Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İtalyan Faşizmine Dair Hukuki Tahlil Denemesi

An Attempt of Legal Analysis on Italian Fascism

Umut AKYÜZ

Liberalizm, muhafazakârlık, komünizm, sosyalizm ve demokrasinin yanı sıra faşizm, modern Batı kültüründe yirminci yüzyılı şekillendiren büyük siyasi ideolojileri simgeler. Kökleri daha eskilere götürülebilse de faşizmin ideolojiye dönüşmesi Birinci Dünya Savaşı sonrasına rastlamaktadır. Faşizm, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından gelişen ekonomik, siyasi ve kültürel ortama tepki olarak doğmuştur. Çalışmada İtalyan faşizmi modeline odaklanmanın başlıca sebebi, İtalyan faşist uygulamalarının tarihsel önceliği haiz oluşu ve dünya ölçeğinde gözlemlenen başkaca faşist rejimlere rol modellik işlevi üstlenmesidir. Çalışma kapsamında ekonomik, tarihi ve sosyolojik bağlam da dikkate alınarak İtalyan faşizminin hukuki mahiyetinin analizi amaçlanmaktadır.

Faşizm, Faşist, İtalya, Mussolini, Totaliteryanizm.

Liberalism, conservativism, communism, socialism and democracy, along with fascism, represent the great political ideologies in the modern Western culture that shaped the twentieth century. Although its roots can be traced even further back, the conversion of fascism into an ideology happened in the aftermath of the World War One. Fascism was born as a reaction to the economic, political and cultural environment which developed after the World War One. The reason the article focuses on the model of Italian fascism is the fact that Italian fascist practices are historically anterior and that it has served as a role-model to other fascist regimes across the world. The article pursues to analyze the legal character of Italian fascism by taking the economic, historical and sociological contexts into consideration.

Fascism, Fascist, Italy, Mussolini, Totalitarianism.

GİRİŞ

Devlette iktidar tekeline sahip olanların adalet, merhamet, şefkat, iyilikseverlik, cömertlik, öfkeye yenilmeme, sabırlılık, akıllılık, temkinli olma gibi erdemlere sahip olmasının halkın rahat etmesi için zorunlu olduğu iddia edilmiştir.1 Bu sıralanan erdemler hiç kuşkusuz ahlaki bir boyut içermektedir. Peki, ahlak ile siyasetin doğallıkla ve zorunlulukla bir arada bulunması şart mıdır? Öyle ki modern siyasal teorilerin öncüsü kabul edilen Niccolò Machiavelli (1469-1527), siyaset ile ahlakın kendi doğal sınırlarına çekilmesi gerektiğini, böylelikle siyasetin ahlakın gölgesinden kurtulabileceğini vurgulamıştır.2 Zira Machiavelli’ye göre devleti yöneten kişinin ahlakla sınırlandırılmaması, kendi ihtişamını koruması ve devletin başarısını sağlaması için gereklidir; dolayısıyla amaç, araçları meşru kılmaktadır.3 Dikkat edilmelidir ki Machiavelli amacın araçları her durumda ve kayıtsız koşulsuz meşru kılacağını söylememektedir. Bilakis bazı araçların kısa vadede olumlu sonuçlar verse de uzun vadede kendisini tehlikeye sürükleyeceğinden bahisle akıllı bir hükümdarın kaçınması gereken araçlardan bahseder. Düşünüre göre halk, hükümdarını hem sevmeli hem de ondan korkmalıdır; illa birisini tercih etmek gerekirse korkulmak sevilmekten daha güvenli bir yoldur.4 Hükümdar, zalimliğiyle değil şefkatiyle tanınmalıdır; zira halk, hükümdarından nefret ederse isyan çıkar.5 Daha sonra da irdeleneceği üzere 1928’de Machiavelli’nin Prens (Hükümdar) adlı eserini6“devlet adamının üstün rehberi” olarak tanımlayan ve “Machiavelli bugün dört yüzyıl önce olduğundan çok daha canlıdır.”7 diyen 20. yüzyılın ilk faşist diktatörü Benito Amilcare Andrea Mussolini8 (1883-1945), İtalya’da iktidarını koruyabilmek için korku ve sevgi karışımı bir tutum benimsemiştir.9

İktidarı sınırlandırma fonksiyonu da olan hukuk, ahlaka aykırı tutumlara cevaz verebilir mi? Bir siyasi rejim türü olarak faşizm,10 hukuki ve ahlaki çerçevede nasıl değerlendirilebilir? Çalışmamızda esasen bu sorulara cevap aranmaktadır.

I. FAŞİZM NEDİR?

Mutlakiyetçi rejimlerde egemenler kendilerini ya Mısır Firavunları gibi Tanrı’nın kendisi yahut Roma İmparatorları gibi Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak nitelendirmişlerdir.11 İnsanların doğaları itibarıyla kötü olduğunun ve ilkel özgürlük durumunda insanların tutkularına kapılarak birbirlerini yok edeceğinin düşünüldüğü bir ortamda düzen ve barışı sağlayabilecek olan, mutlak güce sahip bir egemendir.12 Bu bölümde inceleyeceğimiz faşizm de siyaset tarihinde demokrasi rejimlerinin ardından mutlakiyetçiliğe saf ve basit bir dönüş olarak karşımıza çıkmaktadır.13