Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Toplu İş Sözleşmesi Özerkliği

Collective Bargaining Agreement Autonomy

Baki Oğuz MÜLAYİM

Anayasanın 2. maddesinde ülkemizin, sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmektedir. Toplu iş sözleşmesi hakkı, ekonomik ve sosyal bir haktır. Bu kapsamda toplu iş sözleşmesi hakkı tanınmak suretiyle toplu iş sözleşmesi özerkliğine, anayasal bir koruma sağlanmıştır. Toplu iş sözleşmesi, kendine özgü bir özel hukuk sözleşmesidir. Toplu iş sözleşmesi hakkı, Anayasamızın 53. maddesinde düzenlenmektedir. İşçi ve işverenler karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahip bulunmaktadır. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 1. maddesinde de aynı düzenlemeye yer verilmiştir.

Toplu iş sözleşmesi özerkliği, tarafların toplu iş sözleşmesini serbestçe yapabilmeleri ve toplu iş sözleşmesiyle hukuk kuralları koyabilmeleridir. Bu özerklik sayesinde taraflar, dıştan bir müdahale olmaksızın ücret ve çalışma koşullarını, Anayasa ve yasaların emredici kurallarına aykırı olmayacak bir şekilde düzenleyebilmektedir. Toplu iş sözleşmeleriyle ücret artışlarını sınırlandıran düzenlemelerin yanı sıra, bu hakkın dolaylı olarak sınırlandırılması sonucunu doğuracak düzenlemeler de geçersizdir. Çalışmamızda konu ayrıntıları ile incelenmiştir.

Toplu İş Sözleşmesi, Toplu İş Sözleşmesi Özerkliği, Toplu İş Sözleşmesinin Geçersizliği, Ücret Artışlarının Sınırlandırılması.

Our country is defined as a social state of law in the article 2 of the Constitution. The right of collective labour agreement is an economic and social right. In this context, constitutional protection is provided to collective bargaining agreement autonomy by recognizing the right of collective labour agreement. Collective labour agreement is a sui generis private law contract. The right of collective labour agreement is regulated in Article 53 of our Constitution. Workers and employers are entitled to conclude collective labour agreements to regulate economic and social conditions and working conditions by this way. The same arrangement is also included in the Article 1 of the Trade Unions and Collective Labour Agreement Act no 6356.

Collective bargaining autonomy is to enable parties make collective labour agreements freely and set legal rules with the collective labour agreements. Thanks to this autonomy, the parties can arrange the salaries and labour conditions not being contrary to the Constitution and the binding provisions of the laws without any external interference. In addition to the arrangements those restrict wage increases through collective labor agreements, the legal arrangements those will cause an indirect restriction of this right are also invalid. In our study, the subject has been analyzed in detail.

Collective Labour Agreement, Collective Bargaining Autonomy, Invalidity of the Collective Labour Agreement, Limitation of Wage Increases.

Giriş

1982 Anayasasının 2’nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sosyal devlet ilkesi de yer almaktadır. Bu ilke, Anayasanın ikinci kısmının üçüncü bölümünde düzenlenen ekonomik ve sosyal haklarla büyük ölçüde gerçekleştirilir. Anayasanın ikinci maddesinde devlet, insan haklarına saygılı ve sosyal bir hukuk devleti olarak toplu iş sözleşmesi hakkını tanıyarak, toplu iş sözleşmesi özerkliğini, kurumsal güvence altına almış olmaktadır1 .

Toplu iş sözleşmesi, işçi ve işveren ilişkilerini bireysel düzeyde değil, toplu düzeyde düzenleyen bir sözleşme olarak tanımlanabilir2 . Toplu iş sözleşmesi, kendine özgü özellikler taşımaktadır. Bunlardan en başta geleni, yapılan sözleşmenin üçüncü kişileri etkilemesidir. Yapılması sürecinde dikkat çeken devlet müdahaleleri, toplu iş sözleşmesine belirgin bir kamu hukuku ağırlığı vermektedir3 . Ancak toplu iş sözleşmesinin özel hukuk sözleşmesi olarak kabul edilmesi; yapılması, geçerliliği, yerine getirilmesi ve değiştirilmesi gibi hususlarda, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun yanı sıra genel kural olarak, 6098 sayılı Borçlar Kanununa tabi olması sonucunu da doğurmaktadır4 . Hem kamu hem özel hukuk karakteri taşıyan hükümler içerdiğinden toplu iş sözleşmesi, kendine özgü bir kurum olarak da değerlendirilmektedir5 .

Toplu iş sözleşmesi, ekonomik, sosyal ve hukuki yönden önem taşıyan bir kurumdur. Sendikalar, üyelerinin ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarına yönelik toplu iş sözleşmeleri yapmak suretiyle, yürürlükteki mevzuatın yanı sıra çalışma yaşamının düzenlenmesine önemli katkıda bulunurlar. Nitekim günümüzde çalışma koşulları, giderek artan bir şekilde toplu iş sözleşmeleri ile düzenlenmektedir. Toplu iş sözleşmeleri, işçi ve işveren ilişkilerinde başlıca kaynak haline gelmektedir6 .

Toplu iş sözleşmeleriyle, işçi için elverişli bir çalışma ortamı ile işçi ve işveren arasında gerçek bir hukuki eşitlik sağlanır. Bunun yanı sıra toplu iş sözleşmeleri, çalışma hayatında düzen ve istikrar yaratır. Toplu iş sözleşmesi, sendika ile işveren arasında yapılan bir “barış sözleşmesi” niteliğinde olduğundan çalışma hayatında dirlik ve düzen kurulmasını da sağlar7 .

I. Toplu İş Sözleşmesi Hakkı ve Özerkliği

Anayasanın “Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” başlıklı 53’üncü maddesinin birinci fıkrasında, işçilerin ve işverenlerin, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma koşullarını düzenlemek amacı ile toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahip oldukları belirtilmektedir. Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağının kanunla düzenlenmesi ise maddenin ikinci fıkrasında öngörülmektedir8 .

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesinin 1’inci maddesinde de Anayasanın 53’üncü maddesindeki düzenlemede öngörüldüğü üzere, işçiler ile işverenlerin, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını, çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapabilecekleri düzenlenmektedir.

Anayasanın 53’üncü maddesi ile 6356 sayılı Kanunun 1’inci maddesinde bu hak, taraflara karşılıklı olarak tanınmıştır9 . 1961 Anayasasının 47’nci maddesinde ise, sadece işçi tarafı esas alınarak işçilerin, iktisadi ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek amacıyla toplu iş sözleşmesi hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir10 . Artık sadece işçiler değil, işverenler de toplu pazarlık hakkına sahiptir. Ancak toplu iş sözleşmesi, niteliği gereği işçi lehine bir müessese olmaya devam etmektedir11 .

Anayasanın 53’üncü maddesinde “işçiler” vurgulanmıştır. Ancak işçiler, bu haklarını sendikaları aracılığı ile kullanacaklardır. Bu durum, 1961 Anayasası döneminde, Anayasa Mahkemesi kararına konu olmuştur. Anayasa Mahkemesi, işçiler adına sendikaların toplu iş sözleşmesi yapmasının, Anayasanın sosyal amacına uygun düştüğüne karar vermiştir12 . Toplu iş sözleşmesi hakkının kolektif niteliğinden hareketle, örgütler aracılığı ile kullanılması gereğine işaret edilmiştir13 . Anayasa Mahkemesinin bu kararı, 1982 Anayasasının 53’üncü maddesi kapsamında günümüz için de geçerli bulunmaktadır14 .

