Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Zorunluluk Halinin Hukuki Niteliği

Legal Qualification of Obligation

Cengiz APAYDIN

TCK’nın 25/2’nci maddesinde hukuka uygunluk nedeni olarak zorunluluk hali ile kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olarak zorunluluk hali arasında bir ayırım yapılmamakta olup, zorunluluk halinin hem bir hukuka uygunluk nedeni hem de kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olarak iki farklı biçimde kabulü gerekmektedir. Failin korumaya çalıştığı tehlikeyle karşı karşıya bulunan hukuki değer, kurtarma fiiliyle ihlal edilen ilgisiz üçüncü şahsa ait hukuki değerden üstünse zorunluluk hali bir hukuka uygunluk nedenidir. Diğer yandan korunmak istenen değer, kurtarma eylemiyle zarar verilen hukuki değerden önemli ölçüde üstün değilse veya her iki yarar da eşitse, kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olarak zorunluluk hali kabul edilmelidir.

Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Özellikleri, Zorunluluk Hali, Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Zorunluluk Hali, Kusurluluğu Ortadan Kaldıran Bir Neden Olarak Zorunluluk Hali.

No distinction is made between obligation as a cause of legality and obligation as a reason of eliminating faultiness in the article 25/2 of Turkish Criminal Code and it is necessary to accept that there are two different forms of the state of obligation, both a cause of legality and a reason of eliminating faultiness. The obligation is a cause of legality when the legal value against the offender’s unlawful attack is higher than the legal value of unrelated third person’s right infringed by the act of salvage. On the other hand, the obligation has to be accepted as a reason of eliminating faultiness when required legal value is not significantly higher than or at least equal to the legal value exposed to harm of the act of salvage.

Attributes of Cause of Legality, Obligation, Obligation as a Cause of Legality, Obligation as a Reason of Eliminating Faultiness.

I. Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Yapısı

Toplumsal hayat sanılandan çok karmaşıktır. Toplumda çıkar çatışmalarını ve irade uyuşmazlıklarını düzenleme, çoğu kez yasaklanan veya emredilen bir davranışa belli koşullarda izin verilmesiyle sağlanmaktadır. Hukuk düzeni, kimi zaman, yasaklanan bir davranışın, belli bazı koşullar oluştuğunda, yapılmasına izin verilmektedir. Gerçekten, ceza hukuku düzeni, bir yandan bazı beşeri davranışların yapılmasını veya yapılmamasını emreden veya yasaklayan normlardan oluşurken, öte yandan belli bazı koşullarda o davranışların yapılmasına veya yapılmamasına izin veren normlardan oluşmaktadır. Böyle olunca, hukukun yasaklanan veya emredilen bir davranışın belli bazı koşullarda yapılmasına veya yapılmamasına aynı değerdeki diğer bir hükmü ile izin vermesinden veya o fiili emretmesinden ötürü, yasaklanan veya emredilen davranışın yapılması, hukukî her hangi bir değerin veya menfaatin ihlali sayılmamakta, dolayısıyla fiil her hangi bir suça vücut vermemektedir. Toplumsal hayatın karmaşıklığından kaynaklanan bu durumlarda, fiille hukuk düzeni arasında bir çatışmanın olmamasının, fiilin hukuka uygun sayılmasının, dolayısıyla bir suça vücut vermemesinin nedeni, genelde, ya hukuki menfaatin yokluğu ya hukuki menfaatin üstünlüğü ya da hukuki menfaatin eşitliği esasına dayandırılmaktadır.1

Hukuka aykırılık, sadece ceza hukukuna değil, tüm hukuk düzenine aykırılıktır. Bir başka ifadeyle, hukuka aykırılık bütün hukuk düzeni ile fiil arasındaki münasebetin ifadesidir.2 Hukuka uygun hale getirme, günlük dilde ceza hukukundan daha geniş bir anlama sahip gibi görünüyor. Ceza hukukunda yasaklayıcı bir normun ihlalinin meşrulaştırıldığını söylemek, yalnızca izin verildiğini söylemek değil; ayrıca bunun teşvik edildiğini söylemektir. Buna karşılık günlük dilde ise bir eylemin meşru olduğunu söylemek, yalnızca ona izin verildiğini söylemektir. Ahlak felsefecileri bu bakımdan çoğunlukla günlük kullanımı takip etmişlerdir.3

Hukuk düzeninin birliği/bütünlüğü ve çelişmezliği ilkesinin zorunlu bir sonucu olarak, bir fiilin hukukun bir sahasında hukuka uygun, diğerinde hukuka aykırı olarak kabul edilmesi mümkün olamayacağından; yazılı olsun veya olmasın, hukuka aykırılığı kaldıran nedenlerin hukuk düzeninin bütününden ortaya çıkartılması gerekmektedir. Bunun sonucu olarak, ceza hukukunun dışında olan, örneğin özel hukuk alanında mevcut bulunan yazılı veya yazılı olmayan hukuka uygunluk sebepleri doğrudan doğruya ceza hukuku alanında da uygulanabileceği gibi, tamamen ceza hukuku alanından kaynaklanan bir hukuka uygunluk nedeni de diğer hukuk dalları açısından hukuka uygunluk etkisi doğuracaktır.4 Diğer bir ifadeyle, belirli bir davranış ya da bir durum hukuk düzeninin tümü karşısında ya hukuka uygun ya da hukuka aykırı olabilir. Bu çerçevede, izin normları olarak kabul edilen hukuka uygunluk sebepleri de benzer durumlar bakımından hukukun tüm alanlarında uygulanmalıdır. Herhangi bir hukuk kuralının izin verdiği bir hareket hukuk düzeninin tümü bakımından hukuka uygun olarak telakki edilir.5 Suç teşkil eden bir fiili haklı çıkarabilecek kurallar sadece ceza hukukunda bulunmazlar. “Hukuk sisteminin bütünlüğü” prensibine göre nerede bulundukları dikkate alınmadan -ceza, idari ve hatta özel hukukta dahi- her müsamahakâr norm nazarı itibara alınmalıdır.6