Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

TMK md.241’e Göre Karşılıksız Kazandırmadan Yararlanan Üçüncü Kişiye Karşı Açılan Dava ile Miras Hukukuna İlişkin Tenkis Davası Arasındaki İlişkiler

The Relationship Between the Claim Against Third Parties
 According to the Art.241 TCC and the Action in Abatement in
 the Law of Succession

Arzu GENÇ ARIDEMİR

Edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacaklısı eş ya da mirasçıları, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi katılma alacağını karşılayamadığı takdirde edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları (TMK md.229/f.b.1) veya katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılan devirleri (TMK md.229/f.1b.2) bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir. Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde ileri sürülebilecek olan TMK md.241’e yönelik talep ile miras hukukuna özgü tenkis talebi arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Hukuken özel olarak koruma altına alınan hakların - TMK md.241’de katılma alacağı hakkı, TMK md.560 vd.’nda saklı pay- arasındaki benzerlikleri dikkate alan Kanun koyucu TMK md.241/son (Art.220 Abs.3 ZGB) hükmünde, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı davada “(...) mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.” hükmüne yer vermiştir.

Çalışmamızın ilk bölümünde, TMK md.241’e dayanan talebin hangi şartların bulunması halinde ileri sürülebileceği incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise, katılma alacağına ilişkin TMK md.241’e yönelik talep ile miras hukukundaki tenkis taleplerinin ortak ve farklı özellikleri araştırılarak, her iki talebin hangi hallerde birlikte veya alternatif olarak kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye karşı ileri sürülebileceği belirlenmiştir. Ayrıca özellikle hem katılma alacağı sahibi hem de saklı paylı mirasçı olması durumunda sağ kalan eşin, sağlararası karşılıksız kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye karşı hem TMK md.241 hem de tenkis talebinde bulunması halinde doğabilecek sorunlar da ele alınmıştır.

Çalışmamızın son bölümünde ise, TMK md.241/son hükmü ile atıf köprüsü kurulan miras hukukundaki tenkis hükümlerinden hangilerinin TMK md.241’e dayanan taleplerde uygulanabileceği sorunu ele alınmıştır.

Katılma Alacağı Hakkı, Eklenecek Değerler, Üçüncü Kişiye Karşı Dava Hakkı, Tenkis Davası.

According to the Art.229 t.CC, there will be added to the property acquired during marriage: “the value of dispositions made without consideration by one spouse without the other’s consent during the five years preceding the dissolution of the marital property regime, save for the usual occasional gifts” (Art.229/Abs.1 1); “the value of assets disposed of by one spouse during the marital property regime with the intention of diminishing the other’s share.” (Art.229/1 2). According to this article, the value of assets disposed of by one the spouses, and the value of dispositions made without the consideration of the other spouse without the other’s consent, will be added in surplus as an acquired property. If the assets of the debtor or his or her estate are insufficient to cover the participation claim on division of the property, the entitled spouse or his or her heirs may demand from third-party beneficiaries the return of such as dispositions are to be added to the acquired property up to the amount of the shortfall (Art.229/1 t.CC - Art.220/1 s.CC).

There is a great similarity between the claims against third parties according to the Art.241 t.CC and the action in abatement Art.560 t.CC. The legislator has also considered these similarities and made a provision: “the provisions governing claims in abatement under inheritance law apply mutatis mutandis.” (Art.241/3 t. CC).

In this article, firstly, the according to Art.229 t.CC (Art.220 s.CC), the conditions of the claims against third parties will be examined. In the second part of the article, the common and different characteristics of both claims will be investigated. It has been determined in which cases both claims can be raised together or alternatively against the third party beneficiaries.. In the last part of our article, the question of what provisions in inheritance law could be applied (Art.241/3 t.CC (Art.220/3 s. CC).

Participations Claim, Additions, Claims Against Third Parties, Action in Abatement.

