Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Lozan’dan Günümüze Batı Trakya Türklerinin Hukuki Statüleri

From Lozan to Present Legal Status of West Thrace Turks

Kâmil KISA

1922 yılında İsviçre’nin Lozan şehrinde toplanan barış konferansında görüşülen konulardan birisi de Batı Trakya bölgesiydi. Bölge konferansta üç temel başlık altında ele alındı ve ilk olarak halk oylaması tartışıldı. Batı Trakya’yı ilgilendiren ikinci başlık ise mübadeleydi. Bu başlık altında yapılan görüşmeler sonucunda Batı Trakya bölgesinde yaşayan Müslümanların mübadele dışında tutulmasına karar verildi. Böylece mübadele dışında kalan Batı Trakya Türklerinin, hukuki statülerinin tespit edilmesi gereği doğdu ve bu doğrultuda son başlık altında Batı Trakya Türklerinin azınlık hakları tartışıldı. Çalışmanın ilk bölümünde Lozan’da yaşanan bu gelişmelere genel olarak değinilecek ve Batı Trakya Türklerinin Lozan hükümleri doğrultusunda sahip oldukları hukuki statü belirlenecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise Batı Trakya Türklerinin sahip oldukları azınlık haklarının günümüz hukuk sistemindeki dayanakları gösterilecektir. Bu son bölümde ayrıca Batı Trakya Türklerinin Lozan uyarınca sahip oldukları azınlık haklarını neden tam olarak elde edemedikleri de araştırılacaktır. Diğer taraftan bölgede yaşanan insan hakları ihlalleriyle azınlık hakları ihlalleri arasında bir bağ olup olmadığı sorusuna da yanıt aranacaktır.

Batı Trakya, Halk Oylaması, Nüfus Mübadelesi, Azınlık Hakları.

One of the issues discussed at the peace conference in Lausanne, Switzerland in 1922 was the Western Thrace region. The region was discussed under three main topics. First, the plebisit for the region was discussed. The second title concerning Western Thrace was the population exchange. As a result of the discussions under this title, it was decided that Muslims living in the Western Thrace region should be excluded from the population exchange. Thus, the legal status of the Western Thrace Turks who were excluded from the population exchange was born. In this respect, minority rights of Western Thrace Turks were determined under the third and final title. In the first part of the study, these developments in Lausanne will be discussed in general and the legal status of Western Thrace Turks in accordance with the provisions of Lausanne will be determined. In the second part of the study, the basis of the minority rights of Western Thrace Turks in today’s legal system will be shown. In this second part, we will also investigate why Western Thrace Turks do not fully acquire their minority rights under Lausanne. On the other hand, the question of whether there is a connection between human rights violations in the region and minority rights violations will be sought.

Western Thrace, Plebisit, Population Exchange, Minority Rights.

Bugün Yunanistan’ın ülke sınırları içerisinde yer alan Batı Trakya, doğuda Yunanistan ile Türkiye sınırını belirleyen Meriç Nehri, kuzeyde Yunanistan ile Bulgaristan sınırını belirleyen Rodop Dağları, batıda Karasu Nehri ve güneyde ise Ege Denizi ile çevrili olan bölgedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de tarımla uğraşan yaklaşık yüz bin civarı Müslüman Türkün yaşadığı bu bölge; Dedeağaç (Evros), Gümülcine (Rodop) ve İskeçe (Ksanthi) vilayetlerinden oluşur.

Osmanlı, 1364’te Rumeli eyaleti sınırlarına dâhil ettiği bölge üzerinde iskân politikası uygulamış ve Türk nüfusu buraya yerleştirmeye başlamıştır.1 93 Harbi sonrası 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Osmanlı hâkimiyetinin sona ermesinin ardından Lozan’a kadar geçen dönem içerisinde ise bölgede birçok mücadele gerçekleşir.2 Kurtuluş Savaşı sırasında yürütülen mücadele, bunların en önemlilerinden birisidir. Nitekim Yunan ordusunun büyük bir kısmının Trakya’da tutulması sağlanarak daha fazla Yunan askerinin Anadolu’ya sevk edilmesine engel olunmuştur.3

Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasındaki Türk ordularının, Trakya’ya doğru ilerlemelerinin önlenmesi için Fransa öncülüğünde başlatılan girişimler,4 bilindiği üzere Doğu Trakya’nın Meriç’e kadar TBMM’ye teslim edilmesini takiben Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasıyla sonuçlandı. 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde toplanan barış konferansına, galip bir devletin temsilcisi olarak katılan Türkler, artık Sevr Antlaşması’nın şartlarını değil, Misak-ı Milli’yi görüşmek için masaya oturuyorlardı.5