Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İstinaf Başvurusunun Esastan Reddi Kararının Temyize Konu Edilmesi Halinde İcranın Geri Bırakılması İçin Yatırılan Teminatın Akıbeti

The Consequences of the Warranty Given in Order to Adjourn the Execution in Case of Appealing Against the Decision of Refusal of Application in General of the First Degree Appeal Court

İdil TUNCER KAZANCI

Kanunyoluna başvuru, bazı istisnalar dışında, hükmün icrasını engellemez. Yani kanunyolunun erteleyici etkisi hukukumuzda sadece hükmün şekli anlamda kesinleşmesine engel olur. Buna bağlı olarak, kanunyoluna başvuran tarafın, icranın geri bırakılmasını talep edebilmesi mümkün kılınmıştır. Yani kanunyolu incelemesi tamamlanıncaya (hüküm şekli anlamda kesinleşinceye) kadar İİK m.36 uyarınca icra geri bırakılabilir. Anılan düzenleme, bölge adliye mahkemesinin başvurunun esastan reddi veya Yargıtay’ın onama kararı verdiği hallerde yatırılan teminatın akıbetiyle ilgili getirdiği düzenleme borçlu aleyhine olumsuz sonuçlar doğurmaya elverişlidir.

İstinaf, Temyiz, İcranın Geri Bırakılması, Kanun Yolu, Erteleyici Etki.

Excluding certain exemptions, to appeal against a decision to the supreme court, does not prevent the execution of that decision. In other words, the deferral effect of the appeal can only prevent the legal execution of the decision. Correspondingly, the appealing party may demand the deferral of the execution of the sentence. In other words, according to the article 36 of Turkish Enforcement and Bankruptcy code, the execution of a decision can be suspended until the completion of the appeal (Until the sentence is formally definite). Foregoing article is viable in terms of having unfavourable results against the opposing party especially about restitution of the warranty, in cases of the rejection of the appeal demand by the first-degree appeal court or in case of the approval of the first-degree court’s decision by the Court of Cassation.

First-Degree Appeal, Cassation, Respite of the Execution of Sentence, Appeallate Remedies, Suspensive Effect.

Giriş

İcra İflas Kanunu 36. maddesinde düzenlemesini bulan icranın geri bırakılması kurumu, istinaf kanun yolunun uygulamaya girmesi ile birlikte bazı değişikliklere uğramıştır. Çalışmamız, bölge adliye mahkemesinin verdiği başvurunun esastan reddi kararının, icranın geri bırakılması için yatırılan teminata etkisi üzerine yoğunlaşmaktadır.

İlk derece mahkemesi kararı üzerine istinaf yoluna başvurulması halinde, İİK m.36/I düzenlemesi, tereddüde mahal vermeksizin, icranın geri bırakılması talebinin bölge adliye mahkemesine yöneltileceğini hükme bağlamaktadır. Bölge adliye mahkemesi, icranın geri bırakılması talebini kabul ederek, incelemesi süresince takip işlemlerinin geri bırakılmasına karar verebilecektir. İİK m.36/VI uyarınca bölge adliye mahkemesinin başvurunun esastan reddine karar vermesi halinde, yatırılan teminatın alacaklıya ödenmesi mümkün olabilecektir. Bölge adliye mahkemesinin esastan red kararı vermesi, borçlunun başvurabileceği kanun yollarının tükendiği anlamına gelmemektedir. Borçlu bu karar üzerine -şüphesiz diğer başvuru koşulları da sağlanıyorsa- temyiz kanun yoluna başvurabilir.

Bu durumda icranın geri bırakılması talebi için yatırılan teminatın akıbeti de bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira İİK m.36/VI uyarınca bölge adliye mahkemesi başvurunun esastan reddine karar verdiği takdirde teminat alacaklıya ödenmekte, dolayısıyla karar şekli anlamda kesinleşmemiş olmasına rağmen, alacaklı tatmin edilmiş olmaktadır. Farklı bir ifade ile, aslen alacaklı bölge adliye mahkemesine yatırılan teminattan tatmin edildiğinden, başvurunun esastan reddi kararının temyize götürülmesi ve yeniden icranın geri bırakılması talebinin (bu kez Yargıtay’a) yapılması, alacaklı bakımından ortaya çıkan sonucu değiştirmeyecektir. Bölge adliye mahkemesince teminatın iade edildiği ve Yargıtay’dan da başvuran lehine bir sonuç çıktığı durumlarda ise, icranın iadesi kurumu uygulama alanı bulabilecektir. Yani, bu şekilde kanun yolu süreci devam ederken hükmün gereğinin yerine getirilmesi, başvuru lehine sonuçlanmasına rağmen, başvurucunun aleyhine bir sonuç doğurmaya elverişlidir.