Giriş

Edinilmiş mallara katılma mal rejiminde eşlerden her biri, malvarlığı değerleri üzerinde - edinilmiş mal olsa dahi- kural olarak serbestçe tasarrufta bulunabilir, onu kullanabilir, ondan yararlanabilir (TMK md.223/f.1; ayrıca bkz. TMK md.193). Bu kuralın birtakım istisnaları bulunmaktadır. Bunlardan biri olan TMK md.229 (Art.208 ZGB), bir eşin kasten ya da düşüncesizce davranarak diğer eşin katılma alacağını azaltan işlemlerinin, sanki hiç işlem yapılmamış gibi, artık değerin hesaplanmasında nazara alınmasını sağlamaktadır1 . Böylece eşlerin, henüz mal rejimi sona ermeden önce katılma alacağını azaltmak kastıyla malvarlığını devrederek veya bu kasıtla olmasa da bazı sağlararası karşılıksız kazandırmalar yaparak tasfiyeye girecek edinilmiş mallarını azaltması halinde kanun koyucu katılma alacağı sahibi eşi özel olarak korumaktadır. TMK md.241 (Art.220 ZGB) ise, bu korumayı tamamlayacak şekilde, katılma alacağını borçlu eşin malvarlığından ya da terekesinden karşılayamamış olan katılma alacaklısı eşe ya da mirasçısına, devirden veya kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye başvurma olanağı vermektedir2 .

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde ileri sürülebilecek olan TMK md.241’e yönelik talep ile miras hukukuna özgü tenkis talebi3 arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Miras bırakanın saklı paylı mirasçılarının saklı payını zedeleyen ölüme bağlı bir tasarrufta veya sağlararası karşılıksız kazandırmada bulunduğu tespit edildiğinde, saklı paylı mirasçıları, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye karşı tenkis talebinde bulunabilirler4 . Tenkis, saklı paylı mirasçının, saklı payını ihlal eden mirasbırakanın tenkise tabi tasarrufunun saklı payı ihlal etmeyecek miktara indirilmesini sağlamaktadır5 . Hukuken özel olarak koruma altına alınan hakların - TMK md.241’de katılma alacağı hakkı, TMK md.560 vd.’nda saklı pay- arasındaki benzerlikleri dikkate alan Kanun koyucu TMK md.241/son (Art.220 Abs.3 ZGB) hükmünde, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı davada “(...) mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.” hükmüne yer vermiştir.

Çalışmamızın ilk bölümünde, TMK md.241’e dayanan talebin hangi şartların bulunması halinde ileri sürülebileceği incelenerek, bu hükme dayanan talebin şartları, hak sahibi, talebin ileri sürülebileceği kişiler de dikkate alınarak genel özellikleri ile tespit edilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise, katılma alacağına ilişkin TMK md.241’e yönelik talep ile miras hukukundaki tenkis taleplerinin ortak ve farklı özellikleri araştırılarak, her iki talebin hangi hallerde birlikte veya alternatif olarak kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye karşı ileri sürülebileceği belirlenecektir. Yine aynı başlık altında, özellikle hem katılma alacağı sahibi hem de saklı paylı mirasçı olması durumunda sağ kalan eşin, sağlararası karşılıksız kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye karşı hem TMK md.241 hem de tenkis talebinde bulunması halinde doğabilecek sorunlar da irdelenmeye çalışılacaktır.

Çalışmamızın son bölümünde ise, TMK md.241/son hükmü ile atıf köprüsü kurulan miras hukukundaki tenkis hükümlerinden hangilerinin TMK md.241’e dayanan taleplerde uygulanabileceği sorunu ele alınacaktır.

I. TMK md.241’e Dayanan Davanın Şartları, Hukuki Niteliği ve Tarafları

Katılma alacağını ödeme borcu olan eşin bu miktarı ödemek için yeterli malvarlığı bulunmayabilir. Kanun koyucu bu durumda her iki tarafa mal rejimine ilişkin hükümlerinde özel olanaklar tanımıştır. Bunlardan birisi de özellikle eklenecek değerler bakımından karşılıksız kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye karşı talepte bulunma olanağını tanıyan TMK md.241 hükmüdür.

TMK md.241, borçlu eşin malvarlığının katılma alacağını karşılamadığı takdirde edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmadan yararlanan üçüncü kişilere karşı talepte6 bulunma olanağını düzenlemiştir7 . Bu hak, kanun gereği, edinilmiş mallara katılma mal rejiminin tasfiyesi ile doğan8 , malvarlığına ilişkin, bir alacak hakkıdır9 . Bu hüküm, katılma alacağının nisbi hak olması kuralına kanun tarafından getirilmiş bir istisna olarak kabul edilmektedir10 . Hakkın doğumu için öncelikle katılma alacağı hakkının doğması gerekli olduğu için bu hak, katılma alacağına bağlı bir alacak hakkıdır.

