntary repatriation, resettlement and local integration. There is no text binding on states in terms of the implementation of these three types of solutions. There is no hierarchical sort between these types of solutions. It is essential to apply the most appropriate solution to the person and conditions of the period. Voluntary repatriation of these types of solutions is the voluntary repatriation of persons upon the expiry of the circumstances leading to the abandonment of the state of origin. In the doctrine, it is argued that certain conditions must be fulfilled in order to qualify the return, which has many applications in history, as permanent and solution. On the other hand, in the process of return, the host state still has to comply with the principle of non-refoulement. In this study, after discussing the views in the doctrine, international regulations and historical practices in terms of how voluntary repatriation can be done in terms of temporary protection practice, how the issue is organized in Turkish law is examined.

Durable Solutions, Voluntary Repatriation, Non Refoulement, Temporary Protection, Law on Foreigners.

Kişinin sınırları içinde yaşadığı devleti terk edip, başka bir devlete sığınması tarih boyunca yaşanmıştır. Geçmişten günümüze bu durum çeşitli sebeplerle meydana gelmektedir. İç karışıklıklar, savaşlar ve hatta iklim şartları sebebiyle insanlar yaşadıkları yerleri, evlerini terk edip başka topraklara gitmek zorunda kalmaktadırlar. Zor durumda kalıp, hayatta kalma mücadelesi veren bu kişilere diğer devletler kimi zaman kendi istekleri, kimi zaman da devletlerarası antlaşmaların zorunlu kılması sebebiyle kapılarını açmaktadırlar. Tüm bu aşamaların sonunda, ulaşılmak istenen amaç, evini terk etmek zorunda kalan insanların onurlarını zedelemeyecek şekilde insanca yaşamalarını sağlamaktır. Tarihsel süreçte, zaman içinde benimsenen bu amacı tek bir devletin yüklenemeyeceği kabul edilmiş ve uluslararası alanda bu amacın sağlanmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır. Başlangıçta, ülkesinden kaçan kişilere olay odaklı yaklaşıp geçici olarak yaşamlarını sürdürebilecekleri alan sunmayı amaçlayan bu çalışmalar, zamanla daha kapsamlı hal almaya başlamıştır. Bu doğrultuda, milletlerarası antlaşmalar imzalanmış ve yalnızca bu kişilerin geçici olarak yaşamlarını sürdürmelerinden ziyade, uzun vadede kendilerine kalıcı bir çözüm sunmak amaçlanmıştır. Çünkü kişinin uzun süren sürgün hali hem kendisi hem de içinde bulunduğu devlet için belirsizliğe ve güvencesizliğe, dolayısıyla her iki taraf için de sorunlara yol açmaktadır. Bunun bir an önce sona ermesi için üç kalıcı çözüm (durable solutions) türü kabul edilmiştir. Bunlar gönüllü geri dönüş (voluntary repatriation), yeniden yerleştirme (resettlement) ve yerel entegrasyondur (local integration).

Bu çalışmanın amacı, üç kalıcı çözüm türünden birisi olan gönüllü geri dönüşün, Türk hukukunda nasıl düzenlendiğini ve uygulanma şartlarını anlamaya çalışmaktır. Konuyu en temel düzenleyen kaynak olarak 2014 tarihinde yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda (YUKK)1 yer alan düzenlemeleri anlamak adına öncelikle uluslararası alanda gönüllü geri dönüş çözümünün nasıl düzenlendiği anlatılacak, yabancı doktrinde bu çözümün uygulanma şartlarına dair görüşlerden bahsedilecek ve tarihte bu çözümün uygulanması ve sonuçları aktarılacaktır. Sonrasında da Türk hukukunda gönüllü geri dönüş çözümünün nasıl düzenlendiği ve uygulanma şartları karşılaştırmalı hukuk ve doktrinde yer alan görüşler ışığında incelenecektir. Ancak konunun çok detaylı olması ve bir makaleden daha geniş kapsamlı incelenmesi gerektiği için bu çözüm türü ancak geçici koruma kapsamında yer alan kişiler bakımından incelenecektir. Çalışma bu amaçla ilerlerken karşılaşılan en önemli sorunsa, özellikle milletlerarası antlaşmaların ve doktrinin çalışma konularının çoğunlukla mülteci statüsüne sahip kişiler için yapılmış olmasıdır. Bu sebeple giriş kısmında, mülteci hukukunda en önemli belge olan 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşmesi’nde2 (1951 tarihli Mülteci Sözleşmesi) yer alan düzenlemelerin ve doktrinde yapılan açıklamaların geçici koruma statüsü sahipleri için de yapılıp yapılamayacağının açığa kavuşturulması gerekmektedir. Her ne kadar geçici koruma ile ilgili “Yurdundan Ayrılmaya Zorlanmış Kimselerin Kitlesel Sığınma Durumunda Geçici Koruma Sağlamak İçin Asgari Standartlar Hakkında ve Üye Devletler Arasında Bu Tür İnsanları Ülkeye Kabul Etmesi ve Sonrasında Bunun Sonuçlarına Katlanması Çabalarında Denge Sağlayacak Önlemler Hakkında 2001/55 sayılı AB Konsey Yönergesi”3 (AB Geçici Koruma Yönergesi) ve Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından Geçici Koruma Rehberi4 yayımlanmış olsa da söz konusu belgeler bağlayıcılık arz etmemektedir. Elbette AB Geçici Koruma Yönergesi, Türk hukukunda geçici koruma statüsü kapsamında yer alan kişilere ilişkin yapılan düzenlemelerde etkili olmuştur. 1951 tarihli Mülteci Sözleşmesi ise alanda hâlâ etkililiğini korumaktadır. Konu doktrinde de tartışılmıştır.5 Öncelikle, herkese tanınan hak ve özgürlükler geçici koruma statüsü sahiplerine de tanınacaktır.6 Doktrindeki görüşe göre, tıpkı sığınmacılar gibi geçici koruma statüsü sahipleri de, 1951 tarihli Mülteci Sözleşmesi’nde yer alan mülteci tanımını sağlasın veya sağlamasın, Sözleşme’de yer alan bazı haklardan yararlanabilecektir.7 BMMYK da belli haklar konusunda benzer kararlar almıştır. Çalışmada karşılaştırmalı hukuk anlatılırken bu hususa ilişkin açıklamalar yapılacaktır. Öte yandan bu husus, Türk hukuku bakımından YUKK’ta ve Geçici Koruma Yönetmeliği’nde8 (GKY) açıklığa kavuşturulmuştur. YUKK’ta uluslararası korumanın tanımı yapılırken geçici koruma kapsamında yer alan kişiler sayılmamış ve konunun detayları GKY’de düzenlenmiştir. Bu durumda, Türk hukukunda kural olarak uluslararası koruma kapsamında yer alanlar için yapılan düzenlemeler, geçici koruma kapsamında yer alanlar için uygulanmazken, yabancılar için getirilen düzenlemeler geçici koruma kapsamında yer alanlar için uygulanabilecektir.9

Gönüllü geri dönüş çözüm türünün geçici koruma kapsamında yer alan kişiler bakımından incelenmesi oldukça güncel ve tartışılması gereken konulardandır. Çok yönlü ve bir yanıyla da planlandığı dönemin konjonktürüne bağlı olan bu konunun yalnızca hukuki boyutu sınırlı olarak ele alınmaya çalışılacaktır. Konunun hukuki boyutu ele alınırken, statüye bakılmaksızın herkese tanınan insan haklarının yer aldığı düzenlemelere de konuyla ilgili olduğu müddetçe yer verilecektir.