Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Müebbet Hapis Cezaları ve İade Üzerine AİHM’nin Güncel İçtihatları ve Konunun Türk Hukuku Açısından Önemi

The Jurisprudence of the ECTHR on Life Sentences and Extradition and its Importance for Turkish Law

Ergül ÇELİKSOY

Bu makalenin amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin müebbet hapis cezaları üzerine geliştirdiği içtihatları ve bunların şüpheli, sanık ve suçluların iadesi üzerindeki etkilerini açıklamak ve Türk hukuku bakımından konunun önemini tartışmaktır. Bu amaçla, ilk olarak iade ile ilgili uluslararası insan hakları materyalleri incelenecek, ardından, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 3. maddesinin sağladığı korumanın kapsamı iade açısından değerlendirilecektir. Daha sonra, müebbet hapis cezalarının iade talebine engel teşkil edebileceği durumlar AİHM’nin içtihatları ışığında tartışılacaktır. Son olarak, müebbet hapis cezaları ve iade üzerine Avrupa düzeyinde yaşanan gelişmelerin Türk hukuku bakımından önemi üzerinde durulacaktır.

Müebbet Hapis Cezası, İade, Suçluların İadesi, Tahliye Umudu, Koşullu Salıverme, AİHM, AİHS, Vinter, Öcalan, Trabelsi, İşkence Yasağı, Kötü Muamele, Anayasa Mahkemesi.

The purpose of this paper is to analyse the jurisprudence of the European Court of Human Rights (ECtHR) on life sentences and its impacts on extradition cases as well as the importance of the issue for Turkish law. To this end, the paper first examines the international human rights materials on extradition and moves to evaluate the protection provided by Art 3 of the European Convention on Human Rights (ECHR) in detail. Subsequently, it discusses the relevant case law of the ECtHR as to whether or in what circumstances life sentences can be invoked against an extradition. Finally, life without possibility of parole sentences (LWOP) in Turkish law and their possible impacts on extraditions from a Council of Europe country are examined against the background of the developments seen at the level of the ECtHR.

Irreducible Life Sentences, Grossly Disproportionate Life Sentences, Extradition, Inhuman Punishment, Conditional Release, Parole, ECtHR, ECHR, Vinter, Öcalan, Trabelsi, LWOP.

1. Giriş

Uluslararası insan hakları hukuku ikinci dünya savaşından sonra gelişmeye başlamış ve günümüzde hukukun önemli bir dalı haline gelmiştir.1 Uluslararası insan hakları hukukunda yaşanan gelişmeler, ceza hukuku ve yaptırım hukukunu etkilemiştir. Bu etki, ilk olarak işkencenin yasaklanmasında, daha sonra ise ölüm cezasının kaldırılmasında kendini göstermiştir.2 Hemen hemen bütün uluslararası insan hakları normlarında ve ulusal anayasalarda, suçluların işkence veya insanlık dışı ya da insan onuru ile bağdaşmayan cezaya yahut muameleye tabi tutulamayacağı kuralına yer verilmektedir.3 Evrensel bir hukuk normu olarak gözetilen bu kural, son yıllarda müebbet hapis cezalarının uygulanması açısından değerlendirilmiş ve bu cezanın bazı türlerinin insan hakları hukuku bakımından kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır.

Özellikle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM veya Mahkeme), müebbet hapis cezalarının aşırı derecede orantısız şekilde (grossly disproportionate life sentences) ya da cezaya mahkûm edilenlerin bir gün serbest bırakılmaya yönelik “umut hakkını” yok edecek şekilde uygulanmasının (irreducible life sentences) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS veya Sözleşme) 3. maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir.4 Mahkeme’nin içtihatlarındaki bu gelişmeler bir taraftan üye devletlerin iç hukuk sistemlerinde müebbet hapis cezalarının AİHS’nin 3. maddesi ile uyumlu olmasını gerektirirken, diğer yandan bu madde ile uyumlu olmayan müebbet hapis cezasını uygulayan ülkelere suçlu iadesinin, iade talebinde bulunulan ülke açısından yeni sorumluluklar doğurmasına neden olmuştur.5

