Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Hukuk Sisteminde Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru

Serap AYDIN

Tarihsel gelişim açısından baktığımızda hukuk devleti idealini gerçekleştirmeye yönelik adımlar atılırken erkler ayrımı göz önünde bulundurulmuş, bireyin yürütme ve yasama organı karşısında haklarının korunması amacıyla değişik kurumlar tesis edilmiştir. Ancak bu mekanizmalar bireyin temel haklarını ve özgürlüklerini tam manasıyla koruyamamış, yargı organları tarafından da gerçekleştirilen hak ihlalleri, anayasacıları yeni arayışlara itmiştir. İşte bu arayışlar sonucu, hukuk devleti idealinin son meyvelerinden biri olan “Anayasa Şikâyeti ” ya da “Bireysel Başvuru ” kurumu ile karşı karşıyayız. Henüz daha bir yüzyıllık geçmişi bile olmayan bu kurum birçok devlet tarafından kabul edilip işlerliği sağlanmıştır. Buna paralel olarak Türkiye 12.09.2011 tarihli Anayasa değişikliğiyle, Anayasa Mahkemesi ne bireysel başvuru yu (anayasa şikâyeti ) kabul etmiştir.

Bu çalışmada, hukuk devleti ilkesinin göstergelerinden biri olan bireysel başvuru kurumu 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun çerçevesinde ele alınmaya çalışılacaktır. Özellikle yabancı hukukta bu kurumun en işlevsel uygulandığı ve bireylere tüm kamu gücü işlemlerine karşı başvuru yolu tanıdığı için, Alman anayasa şikâyeti kurumundan örnekler verilecektir. Yer yer diğer ülke uygulamalarına da değinilecektir. Ayrıca 6216 sayılı Yasanın eksik yönleri ele alınacaktır.

Anayasa Şikâyeti , Bireysel Başvuru , 6216 Sayılı Kanun .

When we look at it in terms of historical development, separation of powers was taken into consideration while taking steps for realisation of the state of law, and different institutions were established for the purpose of protecting the rights against executive and legislative organs. However, these mechanisms were not able to protect fundamental rights and freedom of individuals completely and violations of rights practised by judicial organs forced the constitutionalists into new searches. Now, as a result of these searches, we face the institution of “Constitutional Complaint” or “Individual Application” which is one of the final fruits of the ideal of state of law. This institution, which has not even a centennial history, has been adopted by many states and was made to become operative. Parallel to this, Turkey accepted individual application (constitutional complaint) to the Constitutional Court by the constitutional amendment of 12/09/2011.

In this study, individual application institution which is one of the indicators of the principle of state of law will be discussed within the frame work of Law No. 6216 on the Establishment and Rules of Procedures of the Constitutional Court. Particularly, examples from the German constitutional complaint institution will be given as it is where this institution is practiced most efficiently in the foreign law and where the right to application against all the public power proceedings is bestowed. Other country practices will also be mentioned. Furthermore, deficiencies of the Law No. 6216 will be discussed.

Constitutional Complaint, Individual Application, Law No. 6216.

I. GİRİŞ

Anayasalar; bir devletin kuruluşunu, yapısını, bu devlet içerisinde yaşayan bireyin hakları ve özgürlükleri ile bireyin devlete karşı olan sorumluluklarını düzenleyen belgelerdir. Anayasacılık hareketlerine baktığımız zaman anayasaların; bir toplumu yöneten iktidarın, bu gücünü kullanırken sınırsız ve sorumsuz davranmasının önüne geçme, bu iktidarı sınırlama düşüncesinin sonucu olarak ortaya çıktığını görüyoruz.

Bu bağlamda, günümüz anayasaları anlamında ilk çağdaş anayasa 1787 yılında Amerika’da ortaya çıkmıştır. Bunu, 1791 yılında Kıta Avrupası’nda Fransız Anayasası izlemiştir. Bu anayasalar ortaya konulurken bireylerin temel haklarının ve özgürlüklerinin sadece yürütme organları (kral) tarafından ihlal edilebileceği akla geliyordu. Çünkü özellikle Kıta Avrupası’nda anayasacılık faaliyetleri, iktidarı tek başına elinde bulunduran yöneticilere tepki niteliği taşıyordu ve ulusal iradenin ortaya konulduğu yasama organları (halk meclisleri-parlamento) temel hakların teminatı olarak görülüyordu.

Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında, bireylerin en temel hakkı olan yaşama hakkı büyük darbe almış (50-70 milyon insan ölmüştür), temel hakların ve özgürlüklerin teminatı olan yasama organlarının işlemlerinin ve eylemlerinin sorgulanmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda da, bireyin haklarını yasama organı karşısında da güvenceye almak -kanuna karşı koruma1- amacıyla, “Anayasa Yargısı” kavramı karşımıza çıkmıştır2. Anayasa yargısı, hukuk devletinin edindiği en büyük kazanımlardan biridir ve temel felsefesi itibariyle de hukuk devleti prensibi ile uyum içerisindedir. Çünkü hukuk devletinin temel prensiplerinden biri olan normlar hiyerarşisi, kanunların, en üst ve ölçü norm olan kanunların anayasaya aykırı olamamasını ifade eder. Normlar hiyerarşisini hayata geçirmek, yani kanunların anayasaya aykırılığının önüne geçmek için ise etkin bir denetim kurumuna ihtiyaç vardır. İşte bu başarıyı sağlayacak olan “Anayasa Yargısı”dır. Kanunların Anayasaya uygunluğunu sağlayacak diğer bir çözüm ise siyasi denetimdir3. Kanunların Anayasaya aykırılığının hukuki denetimi olan Anayasa yargısının ilk örneğini, Amerikan Federal Yüksek Mahkemesi 1803 tarihinde vermiş olduğu “Marbury V. Madison”4 içtihatla oluşturmuştur. Bu kararın verildiği tarihte henüz 1787 tarihli Amerikan Anayasasında anayasa yargısı denetimini yerine getirecek bir kurum mevcut değildi.