Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Mükelleflerin Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Hakkı: Sonuçlanan Bireysel Başvuru Karar Özetleri ve Değerlendirilmesi*

The Right to Constitutional Complaint of Taxpayers: Decision Summaries
and Remarks Thereon

Ceyda KÜKRER

Vergilendirme yetkisi devlete ait bir kavramdır. Devletin bu yetkisi “Vergi Ödevi” başlığı altında Anayasa’nın 73’üncü maddesinde; temel hak ve özgürlükler kısmının siyasî hak ve ödevler bölümünde kanunilik, eşitlik, malî güç ve vergi yükünün dengeli ve adaletli dağılımı ilkeleri esas alınarak düzenlenmiştir. Anayasa’nın 73. maddesine göre; “Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” Bu nedenle, vergilendirme işlemleri büyük ölçüde kanun hükümlerine dayanır. Vergi kanunlarının görülmekte olan bir davada uygulanacak hükümlerinin Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülebilmekte ve mahkeme bu hususu somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne götürebilmektedir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru (Anayasa Şikâyeti) ile yasal sistemimize yeni bir yasal çözüm getirmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru ile ilgili kanun 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halk oylaması ile kabul edilip, 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 23 Eylül 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanması ile yürürlüğe girmiştir. Yapılan bu yasa sayesinde temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası metinlerle anayasal hükümler arasında büyük ölçüde paralellik sağlanmıştır. Bu çalışmada, Anayasa Mahkemesi’nin mükelleflerin bireysel başvurularına verdiği kararlar sistematik olarak tasnif edilmiş ve 23 Eylül 2012 - Ekim 2017 tarihleri arasında sonuçlanan kararlar incelenmiştir.

Bireysel Başvuru, Anayasa, Mükellef, Vergi.

The taxation authority is a state-owned concept. Under Article 73 of the Constitution, this authority of the State is under the title of “Tax Duty”; in the political rights and duties of fundamental rights and freedoms part, the principles of equitable distribution of equality, equality, financial power and tax are organized. According to Article 73 of the Constitution; “Taxes, duties, charges and similar financial obligations shall be brought into law, modified or abolished.” For this reason, taxation procedures are largely based on legal provisions. It can be argued that the provisions of tax laws that are to be applied in a given case are contrary to the Constitution, and the court can bring this to the Constitutional Court through an appeal case. Individual application to the Constitutional Court is a new legal remedy introduced into our legal system with the adoption of the Law nr. 5982 dated 7/5/2010, “Amending Certain Provisions of the Constitution of the Republic of Turkey” in the public referendum held on 12/9/2010. The judgment rendered by the Court have increased the international recognition of its successful performance with regards to promoting the rule of law, fundamental rights and freedoms and democracy. In this study, the decisions of the Constitutional Court on the individual applicants of the taxpayers were systematically classified and the decisions that were concluded between 23 September 2012 and October 2017 were examined.

Individual Application, Constitution, Taxpayer, Tax.

Giriş

Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halk oylaması ile kabul edilip, 6216 Sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 23 Eylül 2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanması ile yürürlüğe girmiştir. 6216 sayılı Kanun’un 23 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe giren 45-51. maddeleriyle düzenlenen bireysel başvuru hakkına yönelik yeni bir mekanizma oluşturulmuştur. Bireysel başvuru yolu Anayasa’da yer alan haklardan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamında olan herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi durumunda başvurabilecek ikincil nitelikte ve olağanüstü bir hak arama yoludur.

Bireysel başvuruda bulunabilmek için ihlal edildiği iddia edilen hakkın, hem Anayasa’da güvence altına alınmış olması hem de AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamında olması gerekir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine açılan davaları azaltmak amacı bu şartla birlikte somutlaşmaktadır. Çünkü, Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi", "Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi", "Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi" gibi insan haklarına ilişkin uluslararası metinlerde kabul edilen temel hak ve özgürlüklerin içeriği ve kapsamı, AİHS'den farklılık gösterebilmektedir.

Ayrıca, temel hak ve özgürlüğün ihlaline neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olağan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir. Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

Bu çalışmada, Anayasa Mahkemesi’nin mükelleflerin bireysel başvurularına verdiği kararlar sistematik olarak tasnif edilmiş ve 23 Eylül 2012 - Ekim 2017 tarihleri arasında sonuçlanan kararlar incelenmiştir. Bu tarihler arasında mükelleflerle ilgili bireysel başvurular sonucu 47 adet başvuru Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından karara bağlanmıştır. Vergi alanında yapılan başvurularda; adil yargılanma hakkı 7 adet, mülkiyet hakkının ihlali 10 adet, süre ihlali ve makul sürede yargılanma 10 adet, Vergi uyuşmazlıkları 14 adet ve Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarla ilgili 6 adet başvuru karara bağlanmıştır.

I. Genel Olarak Bireysel Başvuru Hakkının Kapsamı

6216 sayılı Kanun’un 46. maddesine göre, “Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.” Buradaki “güncel ve kişisel hak ihlalinin” bireye mağdur sıfatını kazandırmış olması yeterli görülürken, ayrıca kendisinin maddi veya manevi bir zarara uğramış olması gerekliliği aranmaz1 . 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46’ncı maddesinin ilk fıkrası "mağduru" ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenen kişi olarak tanımlamıştır. Her iki düzenlemede ihlal edildiği öne sürülen hakka ilişkin olarak, başvurucunun başkasının hakkına yönelik bir ihlalin bulunduğu iddiasıyla başkası adına başvuru yapamayacağını ifade eden "kişisel", hak ihlaline sebep olduğu ileri sürülen işlemin başvuru anında mevcut olmasını ifade eden "güncel", hak ihlalinin, doğduran kamu gücünün eylem, işlem ya da ihmaline dayalı olması "doğrudan” olma koşulları aranmaktadır2 .

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi "Bireysel Başvurular" başlıklı 34’üncü maddesi: “Mahkeme, Sözleşmede ya da onun Protokollerinde düzenlenen hakların Yüksek Sözleşmeci Taraflardan birisince gerçekleştirilen bir ihlalin mağduru olduğunu iddia eden herhangi bir kişiden, hükümetler dışı örgütten ya da birey grubundan gelen başvuruları kabul edebilir. Yüksek Sözleşmeci taraflar bu hakkın etkin bir biçimde kullanılmasını herhangi bir şekilde engellememeyi taahhüt ederler” şeklindedir. Diğer bir ifade ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi mağduriyet kavramını iç hukuktaki anlamlarına göre belirlememekte, özgün anlamlar yüklemektedir3 .

Bireysel başvuruda ihlal edildiği iddia olunan hakkın Anayasa Mahkemesi’nin konu bakımından yetkisi kapsamında kalabilmesi için kümülatif olarak gerçekleşmesi gereken koşullar şu şekilde sıralanabilir4 :

1. Kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hak Anayasa’da güvence altına alınmış olmalıdır.

2. Kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller tarafından da korunuyor olmalıdır.

3. İhlalin kaynağını oluşturduğu iddia edilen kamu gücü işlemi bir yasama işlemi, düzenleyici idari işlem, Anayasa Mahkemesi kararı ya da Anayasa’nın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemlerden birisi olmamalıdır.