Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Bazı Çarpıcı “Islahçı Hakları” 
(Royalite) Dava Örnekleri

Nazimi AÇIKGÖZ

Son yıllarda öne çıkan biyoekonominin ana ögelerinden birini de GDO’lar (Genetiği değiştirilmiş organizmalar) oluşturur. Gerek ana objenin canlı oluşu ve gerekse elde edilmelerindeki yeni biyoteknolojik yaklaşımlar, fikri mülkiyet hakları ile ilgili bir seri yeni uygulamaların doğmasına neden olmuştur. Canlıların patentlenmesi ile başlayan yasal işlemler, tohumculuk için geçerli olan “ıslahçı hakları -royalite”nin tahsili-ihlaller, son yıllarda hukukun kapısını sıkça çalmaktadır. Tohumluk, bir ticari meta oluşunun yanında, tescilli bir çeşit olması nedeniyle, o çeşidi geliştiren kişi veya kuruluşun, yıllarca verdiği emek, yaptığı masrafın oluşturduğu “fikri mülkiyet hakları” karşılığı olan “ıslahçı hakları (royalite)” bedelini de içinde bulundurur. Çünkü tescil edilen çeşit TEKNOLOJİK bir bulgudur, eserdir. Yeni bir çeşidin tescil sonrası “koruma altına” alınmasının sağlanması halinde çeşidi ıslah eden, geliştiren, ıslahçı hakları na sahip olabilir. Koruma altına alınana yeni bir çeşit, ürününün bir başkası tarafından tohumluk veya üretim materyali olarak pazarlanmasını engeller. Bu haklar kötüye kullanım, patent hakkının ihlali gibi durumlar, ulusal yasaların yanında, uluslar arası düzeyde kurulan bir seri örgüt tarafından takip edilmektedir. GDO tohumculuk pazarın %36’lara ulaştığı ve ekim alanının 160 milyon hektarı bulduğu günümüzde, konu gün geçtikçe önem kazanmaktadır.

Islahçı Hakları, Royalite, Islahçı Hak İhlalleri, GDO, Biyoteknoloji, Canlıların Patentlenmesi.

Gelişen teknolojiler güncel hayata, dile, doğal olarak hukuka da yeni kavramlar kazandıracaktır. İşte önce tohum teknolojisinde ve sonra da tarımsal biyoteknolojide yakalanan başarılar, hızla artan nüfusun beslenebilmesinde anahtar rol oynamıştır. En çarpıcı rakam, 1920’lerde 200 kg/da olan mısır veriminin 2000’lere gelindiğinde 800 kg/da’lara ulaşmasıdır. Burada genetik biliminin bitki ıslahçıları tarafından başarıyla kullanımı büyük rol oynamıştır. 1990’larda biyoteknolojinin de devreye girmesiyle, daha evvel bitkinin kendi çevresinde bulunmayan genler başka türlerden transfer edilerek (GDO = Genetiği değiştirilmiş organizmalar) hayatımıza girmiştir. 2011 yılında dünya transgenik (GDO’lu) ürün ekim alanı 160 milyon hektara ulaşırken (Grafik 1), 37 milyar US$’lık ticari tohum pazarının %36’sı bu kategoriye aittir. Transgenik çeşitlerin hızlı benimsenmesi (Grafik2) ve onbinleri bulan tarımsal biyoteknoloji patentleri ilgi ile izlenmektedir.

Tohumculukta ve tarımsal biyoteknolojide fikri mülkiyet hakları ile ilgili ihlaller, yalnız hukukçuları değil; politika, bürokrasi ve bilim camiasını da ilgilendirmektedir. Aslında fikri mülkiyet hakları (patent, ticari sır, telif hakkı, teknoloji kullanım sözleşmesi, ticari marka vs.), hemen hemen her sektörde gittikçe önemini artırarak kendisinden bahsettirmektedir. Bu haklardan en fazla öne çıkan “patent”dir. Gerek elektronik teknolojisinde gerek biyoteknolojide milyarları aşan bedelde patent ihlal davaları medyada yerlerini almaktadır1. Obje canlı materyal olduğundan, gerek tohum teknolojisinde gerek biyoteknolojide “patent”, biraz zor kabullenilen, anlaşılma ve özümsenme açısından da oldukça muğlak bir kavramdır.

TOHUMCULUKTA PATENT

Daha 19. Yüzyılda, ıslah edilen bitkilerde ıslahçısının bir hakka sahip olması gerektiği fikri öne sürülmeye başlanmıştı. Fakat o yıllarda ABD’de, üniversite ve kamu araştırma kuruluşların geliştirdikleri çeşitlerden her hangi bir gelir beklentisi öngörülemezdi. Çünkü bitki ıslahı yapan üniversiteler ve araştırma kuruluşları kamu görevi yapıyorlardı. Ne zamanki özel sektör bitki ıslahına el atıp yeni çeşitler geliştirmeye başladı, işte o yıllarda (1930) çelikle (tohumla değil!) çoğaltılan krizantem gibi çiçekler için “Bitki Patent Yasası” çıkartılmıştı. 1952’ye gelindiğinde ise tohumlu bitki çeşitleri için “Bitki Çeşitlerini Koruma Yasası” çıkartılıyordu. Burada olay, geliştirilen yeni bir genotipin, ıslahçısı adına tescilidir. Tescille ilgili bir seri koşul yerine getirilirken, yeni çeşit ıslahçısına bir seri avantaj sağlıyordu. Örneğin o çeşidin, bir başkası tarafından tohumluk veya üretim materyali olarak pazarlanamaması gibi. Bu haklar “ıslahçı hakkı” (royalite) olarak bilinir. Doğal olarak kötüye kullanım, patent hakkının ihlali gibi durumlar, ulusal yasaların yanında, uluslararası düzeyde kurulan bir seri örgüt tarafından takip edilmektedir. Söz konusu örgütlerin başında şu kuruluşlar öne çıkmaktadır: