Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yoksulluk Nafakasının Süresine İlişkin Güncel Gelişmeler

Up-to-Date Developments With Regards to the Duration of Welfare Alimony

Ezgi GELMEZ

Uygulamada boşanma neticesinde ortaya çıkan sorunların başında boşanmanın mali sonuçlarından yoksulluk nafakası gelmektedir. Yoksulluk nafakası, boşanma neticesinde yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşan ve diğer eşe kıyasla daha fazla kusuru bulunmayan eşe ödenen nafaka çeşididir. Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca hâkimin yoksulluk nafakasını belirli bir süre ile sınırlama imkânı bulunsa da Yargıtay uygulaması ile süresiz nafaka kural haline gelmiş olup, ancak TMK m.176/3-4’teki koşulların varlığı halinde kendiliğinden veya mahkeme kararı ile sona erebilmektedir. Hal böyle iken nafaka yükümlüsünün TMK m.176/3-4’te sayılan haller oluşmadığı takdirde yaşam boyu nafaka ödeme yükümlülüğüne katlanmasının hakkaniyetli olup olmadığı konusunda tartışmalar söz konusu olmuştur. Bu tartışmalar üzerine Türk Medeni Kanunu’nda bir değişiklik yapılması gündeme gelmiştir. Henüz kanun değişikliği olmadığı için yoksulluk nafakasının süresi hâlâ tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Bu makalede konu yoksulluk nafakasında süre sorununun tarihsel gelişimi, karşılaştırmalı hukuk, anayasa mahkemesi kararı, Yargıtay uygulaması, öğretideki görüşler ve güncel gelişmeler ele alınarak incelenmiştir.

Boşanmanın Mali Sonuçları, Nafaka, Yoksulluk Nafakası, Yoksulluk Nafakasının Süresi.

In practice, one of the primary problems arising from divorce is welfare alimony, which is one of the financial consequences of divorce. Welfare alimony is a kind of alimony paid to the spouse who faces the danger of falling into poverty as a result of divorce and is less blamable compared to the other spouse. In accordance with the provisions of the Turkish Civil Code, although the judge has the possibility to limit the welfare alimony to a certain period, indefinite alimony has become a rule with the practice of the Supreme Court. However, the alimony may end spontaneously or by court order only in the presence of the conditions set out in Article 176/3-4 of the Turkish Civil Code. As such, there are discussions about if it is fair to bear the obligation to pay alimony for a lifetime, unless the conditions listed in the Turkish Civil Code article 176/3-4 occur. Following these discussions, an amendment to the Turkish Civil Code has come into question. As there has not been any amendment to the code yet, the duration of the welfare alimony is still a matter of debate. In this article, the historical development of the problem of duration in alimony, comparative law, the decision of the Constitutional Court, the practice of the Supreme Court, doctrinal opinions, and current developments are studied.

Financial Consequences of Divorce, Alimony, Welfare Alimony, Duration of Welfare Alimony.

Giriş

Kanunlar aileyi koruyan, huzurunu ve refahını sağlayan bir düzen yaratmakla yükümlüdür. Anayasa m.41’in1 sağladığı haklar ve yetkiler çerçevesinde aile bireyleri arasında maddi ve manevi anlamda dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğü düzenlenmiştir. Hem bireysel hem toplumsal bir işleve sahip olan nafaka kurumu, kanunkoyucunun bu yükümlülüğün mali sonuçlarından birisi olarak, zaruret içinde bulunan aile bireylerinin temel geçim ihtiyaçlarını sağlamak ve diğer yandan toplum düzenini korumak amacıyla oluşturulmuştur.2 Yoksulluk nafakası ise, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen ve kusuru diğer eşten daha ağır olmayan eşe, diğer eş tarafından ödenen nafakadır.3 Kanunkoyucu evlilik birliği içinde eşlerin karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma yükümlülüğünde olduğu gibi, boşanma gerçekleştikten sonra da belirli şartların varlığı halinde bu katkının mali yönüyle devamını düzenlemiştir.4 Böylece yoksulluk nafakasıyla, evlilik birliğinin devamı esnasında söz konusu olabilen yükümlülükler evlilik bağı ortadan kalkmasına rağmen bir süre daha sürdürülmüş olmaktadır.5 Yoksulluk nafakası, aile hukukuna ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve boşanma kararı ile birlikte hüküm doğuran kişiye bağlı yenilik doğuran bir hak niteliğindedir.6 Temel dayanağı insan onuru olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir.7 Eğer böyle olsaydı, sadece kusuru olan eşten istenmesi gerekirdi. Halbuki Türk Medenî Kanununda açıkça belirtildiği üzere, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü olabilir. Nitekim TMK m.175/2 hükmü bu durumu, “Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” şeklinde açıkça ifade etmiştir. Yoksulluk nafakası talep eden tarafın ise, diğer taraftan daha ağır kusurlu olmaması yeterlidir. Gerçekten de boşanmada maddi ve manevi tazminat, boşanma sebebiyle kusursuz ya da daha az kusurlu olan eşin uğradığı maddi ve/veya manevi zararlarının giderilmesine yönelik olduğu halde; yoksulluk nafakası ile amaçlanan, boşanma sebebiyle eşlerden birisinin düştüğü yoksulluk durumunun sosyal dayanışma ve ahlaki değerler uyarınca ortadan kaldırılmasıdır.8

