Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

6728 Sayılı Kanuna Göre Karşılıksız Çek Keşidesinin Sorumluluğa İlişkin Sonuçları*

Consequences of Drawing a Dishonoured Check in the
Context of Liability According to Law No. 6782

Mustafa YASAN

Hukuki niteliği havale ve ekonomik fonksiyonu ödeme aracı olan çek, para politikalarının belirlenmesinde diğer kambiyo senetlerine nazaran özel bir öneme sahiptir. Bunun bir yansıması olarak ise çek, diğer kambiyo senetlerinden farklı bir şekilde Türk Ticaret Kanununun yanında özel bir kanunla da düzenlenmektedir. Nitekim çeke ilişkin hukuki rejim, 6102 sayılı TTK m. 780 vd. yer alan çeke özgü hükümlerin yanında, 5941 sayılı Çek Kanunundan oluşmaktadır.

Türk hukukunda çeke dair ilk kanuni düzenleme olan 1914 tarihli Çek kanunnamesinden günümüze gelene kadar, özellikle para politikalarının belirlenmesinde bir enstrüman olan çeke dair hukuki rejimde, son 30 yıl içerisinde birbiriyle çelişen kodifikasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 6102 sayılı TTK’da yer alan çeke ilişkin hükümlerde, önce 6273 sayılı Kanunla 2012 yılında ve daha sonra 6728 sayılı Kanunla 2016 yılında esaslı değişiklikler yapılmıştır. Çalışmamızın konusunu 6728 sayılı Kanun ile gerçekleştirilen değişikliklere göre karşılıksız çek keşidesinin sorumluluğa ilişkin sonuçları oluşturmaktadır.

Kıymetli Evrak, Kambiyo Senedi, Çek, Karşılıksız Çek, Sorumluluk.

Check, which has the legal nature of remittance and economic function of a payment method, has a special importance in determining monetary policies when compared to other bills of exchange. As a reflection, unlike other bills of exchange, check is regulated by a special code in Turkish law along with the provisions contained in Turkish Commercial Code. The legal regime related to check could be found in Check Code No. 5491, in addition to article 780 et al in Turkish Commercial Code No 6102.

In Turkish law contradictory codifications have taken place in the last thirty years with regard to check, which is used as an instrument especially in determining monetary policies since its first legal regulation via Check Codex dated 1914. The provisions in relation to check contained in Turkish Commercial Code No. 6102 has gone under fundamental changes first through Law No. 6273 dated 2012, then through Law No. 6728 dated 2016. The subject of our study is consequences of drawing a dishonoured check in the context of liability, in accordance with the amendments made through Law No. 6728.

Negotiable Instrument, Bills of Exchange, Check, Dishonoured Check, Liability.

