Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avale İlişkin Güncel Yargıtay
 Kararlarının Değerlendirilmesi

Assessment of Turkish Court of Cassation’s Recent Decisions
on Bill Guarantees

Argun KARAMANLIOĞLU

Teminatlar, alacaklılara güvence sağlayarak, kredi ihtiyacı içinde olanların krediye erişmelerini kolaylaştırmaktadır. Aval, kambiyo senetlerine özgü bir kişisel teminat türüdür. Uygulamada sıklıkla tercih edilmese de aval ile ilgili azımsanmayacak sayıda uyuşmazlığın yargı kararlarına konu olduğu görülmektedir. Öte yandan, kefalette eşin iznini arayan TBK md. 603 hükmünün uygulama alanına avalin girip girmediği son dönemde doktrinde ve Yargıtay kararlarında en tartışmalı konulardan biri olmuştur. Bu makalede; özellikle, avalde eşin rızasına ilişkin Yargıtay kararları ile birlikte avale ilişkin yakın tarihli ve önemli bazı Yargıtay kararları değerlendirilmiştir.

Kişisel Teminat, Aval, Eşin Rızası.

Guarantees eases access to credit by providing an assurance to lenders. Bill guarantee is a form of personal guarantee pertain to bills of exchange. Although bill guarantees are not preferred frequently in practice, a considerable amount of legal disputes regarding bill guarantee have been subject to court decisions. Furthermore, whether bill guarantees are included in scope of Turkish Code of Obligations art. 603 which requires spousal consent of bail has been subject to one of the most controversial debates among scholars and in decisions of Turkish Court of Cassation recently. Some recent Turkish Court of Cassation decisions regarding spousal consent in bill guarantees and other subjects regarding bill guarantees are analyzed in this article.

Personal Guarantee, Bill Guarantee, Spousal Consent.

I. Giriş ve Sınırlandırma

Alacaklılar için güvence teşkil eden ve kredi ihtiyacı içinde olan kişilerin krediye ulaşmalarını kolaylaştıran teminatlar iktisadi ve hukuki yönden büyük önem taşımaktadır. Bu bakımdan, yakın tarihte yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun teminat türlerine ilişkin hükümleri ve söz konusu hükümlerin birbirleriyle ilişkisi konusu ve bu konuda ortaya çıkan uyuşmazlıklara ilişkin Yargıtay kararlarının da uygulamaya yön vermeleri itibarıyla incelenmesi ve eleştirilmesi; uygulamanın tanıtılması ve gerekli olan hallerde önerilerin sunulması için gereklidir.

İşbu çalışmanın amacı; kambiyo senetlerine özgü bir kişisel teminat türü olan avale ilişkin TTK hükümlerinin ve özellikle, kefalete ilişkin önemli değişiklikler TBK hükümlerinin avale etkilerinin ve karşılıklı uygulama alanının saptanabilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunmaktır. Bu amaç doğrultusunda, Yargıtay’ın TTK ve TBK’nın yürürlüğe girmesinden sonraki dönemden başlayarak, Prof. Dr. Mustafa Dural'ı Anma Sempozyumu’nda tebliğimizin sunulduğu 22.02.2017 tarihine kadar vermiş olduğu bazı önemli kararlar derlenmiş olup; teorik bilgiler ve pozitif hükümlerden yola çıkılarak, söz konusu kararlara ilişkin bazı tespitler yapılacaktır.

Bu kapsamda; öncelikle, aval kavramı ve özellikleri ile kefalet kurumundan farkları kısaca ele alınacak; sonrasında ise, avale ilişkin önemli Yargıtay kararları gruplandırılarak, değerlendirilme yoluna gidilecektir.

II. Aval Kavramı

Aval, TTK md. 700-702 arasında özel olarak düzenlenmiştir. TTK md. 700/f.1’de; “Poliçede bedelin ödenmesi, aval suretiyle tamamen veya kısmen teminat altına alınabilir” düzenlemesi bulunmaktadır. Ancak hükmün lafzından anlaşıldığı üzere, hükümde aval kurumunun açık bir tanımına yer verilmemiştir. Doktrinde avale ilişkin aynı gibi görünmekle birlikte, küçük fakat önemli olabilecek farklılıklar içeren değişik tanımlar bulunmaktadır1 .

