Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Mahkemesi Kararları

Anayasa Mahkemesi Kararları

Başvuru Numarası: 2016/463
Karar Tarihi: 12.09.2019
R.G. Tarih ve Sayı: 08.10.2019-30912

I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucular tarafından gönderilmek istenen mektupların sakıncalı bulunarak gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 21/12/2015 ve 4/1/2016 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2016/759 numaralı başvuru dosyasının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2016/463 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2016/413 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
9. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 12/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucular, İnfaz Kurumunda uğradıklarını iddia ettikleri baskı ve hak ihlallerini milletvekillerine bildirmek için yazdıkları mektuplarına Disiplin Kurulu kararlarıyla el konulduğunu ve bu kararlara karşı İnfaz Hâkimliğine yaptıkları şikâyetin kabul edilmesine rağmen Savcılığın itirazı üzerine hiçbir gerekçe gösterilmeden İnfaz Hâkimliği kararlarının kaldırılarak mektupların gönderilmemesi suretiyle adil yargılanma hakkı ile ifade özgürlüğü ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
22. Bakanlık görüşünde, Disiplin Kurulu tarafından mevzuata göre işlem yapıldığı belirtilmiştir. Öte yandan benzer olaylara ilişkin Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıfta bulunularak İnfaz Hâkimliği kararı kaldırılırken Disiplin Kurulu kararının ve kullanılan takdir hakkının usul ve mevzuata uygun olup olmadığının değerlendirildiği ifade edilmiştir. Dolayısıyla İnfaz Hâkimliği kararına itiraz üzerine verilen karardaki tespit ve sonuçların Kanun’un uygulanması niteliğinde olduğu ve bu anlamda hak ve özgürlükleri ihlal eder nitelikte olmadığı, varılan tespit ve sonuçların açık bir keyfîlik içermediği belirtilmiştir.
23. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında mektupların muhatabı olan milletvekillerinin o dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda üye olması dikkate alındığında gönderilmek istenen mektupların sakıncalı bulunarak gönderilmemesinin keyfî olduğunu, müdahalenin haklı olduğuna ilişkin Bakanlık görüşünün dayanaktan uzak olduğunu iddia etmişlerdir.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü, göndermek istedikleri mektupların sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24; Kahraman Güvenç, B. No: 2013/2072, 3/2/2016, § 20). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Haberleşme hürriyeti” kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.”
27. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (aynı kararda bkz. §§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir. Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
28. Disiplin Kurulu, başvurucuların gönderdiği mektupların sakıncalı olduğunu değerlendirerek mektuplara elkonulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucuların haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
29. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).
30. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (aynı kararda bkz. §§ 37-46) kararında, somut olayda da uygulanan 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin, hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı tespit edilmiştir. Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında “İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir” denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E. 2014/122, K. 2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa’nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
31. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektupların alıkonulma sebebi olarak mektuplarda yalan ve yanlış bilgiler ile İnfaz Kurumunu yıpratmak amacıyla kamuoyu oluşturmaya yönelik ibareler olması gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucuların mektuplarının denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa’nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-51).
32. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (aynı kararda bkz. §§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
33. Ayrıca ceza infaz kurumu yetkilileri, mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
34. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda da mektubun içeriğindeki hangi sözlerin neden sakıncalı olduğu gerekçede gösterilmek zorundadır.
35. Hatta bir hükümlü tarafından milletvekiline gönderilmek istenen mektup ile herhangi bir kişiye gönderilmek istenen mektubun değerlendirilmesi de bu kapsamda aynı şekilde olmamalıdır. Mektubun muhatabı olan milletvekilinin o dönemde TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda üye olduğu dikkate alındığında gerekçelerin ikna ediciliği daha kuvvetli olmak zorundadır (Kahraman Güvenç, § 47).
36. Başvuru konusu mektupların muhataplarının milletvekilleri oldukları görülmektedir. Başvurucular tarafından yazılan mektuplarda, bazı hükümlülerin yaşadığı iddia edilen hak ihlalleri ile İnfaz Kurumunda yaşandığı ileri sürülen aksaklıklarla ilgili bilgilerin paylaşıldığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 12, 13).
37. Somut olayda mektupların alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu kararlarında, başvuruya konu mektup içeriklerinde yer alan hangi sözlerin muhataplarına (milletvekillerine) ulaştırılmasının ne suretle sakıncalı olduğu açıklanmadan, mektupların içeriklerinde yalan ve yanlış bilgiler ile Kurumu yıpratmak amacıyla kamuoyu oluşturmaya yönelik ibareler bulunduğu belirtilmiştir. İnfaz Hâkimliği kararlarında ise ceza infaz kurumlarında insan hakları ihlallerine yönelik olarak şeffaflığın önemine işaret edilerek ve Anayasa Mahkemesinin Akif İpek kararına atıfla mektuplara el konulmasının yerinde olmadığı açıklanmıştır. İtiraz üzerine bu defa Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Savcılık itirazının yerinde görüldüğünü vurgulamakla yetinerek İnfaz Hâkimliği kararlarının kaldırılmasına karar vermiştir.
38. Başvurucuların İnfaz Kurumunda yaşandığını iddia ettikleri hak ihlallerine ilişkin bir kısım bilgileri paylaşmak amacıyla milletvekillerine göndermek istedikleri mektuplarındaki iddialarının bir kısmının veyahut tamamının gerçeğe uygun olmadığı kabul edilse dahi Disiplin Kurulu ve Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarında mektup içeriklerinin sakıncalı olduğuna ilişkin ve somut tespitlere dayalı yeterli bir gerekçe gösterilmemiştir. Mektupların alıkonulmasını gerektirecek boyutta ceza infaz kurumunda düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan özel ve olağanüstü koşulların bulunduğunu, başka bir ifade ile haberleşme hakkının kötüye kullanıldığını ikna edebilecek herhangi bir gerekçeye yer verilmemiştir. Bu kapsamda somut olayda suçun önlenmesine, disiplinin ve ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere dayalı olarak ortaya konulmadığı sonucuna varılmıştır.
39. Diğer yandan ceza infaz kurumu idaresinin başvurucuların infaz kurumunda yaşandığını ileri sürdükleri insan hakkı ihlallerine ilişkin iddialarını TBMM üyesi olan milletvekillerine ulaştırılmasını engellemek gibi bir yetkisi olduğundan söz edilemez. Aksine hukuka bağlı ceza infaz kurumu idaresinin başvurucuların kötü muamele iddialarının araştırılması ve gerçeğin ortaya çıkarılması için bağımsız ve tarafsız bir resmî soruşturma yürütecek idari ve yargısal makamları durumdan derhâl haberdar etme ve harekete geçirme yükümlülüğü vardır (aynı yönde değerlendirme için bkz. Akif İpek, § 72).
40. Dolayısıyla başvurucular tarafından gönderilmek istenen mektupların alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahale amaçlanan hedefler açısından orantısız olup demokratik toplum gereklerine uygun değildir.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucular, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi zararlarının giderilmesi talebinde bulunmuşlardır.
44. Başvurucuların Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
45. Başvurucuların Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara ayrı ayrı takdiren net 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradığını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
47. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Kocaeli İnfaz Hâkimliğine ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı net 2.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin bilgi için Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (E. 2015/4359, K. 2015/4559; E. 2015/4381, K. 2015/4606) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

- • - • -