Giriş

Çalışmamızın konusunu 6728 sayılı Kanun ile gerçekleştirilen değişikliklere göre karşılıksız çek keşidesinin sorumluluğa ilişkin sonuçları oluşturmaktadır. Hukuki niteliği havale ve ekonomik fonksiyonu ödeme aracı olan çek, para politikalarının belirlenmesinde diğer kambiyo senetlerine nazaran özel bir öneme sahiptir. Bu önem, çekin kanun koyucunun müdahalelerine daha çok muhatap olmasına ve bunun bir yansıması olarak diğer kambiyo senetlerinden farklı şekilde Türk Ticaret Kanunun yanında özel bir kanunla düzenlenmesine de neden olmaktadır. Nitekim çeke ilişkin hukuki rejim, 6102 sayılı TTK m.780 vd. yer alan çeke özgü hükümlerin yanında, 5941 Sayılı Çek Kanunundan müteşekkildir. Bu hukuki rejimde önce 6273 sayılı Kanunla 2012 yılında ve daha sonra 6728 sayılı Kanunla 2016 yılında esaslı değişiklikler gerçekleştirilmiş. Kanun yapma tekniği açısından eleştirilere muhatap olmuş bu değişiklikler neticesinde karşılıksız çekin kurumsal niteliği ile hukuki ve cezai sorumluluğa ilişkin sonuçları açısından her defasında sil baştan niteliğindeki düzenlemelere geçerlik kazandırılmıştır. Örnek vermek gerekirse, 6273 sayılı Kanunla karşılıksız çek keşidesi suç olmaktan çıkarılmış ve cezai müeyyideler yerine idari tedbirlere tabi tutulmuş iken, 6728 sayılı Kanunla nerdeyse 6273 sayılı Kanundan önceki döneme bir dönüş yapılarak karşılıksız çek keşidesi yeniden suç vasfına sahip olmuş ve bunun bir sonucu olarak adli para cezası müeyyidesine geçerlik kazandırılmıştır. İtiraf edilmesi gerekir ki, çek hukukuna dair bu düzenlemeler, maalesef başarısız kodifikasyon çalışmaları olarak kabul edilebilir. Çeke dair hukuki rejimde kısa zaman aralıklarında bu denli radikal değişikliklere gidilmiş olması bu kabulümüzün gerekçesi olarak ifade edilebilir. Çalışmamızda önce çek hukukunda 6728 sayılı Kanuna kadar geçen dönemdeki kodifikasyon süreci özetlenecektir. Bunun devamında 6728 sayılı Kanun ile gerçekleştirilen değişiklikler üzerinde durulacaktır. Çalışmamızın son bölümünde ise karşılıksız çek keşidesinin suç vasfı ve bununla bağlantılı olarak cezai sorumluluğu ve uygulanacak koruma tedbirleri incelenecektir. Ümit ederiz ki çalışmamız hem özel hukuk hem de kamu hukuku karakterini haiz çek hukuku literatürüne mütevazı de olsa bir katkı sağlar.

