Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Soruşturma Evresinde Müdafiye Erişim Hakkının Sistematik Olarak Kısıtlanması: AİHM’nin Beuze v. Belçika Kararının İncelenmesi

Systematic Restriction on the Right to Access to Lawyer at Investigation Stage: An Examination of the ECTHR’s Decision of Beuze v. Belgium

Ergül ÇELİKSOY

AİHM, Beuze v. Belçika davasında şüphelilerin soruşturma evresinde müdafiye erişim hakkının kısıtlanması ile ilgili önemli bir karara imza atmıştır. Bu davada, Belçika’da bazı şüphelilerin soruşturma evresinde müdafi ile görüşme ve müdafiden yararlanma hakkını sistematik olarak kısıtlayan bir yasal düzenleme (systematic statutory restriction) nedeniyle başvurucunun müdafiye erişimi engellenmiştir. AİHM, Beuze v. Belçika davasında müdafiye erişimin kısıtlanmasını gerektirecek herhangi bir zorunlu sebep (compelling reasons) olmaksızın başvurucunun müdafiye erişim hakkının sistematik olarak uygulanan yasal bir düzenlemeye dayanılarak kısıtlanmasının, söz konusu hakkı düzenleyen AİHS m.6/3-c hükmünü doğrudan ihlal etmediğine hükmetmiştir. AİHM, bir davada müdafiye erişimin engellenmesinin, Sözleşme’nin m.6/3-c hükmünü ihlal edip etmediğinin tespit edilebilmesi için, yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesi (overall fairness assessment) gerektiğini vurgulamıştır. Mahkeme, Beuze v. Belçika davasında yargılamayı bir bütün olarak değerlendirdikten sonra başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Fakat Mahkeme’nin bu davada benimsemiş olduğu tutum, daha önceki benzer içtihatlarında benimsemiş olduğu yaklaşımla önemli ölçüde çelişmektedir. Bu makale, AİHM’nin Beuze v. Belçika davasındaki yaklaşımını, soruşturma evresinde müdafiden yararlanma hakkı ile ilgili daha önceki içtihatları ışığında tartışmayı amaçlamaktadır.

Müdafiden Yararlanma Hakkı, Savunma Hakkı, Müdafi, Soruşturma Evresi, Adil Yararlanma Hakkı, Beuze v. Belçika.

The ECtHR has delivered an important judgment in the case of Beuze v. Belgium. In this case, the applicant was denied accessing to lawyer at investigation stage of the criminal proceedings because of a systematic statutory restriction applied on this right at that time in Belgium. The ECtHR has ruled out that the systematic statutory restriction of a general and mandatory nature would in itself constitute an automatic violation of Art 6 § 3(c) of the ECHR. Relying on Ibrahim and Others v. the United Kingdom, the ECtHR has held that the Salduz principles require a two-stage test of analysis regardless of the existence of compelling reasons to deny the right to access to lawyer. However, the Beuze judgment appears to be very controversial since the ECtHR has failed to put forward any convincing reason why it departed from its previous case-law, particularly Salduz v. Turkey and Dayanan v. Turkey. This paper analyses the Beuze judgment in the light of the ECtHR’s recent jurisprudence in order to examine whether it contradicts and dilutes the principles previously set out.

Custodial Legal Assistance, Right to Access to Lawyer, Defence Rights, Fair Trial, Beuze v. Belgium.

I. Giriş

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) içtihatlarında, soruşturma evresinde müdafiden yararlanma hakkı ile ilgili son yıllarda önemli gelişmeler olmaktadır. AİHM, ilk olarak 2008 yılında karara bağlanan Salduz v. Türkiye davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) m.6/3-c hükmü kapsamında şüphelilerin kural olarak soruşturma evresinde müdafi ile görüşme ve müdafiden yararlanma hakkına sahip olduklarına hükmetmiştir.1 AİHM’nin, Salduz v. Türkiye davasında benimsemiş olduğu prensipler, doktrinde ve Mahkeme’nin kendi içtihatlarında “Salduz prensipleri” olarak değerlendirilmiştir.2 AİHM, Salduz prensipleri ışığında 2008 yılından itibaren yüzden fazla davayı karara bağlamış ve Salduz v. Türkiye davasına üç yüzden fazla atıfta bulunmuştur.3

Mahkeme, 2016 yılında görülen İbrahim ve Diğerleri v. Birleşik Krallık4 davasında ise soruşturma evresinde müdafi ile görüşme ve müdafiden yararlanma hakkı üzerine Salduz v. Türkiye ve devam eden kararlarında oluşturduğu prensiplerinin yeteri kadar açık ve anlaşılır olmadığını belirtmiştir.5 AİHM, İbrahim ve Diğerleri v. Birleşik Krallık davasında uzun bir süredir belirsiz kalmış olan hakkın sınırlandırılmasına imkân tanıyan zorunlu sebeplerden (compelling reasons) ne anlaşılması gerektiğini tespit etmiştir.6 Ayrıca, Salduz prensiplerinin iki aşamalı bir test gerektirdiğini vurgulamıştır. Mahkeme birinci aşamada, bir davada soruşturma evresinde müdafiden yararlanma hakkının sınırlandırılmasını gerektirecek zorunlu bir sebebin olup olmadığı tespit edecektir. İkinci aşamada ise yargılamanın tamamını bir bütün olarak değerlendirerek (overall fairness assessment) müdafiden yararlanma hakkının sınırlandırılmasının yargılamanın genel olarak adil şekilde sürdürülmesini etkileyip etkilemediğini inceleyecektir.7

AİHM, Beuze v. Belçika davasında soruşturma evresinde müdafiden yararlanma hakkı ile ilgili önemli bir karara imza atmıştır.8 Mahkeme, bu davada, soruşturma evresinde müdafi ile görüşme ve müdafiden yararlanma hakkının kısıtlanmasını gerektirecek zorunlu bir neden olmamasına rağmen hakkın sistematik olarak kısıtlanmasının (systematic statutory restriction), Sözleşme m.6/3-c’de düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal edip etmediğini değerlendirmiştir.9 Mahkeme, iç hukuk sistemindeki yasal bir düzenleme ile soruşturma evresinde müdafi ile görüşme ve müdafiden yararlanma hakkının sistematik olarak kısıtlanmasının, doğrudan AİHS m.6/3-c hükmünün ihlaline yol açmayacağına karar vermiştir.10 AİHM bu durumda, yargılamanın bir bütün olarak değerlendirilip, söz konusu kısıtlamanın şüphelinin ya da sanığın adil yargılanmasına engel oluşturup oluşturmadığına dair genel bir değerlendirme (overall fairness assessment) yapılmasının gerektiğini vurgulamıştır.11