Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Taşıma Hukukunda “Gönderilenin” Aktif Taraf Sıfatı

Consignee’s Title to Sue in Transport Law

Vural SEVEN

Eşya üzerinde zarar gerçekleştiğinde gönderilen, kendi malvarlığında ve gönderen ile üçüncü kişilerin malvarlığında ortaya çıkan zararlar için taşıyıcıdan “kendi adına” tazminat talep edebilir. Mehaz HGB § 421/1 ve CMR m.13/1’de gönderilenin tazminat hakkını kendi adına kullanacağı açıkça belirtilmiştir. Ancak TTK m.871/1’de buna yer verilmemiştir. Ancak bu durum herhangi bir yorum sorunu ortaya çıkartmamalıdır. Alman taşıma hukukunda gönderilenin başkasının hakkını takip yetkisine sahip olduğu açıkça kabul edilmektedir. Bu kurum “başkasının hakkını takip yetkisi” (“Prozessstandschaft”) olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışmada taşıma hukukunda gönderilenin davada aktif taraf sıfatı bu açıdan inceleme konusu yapılmıştır.

Taşıma Hukuku, Gönderilen, Taraf Sıfatı, Tazminat, Başkasının Hakkını Takip Yetkisi.

In the event of damage to the goods, the consignee may claim compensation on its own behalf from the carrier for damages incurred in the property of him/her, and the property of sender and the third parties. The referenced HGB § 421/1 is clearly stated that the consignee can use the right of compensation in his/her own name. But this is not included in TCC article 871/1. However, this should not cause any commentary problems. In German transport law it is clearly accepted that consignee has a right to bring a representative action. This is called as “Prozessstandschaft”. In this study the consignee’s title to sue in transport law examined from this aspect.

Transport Law, Consignee, Title to Sue, Compensation, Representative Action.

Giriş

Borçlar hukuku açısından, gönderilenin, eşyanın zayi olmuş, hasara uğramış yahut geç teslim edilmiş olmasından doğan zararın tazminini talep edebilmesi için kendisinin malvarlığında bir eksilmenin ortaya çıkması gerekir1 . Aksi halde maddi hukuk açısından gönderilen tazminat hakkına sahip olmadığı gibi, açılan bir davada da kendisi aktif taraf sıfatını haiz olmayacaktır. Çünkü, davada tarafa ilişkin sıfat, dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkiyi ifade eder. Bu nedenle gönderilenin davacı olarak taraf sıfatına sahip olabilmesi için dava konusu hakkın sahibi olması gerekir. Oysa, taşıma sözleşmesinde taşınan eşyanın kime ait olduğu önemli değildir. Eşya gönderen ya da gönderilenin dışında sözleşme ilişkisine yabancı bir üçüncü kişinin mülkiyetinde de olabilir. Bu nedenle eşyanın maliki ile gönderilen her zaman aynı kişi olmayabileceği gibi, eşyada meydana gelen zararda gönderilenin malvarlığında gerçekleşmeyebilir.

Örneğin, gönderme suretiyle yapılan satışlarda Türk Borçlar Kanunu m.208/3’e göre “Satıcı alıcının isteği üzerine satılanı ifa yerinden başka bir yere gönderirse, yarar ve hasar, satılanın taşıyıcıya teslim edildiği anda alıcıya geçer”. Bu açıdan bakıldığında taşıyıcıya teslim anından sonra meydana gelen yarar ve hasar gönderilene (alıcı) ait olacak, ancak tam zıya halinde gönderilene teslim gerçekleşmediğinden malik gönderen olarak kalacaktır. Halihazır malik olan satıcının (gönderen) ise herhangi bir zararı olmadığından tazminat davası açamaması gibi bir durum söz konusu olabilecektir2 . Ayrıca, tazminat talep eden gönderilen taşıma işleri komisyoncusu da olabilir (TTK m.917 vd.).

Bu örneklerden yola çıkıldığında gönderilenin aktif taraf sıfatının tespiti, zararın kendi malvarlığında, gönderenin malvarlığında ve üçüncü kişilerin malvarlığında ortaya çıkıp çıkmadığına göre belirlenecektir. Burada özellik gösteren durum, gönderilenin, gönderenin ve üçüncü kişilerin malvarlığında ortaya çıkan zararı talep etmesidir. Bu çalışmada ise özellik gösteren bu durumlar üzerinde durulacaktır.

A. Genel Olarak Aktif Taraf Sıfatı

Sıfat, genel olarak, açılan davanın taraflarında biçimsel olarak (davacı ve davalı rolünde) yer alan kişilerin maddi hukuk bakımından dava konusu yapılmış olan hak veya hukuki ilişkinin de (hak sahibi ve borçlu olarak) tarafı olup olmadıklarını ifade etmek üzere kullanılan bir kavramdır. Dava ilişkisinde biçimsel olarak davacı veya davalı rolüyle yer almış bulunan kişiler hakkında bir karar verebilmek için söz konusu kişiler ile dava konusu kılınmış hak yahut hukuki ilişkinin gerçek taraflarının örtüşmesi gerekir. Ancak bu örtüşmenin mevcudiyeti halinde, tarafların davada sıfatının bulunduğu kabul edilir3 .