AİHM nezdinde gözlemlenen bu gelişmeler kuşkusuz Türk hukukunu yakından ilgilendirmektedir. Türkiye’de uygulanmakta olan ve tahliye umudu tanımayan müebbet hapis cezası, AİHM’nin denetiminden geçmiş ve Mahkeme, Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğini tespit etmiştir.6 Türk hukukunda uygulanan tahliye umudu tanımayan müebbet hapis cezasının AİHS’nin 3. maddesi ile uyumsuzluğu, iç hukukta bu ceza ile yargılanan ya da bu cezaya mahkûm edilmiş olanların insan haklarının ihlal edilmesinin ötesinde, yurtdışına kaçan şüpheli, sanık ve suçluların iadesinin sağlanması açısından da güçlükler çıkarmaktadır. Örneğin, Alman Federal Anayasa Mahkemesi (Bundesverfassungsgericht), Türkiye’nin iadesini istediği bir PKK yöneticisinin tahliye umudu olmayan müebbet hapis cezasına çarptırılma riski bulunduğu gerekçesi ile iade edilmemesine karar vermiştir.7

Bu makale, müebbet hapis cezalarının hangi durumlarda AİHS’nin 3. maddesi ile bağdaşmayan bir ceza olduğunu Mahkeme’nin içtihatları ışığında tartışmayı ve son yıllarda AİHM’nin içtihatlarında yaşanan gelişmelerin şüpheli, sanık ve suçluların iadesi üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Makale, ilk olarak, iade konusunda uluslararası hukukta benimsenen temel prensipleri tespit etmek için ilgili uluslararası insan hakları materyallerini inceleyecek, daha sonra AİHS’nin 3. maddesinin sağladığı korumanın kapsamı iade açısından detaylı olarak ele alınacaktır. AİHM’nin müebbet hapis cezaları ile şüpheli, sanık ve suçluların iadesi üzerine geliştirmiş olduğu içtihatlar tartışıldıktan sonra, konunun Türk hukuku açısından niçin önem arz ettiği izah edilecektir.

2. Suçluların İadesi ile İlgili Uluslararası İnsan Hakları Materyalleri

Türkiye’nin de taraf olduğu pek çok uluslararası insan hakları sözleşmesi ve diğer bazı insan hakları materyalleri iade açısından önemli hükümler içermektedir. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’dir.8 Bu sözleşmenin 7. maddesi işkence yasağına ilişkin düzenlemeleri hüküm altına almıştır. Buna göre: “Hiç kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı veya küçük düşürücü muamele yahut cezalandırmaya maruz bırakılamaz”. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi (Komite) 7. madde ile ilgili yorumunda işkence yasağını iade açısından da değerlendirmiştir. Komite, sözleşmeye taraf devletlerin, kişileri iade, sınır dışı etme ya da geri gönderme yoluyla başka bir ülkeye teslim etmeleri halinde onların sözleşmenin 7. maddesine aykırı bir muameleye maruz bırakılmayacaklarının garanti etmelerinin gerekli olduğunu ifade etmiştir.9

Komite incelediği bazı şikâyetlerde kişilerin iade edilmesinin sözleşmenin 7. maddesi açısından ihlal oluşturacağına hükmetmiştir. Örneğin, 1991 tarihli Chitat Ng v. Kanada başvurusunda,10 her ne kadar Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin ölüm cezasını yasaklamadığını belirtse de bu cezanın infazının “mümkün olan en az fiziksel ve zihinsel acıya yol açacak şekilde uygulanması gerektiğini” vurgulamıştır.11 Söz konusu başvuruda, iade edilecek ülke olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde başvurucu eğer ölüm cezasına çarptırılırsa infazı siyanür gazı ile boğma yoluyla gerçekleştirilecekti. Komite, siyanür gazı ile boğma suretiyle icra edilecek olan infazın kişinin uzun süre acı çekmesine ve ıstıraba uğramasına neden olabileceğini ve ölümün gerçekleşmesinin 10 dakikadan daha fazla sürebileceğini kaydetmiştir.12 Böyle bir infaz, çabuk ölümle sonuçlanmayacağı için mümkün olan en az fiziksel ve zihinsel acıya yol açacak şekilde infaz etme ilkesine aykırı bulunması nedeniyle sözleşmenin 7. maddesini ihlal eden zalimane ve insanlık dışı muameleye neden olacağı belirtilmiştir. Komite, söz konusu başvuruda, iade talebinde bulunulan Kanada’nın, başvurucunun ölüm cezasına çarptırılması halinde infazının sözleşmenin 7. maddesini ihlal edeceğini makul şekilde öngörmesi gerekirken, ABD’den bu konuda bir güvence almadan suçlu iadesini gerçekleştirmesinin sözleşmenin 7. maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir.13

İade açısından bir diğer önemli insan hakları sözleşmesi BM İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşmedir.14 Bu sözleşmenin 3. maddesinin 1. fıkrası hiçbir taraf devletin, bir kimsenin işkenceye maruz bırakılacağına yönelik inandırıcı gerekçelerin bulunduğu bir ülkeye sınır dışı etmemesi, o ülkeden gelen kişiyi geri çevirmemesi veya iade etmemesi gerektiğini hüküm altına almıştır.

