Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Usul İncelemesi Yaklaşımından Dönüşü ve Sözleşmenin 18. Maddesinin Geniş Yorumu: Selahattin Demirtaş Kararı Çerçevesinde Değerlendirme

The Turn From Procedural Review in the Recent Case-Law of ECTHR and the Broad Interpretation of Art.18 of the Convention: Assessments From Selahattin Demirtaş Case

Hasan TUNÇ,Murat ERDOĞAN

Bu çalışmada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesi’nin 20 Kasım 2018 tarihli Selahattin Demirtaş v. Türkiye Davası’nda (No. 2, 14305/17 Başvuru no.lu) yaptığı değerlendirmelerin hem Türk hukuk sistemi, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemi açısından ifade ettiği anlam ele alınacaktır. Son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, maddi denetimden ziyade usuli bir denetim yapmaktadır. Ancak Selahattin Demirtaş v. Türkiye kararında Mahkeme, Sözleşme’nin 18. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Bu durum, Mahkeme’nin son yıllardaki istikrarlı içtihadı açısından önemli bir farklılık arz etmektedir. Benimsenen bu yaklaşım, Türk hukuk sistemi açısından da uyarı niteliğindedir. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin söz konusu yaklaşıma istikrar kazandırması halinde, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemi açısından önemli sorunlar yaşayacağı öngörülebilmektedir.

AİHS 18. madde, Gizli Amaç, Siyasi Amaç, Usul İncelemesi, Geniş Yorum.

This paper aims to discuss the essence of the assessments made by the Second Section of the European Court of Human Rights in the Case of Selahattin Demirtaş v. Turkey (No. 2, Application no: 14305/17, 20.11.2018) in terms of both the European Convention of Human Rights and Turkish legal system. In recent years, the Court had been conducting a procedural review rather than the substantive one. However, the Court, in Selahattin Demirtaş v. Turkey, reached the conclusion that the art.18 of the Convention has been violated. This decision, which we will argue that differs from the recent approach and case law of the ECtHR, means that the Court once again has made a turn from procedural review to substantive one. Thus, it is also a warning bell for Turkish legal system because unless the Court makes a different interpretation, one can see that Turkey is about to experience great difficulties in terms of European Convention of Human Rights system.

Art.18 of the ECHR, Hidden Agenda, Political Motivation, Procedural Review, Broad Interpretation.

Giriş

Bu çalışmada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesi’nin 20 Kasım 2018 tarihli Selahattin Demirtaş v. Türkiye Davası’nda (14305/17 Başvuru no.lu) yaptığı değerlendirmelerin hem Türk hukuk sistemi, hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemi açısından ifade ettiği anlam ele alınacaktır. Mahkeme söz konusu kararda, somut olaya ilişkin pek çok değerlendirme yapmıştır. Bununla birlikte Mahkeme’nin birtakım değerlendirmeleri Türk hukuk sistemi açısından özel bir öneme sahiptir. Bu değerlendirmeler, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de üye ülkelere karşı yargısal tutumu konusunda da birtakım sinyaller vermektedir.

Selahattin Demirtaş v. Türkiye kararı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemi ve Türk objektif hukuk düzeni bakış açısından ele alınabilir. Konuya öncelikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemi açısından yaklaşmak mümkündür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 1970’li yıllardan itibaren üye ülkelerdeki temel hak ihlallerine dinamik bir bakışı benimsemiştir. Bu doğrultuda Mahkeme, pek çok içtihadında aktivist bir tutumla, temel hak ve özgürlüklerin korunması adına etkin ve sıkı bir denetim yapmıştır. Hatta bu denetim zaman zaman vakaların maddi denetimini dahi içermiştir. Ancak özellikle son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu maddi denetimden usuli bir denetime geçmiştir. Bu doğrultuda Mahkeme, ulusal makamların usul işlemlerini temel hak ve özgürlüklere uygun bir biçimde yapılıp yapılmadığını denetlemekle yetinmiştir. Ancak Selahattin Demirtaş v. Türkiye kararında Mahkeme, Sözleşme’nin 18. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Yani başvurucunun temel hakkının, hukukça koruma görmeyen bir amaçla sınırlandığına hükmetmiştir. Böylece Mahkeme, ulusal makamların gerçek niyetini ortaya koyacak maddi bir denetim yapmıştır; bu durum, Mahkeme’nin son yıllardaki istikrarlı içtihadı açısından önemli bir farklılık arz etmektedir.

Konuya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk objektif hukuk düzenine bakışı açısından yaklaşmak da mümkündür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında yer alan bazı ifadelerin alt metinlerinden, Mahkeme’nin Türk hukuk sistemine duyulan güven konusunda olumsuz bir yaklaşım benimsediği anlaşılmaktadır. Benimsenen bu yaklaşım, Türk hukuk sistemi açısından tehlike potansiyeli barındırmaktadır. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin söz konusu yaklaşıma istikrar kazandırması halinde, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemi açısından önemli sorunlar yaşayacağı öngörülebilmektedir. Bu yaklaşımın haklılığını tartışmak bu çalışmanın kapsam ve sınırlarını aşmaktadır. Buna karşın söz konusu yaklaşım bir vakıadır; bu sebeple de Türk yargısı ve hukuk doktrininin bu yaklaşımın farkında olması zorunludur.