TMK m.175 yoksulluk nafakasını düzenlemektedir. TMK m.175/1’deki, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan süresiz olarak nafaka isteyebilir” hükmünde geçen “süresiz” ifadesi, Yargıtay’ın yerleşik hale gelen kararlarında hâkimi bağlayıcı bir zorunluluk olarak yorumlanmaktadır. Aslında TMK hükümleri hâkime, yoksulluk nafakasını belirli bir süre ile sınırlama imkânı verse de, Yargıtay uygulamasıyla, süresiz nafaka kural haline gelmiş olup, ancak TMK m.176/3-4’teki koşulların varlığı halinde kendiliğinden veya mahkeme kararıyla sona erebilmektedir. Ancak nafaka yükümlüsünün, TMK m.176/3-4’te sayılan haller oluşmadığı takdirde yaşam boyu nafaka ödeme yükümlülüğüne katlanması hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurmaktadır. İşte bu bakımdan, yoksulluk nafakasının süresine ilişkin birçok tartışma doğmuş; bunu takiben Türk Medenî Kanununda bir değişiklik yapılması gündeme gelmiştir. Henüz kanun değişikliği olmadığı için konu hâlâ farklı boyutlarda tartışılmaktadır. Bu makalede, söz konusu tartışmaları göz önünde tutarak meseleye kendi bakış açımızla yaklaşmaya çalışacağız.

I. Yoksulluk Nafakasında Süre Sorununun Tarihsel Gelişimi

Yoksulluk nafakası TMK’nın 175’inci maddesinde düzenlenmiş olup, konunun esasına geçmeden önce, maddenin tarihi süreçteki hükümlerini belirtmenin faydalı olacağını düşünüyoruz. Madde, 1988 yılında 3444 sayılı Kanunla değiştirilmiştir. Bu tarihe kadar madde hükmünün ilk hali şu şekildedir: “Kabahatsiz olan karı yahut koca, boşanma neticesi olarak büyük bir yoksulluğa düşerse, diğeri boşanmaya sebebiyet vermemiş olsa dahi kudreti ile münasip bir surette bir sene müddetle nafaka itasına mahkûm edilir”.9 3444 sayılı Kanunla 1988’de yapılan değişiklikten sonra, TMK yürürlüğe girmeden önce ise hüküm şu şekilde kaleme alınmıştır: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”.10 TMK’nın bugün yürürlükte olan 175’inci maddesi ise şu şekildedir: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”. Görüleceği üzere, yoksulluk nafakasının “süresiz” olarak istenebilmesi EMK döneminde 3444 sayılı ve 04.05.1988 tarihli Kanunun 6’ncı maddesiyle yapılan değişiklik üzerine hukukumuza girmiştir.11 Bu değişiklikten önce nafaka, ancak bir yıl için istenebiliyordu. Hâkim bir yıllık süre ile bağlı olup, söz konusu bir yıllık sürenin uzatılması ya da bir yıldan daha az süreli olarak nafakaya hükmedilmesi söz konusu değildi.12 Ancak EMK dönemindeki bu sınırlama yoksulluk nafakasının anlam ve amacına uygun olmadığı için öğretide eleştirilmekteydi.13