Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk İnfaz Hukukunda Kısa Süreli Hapis Cezalarının Özel İnfaz Usulleri

Proper Execution Procedure for Sentence Short-Term Imprisonment in Turkish Law

Zeki YILDIRIM

Ceza infaz hukukunun amacı, suçluları dört duvar arasına kapatmak ve toplumdan soyutlamak değil, suç işleyen insanı topluma yeniden kazandırmaktır.

İnfazda temel ilke cezanın kesintisiz infaz edilmesidir. Özel infaz usulleri ise cezanın kesintisiz infazına bir istisna teşkil etmektedir.

Kısa süreli hapis cezaları için uygulanan özel infaz usullerinin temel amacının, öncelikle cezaevinde infazın ağır zararlarını önlemek ve devlete bir külfet getirmeden, hükümlünün, çocuklarının bakımı, aile ve iş düzeni bozulmadan ve toplumdan uzaklaşmadan geceleri, hafta sonları ve konutta infazın yerine getirilmesidir.

Dünyada ve ülkemizde giderek artan kısa süreli hapis cezalarının özel infaz usullerinin Türk hukukundaki düzenleme ve uygulamasını inceleyip açıklamaya çalışacağız.

Ceza, Hapis Cezası, Özel İnfaz, Hüküm, Kısa Süreli Hapis Cezası.

 

Punishment, Imprisonment, Proper Execution Procedure, Sentence, Short Term Imprisonment.

Giriş

Ceza hukukunun diğer bilim dallarından en önemli farkı, ceza normlarına aykırı hareket eden kişilere uygulanacak yaptırımların genel olarak acı ve ıstırap verici nitelikte olmasıdır. Özellikle suçun karşılığı olan hapis cezaları bu açıdan büyük önem taşımaktadır1. İşlenmiş bir suç nedeniyle ceza olarak kişiye bedensel ceza uygulanması ve özgürlüğünün sınırlandırılması düşüncesine eski hukuk düzenlerinde de rastlanmaktadır. Özellikle 19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra İtalyan pozitivist okulun da etkisiyle önemli bir anlayış değişikliği yaşanmış, hürriyeti bağlayıcı cezalar niteliğini değiştirerek, failin kişisel sorumluluğuna yönelik sosyal etik ödetme anlayışından failin toplum açısından gösterdiği tehlikelilik durumunun ortadan kaldırılması anlayışına geçilmiştir. Ancak günümüzde, özgürlüğü bağlayıcı cezaların suçu önleme yönünde halen önemli ölçüde etkili oldukları ve suç işlemekten alıkoyduğu genel olarak kabul görmekle2 birlikte infaz sistemi, işlenen suçun topluma verdiği zararla orantılı bir cezanın infazı sisteminden suçlunun topluma kazandırılması sürecini içine alan bir infaz sistemine yönelimin olduğunu görmekteyiz.

İnfaz hukuku, mahkemeler tarafından verilmiş hürriyeti bağlayıcı cezalar, para cezaları ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş kararların, başka bir deyişle ilamların hangi kural ve prensipler çerçevesinde ne şekilde yerine getirileceğini düzenleyen bir hukuk dalıdır. Türk hukukunda cezanın infaz süreci, kesinleşen ve yerine getirilmesi mahkemeler tarafından onaylanan hükmün, başka bir deyişle ilamın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilerek infazının izlenmesi ve denetlenmesi suretiyle yerine getirilmesini ifade etmektedir3.

Çağdaş infaz hukukunun amacı, suçluları dört duvar arasına kapatmak ve tecrit etmek değil, suç işleyen insanı yeniden topluma uyumlu birey haline getirmek ve onu yeniden topluma kazandırmak amacıyla4 hükümlüyü insan onuruna saygılı olarak ıslah etmek, iyi alışkanlıklar kazandırmak5, asgari standartlarda yaşama ve yeniden topluma dönme hakkına saygı göstererek6 onu geliştirecek bir ceza infaz süreci planlamak7, hükümlünün sosyalleşmesini8 teşvik etmek, yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, üretken, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak9, böylece özel ve genel önlemeyi sağlayarak, bireyi ve toplumu suça karşı korumaktır10. İnfazın, cezanın amacını gerçekleştirmek için bir araç olduğu da söylenebilir11. Ayrıca cezanın infazı ile, hükümlünün toplum içinde ıslah ve terbiye edilerek topluma iadesini sağlamak12 için en uygun vasıtaları araştırarak13, suç işlemeden önce toplum içinde bir yer sahibi olan hükümlünün bu durumunun özgürlüğüne kavuştuktan sonra da bozulmaması14 amaçlanmaktadır.