TMK md.241 emredici mahiyettedir11 ve henüz hak doğmadan önce, eşler, bu hükümden doğan hakkın kullanılmayacağı konusunda anlaşma yapamaz. Örneğin, eşlerin, mal rejimi sözleşmesinde katılma alacağının borçlu eşin malvarlığından karşılanamaması halinde kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye karşı TMK md.241’den doğan dava haklarından feragat ettiklerini düzenlemeleri halinde bu hüküm, emredici kanun hükmüne aykırı olması sebebiyle kesin hükümsüzdür.

TMK md.241’de belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde, alacaklı, katılma alacağının, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken kazandırmadan yararlanan üçüncü kişiye başvurma olanağına sahiptir. Borçlu eşin katılma alacağını ödeme borcu, kazandırmadan yararlanan üçüncü kişi tarafından yerine getirildiği takdirde ve ölçüde, “üçüncü kişi” tarafından borcun ifası suretiyle kural olarak sona erer. Acaba üçüncü kişi, katılma alacağı borçlusuna, katılma alacaklısı eşe ya da mirasçısına ödediği miktarın iadesi için rücu edebilir mi? Kanunun belirlediği hallerde üçüncü kişinin ifası ile borç sona ermez, alacak ifada bulunan alacaklıya kanunen geçer (Bkz. TBK md.127). Burada ele aldığımız konu bakımından ise, TBK md.127’nin şartları gerçekleşmeyeceği için ifada bulunan üçüncü kişi alacaklının haklarına halef olamayacaktır12 . TMK md.241’de belirtilen şartlar gerçekleştiği için katılma alacaklısına karşı sorumlu tutulan üçüncü kişi, şartları gerçekleşmediği için vekâletsiz iş görme ya da sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak da13 borçluya rücu edemeyecektir. Üçüncü kişi ile katılma alacağı borçlusu eş arasındaki hukuki işlem karşılıksız sağlararası kazandırma niteliğinde olabileceğinden (TMK md.229 f.1b.1); rücu hakkı bakımından bağışlama sözleşmesinin hükümlerinden yararlanılabileceği akla gelebilir. TBK md.294 sebebiyle bağışlayan, ayrıca garanti sözü vermemişse bağışlanılan şey ya da alacak hakkından sorumlu tutulamaz. Dolayısıyla, bu ihtimallerde, üçüncü kişi, borçlu eşten ya da mirasçılarından, alacaklıya ödemiş olduğu miktarın iade edilmesini talep edemeyecektir. Ancak eş ile üçüncü kişi arasında bu konuya ilişkin bir sözleşme bulunmakta ise hükümlerine göre bir değerlendirme yapmak gerekecektir. Özellikle inançlı devir sözleşmelerinde, güvenilen üçüncü kişinin iade borcu açısından TMK md.241 çerçevesinde bir taleple karşılaşması halinde hangi sonuçların doğacağı düzenlenebilir. Bu sebeple, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki iç ilişkiye göre borcu ifa eden üçüncü kişinin borçlu eşe karşı sahip olacağı haklar belirlenebilecektir.

Belirtmek gereklidir ki, üçüncü kişinin sorumluluğu, ikinci derecede ve miktar itibariyle sınırlı bir sorumluluktur. Bu konu, aşağıda ayrıca ele alınacaktır14 . Katılma alacağı borçlusu ile üçüncü kişi, alacaklıya karşı müteselsil olarak sorumlu değildir15 . Bu sebeple, katılma alacağına ilişkin davada, borçlu eş ile birlikte kazandırmadan yararlanan üçüncü kişinin de davalı olarak gösterilmesi doğru değildir16 . Yargıtay’a göre, böyle bir davada borçlu eş yönünden katılma alacağının belirlenmesi ve edasına; üçüncü kişi yönünden ise davanın ayrılarak, katılma alacağı davasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi gerekir17 .