Benzer düzenlemeler Avrupa Konseyi tarafından da gerçekleştirilmiştir. Örneğin, Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları ve Terörizmle Mücadele Kuralları, iade konusunda oldukça önem arz etmektedir.15 Bu kuralların XII. bölümü “sığınma, geri gönderme ve sınır dışı etme” ile ilgili hükümler içerirken, XIII. bölüm iade konusunu ele almaktadır. XII. bölümün 2. maddesine göre, eğer sığınma talebinde bulunan bir kişinin kendi ülkesine ya da başka bir ülkeye olası dönüşünün, onun ölüm cezasına veya işkenceye yahut zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü bir muameleye veya cezalandırmaya maruz kalmasına neden olacaksa, bu durumda sığınma talep edilen devletin söz konusu talebi kabul etmesi gerekmektedir. XIII. bölümün 1. maddesinde iade kurumunun terörle mücadelede etkili ve uluslararası iş birliği için gerekli bir prosedür olduğu ifade edilirken, 3. maddede iade talebinin gerçekleştirilmemesini gerektiren bazı durumlar düzenlenmiştir. İade talebinin yerine getirilmemesi gereken durumlardan birisi, iade edilecek olan kişinin işkenceye veya zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muameleye yahut cezalandırmaya maruz kalacak olması halidir.16

İadesi açısından bir diğer önemli düzenleme Avrupa Birliği Temel Haklar Sözleşmesi’nin 19. maddesinin 2. fıkrasında yer almaktadır.17 Bu maddeye göre, hiç kimse ölüm cezasına, işkence veya diğer insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye yahut cezaya maruz kalacağına dair ciddi bir risk bulunan bir devlete yollanamayacak veya iade edilmeyecektir.

Görüldüğü gibi incelenen insan hakları materyallerinin şüpheli, sanık ve suçluların iadesi konusunda vurgu yaptığı ortak nokta kişilerin işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı veya küçük düşürücü muameleye yahut cezalandırmaya maruz kalabileceği bir ülkeye iade edilmemeleri gerekliliğine yöneliktir. Genel olarak işkence yasağı olarak bilinen bu evrensel hukuk prensibi, AİHS’nin 3. maddesinde düzenlenmiştir. AİHM, AİHS’nin 3. maddede yer alan işkence ya da zalimane, insanlık dışı veya küçük düşürücü muamele yahut cezalandırma yasağını iade açısından incelemiş ve bazı ihlaller bulmuştur.

3. Suçluların İadesi ve AİHS’nin 3. Maddesi

AİHS’nin 3. maddesi kişilerin işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye yahut cezalandırmaya tabi tutulma riskinin bulunduğu bir ülkeye iade edilmemelerine yönelik doğrudan ve açık bir hüküm içermemektedir. Ancak, bu maddenin benimsediği evrensel hukuk prensibi dikkate alındığında, böyle bir korumanın maddenin ruhundan kaynaklandığı açıktır. Nitekim, AİHM, AİHS’nin 3. maddesini kişilerin bir diğer ülkeye iade edilmeleri halinde maddede yasaklanan türden bir cezaya veya muameleye maruz bırakılıp bırakılmayacakları yönünden inceleyerek suçlu iadesine tabi olacak kişileri de bu madde kapsamındaki koruma altına almıştır.18

AİHS’nin 3. maddesinin iadesi açısından değerlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken iki tane genel husus vardır. Bunlardan ilki, AİHS’nin 3. maddesinde belirtilen “işkence yasağı” ile “insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye veya cezaya tabi tutulmama” olarak ifade edilen diğer yasakların iade açısından bir fark oluşturup oluşturmayacağına dair tartışmadır. Diğer bir ifade ile AİHS’nin 3. maddesi bir kişinin yalnızca işkenceye maruz kalabileceğine yönelik risk bulunan bir ülkeye iadesine mi engel teşkil etmekte, yoksa iade edilecek ülkede insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulma riskinin varlığı da kişilerin iadesine bir engel olarak değerlendirilmekte midir? İkinci husus ise bir kişinin iade edileceği ülkede maruz kalma riski bulunan kötü muamelenin onun iadesine engel teşkil edecek seviyede olup olmadığına dair değerlendirmeye ilişkindir. Bu bölümde bu iki husus sırasıyla incelenecektir.