Türk hukukunda cezanın infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacın, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda açıkça düzenlendiğini görmekteyiz. Buna göre infazda temel amacın öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün yeniden sosyalleşmesini15 teşvik etmek16, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak17 olduğu görülmektedir.

Mahkemelerce verilen mahkûmiyet hükümlerinin bir türü ve belki de en önemlisi hapis cezalarıdır. Hapis cezaları, yaşam hakkı dışında en temel hak olan insanların özgür olma hakkına müdahale ederek, hükümlünün ceza infaz kurumuna kapatılarak özgürlüğünü kısıtlar. İnsanın özgürlüğüne müdahale edilmesi, diğer haklarını gerçekleştirme koşullarını da engeller; onun devredilmez ve vazgeçilmez haklarını fiilen gerçekleştirme imkânını elinden alır18. Aynı zamanda insanın özgür olma hakkını elinden alan hapis cezasının, kişinin özgürlüğünü kısıtlama esasına dayanan bir ceza türü olması ve özellikle ölüm cezasının büyük ölçüde kaldırılması nedeniyle günümüzde temel bir ceza haline gelerek19 ceza yaptırım sisteminin adeta bel kemiğini oluşturduğunu görmekteyiz20.

Hürriyeti bağlayıcı cezaların sınırlandırılmasına yönelik düşünce, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler kaynaklı uluslararası standartlar ve tavsiye kararlarında ancak bir ultima ratio olarak başvurulması gerektiği şeklinde yer almıştır21. Özellikle bu konu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 19.10.1992 tarih ve 92/17 sayılı Tavsiye Kararında vurgulanarak somutlaştırılmış, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2 Nisan 1991 tarih ve 45/110 sayılı Tavsiye Kararı ile, “Hapis Dışı Tedbirlere İlişkin Birleşmiş Milletler Minimum Standart Kuralları”22 (Tokyo Kuralları) kabul edilmiştir. Tokyo Kuralları olarak belirlenen ilkeler gereğince, hapis dışı tedbirlerin teşvik edilerek, bu tedbirlerin en az müdahale prensibine uygun şekilde kullanılması, insan onurunun korunması, suçlunun ve ailesinin özel yaşamının gizliliğine özen gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Tokyo Kurallarında infaz usulünün belirlenmesi ile ilgili olarak da, suçlunun topluma kazandırılması, toplumun korunması ve mağdurların menfaatlerinin dikkate alınması gerektiği hususu vurgulanmıştır23.

Dünya genelinde hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlü sayısının24 ve ikinci defa suç işleme oranındaki sürekli artış gözlemlenmektedir. Buna çözüm olarak hapsetmenin, cezanın amacını gerçekleştirmeye en uygun yaptırım türü olup olmadığı konusunda bazı çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar neticesinde hapis cezasının tek başına mükerrer suçluluğu azaltıcı yönde özel bir caydırıcı etkisi olmadığı, hatta tekrar eden suçluluğu artırabildiği görülmüştür25. Hürriyeti bağlayıcı cezaların var olan sakıncalarına rağmen kaldırılmasına olanak bulunmamakla birlikte, mağdur ya da toplum açısından tehlike arz etmeyen hükümlünün cezaevine konulmasında bir fayda olup olmadığı uzun süredir tartışılmaktadır26.

Öte yandan, hükümlüler bakımından cezaevinde uzun süre bulunmanın toplumsal yaşamla bağları zayıflatması ve cezaevi ortamında bulunmanın suçluluğu pekiştirmesi ve özellikle suç oranlarındaki artış, birçok ülkeyi infazda farklı arayışlara yönlendirmiştir. Bu yöneliş özellikle kısa süreli hapis cezalarının infazında doktrinde “yarı hürriyet rejimi” olarak da adlandırılan27 özel infaz usullerinin düzenlenmesi sonucunu doğurmuştur.

İnfaz hukukunda “infazın kesintisizliği” ve “insancıllık”, yani insan onuruna uygun infaz, infaz hukukunun temel ilkelerinden en önemlileridir. Hapis cezasının infazında kural, kısa süreli hapis cezalarının bile kesintisiz bir biçimde ceza infaz kurumunda infazının gerçekleştirilmesidir. Ancak özel infaz usulleri ise, cezanın kesintisiz infazına bir istisna teşkil etmektedir. Özel infaz usullerinden olan hükümlünün cezasının, geceleri ya da hafta sonları infaz kurumunda infaz edilmesi durumunda ise infaz aralıklarla yerine getirilmiş olur. Hatta ceza konutta infaz edildiğinde ise infaz kurumunun dışında infaz gerçekleştirilmiş olacaktır28.

