Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununa
 Göre Ceza (Uzamış) Zamanaşımının
 Uygulanma Koşulları

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Genel Olarak

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu sisteminde zamanaşımı süreleri bakımından şöyle bir sistem benimsenmiştir:

Alacak zamanaşımı:

Alacaklarda zamanaşımı süresinin tespiti için, öncelikle alacağın kaynağı olan hukuki ilişkiye ve bu hukuki ilişkiyi düzenleyen yasa kurallarına bakmak gerekir. Şayet özel bir zamanaşımı süresi var ise bu sürenin uygulanması gerekir. Sözgelimi, ayıplı (taşınır) mal satışından davalarda zamanaşımı süresi iki yıldır, dolayısıyla ayıplı mal davasında uygulanması gereken süre budur.

Kanunkoyucu, bazı alacaklar için beş yıllık zamanaşımı süresi öngörmüş olup bunlar 6098/TBK m.147’de tek tek sayılmıştır.1

Bir de genel zamanaşımı süresi vardır, bu süre 6098/TBK m.146’da şöyle düzenlenmiştir: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.”

Demek oluyor ki, yasada özel bir düzenleme bulunmadıkça, her alacak talebi on yıllık zamanaşımı süresine tâbi olacaktır.

Sebepsiz zenginleşme zamanaşımı:

Sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan davalar için kanunkoyucu, özel bir zamanaşımı süresi öngörmüştür. 6098/TBK m.82 hükmüne göre: “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”

Demek oluyor ki sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayanılarak açılan alacak davasında uygulanması gereken zamanaşımı süresi 2-10 yıl dilimlerine göre hesaplanmak gerekecektir.

Haksız fiil zamanaşımı:

Kanunkoyucunun, özel zamanaşımı süreleri derpiş ettiği diğer bir konu, haksız fiile dayalı maddi ve manevi tazminat alacaklarıdır. Gerçekten 6098/TBK m.72/1 hükmü şöyledir: “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.”

Bu hükme göre, tazminat talebinin sözleşme ilişkisine dayandırılması hâlinde ceza zamanaşımı süresi uygulanamaz:

“Mahkeme kararında, haksız fiillerden kaynaklı tazminat davalarının bir yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, davacının 15.01.2010 tarihli sözleşme ile zarar verici olayın ve zararın gerçekleştiğini öğrendiği, her halde de baş kontrol rapor tarihi olan 27.08.2010 tarihinde zararı öğrendiği gerekçesi ile davanın zamanaşımından reddine karar vermiştir. Oysa taraflar arasındaki sözleşme ile ilçedeki yollara ve su borularına verilen tahribatın giderilmesi için 15.01.2010 tarihinde protokol yapılmış olup, dava BK'nun 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. O halde mahkemece, davanın esasına girilerek, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” (Y. 13. HD, 20.01.2014 - E. 2013/26905, K. 2014/1312).

Ancak sözleşmeye aykırılık aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresi uygulanabilecek midir? Öğretide Petek, bu soruya olumlu yanıt vermektedir. Yazara göre, bu sonuca ulaşmada birçok norm yardımcı olmaktadır. Bunlardan biri 6098/TBK m.114 hükmü olup, bu hükme göre haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır. Öte yandan 6098/TBK m.60’ta hakların yarışması ilkesi düzenlenmiş olup buna göre, bir kişinin sorumluluğu birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir. Şu hâlde zarar gören sözleşmeye aykırılığa dayanmışsa, sadece sözleşmeye ilişkin hükümler uygulanacağından ceza zamanaşımı süresi uygulanmaz; ancak zarar göre sözleşmeye dayanmasına rağmen zamanaşımı süresi yönünden ceza zamanaşımı süresinin uygulanmasını talep etmişse, hâkim işin esasına yönelik olarak sözleşmeye ilişkin hükümleri, süre konusunda da ceza zamanaşımı hükümlerini uygulamalıdır.2

Yukarıda alıntılanan hüküm fıkrasının ikinci cümlesinden anlaşılacağı üzere, haksız fiilin aynı zamanda suç teşkil etmesi hâlinde, haksız fiile dayalı tazminat davasında ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Bunun koşullarını aşağıda incelemeye çalışacağız.

II. Ceza Zamanaşımı

Hukuk davasında (maddi tazminat/manevi tazminat) ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanmasına etken olan düşünceler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.02.2011 tarihli ve E. 2011/4-640, K. 2012/89 sayılı kararında şöyle ifade edilmiştir4 .

“Öğretide ve yargısal inançlarda, Borçlar Kanunu’nun m.60/2’deki (6098/TBK m.72) hükmünün anlam ve amacı şu şekilde açıklanmaktadır.

Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza yasaları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin mantık dışı olacağı kuşkusuzdur.

Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza yasası gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza yasası ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair yasalar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur.”

Bu koşul 6098/TBK m.72’de şöyle düzenlenmiştir:

“Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.”

Görüldüğü üzere 6098/TBK m.72 hükmü, Ceza Kanunundan değil; ceza kanunlarından söz etmiştir. Buna göre haksız fiilin, sadece TCK’ya göre değil; özel ceza kanunlarına, hatta özel kanunlarda yer alan ceza hükümlerine5 göre suç teşkil etmesi hâlinde de ceza zamanaşımının uygulanması gerekmektedir.