Toplu iş sözleşmesi hakkı, işçi sendikası ile işveren sendikası ya da sendika üyesi olmayan işveren arasında kullanılır. Ancak kamuya ait işyerlerinde, alt işveren işçilerini temsilen kamu işveren sendikaları tarafından toplu iş sözleşmesi yapılmaktadır. Kamu işveren sendikalarının, 6552 sayılı Kanun15 kapsamında alt işverenlerce yetkilendirilmesine ilişkin düzenleme, kanımızca toplu iş sözleşmesi özerkliği ile bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesi ise konu hakkında aksi yönde karar vermiştir16 .

Toplu iş sözleşmesi özerkliği, tarafların sözleşmenin normatif bölümü ile kanun koyucu gibi çalışma şartlarını etkileyen emredici kurallar koyabilmesidir17 . Bu özerklik, tarafların toplu iş sözleşmesini serbestçe yapabilmeleri ve toplu iş sözleşmesi ile işyeri için geçerli olan hukuk kurallarını belirlemesi olarak da tanımlanabilir18 .

Toplu iş sözleşmesi özerkliği sayesinde taraflar, dıştan bir müdahale olmaksızın ücret ve çalışma koşullarını, Anayasaya ve yasaların emredici kurallarına aykırı olmayacak bir şekilde düzenleyebilir19 . Çatışan çıkarları temsil eden işçi ve işveren örgütleri, toplu iş sözleşmesi ile üçüncü kişileri de etkileyen düzenlemeler öngörebilir20 .

Ülkemizde toplu iş sözleşmesi özerkliğinin hukuki temelini, Anayasanın sendika hakkını ve özgürlüğünü düzenleyen 51’inci maddesi ile toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt hakkını düzenleyen 54’üncü maddeleri oluşturur. Bu kolektif haklar, topluca kullanıldıkları için birbirlerine sıkı şekilde bağlı bulunmaktadır. Geniş anlamda toplu iş sözleşmesi özerkliği, bu üç kolektif haktan oluşur. Bu hakkın özü olan toplu sözleşmesi ise dar anlamda toplu iş sözleşmesi özerkliği olarak tanımlanabilir21 .

Toplu iş sözleşmesi özerkliğinin, Batı Avrupa ülkelerinde doğup geliştiği ifade edilmektedir22 . Batı ülkelerinde yapılan anayasal düzenlemeler ile işçi ve işveren taraflarına, çalışma koşullarının düzenlenmesi ile ilgili olarak emredici hukuk kuralları içeren toplu iş sözleşmesi yapma özerkliği tanınmıştır23 .

Ülkemizde gerçek anlamı ile toplu iş sözleşmesi özerkliğinin, sosyal bir olgu olarak ortaya çıktığı söylenemez24 . Toplu iş sözleşmesi özerkliği, Anayasal bir hak olarak ilk kez 1961 Anayasasının 47’nci maddesi ile düzenlenmiştir. Grev ve toplu iş sözleşmesi hakkının Anayasa düzeyinde tanınması ile zayıfı koruma görevinin yükümlüsü olan devletin yerini, hak sahibi olarak işçiler ve kolektif gücü olarak da örgütleri almaktadır25 . Toplu iş sözleşmesi özerkliği düzeninin özgünlüğü, bu düzenin sağladığı grev ve lokavt haklarından kaynaklanmaktadır26 .

Hukukumuzda toplu iş sözleşmesi özerkliğinin, ilk kez 1961 Anayasası ile kabul edildiği söylenebilir27 . Kanaatimizce de toplu iş sözleşmesi özerkliği, 1961 Anayasayı ile hukukumuza girmiştir. Zira grev hakkı, ancak bu tarihte bir hak olarak işçilere tanınmıştır. Bu şekilde toplu iş sözleşmesi özerkliği, tam olarak sağlanmıştır. Toplu iş sözleşmesi özerkliğinin, umumi mukavele hükümlerinin yer aldığı 1926 tarihli Borçlar Kanunuyla başladığını düşünmemekteyiz.