Özel infaz usulünün uygulanabileceği hapis cezaları, mahkemelerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223. maddesi kapsamına giren hüküm niteliğindeki karara konu olan cezalardır. Buna karşılık disiplin hapsi, hapsen tazyik, adli para cezasından çevrilen hapis cezalarında özel infaz usullerinden hiç biri uygulanamaz29.

Bu çalışmada inceleme konumuz, hükümlü hakkında kesinleşen kısa süreli hapis cezasına mahkûmiyet hükmünün infaz sürecindeki olumsuz neticelerini en aza indirmek amacıyla hükümlünün topluma uyum sürecini olumlu yönde etkileyebilecek bir infaz modelinin uygulanmasının sağlanmasıdır. Bu amaçla Türk hukukunda kısa süreli hapis cezalarında özel infaz usulleri, bunun koşulları, karar veren merciler ve bu kararlara karşı kanun yollarını inceleyip açıklamaya çalışacağız.

I. Özel İnfaz Usullerinin Amacı

Özel infaz usullerinin temel amacının, öncelikle cezanın devlete bir külfet getirmeden yerine getirilmesi, kadınların ev işlerini ve çocuklarının bakımını sürdürebilmeleri, hükümlünün iş, aile düzenlerini sürdürebilmesi olduğu söylenebilir30. Ancak, suç ve ceza politikasının tamamlayıcı bir parçası olan infaz hukuku politikasının hükümlüler ve toplum bakımından önemli etkileri ve sonuçları olduğu inkâr edilemez. Bu hususlar dikkate alınarak hükümlülerin toplum içinde daha etkin denetlenmesine imkân vermesi, yeniden toplumsallaşmaya yardımcı ve cezaevine göre daha az maliyetli olması; ceza infaz kurumlarında infaz nedeniyle hükümlülerin yaşamlarında getirebileceği olumsuzlukları en aza indirebilmek amacıyla31 hükümlülerin hapis cezalarının, konutunda, geceleri ve hafta sonları infaz edilmesine yönelik özel infaz usullerinin Dünyada ve Türkiye’de tercih edilen bir yöntem olduğu görülmektedir.

Dünyada ve ülkemizde kısa süreli hapis cezaları bakımından getirilen özel infaz usullerinin çeşitlendirilerek artmasının çağdaş ceza infaz sisteminin insanileştirilmesinin bir yansıması olarak görülmesi gerektiğini söylemek gerekir. Ancak kısa süreli hapis cezaları bakımından yapılan tüm çalışmaların özellikle özel infaz usulleri bakımından kriminolojik ve sosyolojik gerçeklere uygun bir ceza infaz siyaseti izlenerek yapılması, aynı zamanda ceza infaz hukukunun amacının gerçekleştirilmesine de olumlu yönde hizmet edeceği kanaatindeyim.

Ceza infaz kurumlarında infazın devlete yüklediği maliyetin ciddi bir sorun oluşturduğu32, konutta infazda bu maliyetin önemli ölçüde azaltıldığı, ayrıca cezaevinde infazın hükümlü üzerindeki olumsuz etkilerinin konutta infazda ortaya çıkmayacağı gibi hükümlü üzerinde olumlu etkilerinin daha fazla olacağı; bu nedenle konutta infazın özel infaz usulü olarak mutlaka tercih edilmesi gerektiği savunulmaktadır33. Ayrıca cezaevlerinin hükümlüler bakımından tehlikeli yerler olduğu, konutta infazın bu nedenle infaz kurumlarının olumsuz etkilerinden hükümlüyü koruduğu34, suçluluğun arttığı gece saatlerinde hükümlünün evinde tutularak toplumun da korunmasına hizmet edildiği söylenmektedir35.

Öte yandan hükümlünün yaşı ve cinsiyeti göz önünde bulundurularak mahkûm olduğu hapis cezasının ceza infaz kurumunda çektirilmesinin, çoğu zaman cezalandırmakla güdülen amaçla bağdaşmayan sonuçları ortaya çıkardığı da savunulmuştur36. Bu nedenlerle ceza infaz kurumunda cezanın infazının beraberinde getireceği olumsuzlukların özel infaz usulleriyle belirli bir ölçüde giderilme imkânı olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle hükümlünün ıslahı, sosyalleşmesinin ve toplumla uyumunun sağlanması, iş, aile ve ekonomik düzeni bakımından bu yolla olumlu sonuçlar alındığı uygulamada görülmektedir.

Özellikle ileri yaştaki hükümlülerin hapis cezasına mahkûm edilmesi ve bu cezanın infaz kurumunda çektirilmesinin onların yeniden sosyalleşmesine engel olduğu37 dikkate alındığında, yaşlıların toplumsal ortama girmeden oturduğu yerde, yani konutunda infazının sağlanması, infaz kurumlarındaki imkân ve mekân sorunu bakımından da önem taşımaktadır.