I. Çek Hukukuna Dair Mevzuatta 6728 Sayılı Kanuna Kadar Geçen Sürecin Özeti

Hukuki niteliği havale ekonomik fonksiyonu ödeme aracı olan çek1 , Türk hukukunda diğer kambiyo senetlerinden (poliçe ve bono) farklı bir anlayış ile düzenlenmiştir. Bu farklı anlayış, çeke özgü Türk Hukukunda geçerlik kazanan ilk kanuni düzenleme olarak kabul ettiğimiz 1914 tarihli Çek Kanunnamesinden günümüze kadar geçerliğini korumuştur. 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu yürürlükte iken çeke olan güvenin sağlanması ve çekin tedavülünün artırılması amacıyla, karşılıksız çek keşidesini önlemeye yönelik özel bir Kanun olan 3167 sayılı mülga Kanun 1985’te yürürlüğe girmiştir2 . Bu Kanun ile karşılıksız çek keşidesi, müeyyidesi doğrudan hapis cezası olan bir suç olarak tanımlanmıştır. 3167 sayılı Kanun, 5941 sayılı Çek Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır. Çeke özgü yeni bir kanun olan 5941 sayılı Çek Kanununun yürürlüğe girişinde özellikle 2000’li yılların başından itibaren karşılıksız çek keşidesinin suç vasfına ve tabi olunan müeyyidenin hürriyeti bağlayıcı karakterine yükselen itirazlar etkili olmuştur. Buna ilaveten, 1999 yılında Helsinki Zirvesi ile AB’den aday ülke statüsü kazanıldıktan sonra Türk Hukukunda AB mevzuatı ile uyumlaştırma çabalarının yoğunluğu, karşılıksız çek keşidesine uygulanacak müeyyidenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve “ekonomik suça ekonomik ceza” ilkesi ile uyumlu olacak şekilde yeniden belirlenmesini gerekli kılmıştır. Bu sebeple 5941 sayılı Kanun 20.12.2009 tarihli ve 27438 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun, gerekçesindeki iddialı açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, sadece karşılıksız çeki değil, çeke dair diğer müesseseleri yeni bir anlayışla düzenlemeyi amaçlamıştır. Buna karşın önce 03.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6273 sayılı Kanun ile ve daha sonra 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Kanun ile Çek Kanununda dikkat çeken ve birbiri ile çelişen değişiklikler yapılmıştır. Altını çizmemiz gerekir ki, 3167 sayılı Kanundan tamamen farklı bir hukuki rejim ortaya koyma iddiası ile yürürlüğe girmiş olan 5941 sayılı Kanunda çok kısa süreler içerisinde Kanunun bakış açısını değiştirecek karakterdeki radikal değişikliklerin gerçekleştirilmesi kanun yapma tekniği açısından bir başarısızlık örneğidir. Bu başarısızlıkta bir özel hukuk müessesesi olduğu şüphesiz olan çekin sadece ceza hukuku yaklaşımı ile düzenlenmesi, çekin bir kambiyo senedi olduğunun, ekonomik açıdan ödeme aracı niteliğine sahip olduğunun göz ardı edilmesi de etkili olmuştur. 5941 sayılı Çek Kanunu 2009’da yürürlüğe girdiğinde karşılıksız çek keşidesinin suç vasfı korunmuş olmasına ve müeyyide olarak adli para cezası öngörülmesine rağmen, 6273 sayılı Kanunla gerçekleştirilen değişikliklerle karşılıksız çekin suç vasfı ortadan kaldırılmış ve karşılıksız çek keşidesi cezai müeyyideler yerine sadece idari tedbirlere tabi tutulmuştur3 . Gerekçe olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları ve “sözleşmeden doğan borçların yerine getirilmemesi halinde hürriyeti bağlayıcı müeyyidelerin uygulanamaması” prensibi gösterilmiştir4 . Ancak kabul edilmesi gerekir ki, 6273 sayılı Kanunla karşılıksız çekin suç vasfının ortadan kaldırılmasının asıl gerekçesi asliye ceza mahkemelerinin iş yüklerinin azaltılmasıdır. Karşılıksız çek keşidesinden kaynaklanan davaların asliye ceza mahkemelerinin iş yüklerinin ciddi bir oranını teşkil etmesi kanun koyucuyu böyle bir tedbir almaya yöneltmiştir. Ancak bu tedbirin karşılıksız çek keşidesinin yaygınlaşmasına ve çeke olan güvenin azalmasına yol açtığı görülmüştür. Çekin muhasebe teknikleri açısından paradan sonra likit kabiliyeti en yüksek olan ödeme aracı olması, bilançoda dahi aktif kısımda diğer kambiyo senetlerinden farklı şekilde paradan hemen sonra yer alması, çeke olan güvenin azalmasının makro ekonomik dengeler açısından da piyasalarda güven kaybına neden olmuştur. 6273 sayılı Kanunun gerekçesinde ifade edildiğinin aksine karşılıksız çekin suç vasfına son verilmesi karşılıksız çek keşidesi uygulamasının artmasına neden olmuştur5 . Bu sebeplerle kanun koyucu, 6273 sayılı Kanun ile gerçekleştirilen hatanın farkına kısa süre içerisinde varmış ve çeke güvenerek çeki ticaretinde kullanan karşılıksız çek keşidesinin gerçek mağdurları olan alacaklılardan yükselen sesleri de dikkate alarak 6273 sayılı Kanundan yaklaşık 4,5 sene sonra nerdeyse 6273 sayılı Kanun ile gerçekleştirilen değişikliklerin tamamen aksine bir hukuki rejimi yeniliklerle birlikte geçerli kılmak istemiştir. Kanun koyucu bu isteğini 6728 sayılı Kanun ile gerçekleştirmiştir.

II. Çek Hukukunda 6728 Sayılı Kanun ile Gerçekleştirilen Değişiklikler

09.08.2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile hem 5941 sayılı Çek Kanununda hem de 6102 sayılı TTK’da çeke dair yer alan hükümlerde çok önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu değişiklikler ile çeke dair hukuki rejim, özellikle çekin geçerliği için aranan şekil şartları ve karşılıksız çek keşidesinin tabi olduğu müeyyideler ile bağlantılı olarak çeke olan güvenin artmasını sağlayacak şekilde neredeyse sil baştan yenilenmiştir. Çalışmamızın bu başlığı altında 6728 sayılı Kanun ile gerçekleştirilen değişiklikler üzerinde durulacaktır.