Bununla birlikte, Türk Ticaret Kanunu m.871/1, c.2 uyarınca; eşya zayi olmuş veya hasara uğramış yahut geç teslim edilmişse, gönderilen, gönderenin taşıma sözleşmesinden doğan talep haklarını taşıyıcıya karşı ileri sürebilir. Gönderilen bu tazminat hakkını “kendi adına” taşıyıcıya karşı kullanacaktır. Gönderilen, gönderenin temsilcisi veya vekili olarak hareket etmemektedir. TTK m.871/1, c.4’e göre eşya üzerinde meydana gelen zarar gönderen veya gönderilenin ya da üçüncü kişilerin malvarlığını etkilemesi önemli değildir. Gönderilen, gönderenin veya üçüncü kişilerin uğradığı zararlar için de kendi adına tazminat hakkını kullanabilir.

Şunu belirtmemiz gerekir ki, taşıma hukuku kurallarının özel olarak düzenlemiş olduğu sorumluluk hallerinin hepsinden dolayı gönderilene tazminat talep etme hakkı verilmemiştir. TTK m.871/1’de göre, “...Eşya zayi olmuş veya hasara uğramış yahut geç teslim edilmişse, gönderilen, gönderenin taşıma sözleşmesinden doğan istem haklarını taşıyıcıya karşı ileri sürebilir...”. Başka bir ifadeyle tazminat alacağı bakımından, üçüncü kişi gönderilenin taşıma sözleşmesinden doğan hakları bu taleplerle sınırlıdır. Söz konusu hükümle de, bu durum açıkça ortaya konulmaktadır. Gönderilen taşıma sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacakları için değil, sadece eşyaya özen borcunun ihlali ve eşyanın geç tesliminden doğan tazminat haklarını kendi adına kullanmaktadır. Gönderilenin, taşıyıcıdan tazminat talep edebilmesi için, eşyayı (Edimi) reddetmemiş olması4 , eşyanın zayi olmuş veya hasara uğramış yahut geç teslim edilmiş olması5 ve eşyanın teslim edileceği yere ulaşmış olması6 gerekir.

B. Gönderilenin Kendi Zararları İçin Aktif Taraf Sıfatı

Borç ilişkisinin nisbiliği prensibi çerçevesinde sözleşmenin tarafları dışındaki üçüncü kişiler kural olarak sözleşmeye dayanarak herhangi bir talepte bulunamazlar. Bu prensip sözleşmeden doğan borcun yerine getirilmesinin yalnızca alacaklı tarafından istenebileceği sonucunu doğurmaktadır. Böylelikle sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişiler borcun ifasını talep edemeyecekleri gibi, kural olarak borçlunun borcunu hiç veya gereği gibi yerine getirmemesinden dolayı zarar görmeleri halinde de sözleşmeye dayanarak herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacaklardır. Bu açıdan değerlendirme yapıldığında, taşıma sözleşmesinin hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi halinde taşıyıcıdan tazminat talep etmeye, kural olarak taşıma sözleşmesinin tarafı olan gönderen yetkilidir. Ancak, taşıma sözleşmesinin aynı zamanda “tam üçüncü kişi lehine sözleşme” olduğu kabul edildiğinden, gönderilenin bu sözleşme hükümlerine dayanarak kendi malvarlığında meydana gelen zarar için tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Şöyle ki; taşıma sözleşmesinde gönderilenin ifayı talep etme hakkı, talimat verme hakkının verdiği istisnalar (TTK m.868) ve teslim engellerinin (TTK m.869) varlığında ortaya çıkan durumlar dışında, “eşyanın teslim yerine varması ertelenmiş şartına bağlı bulunmaktadır. Eşyanın teslim yerine varması ile üçüncü kişi (gönderilen) ifanın kendisine yapılmasını talep etme hakkına sahiptir. Bu durum taşıma sözleşmesinin tam üçüncü kişi lehine sözleşme olmasının bir sonucudur ve taşıyıcı (borçlu) sadece gönderilene (üçüncü kişi) eşyayı teslim ederek borcundan kurtulabilir. Bunun sonucu olarak da gönderilenin kendi zararları için dava açması ve talepte bulunması mümkündür. Zira eşyanın teslimini talep etme hakkı asli hakkı oluştururken, eşya zararının meydana gelmesi durumunda ortaya çıkan “tali hak” niteliğindeki tazminat hakkı da gönderilen tarafından kullanılmaktadır.