1982 Anayasasının 53’üncü maddesinde de bu özerklik düzenlenmiştir28 . 1961 Anayasasıyla, toplu iş sözleşmesi özerkliğinin temel kurumları olan sendika, toplu iş sözleşmesi ve grev hakları, çalışma yaşamına kazandırılmıştır. Ülkemizde, gecikmeli de olsa kurulu bulundukları işyerlerinde ve işkollarında birbirleri ile rekabet eden, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisini alabilmek için acımasızca mücadeleden sendikalar ortaya çıkmıştır29 . Toplu iş sözleşmesi özerkliği sayesinde işçi tarafının işverenin ekonomik gücünü dengeleyecek bir güçle haklarını savunması, tarafların güçlerinin dengelenmesi ve bu denk güçlerin, kendi sorunlarını kendi koyacakları kurallarla çözmeleri sağlanmaya çalışılmıştır30 . İşçinin ekonomik açıdan korunmasında, toplu iş sözleşmesi özerkliği düzeni, bireysel olarak işçinin korunmasını sağlayan hukuk kurallarından daha etkilidir. Zira toplu pazarlık yolu ile çoğunlukla, mevzuatta tanınan hakların üzerinde haklar elde edilebilmektedir31 .

Toplu iş sözleşmesi özerkliği, salt kolektif bir niteliktedir. İşverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmelerinde bile bireysel bir durum ortaya çıkmaktadır. Ancak bu durumda bile işveren kolektif bir alanda işlem yapmakta ve bir kolektif haktan yararlanmaktadır32 . Sözleşmenin bir tarafı işçi sendikası, diğer taraf ise işveren sendikası ya da sendika üyesi olmayan işverendir. Farklı görüşler olmakla birlikte, işçi topluluğunun örgütlü olması da gereklidir. İşveren tarafında ise böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır33 .

Sözleşme özgürlüğü ile toplu iş sözleşmesi özerkliği, birbirlerinden farklı kavramlardır. Zira sözleşme özgürlüğü, kural olarak içe dönük iken, toplu sözleşme özerkliği dışa dönük olup, üçüncü kişiler üzerinde sonuç doğurmaktadır34 . Sözleşme özgürlüğünde taraflar, üçüncü kişilere yönelik yükümlülük getiremezken, toplu iş sözleşmesi ile sözleşmeye taraf olmayan ya da sendikaya üye olmayan üçüncü kişiler dahi borçlandırılmakta, davranışlarına yükümlülük getirilmektedir35 .

Sözleşme özgürlüğü, irade özerkliği olarak da anılır. İrade özerkliğinden farklı olarak, toplu iş sözleşmesi özerkliğinde, devletin müdahalesi hiçbir şekilde gündeme gelmez. İdari bir tasarruf ya da yasama tasarrufu ile toplu iş sözleşmesi özerkliğine dokunulamaz36 . Toplu iş sözleşmesi özerkliği, Anayasanın 48’inci maddesinde ifadesini bulan genel sözleşme özgürlüğünün basit bir tekrarı niteliğini de taşımaz. Toplu iş sözleşmesi yolu ile kendine özgü bir yetki oluşturulmak istenilmiştir37 .

Kendi kendine yardım ilkesi, işverene karşı bireysel olarak zayıf durumda olan işçilerin, toplu bir biçimde hareket etmek sureti ile işveren karşısında bir pazarlık gücü elde etmeleri temeline dayanmaktadır38 . Toplu iş sözleşmesi özerkliğinden bahsedebilmek için, toplu iş sözleşmesi sürecinin, bu ilkeye uygun olarak tarafların dışındaki müdahalelerden arındırılmış olması gerekir39 .

Toplu iş sözleşmesi özerkliğinin, “siyasi demokrasi” kavramının yanı sıra “iktisadi demokrasi” alanının yaratılması ve gelirin paylaşılması mücadelesinde işçi sendikalarına önemli bir güç sağladığı ifade edilmektedir40 . Toplu iş sözleşmesi hakkı, kolektif işçi haklarının en önemlilerindendir. Bireysel anlamda iş sözleşmesi hakkının önemi olduğu gibi, toplu iş hukukunda da toplu iş sözleşmesi aynı önemdedir41 .