Katılma alacağının miktarı, mahkeme kararı ile veya tarafların anlaşması ile belirlenebilir. Eşin katılma alacağı, aksine hüküm yoksa, tasfiye anlaşmasının yapılmasıyla ya da tasfiye kararının verilmesiyle muaccel hale gelir18 . Borç muaccel olduğu halde borçlu eş ya da mirasçıları tarafından ifa edilmemiş olabilir. İşte, TMK md.241, borçlu eşin malvarlığının ya da terekesinin katılma alacağını karşılamaya yeterli olmadığı hallerde, alacaklı eşe, kazandırmadan veya devirden yararlanan üçüncü kişiye başvurarak eksik kalan kısmı elde etme olanağı tanımaktadır.

Edinilmiş mallara katılma mal rejimi sebebiyle eşlerin katılma alacağı dışında değer artış payı alacağı da doğabilir (TMK md.227). Değer artış payı alacağı, eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunması şartıyla mal rejiminin tasfiyesi sırasında talep edilebilir19 . Değer artış payında eşlerden biri tarafından yapılan katkı, üçüncü kişinin değil; diğer eşin malvarlığına ilişkindir20 . Oysaki TMK md.241’in uygulanabilmesi için, eş tarafından yapılan işlemin TMK md.229 çerçevesinde eklenecek değer sayılabilecek işlemlerden olması ve dolayısıyla üçüncü kişi lehine karşılıksız kazandırma ya da devir yapılması gerekir. Bu sebeplerle, hükmün, borçlu eş tarafından ifa edilmemiş olan değer artış payı alacakları bakımından uygulanması mümkün değildir21 .

Denkleştirme ise, TMK md.230 çerçevesinde, bir eşin kendi malvarlığı değerleri arasındaki katkıların/değer kaymalarının tasfiye sırasında nazara alınmasını sağlamakta ve bir eşin kendi artık değerinin hesaplanmasında etkili olmaktadır. Denkleştirme, katılma alacağı veya değer artış payı gibi bağımsız bir talep niteliğinde olmadığı ve esasen bir eşin kendi malvarlığı içindeki değer kaymalarının göz önüne alınmasını sağladığı için denkleştirmeye ilişkin olarak üçüncü kişiye başvurulması mümkün değildir22 .

Eşler, mal rejimi sözleşmeleriyle katılma alacağı oranını değiştirip, artık değere katılmada başka bir esas kabul edebilirler (TMK md.237/1) veya kanunun izin verdiği hallerde mal rejimi sözleşmesiyle düzenlemeler yapabilirler. Buna göre eşler, mal rejimi sözleşmesiyle artık değere katılma oranını değiştirebilirler ve bu orana göre belirlenmiş katılma alacağı borçlu eşin malvarlığından karşılanamadığı takdirde, TMK md.241’e dayanarak üçüncü kişiye başvurulabilir. Ancak, öğretide hukuki güvenliği sağlamak ve üçüncü kişileri korumak amacıyla artık değere katılma oranının arttırılması halinde, mal rejimi sözleşmesi üçüncü kişiye kazandırma yapılmasından önce düzenlenirse üçüncü kişiye karşı TMK md.241’e dayanılarak dava açılabileceği ileri sürülmektedir23 . Kanaatimizce, böyle bir zamansal sınırlamayı düzenleyen bir kanun hükmü olmadığından ancak dürüstlük kuralından yararlanılarak bu sonuca varılabilir. Aksi halde, mal rejimi sözleşmesiyle artık değere katılma oranı değiştirilmiş olur ve bu orana göre belirlenmiş katılma alacağı borçlu eşin malvarlığından karşılanamazsa, TMK md.241’e dayanarak üçüncü kişiye başvurulabilir. Eşlerin, mal rejimi sözleşmesi ile edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanmadığı dönemlerde üçüncü kişilerle yaptıkları sağlararası karşılıksız kazandırmalar için de TMK md.241 uygulanmasını kararlaştırmaları halinde ise, hüküm, TMK md.241’in emredici mahiyeti ile bağdaşmaması sebebiyle kesin hükümsüzdür24 .

Eşlerin edinilmiş mallara katılma mal rejimi sebebiyle doğan katılma alacağı dışındaki başka alacakları bakımından da bu madde uygulanamaz25 .