Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

6292 Sayılı 2/B Kanunu’nun Eski
 Maliklerine İade Edilecek Taşınmazlar Hakkındaki Hükümlerinin
 Ormanlar Üzerindeki
 Mülkiyet Uyuşmazlıkları Açısından İrdelenmesi

Suat ŞİMŞEK

Ülkemizde orman kadastrosunun araz, kadastrosundan çok sonra yapılması ve haritacılık tekniğine uymaması nedeniyle ormanlar üzerinde devlet ile bireyler arasında ciddi mülkiyet uyuşmazlıkları söz konusu olmaktadır. Ayrıca 4785 sayılı Kanun’la, (istisnalar hariç olmak üzere) özel mülkiyette bulunan ormanların devletleştirilmiş sayılması da mülkiyet uyuşmazlıkları doğurmaktadır. Üstelik bu tür mülkiyet uyuşmazlıkları, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tazminat mahkum edilmesine neden olmaktadır. 2012 yılında çıkarılan ve kısaca 2/B Kanunu olarak bilinen 6292 sayılı Kanun, bu mülkiyet uyuşmazlıklarına son vermeyi amaçlamaktadır. Kanun’un 7. maddesi bu alanlardan bir kısmının eski maliklerine iade edilmesini öngörmektedir. İşte bu çalışmada 6292 sayılı Kanun’un bu tür mülkiyet uyuşmazlıklarını çözme potansiyeli değerlendirilmiştir.

Mülkiyet Hakkı, Orman, 2/B, Devletleştirilmiş Ormanlar, Orman Rejimine Alınan Yerler

I. GİRİŞ

Türkiye’de geçmişten günümüze, ormanların özel mülkiyete konu olabileceğinin kabul edilmesine rağmen ormanlar konusundaki bazı mülkiyet uyuşmazlıkları birey ile devlet arasında önemli ihtilaflara neden olmaktadır. Mülkiyet uyuşmazlığı yaşanan konuların başında, 4785 sayılı Kanunla devletleştirilen ya da öncesi itibarıyla orman olmasına rağmen şahıslar adına tescil edilen veyahut da şahıslar adına tescilli olmasına rağmen orman rejimine alınan alanların bedel ödenmeksizin devlet ormanı olarak tescil edilmesi gelmektedir. Bu uyuşmazlıkların büyük bir kısmı ise uygulanan yanlış politikalardan kaynaklanmakta ve bireylerin mülkiyet haklarının ihlaline neden olmaktadır. Oysaki mülkiyet hakkı en temel haklardan ve özgürlüklerdendir ve bu hakkın ihlal edilmesi bireyler ile devleti karşı karşıya getirdiği gibi Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tazminata mahkûm edilmesine de neden olmaktadır.

Bu tür sıkıntıları ortadan kaldırmak üzere çıkarılan 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun 7’nci maddesi1, tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan ya da özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan ancak daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların, tapu kütüklerindeki belirtmelerin kaldırılarak malikleri adına olan tapu kaydının geçerli olarak kabul edilmesini, bunlar hakkında dava açılmamasını, açılan davalardan vazgeçilmesini, bunlar hakkında açılan davalar neticesinde tapularının iptali ile Hazine adına tesciline dair verilen, ancak henüz uygulanmayan yargı kararlarının uygulanmaması, Hazine adına tescile dair yargı kararı uygulanarak Hazine adına tescil edilen taşınmazların ise eski maliklerine ya da bunların haleflerine iade edilmesini öngörmektedir.

Ancak bu maddenin uygulanması bazı sorunlar ortaya çıkaracak gibi görünmektedir. Zira, madde ormanlar üzerindeki tüm mülkiyet uyuşmazlıklarını kapsamadığı gibi, madde metninde de önemli hatalar ve eksiklikler söz konusudur. Maddenin en önemli eksikliği, 4785 sayılı Kanun gereğince devletleştirilmiş sayılan ormanların durumunun düzenlenmemiş olmasıdır. Ayrıca maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri arasında önemli farklılıklar söz konusudur. Örneğin (b) bendi taşınmazın iade edilebileceği kişiler olarak, hem kanuni hem de akdi halefleri belirlemişken, (a) bendinde iade edilebilecek taşınmazlar olarak yalnızca kanuni mirasçılar belirlenmiştir. Görüldüğü üzere (a) ve (b) bentleri arasındaki önemli bir fark da (a) bendinde sadece mirasçılardan bahsedilmesine rağmen, (b) bendinde “halef” kavramının kullanılmış olmasıdır. Bu tarz anlam farklılıkları uygulamada çok ciddi sıkıntılara neden olacak gibi görünmektedir.