Kanuni tanımdan yola çıktıkları ifade edilebilecek birinci gruptaki yazarlar, avali; bir kambiyo borcunu teminen yapılan bir kambiyo taahhüdü şeklinde tanımlamaktadırlar2 .

İkinci grupta ise, avali; senet nedeniyle sorumluluk altına girmiş kişiler için verilen bir tür özel kefalet olarak tanımlayan yazarlar bulunmaktadır3 .

Öztan ise, avali; “bir poliçe borcunun ticari senetler hukukuna göre temin edilmesi” olarak tanımlamaktadır4 .

Domaniç’e göre; “aval, kambiyo senetlerinde ifadesini bulan bir alacak hakkının kısmen veya tamamen vadesinde ödeneceğini senet hamiline taahhüt eden ve bu senetlerdeki borçlulardan herhangi birinin yanında yer alan mücerret, şahsî bir teminattır”5 . İsviçre Hukuku’ndaki bir tanıma göre aval; bir başka kambiyo borçlusunun yanında kambiyo bedelinin tümü veya bir bölümünün ödenmesi için senet veya alonj üzerinde bulunan bir irade beyanıdır6 .

Can ise, avali; “ticari hayatın teminat ihtiyacını sağlamak amacıyla ortaya çıkmış, kambiyo senetleri hukukuna özgü, poliçe borcunu senet üzerine yazılacak bir beyan ile teminat altına alan, aval verenin/avalistin (üçüncü bir kişi veya poliçede imzası bulunan bir kişi), kimin lehine aval verdiyse onun gibi -avalât gibi- sorumlu olmasını sağlayan şahsi bir teminat” olarak tanımlamaktadır7 .

Demirkapı ise, yukarıdaki tanımları çeşitli gerekçelerle eleştirerek; avalin tanımında, kanundan doğan iki unsur olan kambiyo senetleri ve kambiyo senetlerinden doğan bir alacağın temin edilmesi unsurlarının tespit edilmesi gerektiğini belirtmektedir8 . Ayrıca yazar haklı olarak, avalin saf bir Kıymetli Evrak Hukuku kurumu olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etmektedir9 . Fikrimizce de bu yöndeki kabul; avalin hukuki niteliği ve özellikle, avale uygulanacak düzenlemelerin doğru şekilde tespiti yönünden büyük önemi haizdir. Demirkapı’ya göre, aval; “kambiyo senetlerinin ödenmesinin kıymetli evrak hukukuna göre temin edilmesidir”10 . Biz de hem soyut bir tanım olması hem kavramın sınırlarını ve özelliklerini ifade etmesi nedeniyle, bu tanımın isabetli olduğu düşüncesindeyiz.

Türk11 ve Alman12 hukuk düzenlerinde, avale uygulamada sıkça başvurulmadığı belirtilmektedir. Benzer şekilde, İsviçre Hukuku’nda da aval yerine senedin teminat verene ciro edildikten sonra teminat verenin ciro etmesi yoluna gidilmesinin; başka bir ifadeyle, gizli aval cirosuna başvurulmasının tercih edildiği belirtilmektedir13 . Buna gerekçe olarak ise; aval verilmesinin, lehine aval verilen kişinin ödeme kabiliyetinden duyulan kuşkuyu işaret ederek, senede olan güveni azaltması gösterilmektedir14 . Türk doktrininde de aynı görüşün kabul edildiği görülmektedir15 . Öte yandan, Türkiye’de16 ve yurtdışında17 forfaiting işlemlerinde avalin uygulama alanı bulduğuna dikkat çekilmektedir.

Teminat işlemleri arasında sık başvurulan bir tanesi olmasa dahi avalin uygulama alanının çok sınırlı olduğunu söylemek de doğru olmayacaktır18 . Zira yaptığımız araştırmada, çalışmamızda yer verdiğimiz kararlar dâhil olmak üzere, Yargıtay’ın farklı dairelerinin avale ilişkin 2012’den günümüze en az altmış adet farklı kararının bulunduğunu tespit ettik19 .