Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Hukukunda Bir Uzlaşı Metni Olarak Medine Vesikası

Convention of Madinah in Constitutonal Law as a Memorandum of Consensus

Zeynep ÖZKAN

Medine Vesikası, Medine bölgesinde müşterek bir siyasi örgütlenmenin olmadığı bir dönemde ortaya çıkmış yazılı bir belgedir. Kaynaklarda Vesika; Medine’de yerleşik Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Araplar arasında yapılmış bir sözleşme olarak yer almıştır. Bu sözleşmeyi önemli kılan; farklı ırk, din ve geleneğe mensup tarafların bir araya gelerek özgür iradeleri ile Medine’de sırf insan unsuruna dayalı yeni bir siyasi yapılanma ortaya koymak suretiyle barış içinde bir arada yaşama arzularını yazılı hale getirmiş olmasıdır.Bu çalışmada Medine Vesikası’nın anayasa hukukunun temel ilke ve kuralları açısından incelemesi yapılmaktadır.

Medine Vesikası, Uzlaşı Metni, Anayasa, Anayasacılık, Anayasa Hukukunda Medine Sözleşmesi.

Medina Convention is a written document that emerged at a time when there was no common political organization in the Medina region. It has taken place in the sources as a contract between Muslims, Christians, Jews and Arabs settled in Medina. What makes this contract important is that, the parties belonging different race, religion and tradition come together and write down their desire to live together in peace with their free will by creating a new political structure in Madina based solely on human.In this study, the Medina Convention is examined in terms of the basic principles and rules of constitutional law.

Convention of Madinah, Memorandum of Consensus, Constitution, Constitutionalism, Convention of Madinah in Constitutional Law.

Giriş

Medine Vesikası, kaynaklarda vesika, sözleşme, anayasa, site devleti ana sözleşmesi gibi adlarla anılmaktadır.1 Vesika, Medine’de hiçbir toplumsal örgütlenmenin olmadığı ve aralarında ihtilaflar bulunan farklı dinsel ve kültürel grupların yaşadığı bölgede, bu grupların ortak katılımıyla meydana getirilmiştir. Temelde iç düzeni sağlamak ve dışarıdan gelecek saldırılara karşı ortak hareket etmek üzere bir siyasi yapılanmanın (site devleti) kurulması amacını taşımaktadır. Bu çerçevede Vesika hem bu siyasi yapılanmayı kuran hem de yöneticiler ile tebaanın hak ve ödevlerini belirleyen yazılı bir belge olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu çalışmada Medine Vesikası, anayasa hukuku ilke ve kuralları bağlamında ele alınacaktır. Bu tartışmaya girmeden önce Vesika’nın ortaya çıktığı koşullara ve içeriğine yer verilecektir.

Medine Vesikasının Ortaya Çıkış Süreci

Medine Vesikası adını ortaya çıktığı bölge olan Medine (Yesrib) bölgesinden almıştır. Vesika’nın bu bölgede ortaya çıkması ve ortaya çıkış süreci, o dönem Medine’nin içinde bulunduğu siyasal - toplumsal yapı ile doğrudan ilişkilidir. Aynı dönemde Mekke’de, kabilelerden oluşan ve yönetimin bu kabileler tarafından on kişilik kurul halinde yürütüldüğü bir site devleti vardı. Sitenin siyasî, adlî, dinî, malî veya askerî görevleri Kurulun her bir üyesi tarafından yerine getirilmek üzere Kurul üyeleri arasında bölünmüştür.2 Hz. Muhammed ve Mekkeli Müslümanların hicret ettiği Medine (Yesrib) ise; Yahudilerin, Arapların ve Hristiyanların kabileler halinde yaşadığı ve bu kabileler arasında mücadelenin hüküm sürdüğü toplu bir siyasal ve sosyal hayatın bulunmadığı bir yerdi. Hicretten önce Medine’de, idarî yapıya dair herhangi bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle her kabile veya grup kendi içinde bağımsızdı ve kendi kurallarına göre yaşıyordu. Belli bir hukuk sistemi yahut ortak kabul görmüş örf ve adet dahi bulunmamaktaydı. Bununla birlikte şehrin iktisadî hayatına hâkim olan Yahudiler zaman zaman idarî alana giren bazı hususlarda Araplar’ı kendilerine tâbi kılıyordu. Hz. Muhammed’in Yesrib’le ilgili yaptığı ilk düzenleme, kendisi hicret edinceye kadar buradaki Müslümanlarla irtibatı sürdürmek üzere Evs ve Hazrec kabilesinden on iki nakib seçtirmesidir..3 Hicret’ten sonra Medine’de bulunan gruplar, muhacir ve ensardan oluşan Müslümanlar; Benî Kaynuka - Benî Nadir ve Benî Kureyza’dan oluşan Yahudiler; ve Müslüman olmamış Araplar (Evs ve Hazrec kabilesi) ile az sayıda Hristiyan Araplardan oluşmaktaydı. Evs ve Hazrec kabileleri arasında sürekli mücadele olduğu ve Yahudilerin de bu iki kabileden birini desteklemek suretiyle bölündüğü bilinmektedir. Medine’nin içinde bulunduğu bu siyasi ve sosyal karmaşa hem toplumsal açıdan hem de İslamın yayılması açısından güçlük teşkil etmekteydi. Medine’nin içinde bulunduğu iç huzursuzluğa Mekkeli Kureyş Kabilesinden de gelebilecek muhtemel saldırıların eklenmesi, şehirde siyasal birliğin sağlanmasını elzem hale getirmiştir.4 Medine toplumunun, tabanda Medinelilik, tavanda ise Hz. Muhammed’in kendi otoritesinin esas alındığı bir devlet çatısı altında birleştirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmış olduğundan, bu amaç doğrultusunda asgari müştereklerin belirlenmesi, idari anlamda esasların konulması, içte birlik, dışta ise Medinelilik paydasıyla çelişmeme şartıyla, siyasi anlamda dost-düşman saptaması yapılması zorunluluğu doğmuştur.5 Bu sebeple hem içte ve dışta güvenliği sağlayacak hem de siyasi otoriteyi merkezileştirecek siyasi yapılanmanın kurulması amacıyla Medine Vesikası meydana getirilmiştir.